İzmir'de depremzedeler konteynerlerden çıkarıldı

İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremin ardından konteynerlere yerleştirilen yurttaşların süreleri doldu. Konteynerlerden çıkarılan ve gidecek yeri olmayan depremzedelerden Nuray Koçtürk "Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıyım. Bana sahip çıkmıyorlar" dedi.

İzmir depreminin ardından Bayraklı'da kurulan geçici konaklama merkezine yerleştirilen depremzedelere konteynerleri boşaltmaları için tanınan süre doldu. Konteynerlerden çıkmak istemeyen depremzedeler, geçici konaklama merkezinden polis eşliğinde çıkarılmaya başlandı. Konteynerkentte kalan Tamer Deniz, “Kiracı depremzedeyiz biz. Cumhurbaşkanımız demişti, ‘Sahipsiz değilsiniz, sizi yalnız bırakmayacağız. Kiracı depremzedeleri de 20 yıl kira öder gibi ev sahibi yapacağız’ demişti. Şimdi bizi atıyorlar sokağa” dedi. Nuray Koçtürk ise “Beni böyle kadın başıma sokağa atıyorlar. Dileneyim mi, yoksa kötü yola mı düşeyim? Şu anda elim ayağım titriyor. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Battaniyemi alacağım, gece gündüz burada yatacağım” diye konuştu.

İzmir’de 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremin ardından İzmir Valiliği’nce kurulan Bayraklı Geçici Barınma Merkezi’ne yerleştirilen depremzedelerin kalıcı konut sorunu, aradan geçen 28 aylık süreye rağmen çözülemedi. Burada kalan depremzedelere geçen pazartesi günü Bayraklı Geçici Barınma Merkezi Yönetici Yardımcısı Şuayip Üner imzasıyla gönderilen tebligatta, depremzedelerden konteynerleri bir hafta içinde boşaltmaları istendi. Tebligatta, konteynerlere, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından İzmir’e gelen depremzedelerin yerleştirileceği belirtildi.

Depremzedelere konteynerleri boşaltmaları için verilen bir haftalık süre dün dolu. Depremzedeler, bugün polis eşliğinde konteynerlerden çıkarılmaya başlandı.

'Engelli çocuğumla beraber kalıyoruz'

Depremzede Nurettin Kayı, yaşadığı sürece ilişkin şunları söyledi:

“Anahtar bende, şu anda korkumdan içeri giremiyorum. ‘Boşalt’ diyecekler. Hadi gittim; ben nerede kalacağım, ne yapacağım? Engelli çocuğumla beraber kalıyoruz, çok perişan durumdayız. Çalışmıyorum. Yaşlıyım, gözlerim de görmüyor. Ben, oğlumu kaybettim. Zaten psikolojimiz bozuk. Burada da bunlar böyle yapıyor. Bak, fark edebilirsin, psikolojim bozuk, konuşamıyorum. Nereye gideceğim bilmiyorum ki. Biz de şaşırıp kalmışız. Nereye gideceğiz? Sokakta kalacağız mecbur, buradan gitmeyeceğiz bir yere. Barınmak istiyorum. Yer arıyoruz. Sığınacak yer arıyoruz. İmkan da yok, para da yok. Ev de tutamayız. Kiracıyım ben. Durumum kötüdür yani. Engelli çocuğum var, beraber kalıyoruz, okulu var. Bununla beraber nerede kalacağım? Bana dediler, ‘Seni huzurevine verelim, çocuğunu da yurda gönderelim’. Ben, çocuğumdan kopmak istemiyorum. Zaten ben bir çocuğumu kaybetmişim, acıyı yaşıyorum, bir de böyle bir acı mı yaşayayım? Böyle bir şey olur mu? Bana acı veriyorlar. Acı çekiyorum burada, bize yardım etsinler. Böyle bir şey olur mu? Çocuğumdan nasıl kopacağım? Ailem dağıldı. Ailem perişan oldu. Hepsi çocuklarım, hepsi ayrı, birbirimize düşman olduk. Çünkü çocuğum kaza geçirdi, hepsinin psikolojisi bozuldu.”

'Buraya bir çadır kurmam lazım'

Bir diğer depremzede Tamer Deniz ise şöyle konuştu:

“Konteynerkent açıldığı günden beri burada ikamet ediyorum, burada yaşıyorum. Kiracı depremzedeyiz biz. Cumhurbaşkanımız demişti, ‘Sahipsiz değilsiniz, sizi yalnız bırakmayacağız. Kiracı depremzedeleri de 20 yıl kira öder gibi ev sahibi yapacağız’ demişti. Şimdi bizi atıyorlar sokağa. TOKİ’ye de yazıldık, o da çıkmadı. Hak sahibi, hiçbir türlü değiliz. Bu arada devletten sosyal yardımla yaşıyorum ben, bin 594 lira aylık gelirim var. İçerde ihtiyaçlarımız artık karşılanmıyor. Depremin ilk ayları erzak, giyim, her türlü yardım yapılmıştı. Son 1,5 yıldır hiçbir türlü yardım yapılmıyor. Bir an önce bizi çıkartmaya çalışıyorlar. Çıkan çıktı zaten, kiracı depremzedelerden de çıkan çıktı. Ben nereye çıkacağım? Benim buraya bir yere çadır kurmam lazım veya naylondan bir baraka yapmam lazım. Yok, ev tutma gibi şansım yok.”

'Biz bunu hak etmiyoruz'

Depremzede Meryem Tülin Yumlu ise şunları söyledi:

“Sabah geldiler, ‘Çıkman gerekiyor’ dediler. Ben de belgemi istedim. Bana bir belge getirildi. Belgemin resmini de çektim. Sonra bir nüshasını verdiler, fotokopisini çekip belgenin. Önce izin aldılar ‘verebilir miyiz’ diye, ondan sonra getirdiler. Ben dedim, ‘Belge olmadan buradan çıkmam’. Bir belge geldi, çıkartılmamla alakalı. Bize sunulan belgeden değil bu arada, bize sunulan saman kağıtlarıydı. Bu, beyaz kağıttı. Değiştirilmiş. Bu belgeyle beni çıkarttılar. Ben, şu an bu yeşilliklerin üzerinde oturacağım. Benim eşyalarım; şu an iki bayan gelmiş, topluyorlar polisler eşliğinde. Yalnızca özel eşyamı aldım bir torba. Onlarla şu an yeşilliklerde oturacağım. ‘Gerçekten gidecek yerim yok’ diyorum, anlatamıyorum. Biz, bunu hak etmiyoruz. Yalnız yaşayan insanlar olarak devletim beni böyle sokağa attı. Ben bunu hak etmedim.”

'Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıyım'

Bir diğer depremzede Nuray Koçtürk ise yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Kadın başıma sokağa atılıyorum. Neden? Tek olduğum için. Bakın vaziyetime, herkes duysun, görsün. Tek başıma yaşıyorum. Hata mı, suç mu? Terörist miyiz biz? Ben, 3 sene önce eşimden ayrıldım, İzmir’e taşındım. Bir ay sonra da depreme yakalandım. Depremden sonra çadıra gittim. Çadırdan sonra yurtta kaldım. Yurttan sonra konteynere gittim. Bak bu zamana kadar ben diyordum ki ‘Emeği geçen kimse Allah razı olsun’ diyordum. Ama bu vaziyette ‘Allah razı olsun’ demiyorum, ‘Allah kahretsin’ diyorum. Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıyım. Bana sahip çıkmıyorlar. Beni böyle kadın başıma sokağa atıyorlar. Dileneyim mi, yoksa kötü yola mı düşeyim? Hiçbir eşyamı alamadım o sinirle, o üzüntüyle. Yani şu anda elim ayağım titriyor. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Polislerin hiçbir müdahalesi yok ama yönetim tarafından şey yapılıyor bize. Battaniyemi alacağım, gece gündüz burada yatacağım. Başka yapacak bir şeyim yok.”

6d2ded6e-90c0-4bb9-ad5c-8364f73995ad-w.jpg

Kaynak:ANKA Haber Ajansı