Mustafa Şentop'un söylediğini Metin Lokumcu 10 yıl önce söyledi!

Mustafa Şentop'un söylediğini Metin Lokumcu 10 yıl önce söyledi!
Karadeniz'de yaşanan sel felaketi, HES’lere karşı verdiği mücadele ile akıllara kazınan Metin Lokumcu’yu yeniden gündeme getirdi. 2011 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın Artvin'in Hopa ilçesinde yapacağı miting öncesi düzenlenen protestolarda polisin sıktığı biber gazı nedeniyle hayatını kaybeden Lokumcu’nun doğa mücadelesini ve bıraktığı mirası oğlu Ulaş Lokumcu ile konuştuk.

DOĞU TUNÇ

Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduğu 2011 yılında, genel seçimler nedeniyle düzenlediği mitinglerin birini de Artvin'in Hopa ilçesinde yapmak istedi. Fakat Erdoğan, daha önce hiç görülmedik bir protesto ile karşılaştı. Aralarında emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun da (54) bulunduğu kitleye güvenlik güçleri, tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Müdahalelerden etkilenen Metin Lokumcu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Lokumcu, Karadeniz halkının ve kent-doğa savunucularının simgesi haline geldi. Bugünlerde Orta ve Batı Karadeniz'de meydana gelen sel felaketinin ardından sosyal medya kullanıcıları "Metin Lokumcu'yu şimdi anladınız mı?" diye sordu. Oğlu Ulaş Lokumcu ise sosyal medyadan, "Keşke bu felaketler olmasaydı da babam hatırlanmasaydı, Varsın ölen sadece Metin Hoca olsaydı, gönülden bunu isterdi" dedi. Biz de Ulaş Lokumcu ile Metin Hoca'yı ve onun yürüttüğü mücadeleyi konuştuk...

-Ulaş merhabalar, bize, Metin Lokumcu'yu o gün o protestoya götüren, orada olmasına neden olan süreci anlatır mısınız?

Merhabalar, benim babamı herkes "Metin Hoca" diye bilir. Kendisi hem öğretmendi hem de o coğrafyanın ileri gelenlerindendi. Birbirine küsenleri barıştırırdı, birisi hastalandığında bütün derdiyle, tasasıyla uğraşırdı. Dün benim attığım tweetin altına (Keşke bu felaketler olmasaydı da babam hatırlanmasaydı varsın ölen sadece metin hoca olsaydı gönülden bunu isterdi...) babamın eski bir öğrencisi cevap yazmış: "Metin Hoca bizi ilkokulda pikniğe götürüyordu, fidan diktirirdi, doğanın sevgisini aşılardı." Düşünün, 28 yıl önce bile benim babam böyle biriydi. Çünkü doğaya her zaman sahip çıkardı. Çoğu evde ataların fotoğrafı olur, bizim evimizdeki duvarda ise "Bu toprakları atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık" yazar, çünkü babamın felsefesi buydu. Bizi hep böyle yetiştirdi. Biz 13-14 yaşlarımızda HES (Hidroelektrik Santral) ile tanıştık. Bizim deremize ölçme cihazı kurdular. İlk önce babam ve birkaç arkadaşı itiraz etti. Bizim deremizin akışı ve su kalitesi gerçekten yüksek. Babam o dönemde herkesi bilinçlendirdi; bunun doğaya nasıl zarar vereceğini, suyun kalitesini nasıl bozacağını anlattı. Hep, "Elektrik ve HES sadece bir araç. Asıl amaç suyun pazarlanması ve parayla satılması" derdi. Babam dediklerinde haklı çıktı: Suyu herkes parayla satın alıyor, o da gerçekleşti.

- Peki Erdoğan'ın Artvin'e geldiği gün neler yaşandı, anlatır mısın?

Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir ilçede düzenlenmemiş bir mitingi o gün Hopa'da yapmak istiyor. Çeşitli şehirlerden kendi sempatizanlarını da Hopa'ya getiriyor. Orada bir alan kuruluyor. Hopa, politik bir yer olduğu için doğal olarak Hopalılar da "Başbakan ayağımıza gelmiş, biz de taleplerimizi dile getirelim" diyorlar. O dönemde de HES projeleri var, santraller kuruluyor, çay Artvin'in ekonomik geçim kaynağı ama onda da sıkıntı var kontenjan uygulanıyor vs... Babam da oranın gençleriyle bir araya gelip, "Biz de gidelim ve taleplerimizi dile getirelim" diyor ve gidiyorlar.

'Babam ölmeseydi gençler ölecekti'

-Metin Hoca'nın bu memlekete bir miras bıraktığını düşünüyor musun?

Her çocuğun bir mirası olur benim de mirasım böyle bir babaya sahip olmak... Babam hep şunu derdi: "Bizim önce insan olarak kardeşliği öğrenmemiz lazım daha sonra fikirlerimizi savaştırmamız lazım." Babam bu uğurda hayatını kaybetti. O gün Hopa'da bir protesto vardı ve katıldı ama babamın asıl amacı oradaki gencecik çocuklar ölmesin diyeydi. Çünkü o gün son konuşmamızda babama, "Baba yaşın var, kendine dikkat et" dedim. Babam da, "Biz buradan geri çekilirsek birçok genç zarar görecek ve belki de ölecek" dedi. Kendini orada feda etti. İşte benim babam böyle simge oldu. Babam hakkında taş attı vs. dediler, kaç sene oldu bir tane görüntü gösteremediler. Benim babam o gün bir barış elçisi gibi kendini feda etti. Belki babam ölmeseydi orada gençler ölecekti... Ben bunun gururuyla yaşıyorum.

Şuna da çok üzülüyorum: Babam keşke bugün Karadeniz'de yaşanan sel felaketinde anılmasaydı. Çünkü o istemezdi. Sel yüzünden çok fazla insan öldü. Babam o insanlar ölmesin diye Hopa'da kendini feda etti ama o günden bu güne maalesef değişen hiçbir şey yok. Her yıl sel nedeniyle insanlar ölüyor. "Doğal afet" diyemeyiz ki biz buna... İnsan eliyle yapılan bu yapılaşmayla, barajlarla birçok insan ölüyor.

-Batı Karadeniz'de meydana gelen sel felaketleri ile birlikte özellikle sosyal medyada "Metin Lokumcu'yu şimdi anladınız mı?" şeklinde binlerce gönderi paylaşıldı. Sence Metin Hoca'nın mücadelesi anlaşıldı mı?


İnsan, doğa ile uyumlu olduğu zaman her şey yolunda gidiyor. Doğayı insan tahrip edince doğanın akışı bozuluyor. Çünkü doğanın bir dengesi var. Doğa bir şekilde yaşamaya devam eder. Doğa bize izin verdiği sürece biz yaşıyoruz. Biz doğaya ne ekersek onu biçiyoruz. Sel felaketi sahil projelerine dayanıyor, dere yataklarına kurulan inşaatlara dayanıyor. Çünkü ortada bir siyasi rant var, beşli çete var, iktidar hegemonyası var, bu iktidardaki para hırsı var... İnsanı düşünen bir siyasi iktidar yok ki. Kastamonu'da belki de 100'den fazla kişi ölecek. Ne olacak? O ruhsatlara izin verenler, dere kenarlarına binaları dikenler yargılanabilecek mi? 15-20 yıldır orada olan belediye başkanları yargılanabilecek mi? Ya da HES'in baraj kapağı açıldıysa, açan kişi yargılanabilecek mi? Ne olacak? Gariban halk ölüp gitti, fırıncı gitti, kuyumcu gitti, eczane gitti...

-Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop "Dere kenarlarına ev yapmamalıydık" gibi bir açıklamada bulundu. Metin Hoca da 2011 yılında farklı bir şey söylememişti aslında...

Mesela Recep Tayyip Erdoğan geldi, hiç kimseyi dinlemeden çıktı, orada yürüdü, iki-üç poz verdi, mitingini yaptı, muhalefet liderine saydırdı ve çekti gitti. 2011 yılına gitmek lazım: Fındıklı'da bir tane avukat sahil projesine karşı çıktığı için öldürüldü. Avukat "Bu sahil projesini yapmayın, denizi doldurmayın" dediği için öldürüldü. O dönemde babam o avukatın yanındaydı. Bizim artık doğayı kurtarmak için siyaset üstü bir mücadele vermemiz lazım. Ege'de, Akdeniz'de yangın çıkıyor, her gün neresi yanacak diye bekliyoruz ama müdahale edemiyoruz. Şentop'un 10 yıl sonra, bu kadar insan öldükten, doğa bittikten sonra bunu demesinin hiçbir hükmü yok! Mustafa Şentop'un söylediğini Metin Lokumcu 10 yıl önce söylemişti! Haydi benim babam öğretmendi, ya sizi bilim insanları uyardı, "Bunları yapmayın" dedi. Siz ne yaptınız? Hepsini vatan haini ilan ettiniz. Şimdi vatan haini biz miyiz, onlar mı? Ölen tüm insanların vebali var onların üzerinde.

-Dava ne durumda, sorumluların ceza alacağına inanıyor musun?

Sorumluların ceza alması için Recep Tayyip Erdoğan'ın yargılanması gerekiyor. Çünkü emri veren Recep Tayyip Erdoğan'dı. Çünkü o gün "Hopa'yı dağıtın" emrini Recep Tayyip Erdoğan verdi. O gün orada Hopa'nın nüfusundan fazla polis kitlesi vardı. Orada aleni planlanmış bir şiddet uygulandı. Benim babam da hayatını kaybetti. Recep Tayyip Erdoğan yargılansaydı en azından "Yargıya çıktı" derdim. İlk duruşmada öyle şeylerle karşılaştık ki, ben o adalet kavramının sadece orada yazdığını anlamış oldum...

 

Etiketler :