İmamoğlu'nun avukatı Halk TV'de: İBB soruşturması hakkında önemli açıklamalar

Tutuklanan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan, Halk TV'de Kürşad Oğuz'un sunduğu "Rota" programına katıldı. İBB'ye yönelik başlatılan 2 ayrı soruştumaya ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Pehlivan, Sarıyerdeki villa iddialarıyla ilgili "121 sayfalık ifadede bu konuda hiçbir soru bulunmuyor" dedi.

İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan Halk TV'de.

Halk TV programlar müdürü Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtlayan Pehlivan, Ekrem İmamoğlu'nun son durumu hakkında sorulan soruya, "Ekrem bey uzun zamandır gördüğüm şekilde. Gözaltı ve tutuklama süreci onu bir milim geri noktaya götürmedi. Kararlılığı ilk günkü gibi devam ediyor" dedi.

İmamoğlu'nun tutuklamasına yapılan itiraz hakkında da konuşan Pehlivan, şunları dile getirdi:

"O dilekçe salt bir hukuki metin değil. Bu meseleyi kategorize ettiğimiz yer, 'bu bir yargı tacizi'. Bundan önce hakkında açılan soruşturmalar, hem kurumsal, hem şahsi hem de ailesine ilişkin başlatılan bir yargı tacizi vardı. Bunun somut tespitlerini biz bir çok kez ortaya koyduk. Elleri belinde bağlandı diye soruşturma geçirdi Ekrem bey. Onlar nasıl yargı taciziyse bu da bir yargı tacizi.

Bunun soruşturmanın temelleri ne zaman atıldı, ortaya konulsun diye dilekçe önce yargı tacizini anlatı, daha sonra bu soruşturmaya dair bazı belli başlı konulara değindi."

İTİRAZ DİLEKÇESİNDEN SONUÇ ALINIR MI?

Pehlivan, "Verilen dilekçeden bir sonuç almayı düşünüyor musunuz?" sorusuna ise, "Biz hukukçular olarak hiçbir zaman hukuka aykırı bir kararı normalleştirmeyiz. Elbette hukuksuz bir karar gelebilir, itiraz reddedilebilir. Ama biz beklentimizi bunun üzerine kuramayız" yanıtını verdi.

SORUŞTURMANIN DETAYLARI

Pehlivan, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklandığı soruşturmanın detaylarını anlattığı konuşmasından öne çıkan başlılar şöyle:

"Ekrem Bey'e yönelik soruşturmayı anlatmadan önce genel bir bilgilendirme yapayım. Mali içerikli ve kamuoyunda yolsuzluk olarak değerlendirilen soruşturmada bize yöneltilen suçlamalar var. Tabii ki dosyada kısıtlılık kararı bulunuyor. Ancak bu kısıtlılık kararına rağmen, gözaltı işleminden günler önce bazı basın organlarında ve sosyal medyada bu soruşturmaya dair birçok içeriği gördük.

"SUÇLAMALARI İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ'NDE İFADE VERİRKEN ÖĞRENDİK"

Ancak nihai olarak, Savcılık tarafından isnat edilen suçlamaları İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ifade verirken öğrendik. Burada paylaştığımız tablo, bize yöneltilen isnatlar üzerine yaptığımız bir analiz çerçevesinde hazırlanmıştır.

Özetle, Ekrem Bey’e 121 sayfalık bir ifade metni sunuldu. Bu ifadede, temel kimlik bilgileri dışında, kendisine 46 soru yöneltildi. Biz, bu 46 soruyu ve bu soruların ilişkilendirildiği delilleri analiz ettik. 46 sorunun 31’i tanık beyanına dayanıyordu.

Bunlardan bazıları gizli tanık, bazıları ise açık tanıktı. Ancak emniyet ifadesinde açık tanıkların isimleri gizlenmişti. Bu durum, sadece Türk hukukunda değil, kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukukunda da "yasak sorgu" olarak değerlendirilen bir yöntemle önümüze kondu. Buna ilişkin hukuki itirazımızı hem Emniyet’te hem de Savcılık’ta dile getirdik.

46 sorunun 31’inin tanık beyanlarına dayandığını söylemiştim. Yani her üç sorudan ikisi, tanık beyanları üzerine inşa edilmiş. Bunun yanı sıra, 4 soru MASAK raporuna, 7 soru ise müfettiş raporuna dayanıyordu. Müfettiş raporu, İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişleri tarafından hazırlanmıştı.

"İBB'YE GÖNDERİLMESİ GEREKEN RAPOR SAVCILIĞA GÖNDERİLMİŞ"

Bu rapor, kanunen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de gönderilmesi gerekirken, yalnızca Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmiş. Müfettişler, belediyedeki dosyaları celp ederek bir inceleme yapmışlar. Ancak belediyede doğrudan bir teftiş yapıp yapmadıkları konusunda net bir bilgi yok. Müfettiş raporuna dayanan sorular, sayıca daha az görünse de, 121 sayfalık ifade metninin 58 sayfasını oluşturuyor. Yani neredeyse yarısını kapsıyor.

Bunun dışında, HTS kayıtları ve baz verilerine ilişkin de Sayın İmamoğlu’na 4 ayrı soru soruldu. Soruşturmanın ana çerçevesini bu şekilde analiz edebiliyoruz."

"VİLLARLA İLGİLİ İMAMOĞLU'NA TEK BİR SORU BİLE SORULMADI"

Mehmet Pehlivan, İmamoğlu'nun ailesiyle birlikte, mülkiyeti İBB’ye ait olan Sarıyer’deki başkanlık konutunda yaşadığı iddialarıyla ilgili Gazeteci Hilmi Hacaloğlu'nun "Hileli bir durum yapıldı mı? Yani o villaların parası ödendi mi? Bu villa meselesinin aslı astarı nedir? Ekrem İmamoğlu, Ali Nuhoğlu’yla kapalı kapılar ardında yasa dışı bir ilişkiye mi girdi?" sorusuna çarpıcı yanıt verdi.

Pehlivan, "Kamuoyu belki şaşıracak ama günlerdir konuşulan, Sarıyer’deki villalarla ilgili olarak Sayın İmamoğlu’na yöneltilmiş tek bir soru bile yok. 121 sayfalık ifadede bu konuda hiçbir soru bulunmuyor” dedi.

“TANIKLAR “TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE" AÇIKLAMASINDAN SONRA OLDU”

Soruşturmanın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in göreve başladığı tarihten 9-10 gün sonra başladığına dikkat çeken Pehlivan, “Bu soruşturmanın ana çatısını oluşturan tanıklar ise Sayın Cumhurbaşkanı'nın ‘Turpun büyüğü heybede’ açıklamasından sonra oldu” diye konuştu.

Pehlivan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Tanıklar arasında Meşe çok önemli. İmamoğlu ve soruşturmada adı geçen onlarca kişinin göz altına alınmasından iki gün önce gelip bir ek ifade veriyor. Bugüne kadar varsayımsal dedikodu üzerine kurulan anlatıyı derleyip topluyor. Sadece Meşe'nin ifadesine dayanarak İmamoğlu'na 9 ayrı soru yöneltildi.

Tanıklar verdiği ifadelerde aynı kelimeleri kullanıyor, soruları hikayeleştiriyor. Sanki içeriden haber almış gibi gazete dili kullanıyor. Bu tanıklar bir kurgu dili çerçevesinde konuşuyor.

“MASAK OLANI GÖRMÜYOR, OLMAYANI YAZIYOR”

MASAK olanı görmüyor, olmayanı da yazıyor garip şekilde. Kredi çekilerek ev alınmasını görüyor, kredinin geri ödenmesini görmüyor. Bu, raporun aceleyle yazılmış olması ile açıklanamaz.

Şimdi bunu aceleyle ben açıklayamam. Özellikle 16 milyon nüfuslu bir şehrin belediye başkanını, son ön seçim aşamasında dayanışma sandığında 15 milyona yakın imza toplanan bir kişiyi eğer bir sabah yüzlerce polisle gözaltına alıyorsan veya ona dair bir inceleme yürütüyorsan gerektiği kadar hassasiyet ve özen sergilemek zorundasınız. Bu devletin yükümlülüğü.

Bu iddiaların vahameti, bu raporları hazırlayanlar, bu iddiaları ortaya koyanlar kamu görevlileri, devlet yani. Devlet ortaya bir belge koyunca, her vatandaş, her kurum haliyle onun doğru olduğuna inanmak ister, önce onu kabul eder. Bu doğrudur der. "Ya devlet bunu yazdıysa bunun bir gerçekliği vardır."

Ama ben, Sayın İmamoğlu'nun vekili olduğum günden beri daha bu özeni, daha bu hassasiyeti, gerektiği kadar kanundan doğan yükümlülükleri gerektirdiğine dair kimseye de bir hassasiyet görmedim.”

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi