Muğla'da köylüler doğa katliamına karşı ayaklandı

Muğla’nın Köyceğiz ve Ula ilçesi ortak sınırında devlet orman sınırında yapılması planlanan kalker ocağı projesine karşı bölge halkı tepki gösterdi.

Köyceğiz ilçesi Güralan mevkisi ile Ula ilçesine bağlı Kavakçalı Mahallesi sınırlarında Mutlu Kaplan tarafından yapılması planlanan “II-A Grubu Kalker Ocağı Projesi” için 4 Kasım 2025’te Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı. Projeye, 1 Aralık 2025 tarihinde “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.

Proje tanıtım dosyasına göre, 99,88 hektarlık işletme ruhsat alanı içerisinde 17,53 hektarlık ÇED alanında patlatmalı açık ocak yöntemiyle üretim yapılması planlanıyor. Dosyada ayrıca ÇED alanının tamamının devlet ormanı sınırları içerisinde yer aldığı, gerekli izinlerin Orman Genel Müdürlüğü’nden alınacağı belirtildi.

Kararın ardından Kavakçalı Mahallesi sakinleri, proje alanı yakınında toplanarak basın açıklaması yaptı. Açıklamada projenin zeytinlikler, orman alanları, su kaynakları ve bölge halkının geçim kaynakları açısından risk oluşturduğu savunuldu.

Mahalle halkı adına basın açıklamasını okuyan Şenol Özen, şunları kaydetti:

“Köyümüz sınırlarına yaklaşık 1 km mesafede, başlatılan bir taş ocağı çalışmasını tespit ettik. Ula Kaymakamlığı'na ve Muğla Valiliği'ne dilekçelerle, fotoğraflarla itirazlarımızı ilettik. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, 3 Haziran 2024 tarihli resmi yazısıyla, projenin Zeytincilik Kanunu'na uygun olmadığını, tozunun arıcılığa zarar vereceğini, bölgede Basra böceği riski bulunduğunu belirterek olumsuz kurum görüşünü bildirdi. Bu yazıyı alınca, hukukun ve kurumlarımızın işlediğini, köyümüzün haklı davasının kazanıldığını düşündük. Ancak, 10 Eylül 2024 tarihinde, aynı bakanlığa bağlı Muğla İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'nden gelen ve ÇED dosyasına giren yeni bir yazı şok etkisi yarattı. Bu yazıda, ‘3 km çevresinde zeytinlik alan bulunmadığı’ ve ‘faaliyetin sakınca oluşturmadığı’ ifade ediliyordu. İki resmi kurum görüşü arasındaki bu çelişki kabul edilemez. İkinci görüşün, yerinde inceleme yapılmadan, masa başında verildiği açıktır. Daha önceki tespitleri görmezden gelmektedir.

Bu proje neden kabul edilemez? Çünkü zeytinciliğe ve arıcılığa ve su kaynaklarının devamlılığına büyük tehdit oluşturuyor. Proje alanı, köyümüzün zeytinliklerine 800 metre mesafede. Çıkarılacak yoğun toz, hem zeytin ağaçlarının verimini düşürecek hem de bölge halkının temel geçim kaynağı olan çam balı üretimini bitirme noktasına getirecektir. Bölge, tamamen kızılçam ormanları ve arıların hayati önemdeki sonbahar besini püren bitkisiyle, sığla ağaçlarıyla kaplıdır.

175 bin 322 metrekarelik ÇED alanı tamamen kızılçam ormanı ile kaplıdır. 2 bin 150 ağacın kesileceği söylense de daha çok ağacın kesileceği, kesilmeyenlerin de patlatma ve toz etkisi ile etkileneceği açıktır ve bir ekosistemin yok olması demektir. Proje patlatmalı işletmeye dayanmaktadır. Bu patlatmalar, yeraltı sularımızı ve kuyularımızı etkileyecek, üstelik deprem fay hattı üzerinde bulunan bölgemizde ciddi bir deprem riskini tetikleyecektir. Nakliye için kullanılacak ağır tonajlı kamyonlar, köyümüzün içinden geçecek; gürültü, toz, titreşim ve trafik tehlikesi yaratacaktır. Köyde sağlıklı bir yaşam imkânı kalmayacaktır. Proje alanı, Yılanlı Yaban Hayatı Koruma Alanı, Sandras Dağı Kartal Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi ve Sandras Önemli Doğa Alanı gibi hassas bölgelere çok yakındır. Yaban hayatını koruma görevi olan kurumlarımızın bölgemizde patlatmalı yapılan bu projeye izin vermeyeceğini düşünüyoruz."

muglada-orman-katliami.png

“BU TALANA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Özen, ÇED sürecinde iki farklı kurum görüşü arasındaki bu ciddi çelişkinin araştırılması, birinci olumsuz görüşün bilimsel dayanaklarının dikkate alınması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Tarım arazilerini, ormanları, su varlıklarını ve insan sağlığını hiçe sayan bu projeye asla onay vermeyeceğine inanıyoruz. Kamuoyundan ve tüm doğa dostlarından desteğimizi esirgememelerini istiyoruz. Sesimizi büyütün. Bu projeden derhal vazgeçilmelidir. Aksi takdirde, tüm hukuki ve demokratik haklarımızı kullanarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Köyümüzün, ormanımızın, zeytinimizin ve arımızın, sağlığımızın, köy huzurumuzun bozulmasına izin vermeyecek, yöre yaşayanı olarak haklarımızı savunmaya devam edeceğiz. Bizler, toprağına, ağacına, suyuna ve emeğine sahip çıkan Kavakçalı halkı olarak, yaşam alanlarımızı ve geleceğimizi yok edecek bu talana asla izin vermeyeceğiz.”

Kaynak:ANKA Haber Ajansı