'Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yayın olduğu ülke'

'Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yayın olduğu ülke'
CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinden bu yana en az 278 kadının öldürüldüğünü, 235 kadının şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini belirterek, “Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. 2012’de 139 bin olan koruma talebi sayısı, 2020 yılına geldiğinde yüzde 114 artışla 339 bin 792’ye yükseldi” dedi.

CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, 8 Mart Dünya Emekçiler Kadınlar Günü nedeniyle; Türkiye’de kadınlara yönelik şiddette ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde gelinen noktaya ilişkin bir çalışma yaptı.

Yüceer, çalışmasında şu değerlendirmeleri yaptı:

20 yılda 7 bin 990 kadın öldürüldü: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 20 yılda Türkiye’de en az 7 bin 990 kadın öldürüldü. 2002’de öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2019’da da 474, 2020’de 300, 2021’de 280 kadın öldürüldü. 2022’nin ocak ayında 26, şubat ayında 23 kadın öldürüldü. 2022’nin aynı döneminde 49 kadının ölümü ise ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti.

Tek adamın imzasıyla bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 278 kadın öldürüldü, 235 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Bir süredir açıklanan verilerde intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında ciddi bir artış görülmektedir. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Hiçbir kadın ölümü şüpheli kalmamalıdır.

Kadınların koruma talebi yüzde 114 arttı: AKP’nin 20 yıllık iktidarında, kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayet vakaları ve maruz kaldıkların vahşetin boyutu her yıl hızla artarak ürkütücü boyutlara ulaştı. Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. 2012’de 139 bin olan koruma talebi sayısı, 2020 yılına geldiğinde yüzde 114 artışla 339 bin 792’ye yükseldi. Kadına yönelik artan şiddet her geçen gün artmasına rağmen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu yıl kadın sığınmaevi hedefini düşürmüştür. Günde en az bir kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadın sığınmaevlerinin toplam kapasitesi sadece 3 bin 624’le sınırlıdır. Öte yandan yıllık bütçe hazırlanırken de 42 milyon kadın yok sayılarak adil bir bütçe hazırlanmamaktadır.

Kadınlar 20 yıldır AKP’nin ekonomik şiddetine direniyor: Kadınların yaşadığı şiddet sadece erkek şiddeti değildir. Kadınlar, devletin uygulamalarındaki eksikliklerden kaynaklanan ekonomik şiddete de maruz kalmaktadır. 20 yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı ekonomik şiddete direnen kadınlar aynı zamanda karar mekanizmalarında yer almaya, siyasal haklarını korumaya ve cinsiyetçi politikalara karşı mücadele etmeye de devam etmektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği katlanıyor: Dünya Ekonomik Forumu'nun yayımladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 Raporu’nda, Türkiye, cinsiyet eşitliğinde üç sıra daha gerileyerek 156 ülke arasında 133. sırada yer almıştır. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 140., işgücüne katılımda 137., aynı işe eşit ücrette 95., eğitim olanaklarına erişimde 101., sağlıkta 85. ve siyasi yaşamda temsilde 114. sırada yer almaktadır. Anayasamızın 10’uncu maddesinin ek fıkrası; ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hükmü gereği, hükümet ve kamu kurum ve kuruluşları kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda doğrudan sorumlu tutulmuştur. Ancak ülkemizde özellikle sonra 20 yıllık AKP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alandaki durumu bakımından dünyanın birçok ülkesinin gerisine düşmüş durumdadır.

Toplumun yarısıyız ama yönetimlerde yeteri kadar yer alamıyoruz: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre; toplam nüfusun yüzde 49,9'unu kadınlar, yüzde 50,1'ini ise erkekler oluşturmaktadır. Toplumun yarısı olan kadınlar yönetimlerde yeteri kadar yer alamamaktadır. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranı da düşük düzeydedir.

Kadınların istihdam düzeyi erkeklerin yarısından az: Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, AB ve OECD ülkelerinin oldukça altındadır. OECD ülkeleri ortalamasında İstihdamda Cinsiyet Açığı yüzde 14,5; AB Ülkeleri ortalamasında yüzde 10 İken, Türkiye’de bu oran yüzde 39,1’dir. TÜİK 2021 Aralık ayı verilerine göre Türkiye’de toplam istihdam edilenlerin sayısı 29 milyon 550 bin kişidir. İstihdamdaki kadın sayısı yüzde 29 iken, istihdamdaki erkek sayısı yüzde 63,5’tir.

Kadın işsizliği yükselişte: Cinsiyete göre ülkelerin işsizlik oranına bakıldığında ülkemizdeki kadın işsizlik oranı birçok ülkeyi geride bırakmaktadır. OECD ülkeleri ortalamasında kadın işsiz oranı yüzde 6,1; AB ülkeleri ortalamasında yüzde 7,2 iken Türkiye’de ise dar tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 13,7’dir. Geniş tanımlı kadın işsizliği oranı ise 29,9’dur. Kadınların çalışma hayatına katılımı önündeki engellerin yanı sıra çalışma koşulları da oldukça kötüdür. Türkiye’de her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılmaktadır. 2021 yılı dördüncü dönem verilerine göre; istihdam edilebilen kadınların sadece yüzde 64,4’ü kayıtlı, yani sosyal güvence kapsamındayken, yüzde 35,6’sı kayıt dışı işlerde hiçbir güvencesi olmadan çalıştırılmaktadır. Çalışma hayatında, ücretlerde de toplumsal cinsiyet eşitsizliği artmaktadır. Erkekler kadınlardan yüzde 31,4 daha fazla gelir elde etmektedir. Ücretli kadın ve erkekler arasındaki gelir eşitsizliği büyümektedir. 2006 yılında ücretlerde yüzde 12 olan fark yüzde 20,7’ye yükselmiştir. Kendi hesabına çalışan erkeklerin geliri kadınlardan yüzde 77,3 fazladır. Kadınların ücret ve gelir düzeyinin de en az erkekler düzeyinde olması gerekmektedir.