Covid-19'u 48 saat içinde yok edecek sprey ilaç gerçek mi?
Dünya genelinde yaklaşık 3 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden koronavirüs (Covid-19) için bilim dünyasını heyecanlandıran bir ilaç geliştirildiği ileri sürüldü.
İddiaya göre Türk bilim insanı Dr. Serhat Gümrükçü'nün, ABD'deki bir enstitüde gerçekleştirdiği "yeni tip koronavirüsün 48 saat içinde yok edilmesini amaçlayan ilaç çalışması" tıp dünyasına duyuruldu.
İzmir'de 1982 yılında dünyaya gelen, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan Serhat Gümrükçü, Rusya First Moskow State Medical University'deki genetik uzmanlığının ardından immünoloji ve onkoloji alanında doktora yaptı.Serhat Gümrükçü
Teyit.org inceledi
Teyit.org söz konusu iddiaları inceledi. Ancak konuyla ilgili bilimsel yayına ulaşılamadı.
Tıp alanında sürdürülen klinik çalışmaları arayabildiğimiz bir veri tabanı var: Clinicaltrials.gov. Burada Gümrükçü’nün sponsoru ve baş araştırmacısı olduğu tek bir çalışma görünüyor. Ancak bu Gümrükçü’nün bahsettiği tedavi değil ve şu anda “not applicable” aşamasında. Bu, FDA’nın tanımlı aşamaları olmayan denemeleri açıklamak için kullandığı bir tabir.
Gümrükçü’nün PubMed’de yayınlanmış yedi araştırması var. Bunlardan ikisi olgu sunumu. Diğerleri de iddia konusu tedavi ile ilgili değil. Gümrükçü’nün Research Gate’te ise 15 yayını bulunuyor ama bunlardan ikisi yanlışlıkla ona atfedilmiş, asıl sahibi Selma Gümrükçü. Kaldı ki Research Gate’e verileri araştırmacılar kendileri giriyor. Burası herhangi bir bilimsel otorite tarafından denetlenmiyor.
Gümrükçü’nün başında olduğu enstitünün internet sitesindeki klinik çalışmalar sekmesi de boş. Aynı sitedeki yayınlar bölümünde Covid-19 ile ilgili iki girdi var; ancak sayfalar bizi yine Research Gate’e yönlendiriyor. Bütün bu taramalarda, Gümrükçü’nün daha önce başarılı olduğunu söylediği hepatit çalışmasına dair bir araştırma bulgusuna da rastlanmıyor.
Bu arada Gümrükçü 2017’de aralarında ticari dolandırıcılığın da bulunduğu çeşitli suçlardan yargılanmış. Önce tutuklanıp, sonrasında beş yıllığına şartlı serbest bırakılmış.
Peki Gümrükçü’nün bahsettiği tedavi ile ilgili elimizde hiçbir şey yok mu?
“mRNA hiJack” teknolojisi 20 yıldır biliniyor
Gümrükçü’nün bahsettiği tedavi çalışması ile ilgili açık kaynaklardan ulaşılabilen tek doküman var; o da videoda da bahsettiği kongrede yaptığı sunum. Birkaç slayttan ibaret dokümanda tedavinin detaylarına dair birkaç ipucu bulmak mümkün.
Gümrükçü’nün bahsettiği teknolojiyi daha iyi anlayabilmek için kendi de ABD’de çalışmalarını sürdüren virolog Semih Tareen’e ulaştık. Tareen, laboratuvar ortamında bazı virüs ya da bakterilerin ürettikleri özel enzimler üzerinden tuzak hazırlamanın teoride mümkün olduğunu, Gümrükçü’nün de bu yönteme başvurduğunu anlattı.
İlkin, bu yeni bir teknoloji değil, 20 senedir biliniyor. İlk olarak hepatit C virüsünde denenmiş ve 2003 yılında bir bilimsel yayına konu olmuş. Sistem şöyle çalışıyor: Difteri hastalığına neden olan bakteriyi ölümcül kılan bir toksin var. Bu toksin neredeyse 20 yıldır bazı hastalıkların tedavisinde de kullanılıyor. Gümrükçü de bu toksini kullanmış; difteri bakterisine, SARS-CoV-2 virüsüne ait özel bir enzim tuzaklayacak bir genetik bilgi yerleştirmiş. O enzim sekans taraması yaparken virüsleri ayırt edemediği için, hücre içinde SARS-CoV-2 varsa, difteri toksin genomu kopyalanıyor ve toksin SARS-CoV-2’nin bulunduğu hücreyi yok ediyor.
Yani öncü ya da mucizevi bir buluş söz konusu değil. Ancak haberleri yanıltıcı kılan daha önemli bir sorun var: Teoride iyi gözüken bu mekanizma, insan solunum sistemi üzerinde hiç denenmedi.
“HiJack mRNA” teknolojisi hala “deneysel” ve bilimsel olarak güçlü kanıtlarla desteklenmiş değil. Yani Gümrükçü’nün de yararlandığı bu teknoloji, bilimsel araştırmanın “bebek adımları” olarak kabul edebileceğimiz laboratuvar ve hayvan deneyleri seviyesinde. Gümrükçü’nün bahsettiği hayvan deneyleri de, tamamen suni ortamda yürütülmüş. Teknik, daha önce hepatit için de laboratuvar ortamında sınanmış, gerçek dünyada hiç uygulamamıştı.
Yani, bilimsel çalışmaların açıklayıcı gücünü anlayabilmemize olanak veren kanıt piramidine göre, Gümrükçü ve ekibinin elindeki “bir hipotez”den ibaret.
Gümrükçü’nün araştırmasına FDA ve DSÖ’nün sitesinde rastlamamamızın nedeni de bu. Nitekim Tareen de, Gümrükçü’nün 60 gün içinde insan deneylerine başlanması takvimini gerçekçi bulmuyor: Gümrükçü ve ekibinin elindeki veriler, insan deneyleri için FDA onayı alınmasına izin verecek düzeyde değil.
İnsan deneylerine hazır olmamasının bir diğer sebebi ise, araştırmada kullanılan modelleme. SARS-CoV-2’nin neden olduğu Covid-19 hakkında çalışmalar, bu bir solunum yolu hastalığı olduğundan, akciğer modellemeleri kullanılarak yürütülüyor. Fakat elimizdeki yegane dokümanı incelediğimizde, araştırmanın akciğer modelleri ile değil, “subcutaneous” denen, deri altına enjekte edilen modellerle yürütüldüğünü görüyoruz.
Yani Gümrükçü’nün işaret ettiği aday tedavinin uygulanabilir olup olmadığını görmek için alınacak mesafe, epey uzun ve herhangi bir aşamada başarısızlığa uğrayabilir. Nitekim doküman da, Gümrükçü’nün ekranlarda aktardığının aksine, “olanaklılıklar” üzerine inşa edilmiş ve bir tedavi stratejisi önerisinden bahsediyor. Ortada bir ilaç yok. Aksi halde kongrede de tepkiyle karşılanması beklenirdi.
Profesyonel bir pazarlama stratejisi
Peki Dr. Gümrükçü ve ekibi bu medya görünürlüğünü nasıl ve neden elde etmiş olabilir?
Serhat Gümrükçü bu araştırmayı Seraph Araştırma Enstitüsü (SRI) bünyesinde yürüttüğünü belirtmiş. Seraph Araştırma Enstitüsü, ABD Office for Human Research Protections veritabanında kayıtlı olan bir araştırma kurumu.
Teyit kurumla iletişime geçtiğinde, sorulara bilim insanları değil bir halkla ilişkiler şirketinin yanıt verdiğini belirtmiştik. Aynı şirket çalışmaya referans olarak da bir bülteni iletti.
Bunun üzerine ilgili kilit kelimelerle bir arama yaptığımızda, dünyanın en güvenilir haber ajanslarından Associated Press’in “basın bültenleri” kısmında yayınlanmış bir bültene ulaşıyoruz. Görünen o ki Gümrükçü bu görünürlük için profesyonel bir yol seçmiş. Burada yayınlanan bülten dikkatlice okunduğunda, çalışma ile ilgili görüş veren diğer bilim insanının da aynı enstitüde yönetici olduğunu görüyoruz. Tarafsız bir değerlendirme söz konusu değil.
Seraph Araştırma Enstitüsü, kâr amacı gütmeyen bir kurum. Bu nedenle Gümrükçü’nün bu işten ne gibi bir çıkarı olacağı sorgulanabilir. Ancak Gümrükçü’nün tek bağı bu enstitü değil; Enochian Biosciences isimli bir biyoteknoloji şirketinin de kurucu ortakları arasında.
Teyit’e ulaşan ve Gümrükçü hakkındaki haberlerden şüphe eden Dr. Özgür Yüksel de Enochian Biosciences’ın hisselerinin Nasdaq’ta 150 milyon dolar piyasa değeri ile satışta olduğunu söyledi. Borsanın sitesinden bu bilgiyi doğrulamak mümkün.
Özetle Gümrükçü’nün bahsettiği tedavi araştırması, haber kanallarında iddia ettiğinin aksine, bir “ilaç” haline gelmiş ve onay almaya yakın değil. Bu deneysel tedavi stratejisi, bugüne kadar herhangi bir hastalık için insan deneyleri seviyesinde sınanmadı. Gümrükçü’nün anlattıkları, kamuoyunu henüz yolun başına bile sayılamayacak bir tedavi taslağıyla ilgili mesnetsiz bir umuda sevk ettiğinden yanıltıcı. "