Hakan Fidan Golani ile ne konuştuklarını açıkladı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de Esad'ı devirerek yönetimi alan HTŞ lideri Muhammed el Golani (Ahmed Şara) ile Şam'da yaptığı merak edilen görüşmenin detaylarını verdi.
Görüşmede Türkiye'nin yeni Şam yönetimine tavsiyelerini aktardığını ifade eden Fidan, bundan sonra Suriye'de neyin nasıl yapılacağını, Golani'nin bu konudaki ve süreç yönetimindeki görüşlerini istişare ettiklerini söyledi.
PKK/YPG'YE ASKERİ HAREKAT AÇIKLAMASI
Bu konular içerisinde Türkiye için iki hususa işaret eden Fidan, "Birincisi Türkiye olarak biz 3,5 milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Yani bu kardeşlerimizin durumları. İkincisi, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki varlığının ne şekilde sona erdirileceği meselesi. Bu konuları da ayrıntısıyla ele aldık." ifadelerini kullandı.
Suriye'deki yeni yönetimin YPG'yle savaşacak kudretinin fazlasıyla olduğunun altını çizen Fidan, Türkiye'nin bu konudaki olası rolüne ilişkin, "Bizim onlara (PKK/YPG'ye) verdiğimiz ültimatom ortada. Amerikalılar üzerinden de verdik, basın üzerinden de. Uluslararası terörist savaşçı niteliği taşıyan, Türkiye'den, İran'dan, Irak'tan gelmişlerin behemehal terk etmeleri gerekiyor." diye konuştu.
PKK/YPG'nin ültimatoma göre hareket etmemesi durumunda gereği yapılacağını vurgulayan Fidan, "(Gereği) Askeri harekattır. Şam onlarla konuşuyor. Bir defa söyledi, bir daha söyleyecek, bir daha söyleyecek. Biz ültimatomları veya şartları söylerken şunun için söylüyoruz, eğer askeri harekat olmasını istemiyorsanız bölgede, ne bizim tarafımızdan ne Suriye'deki yeni yönetim tarafından, bunun şartları bellidir." dedi.
HAKAN FİDAN GOLANİ İLE NE KONUŞTUKLARINI AÇIKLADI
CNN Türk yayınında gündeme ve Suriye'deki gelişmelere dair açıklamalarda bulunan Hakan Fidan, Golani le görüşmesinde konuştuklarını şu şekilde aktardı:
Açıkçası bundan sonra Suriye'de ne yapılmalı, nasıl yapılır, kendi görüşleri bu konuda ne, nasıl bir süreç yönetimi zihninde var, Türkiye'nin bu konudaki tavsiyeleri ne? Ve daha doğrusu aslında ben oraya gitmeden önce uluslararası toplumla yaklaşık 10-11 gün süren yoğun bir maraton, diplomasi maratonu yaptım.
Dışişleri Bakanlarıyla, Arap dünyasıyla bir araya geldik, Batı dünyasıyla bir araya geldik.
Bizim ortaya koyduğumuz bir tez vardı; Biz Şam'daki yeni yönetim hiçbir şekilde yargılamadan ne istediğimizi ilk önce kendi aramızda kararlaştıralım, evrensel taleplerimizi. Ondan sonra gidelim diyelim ki biz uluslararası toplum olarak senden bunu görmek istiyoruz, bizim tavsiyemiz bu.
Onlar da belli zaten, 4-5 madde bizim çıkardığımız maddeler, hem batılılar hem doğulular herkes buna zaten evet dedi. Yani Suriye'nin komşuları için tehdit olmaktan çıkması, hiçbir şekilde teröre yer veren, başta DEAŞ ve PKK olmak üzere bir alan olmaması, azınlıkların can, mal ve hayatı için güvenliğin sağlanması, kötü muameleye tabi olmaması, ülkenin toprak birliğinin bütünlüğünün korunması konuları başta olmak üzere ve bu türden maddelerimiz vardı."Şara: 'Ben de bu fikirdeyim' dedi"
İlk kriz çıktığı esnada herkes şaşkındı. Nasıl bir politika dili kullanılacak? Ne yapılacak? Yani burada yeni bir yönetim var. Yani bunlara nasıl tavır alınacak? Burada bir söylem oluşturulması gerekiyordu.
Biz Türkiye olarak herkesin kabul edeceği, aslında vicdanen ve aklen de, hukuken de geçerli olan bir söylemi ortaya koyduk, teklif ettik aktörlere. Herkes bunu kabul etti. Ve bunun etrafında oluşan söylemi biz aldık, Şam'a götürdük, Şara'ya da bunları anlattık. Yani hem bölgedeki Arap ve Müslümanlar hem Türkiye, hem de uluslararası toplum senden bunu bekliyor. 'Ben de bu fikirdeyim' dedi, bunda hiçbir şeyim yok, 'itirazım yok' dedi.