İsmail Saymaz
Karla değil, İmamoğlu ile mücadele
Eğriye eğri, doğruya doğru.
Ekrem İmamoğlu'nun Sarıyer'deki balıkçıda İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott ve eşiyle akşam yemeğinde buluşması hatalı bir davranıştı. İmamoğlu, o sabah "Akşamüstü tekrar başlayacak yağışta araçla dışarı çıkmamaları için İstanbulluları bir kez daha uyarmak istiyorum" diye paylaşımda bulunmuştu. Afet olacağı tahmin ediliyordu. Dolayısıyla Chilcott'a vaziyetin hassas olduğunu belirtebilirdi.
Belli ki diplomatik nezaketten ötürü buluşma iptal edilemedi.
Keşke yemekten sonra, görüşmenin gerçekleştiği bir tweet ile duyurulsaydı. O da olmadı.
Kriz iyi yönetilemedi.
Ancak İmamoğlu'nun büyükelçi ile buluşması, İBB'nin kardan kaynaklı felakete müdahalesini olumsuz yönde etkilemedi. Herhangi bir hizmet gecikmedi. Otoyollardaki trafik çilesini saymazsak, toplu taşıma aksamadı. Şehir içinde problem yaşanmadı. Hatta belediye 2004 ve 2017’deki kar felaketleriyle kıyaslandığında başarılı sayılır.
Varsın, kara batsın
İBB'yi yitirdiğinden beri İmamoğlu'na diş bileyen AK Parti, siyasi ahlak bakımından en berbat örnek diye gösterilecek bir operasyona girişti:
Karla değil, İmamoğlu ile mücadele!
İktidar karın yol açtığı tahribattan çok, İmamoğlu'nun nasıl etkilendiğiyle meşgul.
Öyle ki suç takibi için sokaklara konulan MOBESE kameralarının görüntüleri İmamoğlu'nun balıkçıda izlenmesi için kullanılıyor.
Başkanın imajı mı sarsılacak?
Varsın, kara batsın İstanbul.
İstanbul Havalimanı'na inemeyen uçak
Bir hafta önce Tarsus-Adana-Gaziantep otoyolu kapandı. Binlerce araç ve on binlerce vatandaş bir gece boyunca, çevresinde tek bir köyün bulunmadığı otoyolda kurtarılmayı bekledi.
Ardından İstanbul-Ankara karayolu ve Bolu Dağı iptal oldu.
Bırakın iki bakanın gitmesini, Karayolları Genel Müdürü bile koltuğundan kalkmadı. Mevzu İstanbul olunca, komşu ülkeye yardım heyetleri gönderir gibi, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 'Cumhurbaşkanımızın talimatı' ile İstanbul'a havalandı. 'Son dakika'larla kalkan uçak, İstanbul'a inemedi. Almanları sözde kıskançlıktan kudurtan İstanbul Havalimanı, felaketin merkez üssüydü çünkü.
Bu havalimanı inşa edilirken bilim insanları uyarmıştı. ÇED Raporu'na göre yılda 107 gün fırtınalı ve 65 gün yoğun bulutlu olan kıyıda hava taşımacılığı sorun yaşayabilirdi. Saha, denizden gelen rüzgarlara açıktı. Meteoroloji istasyonu açılmalı, beş yıllık verilere bakılarak, havalimanına karar verilmeliydi.
İktidar beş yıl bekleyemezdi.
Para bilime galip geldi.
Altından metro geçen Atatürk Havalimanı terk edilirken, daha metro inşaatı bitmemiş İstanbul Havalimanı, yerel seçime yetiştirmek için hizmete sokuldu.
25 bin yolcu mahsur
Önceki gün havalimanında uçaklar 24 saat boyunca iniş-kalkış yapamadı. 10 uçağa merdiven ve otobüs gönderilemediği için 1250 yolcu 10 saate kadar uçak içerisinde bekledi.
25 bin yolcu ve yolcu yakını kardan ötürü yol kapandığı için havalimanında mahsur kaldı. Binlerce insan ya dağıtılan 3 bin battaniyeye sarınarak ya esnafın sattığı kartonların üzerinde ya da bagaj bantlarında uyudu.
Bu tablonun bir tek sorumlusu var: İktidar!
İBB ile rekabete girip şehirde 'U' işareti ile paralel metro hattı açan Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, İstanbul Havalimanı'nın metrosunu bitiremediği için vatandaş dönemedi.
Nisan 2022'ye yetişecekmiş.
Yaşayıp göreceğiz.
Bu arada, Brezilya'dan gelip ülkelerine gitmeyi beklerken, mahsur kalan Cezayirliler "Otel istiyoruz" diye eylem yaptı. Havalimanı polisi çağrıldı. THY'nin kargo binasının çatısı çöktü. Rezilliğin bini bir para.
İki bakanı taşıyan uçak, bir pistinin üzerine hastane inşa edilen Atatürk'e indi.
Yine ne varsa Atatürk'te var.
Eksik fotoğraf
Karaismailoğlu ve Soylu, ertesi gün Vali Ali Yerlikaya'yı da alarak, soruları yanıtladı.
Karla mücadelede tüm valiliklerden, kaymakamlıklardan, Karayolları'ndan, Emniyet'ten, Jandarma'dan, AFAD'dan, hatta Kızılay'dan söz ettiler.
Bir makamın adı anılmadı: İBB.
Fotoğrafta bir yetkili eksikti: İmamoğlu.
Aynı felaket Kocaeli, Bursa veya Balıkesir'de yaşansaydı belediye başkanı fotoğrafta olmaz mıydı?
İktidar İstanbul'un başkanı yok sayıyor.
Dün İBB'nin salgında yardım dağıtmasını, Halk Ekmek büfesi açmasını ve taksilerin sayısını arttırmasını engelleyerek; bugün İmamoğlu'nu görmezden gelerek, İstanbulluları cezalandırıyor.
Karaismailoğlu, havalimanına değinmeden, TEM Otoyolu'ndaki trafik kaosundan söz etti. Oysa güzergah İBB'nin değil, Karayolları'nın sorumluluğundaydı.
Soylu ise güzergahta 13 kilometre yürüyerek, iddiaya göre araçlara ana yolları açmak için çalıştı.
Soylu, araziyi sever, yapmıştır.
Fakat bu iş, İçişleri Bakanı'nın yetkileri arasında değil.
İstanbul'un 25 yılı
Kuşkusuz iktidarın bütün bu çabası "İstanbul bizden sonra sahipsiz kaldı" diyebilmek için.
Gerçekten, öyle mi?
İstanbul'u 1994 yılından 2019'a kadar aralıksız 25 yıl boyunca yöneten Refah Partisi, Fazilet Partisi ve AK Partili belediye başkanları çok mu başarılıydı?
Ben 22 yıldır İstanbul'da yaşıyorum.
İki sele tanık oldum.
2004'te Alibeyköy Deresi taştı. Karadolap Mahallesi su altında kaldı.
2009'da Ayamama Deresi taştı. İstanbul'da 24 can gitti. Tekstil fabrikasında çalışan yedi kadın işçi servis aracında boğularak öldü.
İki kar felaketi yaşadım.
2004'te İstanbul, bir gün trafikte mahsur kaldı. Levent'te vatandaşları tanklar kurtardı. Evine dönmekte olan sekiz yaşındaki Atalay Kemaloğlu donarak öldü.
2017'de İstanbul felç oldu. Metrobüsler durdu.
Dört felaket sırasında belediye başkanı Kadir Topbaş'tı.
Erdoğan, 'metal yorgunluk' gerekçesiyle Topbaş'ı görevinden aldı.
O ki başarılıydı, "Kadir abi" neden istifa ettirildi?
İktidar, karı ve balıkçıdaki yemeği bahane ederek, 25 yıllık ihmalin, iş bilmezliğin ve partizanlığın faturasını, koltuğunda üç yılını doldurmamış İmamoğlu'na kesmek istiyor.
Mümkün mü?
İstanbul'da biz yaşamıyor olsaydık, belki.
Fakat olan bitene şahidiz.
Ekrem endişesi
İstanbul'u 25 yıl yöneten AK Partili belediye başkanlarından geriye, altyapısı yetersiz, sağanak yağışta evini sel basan, kadın işçilerin serviste boğularak öldüğü; kar yağdığında trafikte sabahlanılan, öğrencinin evine giderken donarak can verdiği bir şehir kaldı.
Karayolunda katmerli trafik çilesi, denizinde müsilaj illeti, parklarında çürümeye terk edilen metrobüsler, silüetinde gökdelenlerden ibaret bir ihanet kaldı.
'Beşli Çete'yi servete boğmak için inşa edilen; halkın, borç külfeti altında ezildiği bir havalimanı ve geçilmeyen birkaç köprü kaldı.
Bizde deprem...
Onlarda 'Ekrem' endişesi kaldı.
TÜGVA'nın Büyükada davası usulen reddedildi
İBB ile TÜGVA arasındaki kavga üç ay önce Büyükada'daki vapur iskelesinde patlak vermişti. Kavga, iskelenin ikinci katından çıktı.
İBB'ye bağlı İstanbul Şehir Hatları, iskelenin üst katını 7 Haziran 2018'de TÜGVA'ya 10 yıl süreyle kiraladı. İBB, alanın ticari amaçlarla kullanıldığını belirterek, sözleşmeye aykırı davranıldığı için 21 Şubat 2020'de sözleşmeyi feshetti ve binanın boşaltılmasını istedi. İBB, tahliye etmek için 6 Ocak 2021'de Adalar Kaymakamlığı'na başvurdu.
Bu arada TÜGVA da tedbir için mahkemeye gitti. Ancak İstanbul 2. İdare Mahkemesi, tahliyenin durdurulmasını reddetti.
İBB, bir kez daha kaymakamlığa başvurdu.
Kaymakamlık, tahliye için sözleşmenin usulüne uygun feshedildiğine ilişkin belgeleri istedi.
Aynı anda TÜGVA, Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, tarafların arasında geçerli kira sözleşmesi bulunduğunun tespitini, esasa ilişkin karar verilene kadar tahliyeyi engellemek için tedbir kararı verilmesini istedi.
Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi, 18 Ocak'ta davayı karara bağladı. Mahkeme, davayı usulen reddetti.
Davaya bakmakla yükümlü mercinin İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtildi. Tedbire ilişkin bir karar verilmedi.
Avukatlar TÜGVA'nın karara itiraz etmeyeceğini ve yakında binayı boşaltacağını ifade ediyor.