İmamoğlu: Millet İstanbul'a ihanet edeni sevmez bu çok net

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 60 yıllık mülkiyet problemi çözülerek başlanan KİPTAŞ Karanfilköy Projesi’nde dairelerin kura çekilişine katıldı. İmamoğlu Pençe Kilit operasyon bölgesinde şehit olan askerler için başsağlığı diledi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 60 yıllık mülkiyet problemi çözülerek başlanan KİPTAŞ Karanfilköy Projesi’nde dairelerin kura çekilişine katıldı. Pençe Kilit operasyon bölgesinde şehit olan askerler için başsağlığı dileyen İmamoğlu, “İşbirliği içerisinde acımızı hep birlikte hissederek ve bilerek, sorunların üstüne hep birlikte çalışarak ve düzenli bir şekilde giderek eminim ve biliyorum ki terör belasını, terör örgütlerini hep birlikte bu cennet vatanın üzerinden püskürtürüz, uzaklaştırırız, yok ederiz…

İmamoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

BİZDEN ÖNCE YÖNETENLER ÇIKTI DEDİLER Kİ BİZ İSTANBUL'A İHANET ETTİK: Bakın bu önemli. Bu niye önemli biliyor musunuz? Ya bu şehre bir bütün bakmazsak, bu millet nasıl yaşayacak? Mahalleler nasıl oluşacak? Evler nasıl bir araya gelecek? O evlerin okulları, sağlık ocakları, hastaneleri nasıl tasarlanacak meselesine bir bütün bakmayı başaramazsak bu kadim şehri Fatih Sultan Mehmet'in, Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emaneti İstanbul'a ihanet ederiz.

Zaten bizden önce yönetenler çıktı dediler ki biz İstanbul'a ihanet ettik. Onun için millet İstanbul'a ihanet edeni sevmez bu çok net. O bakımdan biz bu tarz yapılaşmalara, imarlaşmalara, kaçak yapılara, işgallere asla göz yummadık yummayacağız. Kamuya ait alanları koruma alanları, su havzaları bizim için hassas bölgeler oldu olmaya devam edecek. Yüzlerce noktasını bu şehrin yeşil alanlara büründürmenin vadileri, kıyıları ve o alanları yaparken de hassas bir biçimde yapmanın özenli çabasını ortaya koyduk.

Meydanları daha geçenlerde işte Beşiktaş Belediye Başkanımızla Rıza Polatlı Beşiktaş Meydanı’nı açtık. Ya yıllarca oranın nasıl metruk nasıl işgal altında olduğunu yani perperişan bir halde olduğunu gördük ve yaşadık. Şimdi gidin en soğuk akşamda bile İstanbul'da, en havanın iyi olduğu ortamda bile şu kısacık günlerde ben bazen geçen yıl böyle durum uzaktan bakıyorum. Yüzlerce, binlerce insan bir arada hasbihal ediyorlar, konuşuyorlar. Daha önce Barbaros Bulvarı’ndan gelen koşarak vapuruna giderdi. Şimdi koşarak vapura gitmiyor. Bir duruyor böyle etrafına bakıyor. İnsanın mutlu eden şeylerdir bunlar.

FİKİRTEPE İSMİNE DE YAKIŞMAYACAK, İSTANBUL'A YAKIŞMAYACAK, KADIKÖY'E YAKIŞMAYACAK BİR POZİSYONA EVRİLDİ: İnsanlar şehirlerin meydanlarında, güzel caddelerinde yeşil alanlarında, yaşam vadilerinde Haliç'in kıyılarındaki o güzel peyzaj uygulamalarında mutlu olurlar ve mutlu olarak evlerine gidenler, evlerinde de mutlu olurlar. Birbirlerine iyi davranırlar. Çocuklarına iyi davrandılar. O moralle başarılı olurlar. Yani şehir mutluluğu, şehrin insanlarına verdiği mutluluk aslında toplumsal ve milletçe mutluluk anlamına gelir. O bakımdan yaptığımız işin önemli olduğunu ifade edelim. Genel müdürümüz söyledi. Karanfilköy hani merkezi bir yerde rantı yüksek, çözümü kolay eleştirisi yapanlar oldu dedi. Size bir örnek sunmak istiyorum. Merkezi noktada ya da değerli noktada diye birbirinden ayırt edemeyeceğimiz, birbirine çok yakın iki semtten bahsediyorum. Birisi Karanfilköy olsun birisi de hepinizin yakından bildiği Fikirtepe olsun. Fikirtepe’yi biliyorsunuz değil mi? Fikirtepe'ye ister D100 karayolundan, Bostancı tarafından gelirken bakın, ister İstanbul birinci köprüyü geçip Altunizade'den devirdikten sonra yukarıdan aşağı inerken bakın. İster Harem’den gelirken bakın. Göreceğiniz tek şey var. Kocaman bir beton blok duvar. Fikirtepe'nin aslı fikirleşmeden gelir. Orası aslında Osmanlı döneminde aydınlanmanın en çok hissedildiği, konuşulduğu, sohbet edildiği mekanların olduğu yerden gelen bir Fikirtepe ne yazık ki ismine de yakışmayacak, İstanbul'a da yakışmayacak, Kadıköy'e de yakışmayacak bir pozisyona evrildi. Niye? Ben meslek yaşamımdan biliyorum. İki binlerin başlarından itibaren 2007-2008 itibaren Fikirtepe tartışması başlatıldı. Ya neler yapılmadı? Neler yapılmadı?

VATANDAŞIMIZIN KAZANDIĞI YERDE BİZ VARIZ ONLARIN KAYBETTİĞİ YERDE BİZ YOKUZ: Ben biliyorum uzaktan isledim. Kulak misafiri oldum. Emlak piyasasından mesleğim gereği yaptığım iş yaşamım gereği duydum. Gizli emsal artışları, gizli pazarlıklar, bir kısım devletin kurumlarının ama belediyeler üzerinden yani o zaman büyükşehir belediyesi, TOKİ, Emlak Konut, Şehircilik Bakanlığı dönem dönem bu işe alet edildi. Ve kötü bir işçıktı ortaya. Size bir şey söyleyeyim mi evini veren, gecekondusu olan ya da orada tapulu binası olan, evini veren benim gariban vatandaşımın hiçbiri mutlu değil. Fikirtepe'de hiçbirisi mutlu değil. Müteahhit mutlu değil o da battıçoğu. Devlet de mutlu değil, kurumlar da mutlu değil. Kimse mutlu değil, biliyor musunuz işin ucunda? Belki bilmediğimiz bir avuç insan mutlu olmuş olabilir. Onu da ben takip edecek değilim. Bu acı durumun yaşanmasının sebepleri var. Gelelim Karanfilköy’e. Yine burası çözüm bulmadı. 50 yıllık geçmişi var neredeyse bu tartışmanın. Ne oldu? Her şeyi şeffaf yaptık. Göreve gelir gelmez arkadaşlarımla her şeyi şeffaf yaptık. Kiminle, sizlerle. Açık açık konuştuk. Kiminle? Bu işin ilgili kamu kurumlarıyla ama bakanlık ama başka kurumlar makamlar ama meclis o kadar şeffaf yaptık ki. Bazılarışaşırdı ya bu kadar şeffaf olmanın arkasında ne var diye. Arkasında bir tek şey var. Vallahi bizim gönlümüzdeki iyi niyet var. Vatandaşımızın kazandığı yerde biz varız. Onların kaybettiği yerde biz yokuz. Ya da bir avuç insanın kazandığı yerde biz yokuz. Milletin kazandığı yerde biz varız bu kadar net. Bakın vatandaşa rağmen, bilime ortak akla rağmen iş yapılmaz ve biz burada vatandaşın can güvenliğini, çıkarlarınıöne koyarak ortak akıldan, teknikten, mühendislikten, mimarlıktan da faydalanarak güzel bir işçıkardık. Ve Karanfilköy’de sürecimizi başlattık tıkır tıkır işledi. Ve çok güzel işler ortaya çıktı.

İSTANBUL'UN YÖNETİM KOLTUĞU KUMANDA KOLTUĞU ÖNEMLİDİR. O KOLTUĞA OTURAN MİLLETİNİ DİNLEYECEK TAM YOL İLERİ DİYECEK: Göreceksiniz yarınlarda, bugünden de koyabilirsiniz. Fikirtepe'yi alın, koyun maket olarak sol tarafa, Karanfilköy'ü alıp koyun maket olarak sağ tarafa bütün İstanbullular seyretsin. İstanbul'un geleceğini kime emanet edeceğini de oradan karar versin. Tabi yüklenicimizle ve bütün paydaşlarıyla yol yürürken iş bitti, toparlandık, her şeyi sağladık. Ama inanın buradan ekstra kaynaklar ürettik.

Yani biraz komşuda pişer, bize de düşer misali oldu ama Rıza Bey. Sarıyer'e bu işin ucu dokundu ve orada başkanımızla da açılışını yaptık. Kocaman Atatürk'ün bize emaneti büyüklere fidanlığını da buradan elde ettiğimiz kaynakla bir lira harcamadan İstanbul’a hediye ettik. Yine buradan yarattığımız kaynakla Adalar'da metruk bir halde kaybolmaya doğru herhangi birinin eline geçme ihtimalini de görerek otuz otuz beş bin metrelik bir alanı yine belediyemizin iştiraklerinin girişimiyle belediyemiz bünyesine aldık. Onu da söyleyeyim burada Orman Bakanlığı isteseydi o yeri bize verebilirdi. Al burayıİstanbul Büyükşehir Belediyesi sen koru, işlet diyebilirdin. Yok illa ihaleye çıkacağız. Gönlümüz el vermedi burayı iştiraklerimiz üzerinden ihale ile aldık iyi de para verdik aldık. Arkadaşlarıma dedim ki biz kimiz? Kamu kurumu. Kime parayı vereceğiz? Kamu kurumuna. Tamam kamunun malından, kamunun malına aktarım yapacağız. Başkasına buranın geçmesine müsaade etmeyin. İhalede ne gerekiyorsa yapın ve alın dedim. Orayı aldık o metruk halden kurtarmak için hem de sosyal amaçlı kullanımlara açık Adalar’ın en güzel sahilini, en güzel plajını, en güzel otelini orada açtık ve İstanbulluların malı haline getirdik. Orada bu kaynakla yapıldı buradan elde ettiğimiz kaynakla yapıldı. Sonuçta biz olmasaydık söyleyeyim 25 yıl daha burada uğraşırdınız.

YAPACAĞINIZ HER İŞİ MİLLETİN HUZURUNDA YAPIN KARDEŞİM: Bütün arkadaşlarıma söyledim yapacağınız her işi milletin huzurunda yapın kardeşim. Bizim hiçbir gizli işimiz olamaz. Bazen bana başkanım size çok özel birşey konuşmak istiyorum. Ya benimle özel neyin olabilir, söyle işte. Nerede rastlarsam böyle özel bir anımız yok bizim. Yani kişisel anım ayrı evin, yuvam. Biri de eğer gelmişse benden kişisel bir hesabı varsa o da ayrı ama onun dışında biz yaşamımızı bu işe vakfettik. Kendimizi İstanbul'a da mühürledik kardeşim. Bu şehre hizmet edeceğiz bu şehrin evlatlarına hizmet edeceğiz. İnşallah buralar göz bebeği şekliyle devam edecek. Genel Müdürümüz plan yapma anlayışının, projeyi yönetme anlayışının bir başka örneğini de hemen bir kaç yüz metre yukarıdaki polis okuluyla burası arasındaki farkı da ortaya koyarak izah etti. Çok net böyledir. İstanbullu kıymetli vatandaşlarımız bunun ne anlama geldiğini anlarlar. Bakınız bu şehri orta akla demokrat bir zihniyete, temsilciye değil birinden izin alarak hareket edecek kişilere değil 16 milyon insandan talimat alan onların arzularını, isteklerini yerine getirene oy verin kardeşim bu kadar basit. Bu millet temsilciye oy vermez. İstanbul'un koltuğu, İstanbul'un yönetim koltuğu kumanda koltuğu önemlidir. O koltuğa oturan milletini dinleyecek tam yol ileri diyecek. Tam yol ileri derken dönüp arkaya acaba o ne der diye korkarak bakıyorsa o İstanbul'un koltuğunda oturamaz. İstanbul’un koltuğu öyle bir koltuk.

KAMU KAYNAKLARINI UZAK TUTUYORLAR BİZDEN: İstanbulluları bu anlamda elbette ki çocuklarının geleceğine sahip çıkacak sürece yol yürümelerini konusunda hassas olacaklarını biliyorum. Karanfilköy gibi sayısız dönüşüm projelerine imza atmayı diliyorum. Sokaklara kadar gireceksiniz kardeşim dedim arkadaşlarıma ve biz girdik girmeye de devam ediyoruz. Kamu kaynaklarını bizden uzak tutuyorlar. Bazı bankaların bu sürece destek olmalarını hala sağlayabilmiş değiller. Ama biz çözüm üreteceğiz ama yüzlerine de vuracağız bunları niçin bunu yapmıyorsunuz, bu millete niçin yardımcı olmuyorsunuz dönüşümleri için diye yüzüne vuracağız ama yolumuza da devam edeceğiz çözüm bulacağız, kaynak üreteceğiz. Sektörün bileşenleriyle makul vadelerde, vade farksız, fiyatı artmaksızın insanlarımızın cebinden bildikleri parayıödeyerek iş yaptıracakları sistemler sunacağız. Beş dairemi? On beş, elli mi, beş yüz mü, beş mi? Yapacağız. Ve insanlarımızı bir an önce yaşamlarını yitirmeyecekleri, depremden korkmayacakları yuvalarına kavuşturacağız. Bu bizim milli bir meselemizdir, milli bir sorundur. Çözüm için de gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz.”