Yargıtay'dan, AYM'ye Çok Ağır Suçlama: Hukuk Sistemini Kaosa Sürüklüyor
Yargıtay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada “Kamuoyunun gündemini meşgul eden Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Şerafettin Can Atalay hakkındaki kararları ile ilgili olarak, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur” denildi.
‘ARAMIZDA ÜSTÜNLÜK SIRALAMASI YOK’
Açıklamanın devamında “Bilindiği üzere, Anayasamızın 146, 154 ve 155'inci maddelerinde yüksek mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak düzenlenmiş olup, birbirlerine üstünlük sıralaması öngörülmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarında olduğu gibi kesinleşmiş tüm mahkeme kararları herkes için bağlayıcıdır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, Yargıtay'ın 155 yıllık bir geçmişinin olduğuna işaret edildi.
YARGITAY'IN 155 YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Yargıtay’ın 155 yıllık bir geçmişi bulunduğu hatırlatılan açıklamada şöyle denildi: “Anayasa'nın m.154/1'e göre, "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir." Anayasa'nın 154'üncü ve Yargıtay Kanunu'nun 13'üncü maddesine göre, Yargıtay'ın adli yargı alanında hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunmaktadır. Hukukun objektif, belirli ve öngörülebilir olması, eşitlik ve hukuki güvenliğin ve özellikle de adil yargılanma hakkının teminatıdır.
Anayasa Mahkemesi, bir süredir büyük bir baskı altında.
‘AYM’NİN, KARAR BOZMA YETKİSİ YOK’
“Bireysel başvuru incelemelerinde Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için ‘olağan kanun yollarının tüketilmesi’ şarttır” denilen açıklamada “Bu haliyle bireysel başvuru; temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur.
Olağan veya olağanüstü kanun yolu değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir” ifadeleri kullanıldı.
AYM Başkanı Zühtü Arslan ile Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, bugün yanyanaydı.
‘HUKUK SİSTEMİNİ KAOSA SÜRÜKLEDİ’ SUÇLAMASI
“Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada şöyle denildi:
“Diğer taraftan, bir kısım kamuoyunun gündemini meşgul eden davalar üzerinden uygulanan iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak Anayasa Mahkemesinin "süper temyiz mahkemesi" olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmuştur” görüşü paylaşıldı.
‘BİREYSEL BAŞVURULAR SORUNA DÖNÜŞTÜ’
Temel hak ve özgürlüklerin korunmasının yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevi olduğu hatırlatması yapılan açıklamada “Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir.
YARGITAY: AYM YETKİ AŞIMI YAPIYOR
Yargıtay açıklamasının sonunda ise şöyle denildi: “Bireysel başvuru sisteminin faaliyete geçmesinden itibaren yukarıda özetlenen sorunlar Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bulunduğu bilimsel toplantılarda defaatle ifade edilmesine, Yargıtay Başkanı'nın adli yıl açış konuşması ile yıl sonu basın değerlendirme toplantılarında ve Danıştay Başkanı tarafından Danıştayın kuruluş yıldönümü toplantısında gündeme getirilmesine karşın, Anayasa Mahkemesinin kararlarındaki anayasal ve yasal yetki aşımı olarak değerlendirilen benzer uygulamalar artarak devam etmiştir.”
Yaşanan kriz sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yargıtay'a destek verdi.