İMO Başkanı Gökçe'den Bingöl depremine ilişkin açıklama: Bu deprem uyarı niteliğinde bir depremdir

İMO Başkanı Gökçe'den Bingöl depremine ilişkin açıklama: Bu deprem uyarı niteliğinde bir depremdir
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, dün Bingöl'de meydana gelen 5,7 büyüklüğünde depreme ilişkin yazılı açıklama yaptı.

"Kuzey Anadolu Fay Hattı bir deprem daha üretti. Bu fay ülkemizin ve dünyanın en tehlikeli faylarından biridir. Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinden başlayıp topraklarımızı batıya doğru boydan boya geçerek Yunanistan’a uzanmaktadır.1894 İstanbul Depremi,1939 Erzincan Depremi, yine 1992 Erzincan Depremi ve 17 Ağustos Gölcük Merkezli Depremle,12 Kasım Düzce Depremi Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde gerçekleşmiştir. Kimi zaman ülkemizin batısından doğusuna doğru kimi zamanda ülkemizin doğusundan batısına doğru yürümektedir. Zamanla biriktirmiş olduğu enerjinin açığa çıkmış olmasıyla yıkıcı depremler ortaya çıkmaktadır. Bu fayın yakın bir gelecekte Marmara Denizi’nde ve ülkemizin doğu tarafında bir deprem üreteceği biliniyordu.5.7 büyüklüğünde ortaya çıkan ve can kaybı yaratan Karlıova Depremi bizim için sürpriz olmadı. Aynı fayın üreteceği İstanbul Depremi pusuda bekliyor.
1 Mayıs 2003 yılında ortaya çıkan Bingöl  Depreminin acısını  henüz unutmadık. 200'e yakın can kaybı ortaya çıkmıştı. Üstelik can kayıplarının yarısı yerle bir olan Yatılı Bölge Okulu öğrencileriydi." diyen Gökçe şöyle devam etti;

Depremlerle ortaya çıkan can ve mal kayıplarının temel kaynağı sık  sık karşılaşmış olduğumuz doğa olayları değildir. Doğadan kaynaklanan olayları önleme şansımız yoktur. Fakat doğa olaylarının yaratmış olduğu sorunları oldukça aza indirmek mümkündür. Depremlerin, çığ düşmesinin, sel ve su baskınlarının ortaya çıkarmış olduğu can ve mal kayıplarının temel nedeni sağlıksız kentleşme ve güvenli bir yapı stokunun olmamasıdır. Bilim, mühendislik ve teknikten uzak bir şekilde yapılmış olan yapılar ve doğru olmayan arazi kullanım kararlarıdır.
Doğal olayların ortaya çıkaracağı yıkımları yıllardır bilmemize rağmen, her yıkım sonrası aynı sözleri duymuş olmaktan bıktık! Yine aynı şeyler söylenecek. ”Yaralar sarılacaktır” diye. Yara sarmak yerine yara açmadan sorunları çözmenin yollarını neden yapmıyorsunuz? Yıllardır söylüyoruz. Sağlıklı kentleşmenin ve deprem güvenliği olan yapı stokunun yaratılmasından başka bir yol yoktur.

Toplama taşlarla yapılan konut ve ahırlar, mühendislik hizmeti almadan üretilen yapılar olduğu sürece, “yaraları saracağız” sözlerini duyacağız. Giden canların yarasını nasıl saracaksınız? Onları geri getirebilecek misiniz?
20 milyon mertebesinde olduğu bilinen yapı stokumuzun önemli bir kısmı depreme karşı güvenli değildir. Bilim, bilgi, deprem yönetmeliği ve mühendislik ilkeleri dikkate alınarak bu yapıların depreme karşı güvenli bir hale getirilmesi zorunludur. Ülkemiz, depremlerin ve diğer doğa olaylarının ortaya çıkarmış olduğu büyük bedelleri bugüne kadar ağır bir şekilde ödemiştir. Bu bedellerin bir kez daha ödenmesi en hafif değimle ayıptır.17 Ağustos 1999 deprem yıkımından bu yana 21 yıl geçti. Halen yara sararak kriz yönetimi ile uğraşılıyor. Oysa var olan bilimsel yöntem; riskli olan yapı stokunu  risksiz hale getirmektir. Kimseyi taş ve beton yığınlarının altında bırakmamaktır. Yapıların göçmesini önleyerek göçük altından insan çıkarmaya ihtiyaç duymamaktır.  

Artık temel sorunlarımızla uzaktan yakından ilgisi olmayan yeni gündemler yaratarak gerçeklerden uzaklaşmayı bir yana bırakıp, ülkemizin gerçek gündemine dönülmesi ertelenemez bir hale gelmiştir.  Can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli olan bir mesleğin insanlarıyız. Depremlerde ortaya çıkan can ve mal kayıpları bizleri fazlasıyla üzmekte ve kaygılandırmaktadır.  İşin ticari ve rant boyutu bilim ve bilginin önüne geçmiştir. Teknik kaygı ticari kaygının arkasında kalmıştır. Mühendislik eğitimi, yapı denetimi ve şantiye şefliği konusunda ciddi sorunlar var .Şantiye şeflerinin aynı anda beş ayrı yapım işinin şantiye şefliğini üstlenmeleri ve yapım işinin gerektirdiği uzmanlığa sahip olmayan meslek gruplarının idareler tarafından görevlendirilmesi sürdürülmektedir. Mesleki yeterlilik konusu ve mühendislik hizmetlerinde belgelendirme sistemi çözülememiştir. Tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına bırakılmıştır. Yapılarımız deprem bile beklemeden kendi kendisine yıkılmaktadır.  Mühendislik ve teknik bilgiler yok sayılarak, yeni afetlere davetiye çıkarılmıştır.

Sonuç olarak; 

5.7 büyüklüğünde ortaya çıkan Bingöl Karlıova Depremi küçük bir deprem olmasına rağmen yine de can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Bu deprem uyarı niteliğinde bir depremdir. Kuzey Anadolu Fay Hattı çoğunlukla 7.00 ve üzeri büyüklüğünde deprem üretmektedir. Buna rağmen yaz mevsiminde bulunmamız ve depremin gündüz saatlerinde olması, can ve mal kayıplarının çok daha az olmasına neden olmuştur. 

Bir yandan ekonomik kriz ve işsizliğin yaratmış olduğu sorunlar, diğer yandan Covid-19 virüsünün neden olduğu can kayıplarıyla uğraşmamız yetmiyormuş gibi var olan sorunlara yeni gündemler eklenmiştir. Bu koşullarda meslek odalarının yasasının değiştirilmesi gibi bir gündem yaratılarak gerçek sorunlardan uzaklaşılmıştır. 

Oysa İnşaat Mühendisleri Odası başta olmak üzere meslek odaları yapı üretim sürecinin vazgeçilemez unsurlarıdır. Beklentimiz Karlıova depreminin bir uyarı niteliğinde olduğunu bilerek davranılması ve yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile güçsüzleştirilen meslek odalarının yasal haklarının geri verilmesidir. Yoksa pusuda bekleyen daha büyük deprem yıkımlarının altından kalkmak kolay olmayacaktır. Bu nedenle ilgilileri bir kez daha uyarıyoruz. 
Yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralanan yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.15.06.2020