Kod adı: Mete... Göktaş'ı Hablemitoğlu'na bağlayan tüm ayrıntılar

Kod adı: Mete... Göktaş'ı Hablemitoğlu'na bağlayan tüm ayrıntılar
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin 5'i tutuklu 10 şüpheli hakkında düzenlenen iddianame Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Ancak mahkeme dosyada görevsizlik kararı verdi.

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesindeki Portakal Çiçeği Sokağı'ndaki evinin önünde iki kurşunla vurularak öldürülmüştü. Cinayet, uzun yıllar faili meçhul kaldı. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminin ardından dosya raftan indirildi. Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün, yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak hazırladığı 364 sayfalık iddianameyi Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

Mahkeme görevsizlik kararı verdi

İddianameyi değerlendiren mahkeme heyeti görevsizlik kararı verdi. Heyet FETÖ lideri Fetullah Gülen'in dosyanın sanıklarından olduğunu ve bu dosyanın Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında kaldığını belirterek görevsizlik kararı verdi. Savcının bu karara itiraz edip etmeyeceği ise henüz bilinmiyor.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile örgüt yöneticilerinden Mustafa Özcan, Aydın Köstem ve Enver Altaylı, Hablemitoğlu'nu tasarlayarak öldürmeye azmettirmekle suçlandı.

İddianamede, firari emekli Albay Levent Göktaş, emekli yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu ve emekli binbaşı Fikret Emek'in Hablemitoğlu'nu "tasarlayarak öldürdükleri" belirtildi.

Bu kapsamda söz konusu sanıkların "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Göktaş'ın "örgüt kurmak" suçundan 8 yıla, Mumcuoğlu ve Emek'in ise "suç örgütüne üyelik"ten 4 yıla kadar cezalandırılmaları istendi.

Eski yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır ile FETÖ firarisi Serhat Ilıcak'ın da "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 20 yıla kadar hapsi istenen iddianamede, Bozkır'ın "suç örgütüne üyelik"ten 4 yıla kadar daha hapisle cezalandırılması talep edildi.

İddianamede, Mehmet Narin'in "suç örgütüne üye olmak"tan 4 yıla kadar hapis istenirken 9 kişi için takipsizlik kararı verildi.

İddianamede, Fethullah Gülen, Mustafa Özcan, eski MİT çalışanı Enver Altaylı ve Altaylı’nın sağ kolu olduğu belirtilen Aydın Köstem hakkında cinayeti azmettirme suçundan ceza istendi. Levent Göktaş silahlı örgüt yöneticisi ve tasarlayarak kasten öldürme, diğer eski askerler Nuri Gökhan Bozkır, Mehmet Narin, Tarkan Mumcuoğlu ve Fikret Emek ise örgüte üye olmak ve tasarlayarak kasten öldürmekle suçlandı. Şüpheli Ali Serhat Ilıcak hakkındaki suçlama ise cinayete yardım iddiası oldu.

'Gülen azmettirdi'

364 sayfalık iddianamede dikkat çeken detaylar yer aldı. Bulgaristan’da tutuklu bulunan eski Özel Kuvvetçi Albay Levent Göktaş’ın, Necip Hablemitoğlu suikastı için FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in sağ kolu olan Mustafa Özcan ve eski MİT’çi Enver Altaylı tarafından azmettirildiği öne sürüldü.

'Kayıt dışı Türkiye'ye girdi'

Cinayeti eski Özel Kuvvetçi Tarkan Mumcuoğlu’nun işlediğinin aktarıldığı iddianamede Mumcuoğlu’nun cinayet tarihinde Kazakistan’da resmi görevde görünmesine karşın, olaydan yaklaşık 15 gün önce askeri kargo uçağıyla Kıbrıs üzerinden pasaport kontrolüne takılmadan yani kayıt dışı olacak şekilde Türkiye’ye geldiği belirtildi. Mumcuoğlu’nun suikastı gerçekleştirdikten sonra tekrar Kazakistan’daki görevine döndüğünün belirtildiği iddianamede Levent Göktaş’ın bir suç örgüt kurduğu, bu örgütün tespit edilebilen üye sayısının 4 olduğu iddia edildi.

Dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanı, emekli Albay Levent Göktaş'ın cinayet için kendi emrindeki askerlerle "yasadışı örgüt kurduğu" belirtilen iddianamede, cinayetin keşfinin Nuri Gökhan Bozkır tarafından yapıldığı, tetikçinin eski ÖKK'cı Tarkan Mumcuoğlu olduğu ifade edildi. İddianamede, sanıkların cinayetten önce Hablemitoğlu'nu adım adım takip etmelerinin ayrıntılarına da yer verilirken yine sanıklar arasındaki HTS kayıtları da iddianameye girdi.

'MİT Müsteşarı olmak için öldürdü'

İddianamede Hablemitoğlu'nun adının MİT Müsteşarlığı için geçtiği Levent Göktaş'ın ise MİT Müsteşarı olmak istediği için bu cinayeti işlediği öne sürülerek, "Maktul Necip Hablemitoğlu'nun ölümüne yakın dönemde bazı çevrelerce ismi Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı görevine geçirildiği, aynı dönemde Mustafa Levent Göktaş'ın da kim tarafından bu teklifin yapıldığı bilinmese de ilk defa çevresindekilere kendisinin Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olacağını ifade etmeye başladığı anlaşılmıştır. Maktulün bu göreve getirilip getirilmeyeceği bilinmez bir konu olsa da kendi çevresine bu duruma ilişkin düşüncelerini anlatmaya başlamış, keza Mustafa Levent Göktaş da bu göreve hiç bir zaman getirilmemiş, ancak onun için bu husus sürekli talep edilen bir durum haline dönüşmüştür" denildi.

Akın Birdal saldırısı da iddianamede yer aldı

İddianamede 1998 yılında silahlı saldırıya uğrayan İnsan Hakları Derneği (İHD) eski başkanı Akın Birdal'ın uğradığı saldırının arkasında da Levent Göktaş suç örgütünün olduğu iddia edildi. Buna ilişkin iddianameye giren İrfan Birkan adlı şahsın beyanında, "Köşk isimli restoranda çalıştığım dönemde Adnan Kayğusuz'un arkadaşı olan kısa boylu bir şahıs gelirdi. İsmini hatırlamıyorum. Bu kişiyle beni Adnan Kayğusuz tanıştırmıştı. Bu kişiyi Subaşı Restoranından bu yana tanıdığını söylemişti. Bana bu kişinin MİT personeli olduğunu da belirtmişti. Hatta Adnan bu kısa boylu kişiyi kastederek Subaşı Restoranda çalıştığımız dönemde İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Akın Birdal ve İnsan Hakları Derneği üyelerinin restoranda düzenledikleri organizasyonlara bu kişinin ve arkadaşlarının geldiğini söylemişti. İnsan Hakları Derneğinin organizasyonu olduğunda bu ve arkadaşlarının yan masaya oturduğunu söylemişti. Yani bu ve arkadaşlarını onları takip ettiğini kastetmek istemişti."

Kimler kimlerle görüşmüş!

Sanık Nuri Gökhan Bozkır'ın savcılık ifadesi de iddianameye girdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 8 Şubat 2022 tarihinde ifadesi alınan Bozkır, "Ben 2014 yılında dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in yeğeni olarak bildiğim Gültekin isimli arkadaşım aracılığıyla Zihni Çakır ile tanışmıştım. Bu kişiyle yapmış olduğum görüşmelerde, bana FETÖ/PDY terör örgütü konusuyla ilgilendiğinden bahsetmişti. Ben de kendisine Necip Hablemitoğlu suikastı ile ilgili bilgim olduğunu, o dönem itibariyle emniyet içerisinde FETÖ unsurlarının tam olarak temizlenmediği için ne zaman uygun ortam olursa bu cinayete ilişkin bilgiler vereceğimi anlattım. Zihni Çakır ile ilk görüşmemde herhangi bir isim vermedim. Ancak daha sonraki görüşmelerimde suikastı Özel Kuvvetlerdeki bir yapılanmanın gerçekleştirdiğini, Fikret Emek ve Tarkan Mumcuoğlu'nun bu cinayetin işlenmesinde bulunduklarını bilindiğini ifade ettim. Ancak cinayete ilişkin detay, Enver Altaylı ve Mustafa Özcan isimlerini söylemedim. 2014 ve 2015 yıllarında Zihni Çakır'ın yönlendirmesiyle İstanbul TEM Şube Müdürlüğüne 4 defa gittim. Burada Başkomiser Murat SEZGİNLER, Emniyet Amiri Özgür Taştekin ve onların yönlendirmesiyle dönemin İstanbul Başsavcısı İrfan FİDAN, Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan ile görüştüm. Başsavcı İrfan Fidan ile yapmış olduğum görüşmede kendisi bana, FETÖ'yü çökertmenin iki önemli unsuru olduğunu, bunlardan birinin MİT Tırları olayı diğer ise Necip Hablemitoğlu cinayeti olduğunu söyledi. Ben de MİT Tırları dosyasında önemli bir tanık olduğunu düşündüğüm birini dönemin Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'a götürdüm. Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili burada Turgut isimli bir emniyet amiri benimle ilgilendi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının konuyla ilgilendiğini söyledi, ancak bu cinayetle ilgili resmi bir ifadem alınmadı" dedi.

'Levent Göktaş'ın telkiniyle Ukrayna'ya gittim'

"Şanlıurfa ilinde adımın karıştığı bir soruşturma nedeniyle eski komutanım olan Levent Göktaş'ın telkiniyle 12 Eylül 2015 tarihinde yasal yollarla Ukrayna ülkesine gittim" diyen Bozkır, "Ukrayna'da olduğum dönem içerisinde Zihni Çakır ile internet üzerinden telefon görüşmelerim oluyordu. 2017 yılında bir görüşmede kendisi dosyaya yeni bir savcı atandığını, soruşturma dosyası ile ilgilendiğini, benim de bu konu hakkındaki bildiklerimi bir dilekçe halinde soruşturma savcısına atmamı belirtmişti. Ben de bunun üzerine bütün bildiklerimi Ukrayna Kiev'de bulunan Emniyet Ateşesi Fahrettin Karadeniz ve Özel Harekat Polisi Alper isimli kişilere önlerinde yazarak teslim ettim. Onların da bu bildiklerimi bana Zihni Çakır'ın vermiş olduğu soruşturma savcısı olan sizin mail adresinize göndereceklerini belirttiler. Ben bu dilekçemde Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin bildiklerimi biraz da tam açıklayıcı olmadan yazmıştım. Bunun nedeni de bu zamana kadar hiç resmi bir muhatap bulamadığım içindir. Zihni Çakır'a bu dilekçeyi gönderdikten sonra soruşturma savcımızın soracağı hususlar olur ise bunlara da hazır olduğumu ifade ettim" ifadelerini kullandı.

'Hablemitoğlu'nun ismini hedef şahıs formunda gördüm'

Bosna'dan döndükten sonra görev yaptığı Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığına Levent Göktaş'ın atanmış olduğunu gördüğünü söyleyen Bozkır, "Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK birliği daha çok gösteri tatbikat faaliyetleri icra ederken, Levent Albay göreve gelmesinden sonra bazı şeylerin değiştiğini, personellerin sivil görevler yaptıklarını, saç sakal uzattıklarını, mesaiye riayet etmediklerini, dışarıda Türkiye geneli görevlere gittiklerini gördüm. Bu olağandışı bir durumdu. Eylül 2001 tarihinde benim Tim komutanım Hakan Büyükçulha, Kirazlıdere Kışlası içerisinde Tim Komutanları odasında kendine ait laptop ile sürekli çalışmalar yapıyordu. Bu çalışma 10 gün kadar sürdüğünü hatırlıyorum. Aynı dönemde Timlerin örtülü görevleri devam ediyordu. Bir gün Hakan Büyükçulha'ya kahve götürmek için odasına girdiğimde kendisine eşinden gelen olduğunu düşündüğüm bir telefon çağrısı neticesinde odadan çıktı, o sırada bilgisayar ekranı açıktı, masasına kahveyi bırakırken ekranda Hedef şahıs ifadeli yazan bir form olduğunu gördüm, formun üzerinde öldürülen Necip Hablemitoğlu'nun resmi bulunmaktaydı. Hatırladığım kadarıyla hedef şahıs formunda kişinin adı soyadı, mesleği, ev adresi, boyu, altta da irtibat kuran personel ifadesi var idi. Adres kısmında 54 veya 56 taksim şeklinde yazıldığını, irtibat kuran personel kısmında da Fikret Emek ve Tarkan Mumcuoğlu -isimlerini gördüm. O zaman neden bu kişiyle ilgili hedef şahıs formunun hazırlandığını düşündüm ancak o zaman mantıklı bir açıklama getiremedim. Ayrıca ekrandan 1073 sayfalı, bu formun da bulunduğu bir word belgesi olduğunu anladım. Bir süre sonra da Hakan Büyükçulha odaya geldi. Ben Özel Kuvvetler Komutanlığının Devletin bekası için çalışan bir birim olduğunu düşündüğüm için söz konusu görmüş olduğum bu belgenin ne maksatla hazırlanmış olduğunu merak ettim ve daha sonraki süreçteki bu 1073 sayfalık raporu elde etmek istedim. Ancak elde edemedim. Hatta nöbetçi subaylığım döneminde nöbetçi subaylarda bütün odaların anahtarları olurdu, ancak raporun yazıldığı dönemde Hakan Büyükçulha'nın bulunduğu Tim komutanları odasının anahtarı kendisinde bulunuyordu. Ayrıca laptopu normalde evine götürürdü, o dönemde laptopun odada durduğunu hatırlıyorum" ifadelerini kullandı.

Tarkan Mumcuoğlu ile yaptığı bir sohbet sırasında kendisinin gazeteci Soner Yalçın ve Necip Hablemitoğlu ile görüştüğünü söylediğini aktaran Bozkır, "Hatta Soner Yalçın'ın hazırladığı bir dizinin senaryosunda yardımcı olduğunu, Necip Hablemitoğlu'na Alman Vakıfları konusunda yardımcı olduğunu belirtmişti. Ben Necip Hablemitoğlu'na Alman Vakıfları ile ilgili yardımcı olduğunu duyunca, 2001 yılı Eylül ayında görmüş olduğum formla ilgili kafamda bazı şeyler şekillenmeye başladı. Yine bu servisle gider gelirken bir keresinde Tarkan Mumcuoğlu bana Conrand Adaneur Vakfı ile ilgili çalışma yapmamı söyledi, ben de "emredersiniz" dedim. Ancak görevlerimden ötürü vaktim ve kaynağım olmadığı için bu çalışmayı yapmadım" dedi.

'Bilgileri Fikret Astsubaya vermemi Tarkan Mumcuoğlu söylemişti'

"Tarkan Mumcuoğlu Kazakistan görevine gitmeden önce 2002 yılı Ağustos/Eylül aylarında bana istihbarat kısmında ihtiyaç olduğunda kullanılacak sim kart ve araç konusunda yardımcı olmamı söyledi" diyen Bozkır, "İstihbarat kısmında bir havuz oluşturulduğu düşüncesiyle ve benim de Ankara'da doğup büyüdüğüm için benden bu konuda yardım istediğini düşündüm. Ben de o tarihte ortak arkadaşım Erkan Derin ve ara sıra gelip giden kardeşi Nazmi Derin ile mesaim sonrası yemek yemek ve alkol almak için gittiğim mekanda şef garson olarak çalışan Adnan Kayğusuz ve Adana ve Ankara ilindeki Amerikan tesislerine server hizmetlerinde yardımcı olan yine araç kiralama işlerinde çevresi olduğu bildiğim şu an soyadını hatırlamadığım Mert (benden 4 yaş küçük, kilolu, Adanalı, uzun boylu, buğday tenli, İngilizcesi iyi olan) isimli kişilerin iletişim bilgilerini Tarkan Mumcuoğlu İdari işler Astsubayı Fikret (soyadı Öztürk olabilir) isimli şahsa verdim. Bu bilgileri Fikret Astsubaya vermemi yaptığım görüşmede Tarkan Mumcuoğlu söylemişti. Kendi timimde astsubay olan Kamil Metin, Etlik bölgesinde telefon işleriyle uğraşan Fatih Metin isimli bir kardeşi olduğunu bildiğimden Kamil Metin'e de simkart ihtiyaçları için Tarkan Mumcuoğlu ile irtibata geçmesini söyledim. Ben Adnan Kayğusuz ve Mert isimli arkadaşımı bu konuda bilgilendirdim. Kendilerine birliğimizin araç ihtiyacı olduğunda yardımcı olmalarını söyledim. Benim mantığım bu çocukların araçları kullanılır ise aradan para kazanılır düşüncesiydi. Hatırladığım kadarıyla Adnan Kayğusuz girişken, çevresi olan biriydi. Müşteri ilişkileri iyiydi, bu yüzden bu kişinin yardımcı olacağını düşündüm. Yukarıda ifademde belirttiğim istihbarat kısmı için isim havuzu oluşturma olayı Tarkan Mumcuoğlu'nun Kazakistan görevine gitmeden önceki dönem içerisinde olmuştur. İstihbarat havuzuna bu isimleri verdiğimi, telefon numaralarını bıraktığımı o dönem Tarkan Mumcuoğlu'na da arz ettim. O da bana 'bilgim var' dedi" diye konuştu.

'Patlayıcı kullanamayız başka metot denememiz lazım'

"Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal Çiçeği sokağı ismini duymuştum, ancak o ana kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben almış olduğum eğitimlerden bildiğim kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin olması gerekiyordu" ifadelerini kullanan Bozkır, "Biz buna maske görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır Şimşek'in yanında daha önce gördüğüm 4 tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim. Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim. Parasıyla bunu almak istedim, 'bana parası önemli değil, ne verirsen al' dedi. Hatırlamadığım cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir de orada o sırada gördüğüm arızalı bir şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine koydum. Şofbeni Portakal Çiçeği Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için benim yapmam gereken olan Portakal Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan kameraları, varsa apartmanların ışık sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik noktalarını belirlemekti. Bu keşfi yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra Portakal Çiçeği Caddesini tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule istikametine doğru yürüdüm, Toyota satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma aracını bıraktım ve yürüyerek yakın konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda tuttuğum tespitleri görevde kullandığım ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla geçirerek bir rapor halini verdim. Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent Göktaş'a verdim, o da rapora baktıktan sonra bunu Fikret Emek'e vermemi söyledi. Hemen yan odada bulunan Fikret Emek'in makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret Emek rapora baktığında 'tamam, ben de bu bölgeye gideceğim, Altan Bora ve Tan Dervişoğlu'nun da bu bölgeye gideceğini' söyledi. Bu tip görevlerde kompartmantasyon dediğimiz bir kavram vardır. Görev içerisindeki kişiler birbirlerini bilmezler, üsteki tamamını bilir, alttakiler birbirlerini tam olarak bilmezler. Burada da benim yaptığımı diğerleri bilmiyordu. Altan ve Tan'ın bu olay içerisinde olduğunu Fikret Emek'in bu sözleriyle anladım. Bu keşif görevi sonrasındaki bir günde Levent Göktaş'a makamında serbest paraşüt planlaması yaptığımız sırada içeriye Bülent Kutsal isimli üsteğmen geldi, beni görünce Levent Albaya 'Komutanım müsait misin' dedi, o da 'söyle, konuşabilirsin' diyerek karşılık verdiğini hatırlıyorum. Bülent Kutsal devamında malum şahıs şeklinde konuşarak 'arabayı uzaktan kumanda sistemi ile çalıştırıyor, bu sebeple patlayıcı sistemi kullanılamaz, başka bir metot denenmesi gerekir' şeklinde konuştu. Levent Göktaş da 'tamam planlarız' diyerek cevap verdi. Bu görüşmeden de Bülent Kutsal'ın da bu iş içerisinde olduğunu düşündüm" diye belirtti.

Askeriyede para kros takımında olduğunu belirten Bozkır, "Kendim haricen de hafta sonları cumartesi-pazar günleri evimin civarındaki Oran Koşu Parkında koşarım. Olaydan önceki bir cumartesi günü evimin civarındaki Oran Koşu Parkurunda koşuya giderken civardaki Nilkent Taksi durağı civarında Tarkan Mumcuoğlu'nu gördüm. Kendisinin adresi Nilkent sitesindeydi. Taksi durağından Simon Bolivar Caddesine doğru yalnız başına yürüyordu. Kendisini gördüğümde görevin yaklaştığını anladım" diye konuştu.

'Göktaş'ın görevdeki adı Mete'

Cinayetin işlendiği gün ise kendi telefonunu kapattığını aktaran Bozkır, "Cihazı evde bıraktım. Daha önce Şırnak ilinden satın aldığım Ericsson marka cep telefonuna operasyonel sim kartı taktım. Saat 19.30 veya 19.45 sıralarında bu sim kartı Tarkan Mumcuoğlu aradı. Kendisi ile o ana kadar Nilkent Taksi Durağında gördüğümden bu yana iletişim kurmamıştım. Bu görüşmede telefonla bana kendisini Nilkent Sitesinden almamı söyledi. Ben de Hacı Arabacı'yı operasyone telefondan arayarak yerini almasını söyledim. Mesaiden çıkmadan önce timlerin birinden üsteğmen Mehmet Emin Koç'tan eve gidip gelmek için aracını istemiştim. O sırada onun Mazda marka gri renkli 6.26 model bir aracı vardı, hatırladığım kadarıyla bu araç idi, geniş idi. O da bana aracını kullanmam için verdi. Tarkan Mumcuoğlu'nu o araçla aldım. Refik Belendir istikametine oradan da Pak Sokak istikametine gittim. Pak Sokağa yöneldikten sonra sağ tarafta boş bir arazide kendisini bıraktım. Eliyle sokak içerisini göstererek 'beni bu sokaktan alırsın' dedi. Ben Pak sokak içerisinden 300-400 metre yukarı doğru gittim. Girdiğim yönün ters olduğunu tahmin ediyorum. Tarkan bu istikamette seyir halinde iken yolda elindeki operasyonel telefon ile Mete ağabey hitabıyla biriyle konuşuyordu. Mete Levent Göktaş'ın görevlerdeki kod ismidir. Tarkan telefonda 'tamam, tamam' şeklinde devam etti. Pak Sokak içerisinde boş bulduğum bir yere aracı park ettim. Araba çalışır vaziyette bekledim, aracın ışıklarını kapattım. Tarkan Mumcuoğlu'nu bırakmamdan 5 veya 10 dakika sonra arka arkaya 2 el silah sesi duydum. Arabayı iki hamlede sokak içerisinde döndürdüm, geldiğim Portakal Çiçeği Sokağı istikametine döndüm. Portakal Çiçeği Sokağı içerisinden Tarkan Mumcuoğlu'nu araca aldım, yukarıya Çankaya Lisesi istikametine doğru çıktım. O sırada Tarkan telefonla konuştu 'unsurlar çekilebilir' dedi" diye konuştu.

'Cinayet sonrası Hablemitoğlu'nun evinden belge almam istendi'

Cinayetin ertesi günü normal mesaisine devam ettiğini aktaran Bozkır, "Verilen ve yapılan görev daha sonradan hiç konuşulmadı. Ertesi günü Tarkan Mumcuoğlu'nu mesaide görmedim. 1-2 gün sonra Fikret Emek mesaideyken bana Tarkan ile birlikte Necip Hablemitoğlu'nun evine gidileceğini, kendisinin evinden bir belge alınacağını, ancak ben korktuğumdan, eğitim görevlerimin olduğunu bahane ederek, bu görevi yapamayacağımı söyledim. Ayrıca görev sonrası değerlendirme toplantısı olacağını, benim bu toplantıya katılmamın gerek olmadığını söyledi. Daha sonrasında verilen bu görev bir daha benim bulunduğum bir ortamda konuşulmadı" dedi.

'Göktaş beni tehdit etti'

Ukrayna'da savcılığa yazdığı dilekçeden sonra Levent Göktaş'ın yanına Levent Bektaş isimli emekli asker gönderdiğini belirten Bozkır, "Sadece 1 günlüğüne bu şahıs Ukrayna'ya yanıma geldi. Bana Levent Göktaş'tan aktararak 'yediğin boku biliyoruz, akıllı ol, sessiz kal' şeklinde tehditlerde bulundu. Hakkımda tutuklama kararı çıkınca Ukrayna'daki ev hapsi sürecinde Levent Göktaş ile telefonla internet üzerinden görüşüyorduk. Telefonda, 'Tarkan'dan işi nasıl sana çevirdiysek, düzeltmesini biliriz, çocuğun başkalarına baba demesini istemiyorsan akıllı ol Ukrayna'da kal, ben sana gerekli maddi desteği sağlayacağım' şeklinde konuşarak tehdit etti" ifadelerini kullandı.

İşte savcının Bozkır'a soruları

Cumhuriyet savcısı: Olayda kullanılan silah herhangi bir yere atıldı mı?

Benim bu konuda herhangi bir bilgim yok, bunu Tarkan Mumcuoğlu bilir, benim size yazmış olduğum dilekçedeki krokiyi o günü inandırıcılık olsun diye yazdım, ancak o hikaye gerçek değildir.

Savcı: Mustafa Özcan, Enver Altaylı, Aydın Köstem isimli kişileri tanıyor musunuz, bunlarla bir irtibatınız var mı?

Aydın Köstem'i 2010 yılından tanırım. Birlik Mahallesindeki berber dükkanı civarında yolda yürüyen yaşlı sakallı biri bana 'sen Nuri Gökhan Bozkır değil misin?' dedi. Ben de evet dedim. Beni Levent Göktaş'dan tanıdığını, eski Özel Kuvvetler personeli olduğumu söyledi. 2010-2013 yılları arası ara ara kendisiyle görüştüm. Bir ara beni Amerika Büyükelçiliğinde çalışan Brayn isimli bir DEA ajanı ile tanıştırdı. Enver Altaylı ile 2011 veya 2012 yılları arasında Angora Pastanesinde otururken bir arkadaşımın yanında bulunan Nizamettin Avşar kardeşi aracılığıyla ayak üstü tanıştım. 2 kere kendisiyle görüştüm. Biri bu ayak üstü görüşmem, diğeri ise Aydın Köstem tarafından Enver Altaylı'nın evinde olmuştur. Mustafa Özcan'ı tanımıyorum.

Savcı: Adınıza kayıtlı 0533 653 33 15 ve 0536 839 96 74 numaralı GSM hatları sizin tarafınızdan mı kullanılmaktadır?

Bu iki GSM numarası da benim tarafımdan kullanılmaktadır. Sonu 96 74 olan numaralı hat arada abim tarafından da kullanılmıştır. Ben 1996 Kara Harp Okulu girişliyimdir, 1974'de doğum tarihimdir.

Savcı: Arif Obalı ve İrfan Aydın isimli kişileri tanıyor musunuz?

İrfan Aydın isimli şahsı tanıyorum, kendisi 1997 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığında gördüğüm, Özel Harekat kısmında beraberdik, astsubay olarak görev yapıyordu. Olay ile bir ilgisinin olup olmadığını bilmiyorum. Arif Obalı ismini şuan hatırlamıyorum. Ben hakkımda çıkarmış olduğunuz Yakalama Kararına istinaden İnterpol tarafından Ukrayna'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye gelmek istedim. Ancak süreçte anlattığım üzere Levent Göktaş'ın etkisiyle Türkiye'ye gelmekten vazgeçtim. En son Romanya ülkesindeyken Ukrayna'ya geri dönüp, hakkımdaki iade kararı doğrultusunda ülkeme gelmek istedim. Bunun için emniyet ifademde tanışma hikayemi belirttiğim Aytaç Ocaklı aracılığıyla Ukrayna'ya geçmek isterken sınırda Ukrayna istihbaratına yakalandım. Aytaç Ocaklı'nın beni ihbar ettiğini düşünüyorum. Bunu Ukrayna istihbaratı bana söyledi. Ukrayna istihbaratı tarafından Türkiye'ye getirildim ve Milli İstihbarat Teşkilatına teslim edildim. Ben Romanya ülkesinden başka ülkelere kaçma imkanım varken hakkımdaki iade kararını yerine getirebilmek için Ukrayna'ya giderken yakalandım. Bu hususunu dikkate alınmasını istiyorum. Son olarak İnsan beyni unutmaya çalışır, içinde bulunduğum bu olay yanlış bir olaydı. Emniyette ve Cumhuriyet Başsavcılığınızda bildiğim her şeyi anlattım. Sonuna kadar da anlattıklarımın arkasındayım. Bu hususun göz önüne alınmasını, pişman olduğum hususunun dikkate alınmasını, olayın ortaya çıkarılmamdaki çabamın görülmesini, hakkımda gerekli yasal haklarımın kullanılmasını talep ediyorum.

Kaynak:halktv.com.tr