İBB tutuklularının aileleri yine bir aradaydı!

CHP’li belediyelere yönelik operasyonlarda tutuklananları aileleri tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı, Saraçhane Parkı’nda bir buluşma daha gerçekleştirdi. Yapılan açıklamalarda adalet vurgusu yapılırken yakınları cezaevinde bulunan aileler, yetkili kurumlara çağrıda bulundu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik 19 Mart’ta düzenlenen operasyonun ardından İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşları ve tutuklanan kişilerin yakınları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı, düzenli olarak Saraçhane’de toplanarak adalet çağrılarını tekrarlıyor.

Bugün de, Saraçhane Parkı’nda bir araya gelen aileler, kamuoyunu cezaevinde tutulan yakınlarının durumu hakkında bilgilendirdi. Buluşmada, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin eşi Gözde Bahçetepe ve 26 Nisan sabahı gözaltına alınan güvenlik görevlisi Çağlar Türkmen’in eşi Huri Türkmen’in konuşmaları gündeme damga vurdu.

DİLEK İMAMOĞLU: YETKİLİ TÜM KURUMLARI GEREKLİ ADIMLARI ATMAYA DAVET EDİYORUZ

Buluşmada konuşma yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, “Aile Dayanışma Ağı’nın 3’üncü buluşmasında bugün yine yan yana beraberiz. Maalesef çok üzgünüz. Bu sabah yine bir şafak operasyonuyla onlarca kişinin evlerine baskın yapıldı. İnsanlar gözaltına alındı. Her geçen gün yeni bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz. Demokrasiye ve hukuka çok ağır darbeler vuruluyor. Bu ülkenin vatandaşları umutsuzluğa, korkuya ve karamsarlığa sürüklenmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.

“Aile Dayanışma Ağı olarak 30 Ekim’de başlayan ve bugüne kadar devam eden bu operasyon ve yargı sürecini hakkımız olan tutuksuz yargılamaya dönüştürülmesini aileler olarak talep ediyoruz. Dün Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in yaptığı açıklama, sürecin nasıl yürütüldüğünü net bir biçimde ortaya koyan tarihi bir açıklamadır.” ifadelerini kullanan Dilek İmamoğlu, “Bu açıklamalar ışığında, yetkili tüm kurumları gerekli adımları atmaya davet ediyoruz. Buradan tekrar ediyorum. Yalnızca içeridekilerin değil, onların yolunu gözleyen annelerin, babaların, evlatların ve eşlerin de hayatından çok kıymetli zamanlar çalınıyor. Bakın, çok kıymetli zamanlarımız çalınıyor. Tutuklu hastalar gereken bakımı alamıyor. Aile avukatımız tutuklandığı için savunma görevini yerine getiremiyor Sayın Mehmet Pehlivan. Ailesinden ve avukatlarından uzaktaki cezaevlerine nakledilen tutuklular var. Lehimizde karar veren, istedikleri kararın altına imza atmayan tüm hakimlerin görev yeri değiştiriliyor. Savunma hakkımız elimizden alınıyor. Geç gelen adalet maalesef adalet olmayacaktır. Kimsenin daha fazla mağdur olmasına neden olmadan adaletin bir an önce tecelli etmesini istiyoruz.” açıklamasında bulundu.

whatsapp-image-2025-08-15-at-13-56-36.jpeg

“ÜLKEMİZDE MAALESEF ADALET SUSKUN”

Sözlerinin devamında, “Artık adalet konuşsun istiyoruz. Bu zulüm son bulsun. Hak ihlallerine son verilsin. Bir an önce adalete dönelim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Bir an önce bu sözün altını doldurmak, en temel değerimize sahip çıkmak ve hukuka dönmek zorundayız. Bu milletin vatansever bireyleri ve haksız yere sevdiklerinden ayrı kalan aileler olarak talebimiz budur: Hukuka bir an önce dönelim. Ne sevdiklerimiz, ne de bizler yargılanmaktan kaçmıyor, çekinmiyoruz. Bizim talebimiz yargılanmamak değil, tutuksuz yargılamadır. Bizim talebimiz adaletin herkes için eşit işlemesidir.” ifadelerini kullanan İmamoğlu, “Ne yazık ki cumhuriyetimize, demokrasimize ve insanın özündeki iyiliğe olan inancımızı korumaya çalışsak da sahte diplomalar, dava borsaları, yargı içindeki klikleşmeler neredeyse her gün karşılaştığımız sıradan haberler haline gelmeye başladı. Yaşananlar normalleştirilmeye çalışılıyor. Oysa normal şartlarda demokratik bir ülkede istifalara yol açacak skandallar bizde hiçbir şey olmamış gibi geçiştiriliyor. Biz bu durumu kabullenmeyeceğiz, bu yozlaşmayı normalleştirmeyeceğiz.” sözlerini sarf etti.

İmamoğlu, açıklamasında, “Türkiye Cumhuriyeti her türlü eşitsizliğin ve adaletsizliğin kanıksandığı bir ülke olmadı, olmayacak. Bir yandan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları, yapıları, sistemleri içeriden çürütülürken diğer yandan ormanlarımız yanıyor. Canlarımızı ve doğal kaynaklarımızı kaybediyoruz ve kaybetmeye devam ediyoruz göz göre göre. Milletin cebindeki yangın ise yıllardır söndürülemiyor. Kadın cinayetleri durdurulamıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde yerimizde sayıyoruz. Her gün yeni bir acıyla uyanıyoruz.” söyleminde bulundu ve “Ve Aile Dayanışma Ağı'nın kapısı, bunu özellikle belirtmek istiyorum, hak, hukuk, adalet mücadelesine destek vermek isteyen herkese açıktır. Bizim burada yerimiz yalnızca adalet isteyenlere değil, adalet isteyenlerin yanında durmak isteyen herkese de var. Ve biliyorum ki her hafta bu meydanda daha büyük bir kalabalıkla, daha gür bir sesle bir araya geleceğiz. Hep birlikte burada haykıracağız. Çünkü biz birlikte iyileşmenin, birlikte değişmenin, birlikte dönüşmenin mümkün olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz.” dedi.

İmamoğlu, sözlerini “Ülkemizde maalesef adalet suskun. Gelin bu sessizliği buradan başlayarak hep birlikte bozalım. Her hafta aynı gün, aynı saatte ve aynı yerde yüreğimiz yine yan yana olsun. Teşekkür ediyorum.” ifadeleriyle noktaladı.

GÖZDE BAHÇETEPE: İHTİYACIMIZ OLAN ADALET, HAK VE HUKUKTUR

Dilek İmamoğlu’nun ardından konuşma yapan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin eşi Gözde Bahçetepe, “Eşimi ve onun şahsında tüm tutukluları da buradan canı gönülden selamlıyorum. Her birimiz bu süreçte çeşitli, ruhsal, sosyal, hukuki ve ekonomik sıkıntılar yaşamaktayız. Tutuklu sevdiklerimizin kendilerinden eminliği, duruşları ve inançları sayesinde de güç buluyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Aile Dayanışma Ağı ile oluşan birlikteliğimiz bu sorunların aşılmasında her birimize destek, motivasyon ve ilham vermektedir. En önemli ortak ihtiyacımız olan adalet, hak ve hukuktur. Aile Dayanışma Ağı'nın bu durumda bizlere ne kadar katkı sağladığını da hep birlikte bu şekilde görmüş bulunuyoruz. En önemli ortak ihtiyacımız, adalet ve hak, hukuk için her hafta burada olmaya da devam edeceğiz. Yaşadıklarımıza rağmen adalete olan inancımızı korumaya çalışıyoruz.” söyleminde bulunan Bahçetepe, "Biliyoruz ki adalet, hukuk bir toplumun birlik, bütünlük ve dirliğinin temelidir. Toplumun ve her bir ferdin hava gibi, su gibi temel ihtiyacıdır. Bunu bizden daha iyi bilerek sahip çıkan devlet ve hukuk adamlarına olan inancımızın sarsılmaması için biz bir aradayız ve bir arada kalmaya da devam edeceğiz.” dedi.

Gözde Bahçetepe, “Yargılamanın adalete uygun olarak yapılmasını talep ediyor ve bekliyoruz. Bu arada tutuksuz yargılanmanın öncelikle sağlığı iyi olmayan tutukluların mahkeme sonuçlanana kadar sağlık hizmetlerini ailelerinin yanında, evlerinde almalarının sağlanması da hepimizin temel önceliğidir.” ifadelerini kullanarak “Son olarak hak, hukuk ve adalet talebimizi yineliyor, katılımınız için çok teşekkür ediyorum. İyi günler diliyorum.” sözlerini sarf etti.

whatsapp-image-2025-08-15-at-13-57-01.jpeg

HURİ TÜRKMEN: HESAP VERMEKTEN KORKMUYORUZ

Daha sonra ise 26 Nisan sabahı gözaltına alınan güvenlik görevlisi Çağlar Türkmen’in eşi Huri Türkmen konuşma yaptı. Türkmen, konuşmasında “Çağlar Türkmen 12 yıldır hayat arkadaşım, 10 yıldır oğlunun, 2 yıldır kızımın babası. Kimsenin canını yakmadan, kırmadan, ailesi ve sevdikleri için her zaman doğru olanı yapmaya çalışan koca yürekli bir insan. Adaletin yok sayıldığı bu günlerde kızının doğum gününde yanında olamamanın tarifsiz üzüntüsünü yaşıyoruz. Hakkında çıkan haberlerle hiçbir ilgisi olmayan, 10 yıldır kredi ödemesi süren 55 metrekarelik evinde yaşayan, işine daima sadık bir insan o. O sabah tek tesellimiz oğlumun evde olmamasıydı. Babasını elleri arkadan kelepçeli şekilde götürülürken "baba" diye ağlayan sesi duyması onun için hiç silinmez bir travma olacaktı” sözlerini sarf etti.

“Çağlar kızına son kez sarılıp, "Çocuklar önce sana emanet. Çok özür dilerim. Çocuklar önce Allah'a emanet, sonra sana emanet. Ben suçsuzum. Onların da senin de kursağından tek bir haram lokma geçirmedim" diyerek apar topar götürüldü.” ifadelerini kullanan Türkmen, “Bugün burada adaletin sesini yükseltmek, haksızlığa karşı durmak ve özgürlüğü savunmak için toplandık. Eşim ve diğer tutuklu arkadaşlarımız yalnızca görevlerini yaptıkları için tutuklandılar. Hiç kimse haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılmamalı. Bu yüzden iddianamenin bir an önce hazırlanmasını ve eşimle diğer tutuklu arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını istiyoruz. Şu bilinsin ki ne benim eşim ne de buradaki dostlarımızın yakınlarının hesap veremeyeceği hiçbir şey yoktur. Biz hesap vermekten korkmuyoruz.” ifadelerini kullandı.

KIZININ BABASINA YAZDIĞI NOTU PAYLAŞTI

“Çağlar bir güvenlik görevlisi. Görevi, koruduğu kişiyi her şeyden, ister fiziksel saldırı olsun, ister itibarsızlaştırma girişimi olsun, korumak değil mi? Peki, görevini yaptığı için suçlanması normal mi? Mesleğine sadık, suç şüphesi sayılabilir mi? Helal maaşıyla ailesini geçindiren birine kaçma ihtimali var denilebilir mi?” diyen Türkmen, “Sözlerimi eşimin bugün ikinci yaş gününü kutlayan kızına yazdığı notla bitirmek istiyorum: "Meleğim, ikinci yaş gününde yanında olamamanın burukluğu var içimde. Abine ve sana her zaman iyi bir baba olacağımdan hiç şüphen olmasın. Bugün yanında olamadım ama adalet yerini bulduğunda yanınıza geldiğimde senin için elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz veriyorum. İyi ki doğdun kızım. İlk aşkın, baban." ifadelerini kullandı.

whatsapp-image-2025-08-15-at-13-57-38.jpeg

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ IRMAK: EMNİYETE GELDİĞİMDE HALA NE SUÇUM OLDUĞUNU BİLMİYORDUM

Buluşmada, daha sonra konuşma yapan Irmak isimli üniversite öğrencisi “İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1. sınıf öğrencisiyim. Bugün sizlere 19 Mart tarihinden sonra yaşadığım tutukluluk sürecimi ve gençlerin mağduriyetini anlatmak için buradayım. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasından tam 5 gün sonra evime TEM ekiplerince yapılan bir şafak operasyonu ile uyandım. Evimde yalnızdım. Hakkımda gözaltı kararı olduğunu söylenip ismimin bulunduğu bir liste gösterildi. Nedenini sorduğumda bana gerekçe gösterilmedi. Birilerine haber vermek istedim, telefonumu elime aldım, avukatımı arayacağım dedim. Polis memurları tarafından telefonum elimden alındı ve avukatıma haber vermeme izin verilmedi.” ifadelerini kullandı.

“Evden kelepçeli alınırken ve emniyete ters kelepçeli sokulurken videolarım çekildi. Yaşadığım apartmanın görüntüleri haber kanallarına lanse edildi. Emniyete geldiğimde hala ne suçum olduğunu bilmiyordum. Beni ifadeye aldıklarında bana sadece tek bir adet resim gösterdiler. Haberlerde lanse ettikleri gibi Saraçhane'de değildim. Herhangi bir polise mukavemetim yoktu. Bana delil diye gösterdikleri tek resim, kendi okulumun önünde yaptığım yürüyüş ve elimde tuttuğum "Halkın iradesi gasp edilemez" döviziydi. Suçlandığım suç ise eyleme silahsız katılarak ihtara rağmen dağılmamaktı.” ifadelerini kullanan Öğrenci, “O günü çok iyi hatırlıyorum. Kendi okulumun önünde sıra arkadaşlarımla beraber buluşmuş, yapılan haksızlığa karşı yürümüştüm. Sloganlarımı adalet arayan herkes için atmıştım. Herhangi bir ihtar yapılmadığı gibi koskocaman yürüyüşte sadece parmakla sayılabilecek kadar polis vardı. Onlar ise yanımızdan sessizce yürüyüp bizlere hiçbir şey dememişti. Onlar beni ihtara rağmen dağılmamak ile suçlamıştı. Fakat beni alandan değil, katıldığım yürüyüşten dört gün sonra evime yaptıkları şafak operasyonuyla almışlardı. Buradan sormak istiyorum: Madem ihtar vardı, madem ben sizin yaptığınız ihtara rağmen dağılmadım, neden beni alandan müdahale ile değil de yürüyüş bittikten dört gün sonra yaşadığım adresten şafak operasyonuyla aldınız?” söyleminde bulundu.

whatsapp-image-2025-08-15-at-14-10-24.jpeg

Irmak, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:

“Emniyette ifademi verdikten sonra tekrar nezarethaneye götürüldüm. Size biraz da emniyet sürecinden bahsetmek isterim. Emniyette regl olan kadınlara ped ısrarlarımız sonucunda verildi. Peçeteye dahi erişimimiz yoktu. Her şey için direnmek zorundaydık. Sadece bir kere verdikleri sandviç ve sınırlı suyumuz vardı. Gözaltına alındığım akşam nezarethanede kapasiteden fazla kaldığımız için kötüleştim. Avukatlarımla görüşmek istedim. Avukatlarım orada olmasına rağmen bana "Avukatların burada yok, gelmediler, yarın adliyeye gittiğinde görüşürsün" diye cevap verildi.

Adliyeye sevk edildiğimizde bizlere adli kontrolle serbest kalacağımız ve birazdan çıkacağımız söylendi. Bunu sadece bana değil, beni dışarıda bekleyen aileme ve arkadaşlarıma da söylemişlerdi. Onlar benim çıkmamı beklerken dakikalar, saatler geçti fakat ben çıkmıyordum. Saatler sonunda bize memur, savcının karar değiştirdiğini ve tutukluluk talebiyle mahkemeye sevk edileceğimizi söyledi. Aç ve susuz bir... Bir önceki akşamdan beri bize ne yemek ne de su verilmemişti. 20 saat süren bir açlık ve susuzluk çektik. “

Kaynak:ANKA