Erdoğan: İslamofobi, İslam düşmanlığıdır

Erdoğan: İslamofobi, İslam düşmanlığıdır
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslamofobi'yi "İslam düşmanlığı" olarak tanımlayıp; “7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam’a düşmanlığını küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslamofobi'yi "İslam düşmanlığı" olarak tanımlayıp; “7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam’a düşmanlığını küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız" dedi. Erdoğan, "Batı’yı bir yana bıraktık, kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Nüfusunun çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluştuğu bir ülkede; ezana, camiye başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde, dini özgürlükleri korunmasından ziyade, yasaklanması gayretlerinin yol açtığı gerilimler vardır" dedi.  

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da düzenlenen "Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nda" konuştu. İslamofobi’yi “İslam düşmanlığı” olarak tanımlayan Erdoğan, “Batıda ırkçı ve İslam düşmanı saldırılar son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılar hayatı kaybedenlerin oranı ise yüzde 700 artmıştır” dedi.

Erdoğan, “Son 5 yıl içinde, en büyük 5 AB ülkesinde, sivil toplum kuruluşlarına 165 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesi bildirilmiştir. Bu saldırıların oranında da geçen yıla göre yüzde 54 artış olmuştur” diye konuştu.

Erdoğan, özetle şunları söyledi:

'İslam düşmanlığı kanser hücresi gibi'

Karşımızdaki sorunun İslamofobi, İslam korkusu değil; İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik, hatta çok kanlı çatışmalar hep olmuştur. Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyası ile gerçekleştirilen Haçlı seferleri, yol açtığı yıkımlarla dünya tarihinin seyrini değiştirmiştir. Osmanlı'nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında, bu çerçevede ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz.

'Batı kibrini ve kinini daima korumuştur'

Batı, Türklerin şahsında somutlaştırdığı Müslüman toplumlara karşı kibrini ve kinini oryantalizm kavramı altında daima korumuştur. Son örneklerinden biri, Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail'in bayrağını çekme olarak ortaya koyuyorsa bunun nerelere vardığını çok rahat anlamak mümkündür. Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda girişilen, kültürel değişimi hareketleri, Batı'nın farklılıkları kendi formatı içinde eriterek yeniden kurgulama gayretinden ibarettir.

'Günümüzde çok daha sinsi'

Yer yer kısmı başarılarına rastlayabileceğimiz bu yaklaşım, içerdiği dini ırkçılık sebebi ile taban tutmakta muvaffak olmamıştır. Bu başarısızlık İslam dünyasında bitip tükenmek bilmeyen derin kanlı hadiseler şeklinde kendini göstermiştir. Yakın tarihte İslam düşmanlığının açtığı acıların sayısız örneği vardır. Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgası ise çok daha sinsi, örtülü yöntemlerle yürütülmektedir. 

'11 Eylül'ün ardından Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi'

Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırıları ardından başlattığı, Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi, toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetiklemiştir. Fransa’nın başını çektiği kimi ülkeler, İslam’ı kendilerine göre şekillendirmek için yoğun çaba içindedir.

'Kamuoylarını faşist söylemlerle oyalıyorlar'

 Sömürgeleştirdikleri pek çok coğrafyanın doğal kaynağı, alın teri ve kanı üzerinde refah düzeni kuranlar, 21. yüzyıla ciddi endişelerle girdiler. Demografik tehditlerle de karşı karşıya olan batı ülkeleri belirsizlikleri, kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Daha düne kadar marjinal kabul edilen ırkçı akımları, siyasetin merkezine yerleştirmeleri, Batı’nın içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine, derinlere gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir.

'Saldırılar devletler tarafından himaye edilmektedir'

Dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini seçkin bir konuma oturtanlar, Müslümanlar’a ait her türlü sembolü yasaklama getirmiştir. Kuran-ı Kerim'e, Peygamber efendimize, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere, dini sembollerine yönelik saldırıları devletler tarafından himaye edilmekte, desteklenmektedir.

'İslam düşmanı saldırılar yüzde 250 arttı'

İstatistikler sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça göstermektedir. Batıda ırkçı ve İslam düşmanı saldırılar son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılar hayatı kaybedenlerin oranı ise yüzde 700 artmıştır. Son 5 yıl içinde, en büyük 5 AB ülkesinde, sivil toplum kuruluşlarına 165 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesi bildirilmiştir. Bu saldırıları oranı da geçen yıla göre yüzde 54 artış olmuştur.

'İslam düşmanları anayasalara dercedilmeye bapşlandı'

Bir süre öncesinde kadar sadece göz yumulan, sessiz kalınan, polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, artık anayasalara kanunlara dercedilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partilerle polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu otoriteler, İslam düşmanlığı yarışına girişti.

'İslam'a değil kendi geleceklerine düşmanlar'

 Özgürlüklerin ortadan kalktığı bir yerde refahın uzun süre var olamayacağı gerçeğine sırtını dönenler, esasen İslam’a değil kendi geleceklerine düşmanlık etmektedirler. Tarih boyunca İspanya’dan Almanya’ya kadar Yahudi düşmanlığı ayıbının mahcubiyeti ile dini-etnik özgürlükler pergelini olabildiğince açan Batı ülkeleri, şimdi ise aksi istikamette yol almaktadır. 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudi soykırımını, kendilerince özel bir paranteze alanlar hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir Zihniyet aynı, sonuçların farklı çıkması mümkün değildir.

'Yeni ırkçılık İslam düşmanlığı'

Müslümanlara yönelik bu yeni ırkçılık, Batılıların kendileri tarafından İslamofobi olarak yumuşatılmak istense de yapılanın düşmanlık olduğunu biliyoruz. İslam düşmanlığını, İslami terör yaftası ile meşrulaştırmaya çalışanlar, artık hiçbir ayrım yapmadan tüm Müslümanları hedef almaktan kaçınmıyor. Çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor. Kendilerini kültürel olarak üstün görenler, Müslümanlar başta olmak üzer tüm grupları ötekileştirmekten imtina etmiyor.

'Yeni motivasyon İslam düşmanlığı'

Bizzat aydınlarını kullanarak, kuşaklar boyunca kendi toplumlarını; İslam’la özdeşleştirdikleri Türk korkusu ile yetiştiren Avrupa, siyasi dağınıklığın yol açtığı sorunları saklamaya başarmıştır. Modern dönemde, bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki, iç kavga-dış düşman travmaların sürdüğüne işaret etmektedir. Komünizm tehdidine karşı korunan Avrupalı kimliğinin, yeni motivasyon aracı İslam düşmanlığı olarak şekillenmektedir. Varoluş amacını İslam düşmanlığı olarak belirleyen kimi akımların giderek etkinlik kazanmalarını de bu çerçevede değerlendirebiliriz.

'İslam düşmanlığına karşı yeni yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor'

 Batı medyasını yakından takip edenler, Müslümanları terörist, İslam’ı terörist dini olarak gösteren gayretlerin arttığını göreceklerdir. Güçlenen İslamofobi, İslam düşmanlığına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam’a düşmanlığın küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız.

'Laiklik tartışmasının gerisinde dini özgürlüklerin yasaklanması gerilimi var'

Bunun kolay olmadığını biliyoruz. Batı’yı bir yana bıraktık, kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Nüfusunun çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluştuğu bir ülkede; ezana, camiye başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde, dini özgürlükleri korunmasından ziyade, yasaklanması gayretlerinin yol açtığı gerilimler vardır.

'Darbelerin en büyük bahanesi'

 Devlet ile vatandaşını karşı karşıya getiren bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Demek ki İslam düşmanlığına karış mücadele stratejini içeriyi de kapsayacak şekilde belirlememek gerekiyor. Bu mücadelede üzerinde en çok durulması gereken unsurların başında medya gelmektedir.

'İslam düşmanlığına karşı harekete geçirmek gerekiyor'

Israil'in, Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın, gerçekleştirdiği katliamın üzerini örterken, kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişine terör yaftası yapıştırabilen bir medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. Aynı durum ülkemizde de geçerlidir. Bize düşen görev, elimizdeki tüm imkanları kullanarak, gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyanın her yerindeki vicdan sahibi siyasetçileri, aydınları, medya mensuplarını, kendi din adamlarımızı İslam düşmanlığına karşı harekete geçirmek gerekiyor.

'Öncelikle çözülmesi gereken birlik sorunu'Mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor, iç çatışmalarda Müslümanlar ölüyor, sefalet Müslümanlar arasında görülüyorsa öncelikle çözülmesi gereken birlik, beraberlik ve dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde, İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa süre içinde neticeye ulaşması mümkündür. Aksi taktirde, hep konuşulan, hep tartışılan işe yarar tek bir adımın bile atılmadığı mevcut kısır döngü hali sürüp gider."

ANKA

 

Etiketler :