Türkiye iradesine sahip çıkıyor: Saraçhane nöbetinde 4. gün

02:51 ÖZGÜR ÖZEL SARAÇHANE'YE DÖNECEK
CHP Genel Başkanı Özgür Özel Çağlayan Adliyesi'nde Ekrem İmamoğlu ile göürştükten sonra Saraçhane'ye döneceklerini açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ve birçok belediye yöneticisinin de aralarında bulunduğu 106 kişilik soruşturma kapsamında yapılan operasyonun 4. gününde Saraçhane nöbeti devam ediyor.
İBB merkez binasının bulunduğu Saraçhane meydanında yüz binlerce kişi üç gece üst üste sabaha kadar İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının gözaltına alınışını protesto etti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in de nöbetlerin merkezi olarak ilan ettiği Saraçhane'ye İstanbulluların dışında birçok siyasetçi ve sanatçı da dayanışma ziyaretlerinde bulundu.
01:45 BELEDİYE BİNASINDA NÖBET
İstanbul Büyükşehir Belediye binası içinde sert müdahale sonrası bekleyiş sürüyor. Gençler müdahalelere karşı nöbet tutuyor.
00:50 SARAÇHANE'YE BİBER GAZLI MÜDAHALE
Polis Saraçhane önünde bulunan kitleye biber gazı ile müdahale etti. Kitle İBB binasının içine girerek biber gazından kaçmaya çalışırken CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, kitlenin dışarıda toplanması için yönlendirme yaptı.
Çelik, "Buraya dört gündür, tüm engellemelere rağmen yüz binler geliyor. Ancak Bozdoğan'ı bahane ederek sonucu bekleyen insanları yol ile bina arasına sıkıştırmak istediler. Sırf bu kalabalığı dağıtmak için insanların üzerine binanın önüne kadar sürükleyip biber gazı sıktılar. İnsanları dağıtabileceklerini sanıyorlar. 'Provokasyon var' diyecekler ama 50 yaşında yaralılar var. İmamoğlu tutuklanır biz de buraya çökeriz diyorlarsa yanılıyorlar. Biz burada olacağız, önce İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı yapacağız sonra cumhurbaşkanı yapacağız" dedi.
23.50 MANSUR YAVAŞ KONUŞUYOR
Ankara Büyükşehir Başkanı Mansur Yavaş:
Mustafa Kemal Atatürk'ün askerlerinden selam getirdim. Onlar da sizin gibi toplanmışlardı. Onlar da sizin gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleriyiz diye haykırdılar. Onlar da bugünkü ülkemizde yaşanan haksızlığa ve hukuksuzluğa isyan etmek için geldiler. Bizlere eşlik ettiler. Bunların birçoğu, bu gençler ve tahmin ediyorum buradaki gençlerin, özellikle üniversitede okuyanların birçoğu 2000 ve üzeri doğumlu. Onlar başka bir iktidar görmediler.
Bu nedenle, onlar da toplumdaki ayrıcalığı gördükten sonra elbette en iyi şekilde yaşamayı istiyorlar. En güzel cep telefonunu istiyorlar. En güzel arabalara binmek istiyorlar. Türkiye'de güzel şartlarda yaşamak istiyorlar. Bu talepten daha uygun bir talep, kötü bir talep var mı? Onların hakkı değil mi? Sadece lüks arabalara binen, pudra şekerleri koklayan, evet, ayrıcalıklı yaşayan, ayrıcalıklı yaşayan, üniversiteyi bitirir bitirmez iş garantisi olan insanları gördükçe, 2023 seçimlerinde kendilerine söz verilen mülakatın kaldırılmadığını görünce, en son Ekrem Başkan'ın başına getirilen bir hukuksuzluktan dolayı işte bu şekilde taleplerini dile getiriyorlar.
Bu anayasal bir hak, anayasal bir hak; gösteri ve yürüyüş hakkı, protesto hakkı anayasal bir hak. Ama bu anayasal bir hak bile kullanırken görüyoruz, bir sürü zorluk çekiliyor. Burada da ayrıcalık var. Dün İzmir'de, bütün gösteriler yasaklanmışken, bugün yasaklanmışken bir partinin mitingine izin verildi. Yine aynı şekilde, dün doğuda bir yerde bana göre paçavra olan bayraklar sallanırken ve o mitinge gidenlere, o mitinge gidenlere bugün Twitter'da gördük, polisler pamuk şekeri verirken buradaki muameleyi de doğrusu aynı şekilde emniyet güçlerinden buradaki gençlere de pamuk şekeri ikram etmelerini bekliyoruz.
Standart sadece bu değil ki. Bakın, bakın, 2019 yılında biz 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve geldikten sonra sürekli olarak iftiralar, televizyonda karalamalar 6 yıl boyunca, 5 yıl boyunca devam etti. Engellemeler devam etti. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere topal ördek muamelesi çekildi. Ama ne oldu? Bu tür yasa dışı uygulamalara karşı halk sandıkta cevabını verdi. 3 belediyemiz varken Ankara'da 16'ya çıktı. Türkiye rekoru kırarak tekrar seçildik. Bundan dahi ders almadılar. Aynı şekilde Ekrem Başkan da büyük bir fark atarak yeniden seçildi. Demek ki siz demokrasiye uymayan, haksız, hukuksuz muamele yaptığınız zaman bu feraseti yüksek milletimiz bunun cevabını sandıkta veriyor. Yine hata yaptılar. Önlerine çıkması muhtemel bütün engelleri ortadan kaldırmak için bütün hukuksuzlukları yapıyorlar. Ümit Özdağ neden hapiste? Ekrem Başkan, Ekrem Başkan usulüne uygun davet edildiği zaman adliyeye gitmedi mi? Nedir evini basmak? Nedir bu operasyonlar? Bugün ben vaktinizi almamak için detayına girmiyorum. Soruşturmanın birçok yönü usulsüz. Bu ülke İlker Başbuğ hapse giderken terörist başının gizli tanık olduğu günleri yaşadı. Acaba gizli tanık kim şimdi? Ekrem Başkan'ın rakipleri mi? Kimdir? Siz eğer yolsuzluk soruşturması yapacaksanız orada da eşit olacaksınız. Kendi bakanlığına dezenfektan satan insanları yargılayacaksınız.
Siz, siz Yunus Emre Vakfı'nda milyar dolarlık yolsuzluğa adı bulaşan insanı büyükelçi yapmayacaksınız. Herkese eşit davranmazsanız bu yaptığınız soruşturmaların hepsi çöp olur. Bakın ben buraya Ankara'dan ne getirdim bugün? Bir de pişkin pişkin Ekrem Başkan aleyhinde tweet atıyorlar. Umuyorum görürsünüz. Bu iki kitap, Murat Ağırel'in yaptığı, "Parsel Parsel" ve "Vurgun" adlı kitap aynı şahıs için yazıldı. İki kitap dolusu yolsuzluk var. Daha bir gün ifadeye çağrılmadı. Oğlu 500 milyonluk villa yaptırıyor kendisine. 400 milyon verene diyor, satarım. Siz 40 kuruş vergi verdiniz mi? Ticarette kaydınız mı var? 400 de olsa parayı nereden elde ettiniz
? Dolayısıyla hesabı verecekse yolsuzluk yapan herkes verecek. İnsanlara iftira atmayacaksınız ve inanıyorum ki, hür kadın, adalet, hür kadın adalet, hür kadın adalet, hür kadın adalet. Hak, hukuk, adalet diyoruz. Adalet bekliyoruz. Dolayısıyla, bakın bir şey daha söyleyeyim. Soruşturmalar gizlidir. Hazırlık soruşturması gizlidir. Hal böyle olmasına rağmen televizyonda avukatlar henüz bilgiyi almadan olay hakkında bilgi veren ve ne olacağını anlatan bir sürü insan var. Eğer bu ülkede hukuk varsa, yargılamayı etkilemek, bu suçundan dolayı bunların hepsini gözaltına alıp yargılanması lazım. Bir diğer husus; Ekrem Başkan ifadesini veriyor, sadece benim cebimde 300 tane var, 5 dakika geçmeden bütün ülkeye servis yapılıyor. Hani yargılamanın gizliliği? Hani adalet? Sadece ve sadece yapılmak istenen, yapılmak istenen itibar suikastı.
Dolayısıyla, dolayısıyla anlaşılan odur ki rakip istenmiyor. İtiraz eden istenmiyor ve zaten en büyük problem şuradan çıkıyor. Bu 2000 ve üzeri olan doğumlu olan gençler sizlere diyorlar ki; bizim gibi düşüneceksiniz, bizim gibi yaşayacaksınız. Evet, bizim hayat tarzımız gibi yaşayacaksınız. Sizlere akıl veriyorlar. Sizlere yol gösteriyorlar. Halbuki bizdeki felsefede tamamen şu: bırakın gençlere akıl vermeyi, biz onların aklına, aklına ihtiyacı olan insanlarız. Evet, sizlerin aklınıza ihtiyacımız var. Çünkü sizler çok daha iyi yaşadınız.
Çok daha iyi eğitim aldınız. Bağımsız Türkiye, bağımsız Türkiye, bağımsız Türkiye. Evet. Gördüğümüz gibi bugün burada ülke muhalefetinin bütün renkleri var. Ülke muhalefetinin artık yan yana gelmesi bir tercih değil, zorunluluktur. Bütün muhalefet yan yana gelip bu karanlık perdeyi ortadan kaldırmalıdır. Artık hiçbir mazeretimiz yok. Armudun sapı, üzümün çöpü diyecek halimiz yok. Bu olayların neden olduğunu yine ben size bir örnekle anlatayım.
Geçen ay Cumhuriyet Halk Partisi yeni seçilen belediye başkanları ve eskiden devam edenlerle birlikte Türkiye çapında anketler yaptı. 50.000'in üzerindeki belediyeler üzerinde ülke çapında memnuniyet anketi yaptı. Bu memnuniyet anketinde ortalama %58 çıktı. Zaten 11 belediye başkanı ve diğer belediye başkanları tamamı oylarını artırarak seçildiler ve %70'ini idare ediyorlar. Vatandaş memnun. Şimdiye kadar görmediği şeyler görüyor. Halktan yana faaliyetler görüyor. Halktan yana harcamalar görüyor. Yolsuzluk ve israf istemiyor. Şatafat istemiyor.
İnsanca kendisine davranılmasını istiyor ve sosyal demokrat belediyelerin hepsi bugün bunu başarıyor. Bunu görenler paniğe kapıldılar. Dediler ki; eğer vatandaş belediyelerden memnun olup, yarın iktidar değiştiği takdirde de aynı şekilde, nasıl belediyeden memnunsanız iktidarı değiştirdiğiniz zaman da böyle olacak, der ve iktidarı kaybedersek korkusu başladı. Onun için ayağına takılan herkese bir şekilde kumpas kurarak, iftiralar, gizli tanıklar çıkararak bunların ayaklarına, ayaklarına çelme takmaya başladılar. En son örneği Ekrem Başkanımız.
Ankara'da gençlere epey seslenirken sesimiz gitti. Bizlerde, kamuoyunda, geçen burada yaptığım konuşma gibi, 2023 seçimlerinden önce de aynısını yapmışlardı. Aday kim olacak? Aday kim olacak? Televizyonlarda yoksulluğun, genç işsizliğinin, eğitimdeki sorunların konuşulması yerine büyük bir iştahla bunları konuşturdular. Yine 31 Mart biter bitmez başladılar. Bunları birbirine düşürelim, partiyi bölelim diye. Halbuki şunu bilmiyorlar. Ekrem Başkan'ın da, benim de, Sayın Genel Başkanımızın da koltuk kavgası yok. Bir tek derdimiz var: bu ülkeyi bu iktidardan kurtarmak. Onun için el ele vererek toplumdaki bütün renklerle birlikte ortak bir yol çizerek inşallah güzel günlere hep birlikte kavuşacağız. Bu nedenle ben de 23'ünde gidip oyumu kullanacağım. Ekrem Başkan'dan yana kullanacağım elbette. Çünkü devir sen-ben kavgası değil, devir şu anda bir arada olma, haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı olma devri. Karşı çıkma devri. İnşallah bu günler de geçecek. Buradan Ekrem Başkan'la birlikte size mutlaka hitap edeceğiz. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Bakın. Söyleyeceğiz sonunda, "Her şey çok güzel olacak." hep birlikte söyleyeceğiz. Sevgili gençler, dün Ankara'da şunu söyledim. Ankara'da aldığım rakama göre, yapılan açıklamalara göre, bu hukuksuzluğun vukuu bulduğu gün 11.2 milyar dolar Hazine'den para eksilmiş. 11.2 milyar dolar. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi yabancı yatırımcılar, panik içerisindeki iş adamlarının hepsi paralarını çektiler. Ülkeyi terk ediyorlar. İş adamları ülkeyi terk ediyor. Gençler terk ediyor. "Giderse gitsin." denemez. Bu ülkenin insanları niye gitsin? Bu ülkede yaşamaktan mutlu olsunlar, keyif alsınlar. Ancak her hukuksuzluğun bir maliyeti oluyor. 11,5 milyar dolar 2 yıldır topluma sunulan acı reçetenin karşılığıdır. Hepsi bir anda, bir hukuksuzlukla havaya uçtu. Yazık değil mi? 11,5 milyar dolar. Sevgili Gençler, 11,5 milyar dolar size daha güzel yurtlarda barınma hakkı verir. 11,5 milyar dolar size insanca yaşayacağınız, eğitimi sürdürebileceğiniz imkanlar verir. 11,5 milyon dolar, milyar dolar, bugün 15.000 liraya geçinmek zorunda kalan emeklilerin 44.000 lira alması demektir ayda. İşte böyle. Hukuk olmadığı takdirde ekmek de olmuyor. Demokrasi olmadığı takdirde huzur da olmuyor. Bunun sonucu daha acı, daha acı faturalar olarak karşımıza çıkıyor. Onun için buradayız hep beraber. Ülkemiz daha güzel olsun. Ülkemizdeki yolsuzluk, haksızlıklar bitsin. Hukukun üstünlüğü tam manasıyla hakim olsun istiyoruz. Ancak bu şekilde biz de gelişmiş ülkeler gibi rahat bir şekilde yaşayabiliriz. Bunun için talepte bulunuyoruz. Bunun için buradasınız günlerce. Olmaya da devam edeceksiniz. İlk geldiğimiz gün dedik ki: Her gün üstüne koya koya gidecek. Kalabalık daha artacak, daha artacak. Bütün İstanbul göreceksiniz bugün burada toplanacak. İnşallah bu toplantı Ekrem Başkan'ın da yanımızda olduğu bir gün olur. İnşallah bir an evvel kara günler ortadan kalkar, hukuk yerini bulur. Hukuka güvenmekten başka hiçbir çaremiz yok, diyorum ve hep beraber sözümü şöyle tamamlıyorum. Birincisi 23'ünde daha fazla oy kullanacağız. Sandığa gideceğiz. Sayıyı artıracağız. İkincisi bu, inşallah sandık sonucu ve umduğumuz Ekrem Başkan'ın buraya gelmesi sonucu yine el ele vereceğiz. Tüm toplum, bütün muhalefet el ele vereceğiz ve Türkiye'de her şey, Her şey çok güzel olacak. Her şey, çok güzel olacak. Her şey, çok güzel olacak. ne olacaksa sizlerin sayesinde olacak. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bugün tekrar buradayız. Çağlayan'da Ekrem Başkan'ın duruşmasını, oradaki hususların hepsini takip edeceğiz. Yanında olacağız ve inşallah temennimiz odur ki onu alıp kol kola da buraya geleceğiz diyor.
23.45 MANSUR YAVAŞ KÜRSÜYE ÇIKTI
Dilek İmamoğlu ve CHP Lideri Özgür Özel, Çağlayan Adliyesi'ne gitti. Özel, sahneden ayrılmadan önce Mansur Yavaş'ın geldiğini duyurdu. CHP Lideri Özel şöyle konuştu:
Bir misafir var. Bir misafir var. İstanbul'a misafir ama gönlünüze misafir değil. Onun gönlünde siz, sizin gönlünüzde o. Ekrem Başkan'la birlikte bir fotoğraf çektirdiğimizde Türkiye'de yeri yerinden oynatan o var. Mansur Başkan var, Mansur Başkan!
Bu gece biz buradan ayrılırken, Ekrem Başkan, Mansur Başkan ve ben bir fotoğrafta buluşmuşken bütün Türkiye büyük bir umutla doldu. Birazdan, ümit ederiz, belki yarın bu saatlerde o fotoğrafı bir daha çektirmeyi ümit ediyoruz. Umutumuz bu yöndedir. Mücadelemiz bu yöndedir. Ama biz Ekrem Başkan'a giderken, Mansur Başkan'ı size, sizi de ona emanet ederken buradan ona hangi şarkıyı yollayalım?
Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep…
23:40 ÖZEL VE İMAMOĞLU ÇAĞLAYAN'A GİDİYOR
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane'de yaptığı konuşmada, Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu ve oğlu Selim İmamoğlu'yla beraber Çağlayan'a İBB binası önünde toplanan yüz binlerce vatandaştan gitmek için istedi. Özel, Dilek İmamoğlu ve Selim İmamoğlu Çağlayan'a gidiyor.
23.35 ÖZEL ÇAĞLAYAN'A GİTMEK İÇİN HALKTAN İZİN ALDI
Özel, "Bizden selam için, Çağlayan'a gitmeme, ona evladını götürmeme, ona Dilek Hanım'ı götürmeme, sizden, sizin selamlarınızı götürmeme müsaade var mı? Buradan Ekrem Başkan'a selam var mı? Dayanışma var mı? Türkiye'nin umudu yarınki sandığa sahip çıkmanın sözü var mı?" dedi.
22.34 ÖZEL KONUŞMAYA BAŞLADI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel:
81 ilin, 973 ilçenin her birisinde bu hukuksuzluklara, bu haksızlıklara karşı omuz omuza, kol kola, yan yana, engel tanımadan, hiçbir yasaya karşı sessiz kalmadan, korkmadan, yılmadan, her şeyi göze alıp demokrasiye, sandığa ve seçtiklerine, seçebilme hakkına sahip çıkan tüm yurttaşlarımızı yürekten selamlıyorum, yürekten selamlıyorum.
"1 MİLYON KİŞİ SARAÇHANE'DE"
Dün nasıl konuştuysak, ne dediysek, nasıl sonuç aldıysak hep beraber bu gece fazlasını başaracağız, fazlasını. Değerli, değerli İstanbullular, siz bir şeyi geri aldınız. Siz evlerinizden çıkıp buraya gelmek istediğinizde dört gün önce Erdoğan'ın talimatı, valilik kararıyla emniyet, üç kişinin bir araya gelip toplanmasını, gösteri yapmasını, miting yapmasını yarına kadar yasaklamıştı. O kararın, o kararın ardından buraya gelen bütün yollar, Haliç'in üstündeki köprüleri kaldırdılar. Buraya gelen tüm viyadükler, tüm yollar kapatıldığı halde ilk gün 110 bin kişiyle, ikinci gece 210-220 bin kişiyle, dün akşam, dün akşam 220 bin dedik. Drone görüntülerini görünce neye uğradığımızı biz de şaşırdık. Gözün gördüğü yerde 550 bin kişi vardı ve buralara yaklaşamıyorlardı. Ve siz göremiyorsunuz, bilmiyorum. Orada bir ekran var, canlı yayın aktarılırsa göreceksiniz ki bir uçtan Bozdoğan Kemeri'nin önünden ta gözün görebildiği yere kadar hep birlikteyiz. 550 bin kişiyle göz göze tarihi yarımadada bağlantı yollarıyla birlikte 1 milyon kişi gönül gönüleyiz, 1 milyon kişi.
"SİZ SOKAKLARI GERİ KAZANDINIZ"
Siz neyi başardınız biliyor musunuz? Siz, siz sokakları geri kazandınız, meydanları kazandınız. Tepki ve protesto hakkının yasaklanamayacağını kazandınız. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum. Genciyle yaşlısıyla buradasınız. Kadınıyla erkeğiyle buradasınız. Tüm tercihlere saygılı, doğayı seven, insanı seven, hayvanı seven ve bunların ortak düşmanını bilen, ona karşı burada kol kola giren herkesi saygıyla selamlıyorum. Burada, burada birbirinden renkli, birbirinden güzel, solun, sağın her rengi var. Zaten şunu hep beraber bilelim ki yıllar, bin yıllar, çok önceki zamanlarda daha, daha doğa olayı gerçekleştiğinde ortak dili olmayan kabileler bile bir şeyin karşısında hayranlıkla, korkudan değil yere kapanarak selamlarlardı. O doğa olayı gökkuşağıdır. Renklerin yan yana, birbirinin içine ve işine karışmadan ortaya koydukları o güzelim gökkuşağını ben bu akşam burada görüyorum, Saraçhane'de görüyorum, İstanbul'da görüyorum. Türkiye'nin gelecek umudunu bu gökkuşağında görüyorum.
Buradan özellikle, dün akşam söyledim. Kanunsuz bir emir verdi Erdoğan. Ne yapsın vali, ne yapsın emniyet müdürü? Bir tarafta emri veren, kanunsuz emri veren bir kişi, tek kişi, tek adam. Karşısında, ondan korkmayan milyonlar var. Kim durdurabilir sizleri? Ancak dün akşam, gaz atılırken bizim buradan seslenişimize yanıt veren il başkanımın telefonlarıyla Bozdoğan Kemeri'ndeki gençlere yapılanlara karşı orayı durdurup onları buraya çağırmamıza imkân tanıyan ve bundan sonra da bu gece, yarın ve devamında karşımızdaki polise, kanun dışı emirler vermemesi noktasındaki duyarlılığımıza hassasiyet göstereceğini beklediğim İstanbul Valisi'ne sesleniyorum.
Bu akşam burada, İstanbul'da bir tarih yazılacak. Bunun karşısında durmayın, duramazsınız.
Bu gece ne yapacaksak hep beraber yapacağız. Gençler için, İstanbul için, Ekrem İmamoğlu için, gözaltına alınmış 393 arkadaşımız için hep birlikte olmalıyız. Ancak haklıyken haksız çıkamayız.
Karşınızdaki polise, oradaki grup için söylüyorum, havai fişek atarsanız ben bunu savunamam. O havai fişeğin nasıl bu tarafta fişek atıldığında evlatlarımız Gezi'de kör olduysa, bir babanın evladı ya da minicik bir çocuğun babası bir polis kör olursa, sakat kalırsa biz bunun hesabını o evlada, o babaya veremeyiz. Lütfen barışçıl ve haklı pozisyonumuzu savunalım. İşte bu meydanın gücü haklılığında kardeşim. Haklıyız biz, biz kazanacağız.
Gidin uyarın, alın gelin. Başkanım bakın, olmaz böyle şey. Bu meydanda hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Bu meydanda hepimiz aynı şeyi istiyoruz ve hep birlikte haykırıyoruz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hep beraber. Bu gece sevgili Dilek İmamoğlu'yla, değerli oğlu Selim'le birlikte birazdan el ele kol kola girip Ekrem Başkan'ın sorgulandığı, sorulan her soruya yargılayan cevaplarla haklılığını ortaya koyduğu, bir kumpası çökerttiği ve tertemiz, çalışkan ve cesur bir yönetici olarak görevini nasıl yaptığını tutanaklara, evraklara nakşettiği bu akşam da onun yanına gideceğiz. Bugün ondan size büyük bir selam getirdim.
Sizi İmamoğlu selamlıyor, Ekrem İmamoğlu! Sayın Gökhan Günaydın'a Boğaziçi Üniversitesi'ne üç milletvekilimizi yönlendirmesini, Sayın Vali'ye Boğaziçi Üniversitesi'ndeki müdahalelerin derhal durdurulmasını ve Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrenciler ne yapmak istiyorlarsa, bu meydanı istiyorlar mı? Boğaziçi ne istiyorsa onun diplomasisini hızla gerçekleştirelim. Oradaki saldırıyı durduralım. Buradan Boğaziçi'ni selamlıyorum, saygıyla selamlıyorum Boğaziçi'nin büyük direnişini. Bugün Erdoğan tuttu şöyle bir açıklama yaptı, dün akşam saatlerinde bugün haberdar olduk. Diyor ki: "Sokak çağrıları kabul edilemez. Türkiye sokakta kurulmuş bir ülke değildir."
Sayın Erdoğan şunu bil, bu ülke, bu güzel şehir Gazi Mustafa Kemal Atatürk buralara yabancı gemiler gelmesin diye, yabancı postal ayak basmasın diye Çanakkale'de ölümü göze aldı. Askerlerine savaşmayı değil ölmeyi emretti. Bu meydandaki Türklerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin, bu meydandaki Alevi'nin, Sünni'nin, bu meydandaki Müslüman'ın, Hristiyan'ın dedeleri orada kucak kucağa yatıyor. Ama sonra bir, bir tek adam bir imzasıyla izin verdi ve İstanbul'a o donanmalar geldi. İstanbul işgal edildi. İstanbul işgaline ilk tepki İstanbul meydanlarında protesto mitingleri oldu. O mitingleri Darülfünun öğrencileri organize ediyorlardı. Bugünkü adının önünde saygıyla eğilirim ki İstanbul Üniversitesi,
Gazi, gazi o mitinglerden aldığı güçle, o öğrencilerden aldığı güçle Anadolu'ya, Anadolu'ya seslendi. "İşgal kabul edilemez. İşgale karşı örgütlenin, protestolar yapın, mitingler yapın." Ve bunun üzerine tüm mitingler, tüm mitingler her tarafa Anadolu'nun dört bir tarafına yayıldı. Şimdi bir tek adamın, Gezi'mizi, Gezi'yi kriminalize eden, halen arkadaşlarımızı içeride tutan tek adamın yarattığı atmosfer adım adım adım adım adım adım bu günlere getirirken ülkeyi yine bir bariyeri, bir engeli ilk aşan İstanbul Üniversitesi oldu. Bugün bu meydan varsa, İstanbul Üniversiteli gençlerin kararlılığı sayesinde var.
Dün buraya bütün muhalefet partileri eksiksiz koştular, geldiler. Gelemeyenler aradılar. Bugün yolda olanlar, ilerleyen saatlerde buraya gelip size hitap edecek olan arkadaşlarımız var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendimizi bu meydanın bir sahibi olarak değil, kendimizi bu meydanın bir bileşeni, bu mücadelenin bir bileşeni ve ortaya konulan eylemin bir ev sahibinden öte en önemli bileşenlerinden bir tanesi olarak görüyoruz ve tüm partileri, tüm oluşumları sesini duyurmak için bir araya gelmiş her birinizi ayrı ayrı selamlıyorum.
Ekrem Başkan 1 saat önce savcılık sorgusuna girdi. Geçtiğimiz günlerde iki ayrı sorgusu toplamda 6,5 saat sürmüştü. Bugün de en az 5 saat o iki ayrı sorgunun savcılık ayağının olacağını ümit ederiz o aşamadan sonra bir mahkemeye sevk olmayacağını. Ama mahkemeye sevk olursa neredeyse bir o kadar zamanın da geçeceğini yani Çağlayan'daki sürecin sabahın ilk ışıklarına kadar devam edebileceğini oradaki avukat arkadaşlarımız bize bildirdiler. Orada 30 ayrı savcı ifade alacak ama daha sonra ifadelerin birleştirilmesiyle birlikte hakimliğe sevkten önce birkaç saatlik bir ara olacak. Biz bu süreci en yakından takip edeceğiz, size düzenli olarak bilgi vereceğiz. Siz, Ekrem Başkan'la bugün görüştük. Sevgili eşi Dilek Hanım, Ekrem Başkan Çatalca'ya gidince bizim de hep beraber Çağlayan'a gitmemizi arzu etti ve o planlamayı yapıyorduk.
Ekrem Başkan'a avukatlarını gönderdik. Ekrem Başkan'ın cevabı şu oldu: "O meydandaki 500.000 kişi, Türkiye'deki 10 milyonlar ilk günden beri bana sahip çıkıyorlar. İstanbul'un iradesine sahip çıkıyorlar. İstanbul'un bize emaneti Saraçhane'dir. Saraçhane'yi size emanet ediyorum. Orada olun." dedi.
Dilek Hanım da buna "Doğru olur. Ekrem Bey böyle diyorsa." dedi. Ben de bu karara uyudum. Saraçhane'ye sahip çıkıyoruz bu akşam. Ancak buradan sonra Ekrem Başkan'a yönelik sorgu ve devamında bir husumet, mevcut husumetin devamı, bir kötü niyet, mevcut kötülüklerin devamı ve bir tenezzül, bugüne kadar edilen tenezzüllerin devamı olursa nereye gitmemiz gerekiyorsa akacağız, gideceğiz, orada olacağız. Bundan herkes emin olsun.
O tarafa polise doğru da bir şey atılmayacak. Polis de bu tarafa gaz sıkmayacak. Bunun bir başka yolu yok, bunu böyle sürdüreceğiz. Bu geceyi doğru yöneterek, Ekrem Başkanımızı alarak, arkadaşlarımızı alarak, meydanı, sokağı geri alarak ancak buradan ayrılacağız. Bizim gücümüz cesaretimizde, haklılığımızda. Haklıyken haksız duruma düşmeyeceğiz.
Ant olsun ki, bu meydanın bu birlikteliği, bu inancı, bu kararlılığı ve bu sağduyusu, ant olsun ki Taksim'i de hep beraber alacağız, söz veriyorum. Bu büyük yasaktan, bu büyük yasağa rağmen milyon olup buraya gelenlere söylüyorum. Önce Taksim'i isteyeceğiz. Ne zaman? Nisan'da, 1 Mayıs'ta bu kitleye Taksim'i isteyeceğiz. Açacaklarsa açacaklar, açmazlarsa biz açacağız orayı, söz mü? Bu gece, bu gece Saraçhane'ye, Çağlayan''ya sahip çıkmaya ve 1 Mayıs'ta Taksim'i almaya var mıyız? Var mıyız? Var mıyız? İşte bu güç kazanır, bu güç kazanacak, bu güç başaracak. Yasakları aldınız tahta Bey'in elinden. Yasakları aldınız, yırtıp attınız. İstediği kadar uzatsın, son sözü artık bu ülkede "Ben bilirim." ben değil, siz biliyorsunuz, siz biliyorsunuz.
Ve yarın, yarın 1.750.000 üyemize "Gelin, seçin, tarihe geçin." demiştik. Şimdi tüm üyelerime sesleniyorum. Arkadaşını, eşini, dostunu, komşunu yarınki sandıktan haberdar et. Oy kullanmaya teşvik et. Sandığa kadar eşlik et. Yarın 23 Mart Türkiye baharına, demokrasi devrimine katılmaya, arttırmaya, bundan sonra sandık gitmesin diye yarınki sandığa koşmaya var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? Türkiye'nin dört bir yanında, hiç bulamayan il başkanlıklarında, ilçe başkanlıklarında CHP'nin sitesinden baktığınızda hemen hemen her mahallede sandık var. Yerini CHP üyeleri biliyor, ilanlar var. Sandık isteyen, sorusu olan, en yakın sandığı merak edenleri de oraya gönderiyoruz. Yarın geleceğiz, seçeceğiz, tarihe geçeceğiz. Yarın biz kimin gideceğini biliyoruz. Onu gönderecek ismi belirlemek için sandıklara koşuyoruz. Bugün bugün, bugün çok sayıda hesap kitap, çok sayıda Türkiye ile ilgili açıklama yapıldı, yayınlandı. Gerçekten bir aralar Tayyip Bey "15.000 dolar oldu milli gelirlerimiz. Artık çok iyi bir noktaya geldik. Dünyada 67. sıraya tırmandık." dedi.
Bugün bütün ekonomistler buna isyan ettiler ve şunu açıkladılar: Türkiye bugün 67. evet. 1997'de 60'ıncıydı. 98'de 59'uncuydu. 20 yıl önce $1.800'lık milli geliriyle yine 61. sıradaydı. 30 yıl önce 61. sıradaydı. Bugün Tayyip Bey ilk geldiğinde 2003'te 67. sıradaydı, bugün yine 67. sırada. Ondan önce adım adım zenginleşen, büyüyen Türkiye şimdi yerinde sayarken Tayyip Erdoğan yarattığı yoksulluğu doları baskılayarak, yalandan milli gelir artışı yaparak hepimize yutturmaya çalışıyor. Ama ben buraya, Saraçhane'ye soruyorum: Tayyip Bey iktidarda karnı doyan var mı? Zenginlik var mı? Demokrasi var mı? Gençlerin umudu var mı? Gençlerin gelecekten tek umudu var, o da Tayyip Erdoğan'ın gitmesidir.
Yarın Tayyip Bey'in yerine kimin geleceğine karar vermeye var mıyız? Var mıyız? Yarın Ekrem İmamoğlu'nun arkasında durmaya ve bütün kötülüklere rağmen, kendisi söylüyor, "Benim dilim varmıyor." Biz onunla yol arkadaşıyız, can arkadaşıyız, kardeşten ileriyiz. Ben ona bu yargılama süreci başladığında o bana şöyle dedi: "Genel Başkanım, ben 23 Mart günü nerede olursam olayım, ben aranızda olmasam da o sandık her şeyden önemlidir. Ona sahip çıkar mısın?" Ben de kendisine şunu söyledim: "Ekrem Başkanım, canım başkanım, eğer 23 Mart günü toprağın altında değilsem sandığın başındayım." dedim, sandığın başında.
İlk kez tüm halka açık olarak, resmi kayıtlı üyeler resmen, diğerleri dayanışma oylarıyla yarın milyonlar kendisini saydıracak, iradesini ortaya koyacak. Yarın hep beraber tek adamın karşısına bir yiğidi koyacağız, arkasına 10 milyonlar duracağız. Hadi dokunsunlar bakalım, hadi dokunsunlar. Bir yandan da, bir yandan da, bir yandan da büyük algı operasyonlarıyla, yalanlarla mücadele ediyoruz. FETÖ'cüler firarda ama maalesef fikirleri ve marifetleri sarayda ve sarayın aparatlarında. Şu kadar ki kişinin evine baskın yapıyorlar, bir şey yok. Şirketine gidiyorlar, kasayı açtırıyorlar. İki deste parayı yayıyorlar, "Evde bulunan paralar." diye servis ediyorlar.
12 yıl önce Devlet Bankası'nın genel müdürünün evinde ayakkabı kutularında paralar çıkınca önce "Ne var bunda? Faiz haram, parayı evde tutuyor olabilir." dediler. Sonra bakanların, bakan evlatlarının evlerinde koli koli paralar çıkınca "Kumpas kuruldu, FETÖ'cüler koydu." dediler. Günü gelip de işin üzerinden 1 yıl geçince yazı isteyip el konulan paraları faiziyle geri istediler. Ama yarından itibaren bir kırılma yaşanacak. Yarından itibaren bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.
Şunu hatırlayın, bugün Ekrem Başkan'a sorulan sorulara ki, haddini aştıklarında isyan etti. Ayağa kalktı, "Kendinize gelin." dedi. Geri geri adım attılar. Ama şunu bilin ki, Ekrem Başkan'dan bir hırsız, bir yolsuz, bir terörist çıkarmaya çalışan bir FETÖ aklı devrededir.
Ekrem Başkan'dan hırsız da çıkmaz, terörist de çıkmaz. Ama bunu, Recep Tayyip Erdoğan, bundan yıllar önce, ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı'na, Sayın İlker Başbuğ'a, terör örgütü lideri diyen bir FETÖ iddianamesine inanıp, Genelkurmay Başkanı'nı tutuklatıp, Silivri Cezaevi'ne koyan, iki kere ağırlaştırılmış müebbet hapis veren, yani imkân olsa idam ettirecek olan Erdoğan, 15 Temmuz gecesi elini FETÖ sabunuyla yıkadı, temizlendi, aramıza karıştı.
Şimdi o Erdoğan, o gün Zekeriya Öz'e yaptırdığını bugün bir başkasına yaptırarak, bu sefer ülkenin Genelkurmay Başkanı'na değil, kendi rakibine, kendisini bir kez Beylikdüzü'nde, üç kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yenmiş olan Ekrem İmamoğlu'na elindeki kiri bulaştırıp, rüşvet, hırsızlık lekesi sürmeye çalıştı. Ama bugün sabah ortaya çıkardığımız belgelerle, gizli tanığın verdiği ifadelerin en önemli kısmı, İBB'den ihale alanlar, şirketler, naylon fatura kesiyorlar, yapılmamış işin parasını alıyorlar, bir kısmını İmamoğlu örgütüne aktarıyorlar diye bir yalancı tanık. Ne kanıt var, ne dekont var, ne hesap hareketi var. Peki, ne çıktı, ne çıktı? Bu sabah 11'de ilan ettim. Bu sanıklardan, bu suçlananlardan bir tanesi 2015'le 2021 yılları arasında 6 yıl İBB'ye fatura kesmiş. Doğru. Bir ihale almış 2015'te, 2 yıl, 2 yıl uzatmışlar. 2019'da buraya Ekrem, evladınız, kardeşiniz, Ekrem abiniz gelmeden önce 2 yıl daha uzatmışlar. 2 yıl reklam şirketi buranın işlerini yapmış, sözleşmeye göre parasını almış. Sonra bir daha ihaleye bile girmemiş.
Nereye gitmiş? İletişim Başkanlığı'na gitmiş. Ona hangi kampanyayı vermişler? En son Türkiye Yüzyılı kampanyasını vermişler. 18 bakanlıktan iş vermişler. 1.7 milyar TL para ödemişler o kişiye. Şimdi, dönemin Zekeriya Öz'ünün kumpas aklı, İBB'den iş alan şirketleri alıp da yalancı tanıkla naylon fatura derken, o şirketlerden biri de 2009, 2019-21 arası Ekrem Başkan döneminde göründü diye aynı iftirayı oraya da yazmışlar. Adam, adam, sabah 6'da kapıya polis dayanmış. Bunu almış, 105 kişiden 99'u bulunmuş, karşısına polis yazmış.
Elde, yani gözaltında. Son aşağıdan 5'i almış, bulunamamış, firarda. Arada bir kişi var. Bu kişi, karşısında ne yazıyor? Şubeden serbest. Nezarethaneye konmadan, şubeden serbest. Peki, bu kişiyi, gitmiş ya, bu kişi şubeye giderken, evden alınırken ilk telefonu kime açmış? Ali Erdoğan'a, yani Sayın Erdoğan'ın koruma müdürüne.
Peki, bu şirketin ortağı kimmiş? Ali Bey'in kardeşi, Ömer Erdoğan. Bu kardeşiniz, bu bilgiyi çıkarıp kamuoyuyla paylaşınca bir anda, bir anda paniğe kapıldılar. Sonra açıklama yaptılar. Bıraktığımız doğru değil, nezarette.
Oysa bu kardeşiniz, Gezi'de gözaltına alınan hemen herkesi, her öğrenciyi, her eylemciyi, İstanbul'un nezarethanelerinde ziyaret etmiş, bu kardeşiniz. 267 hapishaneye 380 ziyaret yapmış bu kardeşiniz. Yer mi? Yer miyim? Dedim ki, bir, şirketine gitmiş, biz açıklayınca korkuyla oradan aldınız. Getirip nezaret haneye koyamadınız çünkü ben, nezaretteki herkese partinin avukatlarını yollayarak birinci önemli soruyu sorarım. İlk gün: "İyi misin? Senin iyiliğini kime bildirelim?" Eşini ararız, anasını ararız, babasını ararız, çocuğunu ararız, iyi deriz. Biz nezaretteki 98 kişiyi bulduk, bunu 4 gün aradık, bulamadık. Sonra, "Burada." dediler. Sorduk: "Doktor muayenesine gidiyor bunlar her gün, 3 günlük doktor muayenesini göster." Yok. Ama o binada. Nerede? Amirin odasında. Nereden biliyoruz? Telefonu elimde, WhatsApp'tan görüşmesi elimde arkadaşlar. WhatsApp görüşmesi elimde.
Şimdi, bir gizli tanığın, bir gizli tanığın herkese attığı bu yalan, buraya atılınca adam kendini Ali Erdoğan üzerinden kurtartırınca duvara vurdu. Şimdi bu gizli tanığın diğer ifadeleriyle işlem yapacaklar, öyle mi? Ekrem Başkan'a hırsız yaftası vuracaklar, öyle mi? Ekrem Başkan, iki ailenin çocuğu, iki ailenin. Birisi onu pırıl pırıl yetiştirmiş, eğitmiş, büyütmüş, okutmuş, haramdan uzak tutmuş, alın teriyle, böyle terler anlı onun. Alın teriyle çalışıp kazanmayı öğretmiş İmamoğlu ailesidir. Diğeri, diğeri bu ülkeyi en zor gününde kurtaran, cumhuriyeti kuran, bu günlere getiren Cumhuriyet Halk Partisi ailesidir. İki ailenin de, iki ailenin de evladı Ekrem İmamoğlu'yla emin olun, eşi Dilek Hanım kadar gurur duyuyoruz, oğlu Selim kadar gurur duyuyoruz. Ve, ve biz bugün, şimdi Dilek Hanım'la birlikte, Selim'le birlikte sizden selam için geri geleceğim. Sizden selam için, Çağlayan'a gitmeme, ona evladını götürmeme, ona Dilek Hanım'ı götürmeme, sizden, sizin selamlarınızı götürmeme müsaade var mı? Buradan Ekrem Başkan'a selam var mı? Dayanışma var mı? Türkiye'nin umudu yarınki sandığa sahip çıkmanın sözü var mı? Ekrem Başkan'ı seviyor muyuz? Birbirimizi seviyor muyuz? Ülkemizi seviyor muyuz? Bu kötü gidişe biz el koyduk. Bundan sonra da bunu, elimizi bu ülkeden, yanımızdakinin omzundan, girdiğimiz koldan çekmemeye, mücadeleyi meydan meydan, sokak sokak büyütmeye, bu tek adam rejimini sokakta, meydanda yenmeye, bu ülkeyi bir kez daha kurtarmaya hazır mıyız? Biz size güveniyoruz. Ben ne kendime, ne partime, ne siyaset arkadaşlarıma, hepsine birden ama hepsiyle birden size güveniyorum. Size inanıyorum. Sizi saygıyla selamlıyorum.
22.15 MUHARREM İNCE CHP'YE DÖNÜŞ SİNYALİ VERDİ
Memleket Partisi Lideri Muharrem İnce:
Telefonlarınızı çıkarın. Hepinizi canlı yayına davet ediyorum telefonlardan. Önce telefonlardan. 7 yıl önce bu belediyeyi bir Karadeniz uşağı aldı. Beğenmedi Tayyip Bey. "Olmaz." dedi. "Bir daha yarışacağız." dedi. Onu 3.000 farkla almıştı. İptal ettirdi. 1.000.000 farkla aldı bu sefer. Bu Karadeniz uşağı aradan 5 sene geçti, bir daha aldı belediyeyi. Baktı ki sandıkta yenemiyor, mahkemede yenmeye kalktı.
Şimdi ben size, ben size Nazım Hikmet'in, büyük ustanın Kuvayı Milliye Destanı'nda Karadeniz uşaklarını nasıl tanımladığını anlatayım. Şöyle diyor büyük usta: "Dümende ve baş hattında uzun eğri burunlu insanlar vardı ki onlar konuşmayı şevkatle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve Mısır ekmeğinin zaferi için hiçbir şeyden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi" diyor. Ben bugün buraya, ben bugün buraya adliye koridorlarında, "Cumhuriyet savcısı yazar ya" aslında bir meslek grubuna daha çok yakışır bu. Cumhuriyetin savcısı doğrudur ama cumhuriyetin öğretmeni, ben cumhuriyetin öğretmeni olarak buradayım. Atatürk diyor ki Kurtuluş Savaşı'ndan sonra: "Asıl savaş şimdi başlıyor. Cehaletle savaş." diyor. Cehaletle savaş. Onun için buradayım. Bu ülkenin üç büyük sorunu vardır. Birisi cehalet, öbürü ihanet, öbürü adalettir. Bu üçüdür. Şimdi gençler, evlatlarım, öğrencilerim, size sesleniyorum. Demokratik hakkınızı sonuna kadar kullanın. Direnin, yürüyün, slogan atın, şarkı söyleyin, protesto edin ama kaldırım taşlarını sökmeyin. Şiddet uygulamayın. Maskeye gerek yok. Sizin yüzünüz kara değil ki. Yüzü kara olanlar maske taksın.
Sizin yüzünüz ak. Sizin yüzünüz ak. Onların adı ak. Adının ak olması önemli değil, alnının ak olması önemli, alnının. Sizi mizah yapmaya davet ediyorum. Bunlarla makara yapmaya davet ediyorum. Polisler, sevgili kardeşlerim, jandarmalar, size sesleniyorum. Yahu arkadaşlar, arkadaşlar, bakın orada sopayla vuruşan birisi, emin olun ki onu oraya Tayyip göndermiştir. Emin olun. Bakın, eğer birisi provoke ediyorsa orada provoke ediyorsa bilin ki o MİT'in işidir, derin devletin işidir, AKP'nin işidir. Sevgili kardeşlerim, öğrencilerim, evlatlarım, bakın polislere, jandarmaya sesleniyorum. Ya arkadaşlar, polis kardeşlerim, sizin evladınız yok mu? Sizin çocuklarınız başka şehirlerde okumuyor mu? Utanmıyor musunuz onlara öyle gaz sıkmaya? Polis kardeşlerim, siz Erdoğan'ın polisi değilsiniz. Devletin polisisisiniz, devletin. Biz sizin yanınızdayız ama kusura bakmayın Van'dan giriyor Afgan, Çanakkale'ye kadar geliyor. Sınırlarımız kevgire dönmüş. Türkiye'nin sınırları kevgire dönmüş, yol geçen hanına dönmüş. Bunları kimse konuşmuyor ama gariban çocuklara gelip burada onları copluyorsunuz.
Çok gaz meraklısıysanız, çok cop meraklısıysanız yasa dışı kaçakları yakalayın, teröristleri yakalayın. Biz bugün burada, biz bugün burada gençlerimizle sohbet etmeye geldik. Gönlünde kardeşlik duygusunu paylaşanlara, tohumu çiçeğe dönüştürenlere, çocuğuna harçlık veremeyen babalara, İstanbul'da yaşayıp da denizi görmeyen çocuklara selam vermeye geldik hep birlikte.
Nasırlı elleriyle üretim yapanlara, gece yatağına aç giren çocuklara merhaba demeye, onların derdine derman olmaya geldik. Biz bugün buraya boyun eğmeyenlere, dik duranlara, itaat değil itiraz edenlere selam vermeye geldik. Şehitlerin bayrağını devralanlara geldik. Alın teri döküp, alın teri döküp çocuğuna mama alan babaları selamlamaya geldik. Biz bugün buraya haram yemeyenlerle dertleşmeye geldik. Biz bugün buraya horlanan, şiddet gören, sokakta öldürülen kadınlarımızı selamlamaya geldik. Biz, bu meydanda toplananlar, biz susmayanlarız. Biz direnenleriz. Biz eğilmeyen başız. Biz susmayan diliz. Biz, hepimiz, biz bükülmeyen bileğiz. Biz hepimiz Ekrem İmamoğlu'yuz. Biz gücümüzü Anadolu'nun, bu toprakların en büyük devrimcisi Gazi Mustafa Kemal'in bir çift mavi gözünden alıyoruz. Biz isyanı biliriz. Biz isyanı Şeyh Bedreddin'den öğrendik. Biz kula kulluk yapmamayı Pir Sultan'dan öğrendik. Bir olmayı, iri olmayı Hacı Bektaş-ı Veli'den öğrendik. Biz aşkı Yunus Emre'den, sevdalanmayı Nazım Hikmet'ten öğrendik. Vatan demeyi Namık Kemal'den, korkma demeyi Mehmet Akif'ten öğrendik. Biz, biz sizleri buraya selamlarken yedi tepeli şehrimin yedi renkli insanlarına, Ayasofyası'na, Süleymaniyesi'ne, Taksim'deki işçilerine, Gezi'deki direnen işçilerine selam göndermeye geldik hep birlikte. Biz buradan İstanbul'u bizim yapan Fatih Sultan Mehmet'e de, "Geldikleri gibi giderler." diyen Gazi Mustafa Kemal'e de şükranlarımızı sunmaya geldik. Biz burada Yahya Kemal'in Aziz İstanbul'una, Münir Nurettin Selçuk'un Aşiyan'ına, Orhan Veli'nin sevdalarının şehrime, Nazım Hikmet'in Gülhane'deki ceviz ağaçlarına selam söylemeye geldik.
Biz hepimiz ya kazanacağız ya kazanacağız ya da hep birlikte yok olacağız. Yok olmayacağımıza göre hep birlikte kazanacağız. Umutlarımızı tazeleyeceğiz. Yaşama sevincini yeniden kuracağız. Özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Ekrem İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu yargılanmasın demiyoruz. Biz, Ekrem İmamoğlu yargılanabilir, bir sıkıntı yok. Adil olsun yeter ki, adil. Ama sen bakanlığına dezenfektan satan bakanını yargılamazken, Ankara'yı, Ankara'yı parsel parsel satan Melih Gökçek'i yargılamazsan sen oy hakkına sahip çıkacaksın. Oy kutsaldır. Milyonlarca insan ona oy vermiş.
Keyfine göre iş yok. İntikam alamazsın. Yargıyı sopa olarak kullanamazsın. Yargılanmasın demiyoruz, yargılansın elbet ama senin derdin yargılamak değil, senin derdin intikam almak. Kimmiş? Gizli tanık varmış. Gizli tanık konuşuyor. Ben bir yerlerden duydum. Geçmişte bu gizli tanık, biliyorsunuz, bu gizli tanık silahlı kuvvetleri mahkum yapmıştı. Recep Tayyip Erdoğan kendi geleceği için memleketi batırıyor. Recep Tayyip Erdoğan kendi geleceği için dolar yükseliyor, euro yükseliyor, borsa çöküyor. Erdoğan'ın derdi memleket değil, Erdoğan'ın derdi koltuğudur. Son bir şey söyleyeyim.
Son bir şey söyleyeyim. Erdoğan, yargılayacaksan eğer belki, belki unutmuşsundur, ben sana hatırlatayım. Gaz mı sıkıyorlar? Nerede? Arkadaşlar, bunların hayatı gaz zaten. Pazartesi gaz buluyorlar, salı petrol buluyorlar, çarşamba altın buluyorlar, perşembe uzaya gidiyorlar, cuma basın açıklaması yapıyorlar, cumartesi pazar tatil yapıyorlar. Ne utanmaz adamsınız. Gaz buraya kadar geldi. Utanmaz gazcılar. Erdoğan, bana bak Erdoğan, eğer yargılamak istiyorsan Kuzey Irak'ta askerin başına çuval geçirip de susanları yargıla. Ergenekon, Balyoz'daki insanları yargıla. Bu memleketin kozmik odasına girenleri yargıla. Mavi Marmara'ya sahip çıkmadın, onu yargıla. Reza Zarrab'ın rüşvet verdiği bakanları yargıla. Birleşik Arap Emirlikleri terör devleti diyordun, onunla konuşmaları yargıla. Rahibi nasıl bıraktın, onu yargıla. Trump'ın aptal adam demesine ses çıkaramamanı yargıla. Size şunu söyleyeyim. Son bir şey söyleyeyim. Bakın, son bir yerel seçim yaşadık. Bu yerel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi'nin genç bir genel başkanı birinci parti çıkardı CHP'yi. Şimdi önümüzde bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var.
42 yıl hizmet etmiş bir abiniz, kardeşiniz olarak önümüzdeki seçimde bu genç genel başkanın yeniden yerel seçimde olduğu gibi birinci çıkması için var gücümle çalışacağım, söz veriyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin iki cumhurbaşkanı adayı var. Birisi Sayın Kılıçdaroğlu, birisi ben. Yani ikimiz de kaybetmiş cumhurbaşkanı adaylarıyız. Şimdi bize düşen görev, CHP'nin yeni cumhurbaşkanı adayının koluna girip onun elini kaldırmaktır. Ben kendi adıma bunu yapacağım, söz veriyorum. Unutmayınız, unutmayınız, bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit memleketi kurtarır.
22.10 DİLEK KAYA İMAMOĞLU VE AİLESİ KÜRSÜYE ÇIKTI
Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu kürsüye çıkarak Saraçhane'yi dolduran kitleyi selamladı.
21.27 MUHARREM İNCE SARAÇHANE'DE
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Ekrem İmamoğlu'na destek için Saraçhane'de.
21.00 BOZDOĞAN KEMERİNDE TOPLANAN KİTLEYE MÜDAHALE
Saraçhane'de toplanan ve Taksim'e yürümek isteyen gruba polis biber gazı ve plastik mermi ile müdahale etti.
19.00 - DERVİŞOĞLU'NDAN ÇAĞRI
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, saat 21.45’te İzmir’den İstanbul’a geçerek bu akşam Saraçhane'deki eylemlere katılma kararı aldı. Dervişoğlu, İYİ Parti üyelerini de Saraçhane’ye davet etti.
Son Dakika... İYİ Parti Saraçhane’ye gitme kararı aldı
18.30 - "GECE SARAÇHANE'DE BAŞLAYACAK, NEREDE BİTECEĞİ BELİRSİZ"
Saraçhane saat 20.30 yapılacak buluşma öncesi basın açıklaması yapan CHP Lideri Özgür Özel konuşmasına şöyle başladı:
"4 gün önce İstanbul Valiliği 5 gün süre ile toplanmayı yasakladı. Ancak geçmişte adı konmamış yasakların bile hakim olamaya başlandığı bu topraklarda, adı konmuş, talimatını Erdoğan'ın verdiği bu yasak fiilen yok hükmündedir. Bu yasağın üstüne 3 gece önce polisin rakamıyla 80 bin bizim rakamımızla 150 bine yakın, dün akşam resmi rakamlarla 240, drone görüntüleriyle meydanı görebilen yerlerde 550 bin kişiyle gönül gönüle olmuşuz. 86 milyonlar gönül gönüle olmuş durumdayız. Bu gece her yerde olabiliriz. Önce Saraçhane'de buluşuyoruz. Gecenin seyrine göre Çağlayan ise Çağlayan, Vatan ise Vatan... Çok kötülük olursa Taksim, belki bir başka yer. Bugün biz can yakmadan, polisimize dokunmadan ama yılmadan 81 ilde sokaklardayız. Durmayacağız ve hiçbir kanunsuz yasağa 3 gündür uymadığımız gibi bu gece de uymayacağız."
SON DAKİKA! Özgür Özel Saraçhane'de konuşuyor
16.00 SANATÇILARDAN DESTEK
Cumhuriyet Halk Partisi bugün de Saraçhane'de bulunma çağrısı sonrası aralarında Halil Ergün, Tilbe Saran, Erdal Erzincan, Janset ve Ezel Akay'ın olduğu sanatçılar, Ekrem İmamoğlu'na destek için Saraçhane'ye geldi.
14.20 - DOKTORLAR SARAÇHANE'YE YÜRÜDÜ
Bugün İstanbul Tabip Odası’nın çağrısıyla bir araya gelen hekimler, Saraçhane’ye yürürken, TMMOB heyeti ise, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ziyaret etti.
Saraçhane’de basın açıklaması gerçekleştiren hekimler, “Ne zaman nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Saraçhane’de olacağız, Kadıköy’de olacağız, Taksim’de de olacağız. Türkiye’nin bütün sokaklarında, bütün meydanlarında, bütün alanlarında, bütün üniversitelerinde, bütün amfilerinde, bütün kampüslerinde bu darbeye karşı direneceğiz. Birleşe birleşe kazanacağız” ifadelerini kullandı.
14.00 - BABACAN VE DEVA PARTİSİ HEYETİNDEN DAYANIŞMA
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yürütülen soruşturma ve gözaltılar nedeniyle Saraçhane’ye dayanışma ziyaretinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ortak bir basın açıklaması yaptı. İki lider, sürecin hukuk dışı ve siyasi olduğunu vurgulayarak demokrasiye sahip çıkma çağrısında bulundu.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, açıklamasında, “Yine Saraçhane’deyim. Yine bir haksızlık var. Yine bir hukuksuzluk var. Ve bizim de yine itirazımız var” diyerek başladığı konuşmasında, Türkiye’de demokrasi, hukuk ve kurumların zayıfladığını söyledi.
Babacan, “Gerçekten güçlü bir ülke gücünü hukuktan alır. Gücünü kural bazlı yönetimden alır. Gücünü adaletten alır. Gücünü güçlü kurumlardan alır” ifadeleriyle mevcut yönetim anlayışını eleştirdi.