İmamoğlu'ndan çarpıcı Suriye göndermesi
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan, Suriye’de rejimin çökmesinin ardından ilk değerlendirme geldi. İmamoğlu, kendi halklarına zulmedenlerin adaletten kaçamayacaklarını ifade ederek "İnsan haklarını sistematik şekilde ihlal edenler, kendi halklarına zulmedenler, ayrıştıran sistemler, rejimler, liderler er ya da geç adaletin tecelli etmesine de engel olamazlar." dedi.
Suriye'deki tehditlere dikkat edilmesi gerektiğini belirten İmamoğlu'nun "On milyonlarca insanın yaşadığı Suriye'de, çok yönlü risklerin, çok yönlü tehditlerin ve ne yazık ki çok dikkatli olmamız ve olunması gereken süreçlerin de eşiğinde olduğumuzu hatırlatmak isterim. Zira, 2011 yılından bu yana, özellikle bazı güçlü olduğunu düşünen devletlerin, özellikle Suriye'deki çıkar muhasebesi üzerinden yapılan hamleler ve kutuplaşmaların milyonlarca, on milyonlarca Suriyelinin hayatına mal olduğunu, yaşamına mal olduğunu, vatanlarından uzaklaştırıldığını hepimize yaşattı.” değerlendirmesi dikkat çekti.
Dünyaca ünlü Magnum Photos ile kalıcı iş birliğinin ikinci sergisinin açılışında konuşan İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan diğer önemli başlıklar şöyle
"İNSAN HAKLARININ KORUNMASI BİREYLERİN DE SORUMLULUĞUDUR"
"İnsan hakları; yaşam hakkından ifade özgürlüğüne, eşitlikten adil yargılanmaya kadar her bireyin sahip olduğu temel haklar. Bu hakların korunması, yalnızca devletlerin değil, aynı zamanda bireylerin de sorumluluğudur. Zaten bütüncül bir alandır ve bütüncül bir sorumluluk hattıdır. Devletler, elbette insan haklarını korumakla, kollamakla mesul ve bunun takibini yapmakla, denetlemekten sorumlu devletler konumundadır. Ama bireylerin elde etmiş olduğu sağlıklı bir eğitim, bilinç ve insan olabilme duygusuyla, bence insan haklarının bütün dünyadaki teminatıdır. Dolayısıyla, sadece kendisini ve mensubu olduğu grupların haklarını savunan değil, hakları çiğnenen herkesi savunan bireyler, bütün bu yönüyle aynı zamanda demokrasinin de büyük bir teminatı olurlar.
"İNSAN HAKLARI İHLALİ COĞRAFYAYA GÖRE DEĞİŞMEZ"
Ne yazık ki, dünyanın birçok yerinde bu hakların, sistematik olarak, acımasızca ihlal edildiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. Ancak unutmamalıyız ki, insan hakları ihlallerine tepki, coğrafyaya göre, ülkeye göre, şehirlere göre ya da bir etnik kökene göre değişmez; değişmemeli. İhlal İstanbul'da da bir ihlaldir, Van'da da bir ihlaldir, Gazze'de de, Halep'te de, Ukrayna'da da. Dünyanın neresinde olursa olsun, insan haklarına yapılan ihlaller var ise, o ihlaldir. Dolayısıyla; göz ardı edilemez, saklanamaz, gizlenemez. Bugün Suriye'de gördüğümüz gibi, ne yazık ki geçmişten bugüne yapılan ihlaller, buna dönük dünyanın zamanında alamadığı sağlıklı uygulanamayan tedbirler veya birtakım çalışmalar sonrasında, gerçekten milyonlarca insanın zulüm çekmesine ve acı günler yaşamasına sebep oldu. Dolayısıyla, bugün başka bir zor dönemin eşiğindeki Suriye'den, hemen yanı başımızdan geçmişe dair ve bugüne dair farklı ihlalleri görüyor olabiliriz.
"İNSAN HAKLARINI İHLAL EDENLER..."
Şunu bilmek isteriz ki; insan haklarını sistematik şekilde ihlal edenler, kendi halklarına zulmedenler, ayrıştıran sistemler, rejimler, liderler er ya da geç adaletin tecelli etmesine de engel olamazlar. Tabii bu yönüyle geleceğe dair de yanı başımızdaki bu milyonlarca, on milyonlarca insanın yaşadığı Suriye'de, çok yönlü risklerin, çok yönlü tehditlerin ve ne yazık ki çok dikkatli olmamız ve olunması gereken süreçlerin de eşiğinde olduğumuzu hatırlatmak isterim. Zira, 2011 yılından bu yana, özellikle bazı güçlü olduğunu düşünen devletlerin, özellikle Suriye'deki çıkar muhasebesi üzerinden yapılan hamleler ve kutuplaşmaların milyonlarca, on milyonlarca Suriyelinin hayatına mal olduğunu, yaşamına mal olduğunu, vatanlarından uzaklaştırıldığını hepimize yaşattı.
"BUGÜNDEN SONRA BİZ NE İSTİYORUZ?"
Peki bugünden sonra biz ne istiyoruz? Biz; bu güzel, bu cennet vatanın insanları olarak, ki kendi ülkemizde de hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlüklerin ve evrensel ilkelerin güvence altında olması gerektiğini savunan insanlar olarak ve mutlaka teminatlı bir biçimde insanların bu haklara sahip olduğunun onlara hissettirildiği bir ülke olma arzumuzu dile getirmekle birlikte, Suriye'de de bundan sonraki sürecin geçmişte başka ülkelerin, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, diğer kurum-kuruluşların ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, ki geçmişte yapılan çok yönlü dış politika hatalarının bu dönemde yapılmamasının ve yanı başımızdaki Suriye'nin adil bir devlet olmasını sağlamak, demokratik bir ortamda her Suriyelinin güvence altına alındığı kalıcı, özgür ve sınırlarını koruyan bir ülke olmasını sağlamak konusunda güçlü adımların atıldığı bir ülke olmasını elbette diliyoruz. Yeni bir insanlık trajedisinin, yeni bir savaşlar bölgesinin, yeni bir insana kıyılan bir coğrafyanın var olmasını arzu etmiyoruz.
Bu serginin aylar önceden planlanıp, bugün böylesi bir olaya denk geldiği gibi, ben de yine aylar öncesinden planlayıp, perşembe ve cuma günü Orta Doğu'dan çağırdığım belediye başkanlarıyla, o bölgede insanların huzur ve barış içerisinde, insan haklarının korunduğu bir çerçevede, şehirlerin mutluluğunu, huzurunu konuşuyor olacağız. Savaşı engellemeyi, barışın var olmasını konuşuyor olacağız. Bugün baktığımızda, ne yazık ki sıklıkla yakın çevremizde oluşan, insan haklarını çiğneyen ve insanlığa zulmeden anlayışın, aklın, bütünüyle, dünyanın neresinde olursa olsun, insan olduğu suretle ve tümüyle haklının yanında olup, haksızın karşısında olan; zulmedenin karşısında olup, zalimin karşısında olup, zulme uğrayan insanların yanında olan bir hem insani hem bu toprakların bize vermiş olduğu ruhani duygularla, asla bu tutum ve tavrımızdan vazgeçmeyeceğiz.
"SEN, SANA NE SANIRSAN; BAŞKASINA DA ONU SAN"
Yunus Emre'nin güzel bir sözü var: ‘Sen, sana ne sanırsan; başkasına da onu san.’ Aslında çok tesadüftür; bu söz, 2016’da sistematik bir şekilde bu ülkenin her kurum ve kuruluşunu ele geçirmeye çalışan bir zihniyetin ve ona çanak tutanların sebep olduğu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, açıp baktıklarında, -benim hesaplarımdan bulabilirler- hikayesini arkadaşlarımla yazarak, arzu ettiğimiz ‘Demokrasi ve Cumhuriyet Nedir’i bir kısa filmle anlatalım’ diyerek bir animasyon katkısıyla, ‘Demokrasi ve Cumhuriyet’ diye bir film yayınlamıştık ve milyonlarca kez izlenmişti, 2016’da Beylikdüzü Belediye Başkanı'yken. Onun başlangıç sözü; ‘Sen, sana ne sanırsan; başkasına da onu san’ sözüydü. Aslında demokrasinin çok özenli bir tarifi. Kimin dilinden? Yunus Emre'nin, bu toprakların yüzlerce yıl öncesindeki gönlü geniş, dünyayı seven, insanı seven müthiş insanın. Onun gibi nice ereni, nice insanı var bu toprakların. Hem de tarih öncesinden bugüne kadar. O bakımdan hoşgörüyü, sevgiyi, insanı tüm canlıları merkeze alan bir anlayışla yoğrulmuş bir kültürü, en derin şekliyle yaşamalı ve yaşatmalıyız. İnsan hakları konusunda da kültürümüzdeki bu değerlerin rehber olmasının her zaman hayatımızda canlı tutulmasına inanıyoruz."