İstismar dosyasında ikinci perde

Devlet koruması altındaki çocukların maruz bırakıldığı istismara ilişkin açtığımız dosyada ikinci perdeyi bugün aktarıyoruz. İşte Çocuk Destek Merkezi (ÇODEM) çalışanlarının halktv.com.tr'ye anlattıkları...

Çocukların maruz bırakıldığı istismarı anlattığımız haberimiz Türkiye’nin gündemine oturdu. Kamuoyunu derinden sarsan haberimizde yazdıklarımız ne yazık ki buz dağının görünen küçük bir kısmıydı. Devlet korumasındaki çocukların çığlığını duyurmak için yola çıktığım süreçte ÇODEM’lerin de kapısını çaldım. Ancak memurların konuşması yasak. ÇODEM’lere girip müdürler ve çalışanlarla görüşmek Valilik iznine tabi. Tüm engellemelere rağmen iki ayrı ÇODEM çalışanına sorular sormayı başardım. 657’ye tabi oldukları için isimlerini vermeden anlattıklarını aynen aktaracağım…

İşte ÇODEM'den kaynaklarımızın halktv.com.tr'ye verdiği cevaplar

Çocuklar neden yurttan kaçıyor?

Birinci çalışan: Çocuklar hayatın gerçekliğinden çok uzaklar. Kurumdan kaçarken kendi hayatlarını kurabileceklerini, her şeyin güzel olacağını, özgür bir yaşamlarının olacağını sanıyorlar. ÇODEM’lerde basamak sistemi denilen bir şey var. Çocuklar bu sisteme göre ödüllendiriliyor. Mesela uyulması gereken kurallara uymayan çocuklar telefon, internet gibi haklardan yararlanamıyor. Okuldan dönmeleri gereken saat dilimlerine vs. uymak zorundalar. Ancak bu çocuklar disipline, kurallara alışık değiller. Mesela, ‘Onlara akşam evde olacaksın’ diyen birileri olmamış ki. Aileleri zaten bu çocuklara bakmamış. Çoğunun ailesi ya hapiste ya da uyuşturucu bağımlısı… Fare, pire dolu evlerde yaşamak zorunda kalıyorlar. Kontrol mekanizmasına daha önce tabi olmamış çocuklar kuruma gelip bu mekanizmayla tanışınca zorlanıyor. Kız çocukları özellikle kandırılmaya çok müsait oluyor. Başka bir hayat kurma istekleri var. Onlara biraz sevgi, ilgi gösterene kanıyorlar. Şunu da özellikle söylemek istiyorum. Çocukların kaçması kurumdan sebep değil. Ancak kaçan çocukların korunamaması devletten sebep.

İkinci çalışan: Kurumlarımızın şartları kötü değil. Çocukların bazıları uyumsuz olduğu, bazıları ise özgürlük istediği için kaçıyor. Kimileri ise kandırılıyor. Suç çetelerinin eline düşüyor. Önüne geçemiyoruz.

Kaçan çocuk için ne yapılıyor?

Birinci çalışan: Bir çocuk ÇODEM’de kaybolduğu zaman çalışanların yapabileceği hiçbir şey yok. Tek yapılabilecek şey polise kayıp başvurusu yapmak.

İkinci çalışan: Ev annesi eğer çocuğun evde olmadığını tespit ederse hemen polise kayıp başvurusu yapılır. Onun dışında bir şey yapamayız.

Bulunabiliyorlar mı?

Birinci çalışan: Genellikle polis buluyor ya da çocuk kendisi dönüyor. Mesela çocuk bir süre biri ile kalıyor ve o kişi bir müddet sonra onu istemiyor, kovuyor. Kovulan çocuk kuruma geri dönüyor çünkü kurumdan geri çevrilmeyeceğini biliyor.

İkinci çalışan: Hepsi dönüyor. Biliyorlar ki bu kapı yüzlerine kapanmaz.

Peki kaçan çocuklar dış dünya ile nasıl iletişim kuruyor? Telefonları var mı?

Birinci çalışan: Telefon konusu yurttan yurda değişiyor. Mesela güvenilen çocuklara telefon hakkı veriliyor. Bazı çocukların aileleri şov olsun diye çocuğa telefon alıyor. Ancak hocalar sorunlu çocuklara telefonu vermek istemiyor. Bu kez çocuklar ikinci el telefon alıp gizli kullanmaya başlıyorlar.

İkinci çalışan: Bazen sorumsuz aileleri onlara telefon alıyor. Bazıları kendisi ikinci el alıyor. Sorun telefon değil ki.

Çocuklar tarafından yurda uyuşturucu sokulduğuna tanık oldunuz mu?

Birinci çalışan: Hayır. Çalıştığım yurtlarda tanık olmadım.

İkinci çalışan: Şahit olduğumuz olaylar oluyor. Yurda uyuşturucu sokan çocuk diğer çocukları da bağımlı yapmayı hedefliyor. Uyuşturucu çetelerinin eline düşmüş çocuklar genelde bu eylemleri yapıyor. Böyle durumlarda derhal emniyete bilgi veriliyor.

Yargıya taşınan bazı dosyalarda yurtlara uyuşturucu sokulduğunu okudum…

Birinci çalışan: Şöyle ben tanık olmadım. Ama olabilir. Yani bir çocuk isterse yurda uyuşturucu sokabilir. Çünkü kapısında herhangi bir arama yok. Her giren aranır diye bir prosedür yok. Ancak uyuşturucu sokan çocuk yakalanır. Uyuşturucuyu kullandığında ya da arkadaşlarına verdiğinde fark edilir bu durum. Kimi yurtlarda da madde bağımlısı çocuklar bir arada tutuluyor. Bir arada tutulma durumu da tehlikeli çünkü çok fazla olay oluyor. Uyuşturucuya bulaşmış çocuklar o madde için her şeyi yapabilir.

Hamile kız çocukları vakası da oldukça fazla değil mi? Bu çocuklara ne oluyor?

Birinci çalışan: Yurda gelen çocuklarda ne yazık ki hamilelik vakası oldukça fazla. Hamile çocuklara yasal süre geçmemişse kürtaj yapılıyor. Hatta en çok Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kürtaj işlemleri yapılıyor. İstismara uğrayan çocukların pek çoğu akrabası tarafından istismara uğramış oluyor. Amcasının oğlu, amcası, dedesi… Kurumda kalırken hamile kalan çocuklarda ne yapılması gerektiği ise çocuğun vasisine sorulur. Ama büyük çoğunlukla o çocuklara da kürtaj işlemi yapılıyor. Hamile çocuklar genellikle Kemerburgaz ÇODEM’e götürülüyor.

İkinci çalışan: Haftası geçmemişse kürtaj yapılıyor. Bazı çocuklar kendi imkanlarıyla bazı çocuklar yetkililerin yardımıyla kürtaj yapılıyor. Geniş bir ağ var işin içinde. Hastane, doktor, hemşire. Verilere gizleniyor. Yurtta kalırken hamile olan çocuklar doğurunca bebeği kendisinden alınıp bebek evine veriliyordu. Ama şimdi anne ve bebek beraber kalıyor.

Soruşturma dosyalarında bazı yurt memurlarının yaşanan vakaları gördüklerini ama sessiz kaldıklarını gördüm. Bu nasıl olabilir?

Birinci çalışan: Memurlar konuşamaz çünkü karşısındaki sadece o çocuk değil. Çok fazla uyuşturucu kartellerinin elinde olan çocuk var. Zeytinburnu ve Beylikdüzü ÇODEM bu anlamda çok sıkıntılı. Düşünün o çocuk zaten çok güçlü olmasa yurda uyuşturucu sokup satmaya çalışmaz. Ayrıca bir çocuk bir şeylere güvenmeden bu kadar kuralları çiğnemez.

İkinci çalışan: Memurlar başlarına dert açmak istemiyor olabilir ki çok haklılar. Gerçekten çekilecek dert değiller.

Peki akran zorbalığı çok yaşanan bir durum mu?

Birinci çalışan: Akran zorbalığı yaygın. Ancak akran zorbalığı okullarda da çok yaygın. Kurumdaki çocuklar birbirine çok bağlanabiliyor. Sosyal anlamda birbirlerine çok yatırım yapabiliyorlar çünkü duygusal yatırım yapabilecekleri bir aile yok. Bu nedenle çocuklar abla olarak gördükleri kişiye çok yaslanabiliyorlar. ‘Biri benim arkamda dursun’ diyerek çok güvendikleri ablaların her dediğini yapabilirler.

İkinci çalışan: En büyük sorun bu. Akran zorbalığı yaşadığı için şiddete, istismara uğrayan çocuklar oluyor. Yaş grupları eski yıllardaki gibi değil, düzenlendi ama çözüm olmadı.

‘Pandemi sürecinde kapasite arttı’

Yurtların kapasiteleri şu anda nasıl?

Birinci çalışan: Öncelikle şuraya değinmek istiyorum. Sokaktan, sağdan soldan toplanan çocuklar ilk olarak toplanma yerine getiriliyor. En sorunlu birim burası ve tehlikeli. Çünkü kimlik tespiti, sağlık kontrolü gibi işlemler yapılana kadar tüm çocuklar bir arada kalıyor. Bu kalıcı kurum değil ve burada yaş grupları daha dağınık olabiliyor. O alanda çok sorun yaşanıyor. Bunun dışında kurumlar zaman zaman kapasitelerinin üzerine çıkabiliyor. Mesela pandemi sürecinde yurtların kapasiteleri çok çok arttı çünkü psikolojik olarak çok iyi durumda olmayan aileler evde kapalı kalınca atak dönemleri yaşadı. Çocuklar o evlerde duramadı. Ayrıca bir örnek vermek istiyorum. Beykoz’da Galip Öztürk Çocuk Evleri Sitesi var Cumhuriyet Köyü’nde. Orası 2 yıl önceye kadar karma bir yurttu. 5-13 yaş arası çocuklar kalıyordu. 10 tane villa vardı. Genelde 10 çocuk kalıyordu bu villalarda. O kurumun yapılanmasını değiştirdiler. 12-18 yaş kız çocuklarına verildi orası. ÇODEM gibi oldu. Kurumdaki erkek çocuklarının akıbetiyle ilgili çok önemli bir şey duyduk. Çocuklar yatılı ortaokul imam hatibe verdiklerini duyduk.

İkinci çalışan: Kapasitemiz zaman zaman artıyor. Ancak bilinsin isterim gerçekten işimiz çok zor.