‘En önemli derstir’ baskısı matematiği ‘öcü’ye çevirdi
-BirGün'den Mustafa Kömüş'ün haberi- Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Tanbay, Avrupa Matematik Birliği Başkan Yardımcılığı’na seçildi. 40 ülkenin bulunduğu topluluktaki ilk Türk yönetici olan Tanbay, görevine ocak ayında başlayacak. Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın kurduğu Türk Matematik Derneği’nin 2010-2016 yılları arasında da ilk kadın başkanı olan Prof. Dr. Tanbay ile yeni görevini, ülkemizdeki matematik algısının geldiği son noktayı ve eğitim sistemimizi konuştuk. Prof. Dr. Tanbay, “Biz kalkınmayı kısa vadeli ihtiyaçlarımız üzerine kurarak yaptık. Yol lazım, inşaat lazım, köprü lazım diyerek bunlara odaklandık ve maalesef eğitimi ikincil bıraktık. Evrensel değerleri ön plana alacağımıza, eğitim sistemini ideoloji odaklı deneme tahtası yaptık. Onun için daha zor olacak bizim tekrar umut verici bir yere gelmemiz” diyor.
»Geçen günlerde Avrupa Matematik Birliği Başkan Yardımcılığı’na seçildiniz. Bu konuya dair düşünceleriniz nelerdir?
Avrupa Matematik Birliği 1990’da kuruldu. Asıl üyeleri Avrupa ülkelerinin matematik dernekleri. İsrail, Ermenistan, Gürcistan’ın da olduğu geniş anlamda bir Avrupa anlayışı var. Dernek, birçok çalışma yürütüyor. Avrupa Matematik Kongresi, genç araştırmacılara ödül ve destekler, gelişmekte olan ülkelere destek, kış ve yaz okulları, matematik dergileri yayımı gibi. Tabii Avrupa Konseyi ve Parlamentosu nezninde de matematik ile ilgili lobi yapıyor.
2008 yılında Türk Matematik Derneği olarak Avrupa Matematik Birliği’nin üyesi olduk. Birliğin kamuoyunda matematikle ilgili farkındalık yaratma ve etik komitelerinde çalıştıktan sonra 2016’da yapılan Avrupa Matematik Birliği Genel Kurulu’nda yönetim kurulu üyeliğine seçildim, etik komitesinden mesul üye olarak görev yaptım. İlk başta daha çok Türkiye’den bir insan girdi diye sevinmiştim. Ama doğrusu, iki sene çalıştıktan sonra yönetim kurulunun benim gıyabımda beni önümüzdeki dört yıl için başkan yardımcısı olarak önermelerinden şahsi bir gurur duydum. Haziran ayında Prag’da yapılan olağan genel kurulda büyük bir destekle seçildim. Yeni başkan Alman, Berlin’den oldukça tanınmış bir matematikçi, başkan yardımcısı Rus, onun da ikinci dönemi olacak, çok iyi bir matematiksel fizikçi. Yani parlak insanlarla çalışmak çok güzel bir duygu. Görev dağılımları ocakta yapılacak.
»Türkiye’de matematik genelde öğrenciler tarafından sevilmez. Matematiğin sevilmeme sebebi sizce nedir? Öğrencilerin bu bakış açısı nasıl değiştirilebilir?
Bu “standart” soruya cevap olarak daha önce söylediklerimi tekrarlayacağım: Anne babanın kendi matematik korkularını çocuklarına geçirmemeleri ilk başarı. Matematiğin ‘öcü’ye dönüşmesinin bir sebebi de o muazzam “en önemli derstir” baskısı. Matematiği müzik dersi gibi düşünseydik öğrenciler oyun gibi, hobi gibi çok daha keyifle, tadına vararak yapabilirdi. Matematiğin nefrete dönüşmesinin bu aşırı baskıdan olduğunu düşünüyorum. Maalesef oturmuş bir eğitim sistemimiz yok.
Aileler de hocalar da her şeyin devamlı değiştiği sistemde “Aman matematiği iyi olsun da gerisinin zaten ne olduğu belli değil” düşüncesindeler. Bu da matematiği gitgide daha baskılı, daha mecburi, daha zorla verilen, ‘zorlamaktan zor’ hale getiriyor. Öte yandan matematik, belli bir ciddiyet, dikkat ve özen isteyen bir konu. Aslında, çocukken ve gençken bu konsantrasyona çok açığız. Bunu kapatan daha çok eğitim sistemleri. Eğitim sistemimiz çoktan seçmeli sorular üzerine kurulu. Bu matematiğin tüm varlığına aykırı. Çünkü matematikte en güzel şey soru üretmektir. Ürettiğiniz sorulara cevap bulmaya çalışmaktır. Aslında verilen cevaplardan birini seçmek neredeyse “anti matematik”. Öte yandan, Matematik öğrenilenlerin birikimi üzerine ilerliyor. Öğrencinin bir sene sevmediği hoca olsa, anlamadığı bir şey olsa onun faturası ağır oluyor. O yüzden de zorlanabiliyor.
»Eğitim sistemimiz son günlerde çok tartışılıyor. Özellikle matematik konusunda uluslararası alanda başarısız olduğumuz da bir gerçek. Son dönemde teknolojik gelişmelerle birlikte matematiğin öneminin daha da arttığı uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Bu bağlamda matematik konusunda başarılı bir eğitim sistemini sizce nasıl sağlayabiliriz?
Bu ülkede müthiş bir birikim, zenginlik, tarih ve çeşitlilik var. Evrenselliği içinde barındıran topraklarda yaşıyoruz. Matematiğin, felsefenin doğduğu yerler bu ülke. Bugün Aydın, Didim, Milet dediğimiz yerde 2 bin 500 sene önce Thales yaşamış. Onun kıymetini bilmek, onun hakkında okumak bile bizi matematiğe çeker. Gençlere Milet’e gitmelerini, Aydın’daki Thales müzesini görmelerini Matematik Köyü’nü ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Harran Üniversitesi’ne gidip, matematiğin tarihini, ilk üniversitelerin nasıl kurulmuş olduğunu öğrenseler aslında bu ülkede matematik potansiyelinin çok yüksek olduğunu görürler. Bizim genlerimizde matematikle ilgili çok şey olması lazım, yeteri kadar sulamadık o tohumları.
Sorunuzun diğer kısmına gelince, haklısınız, bu devirde matematik “Ne kadar çok alanda kullanılıyor bakın” diye satış yapan bir alan. Dünyada da bahsettiğimiz derneklerin çok önemli bir işi matematiğe ayrılan araştırma payını yükseltmek. En çok da “tıp da şöyle kullanılıyor”, ‘Tomografi makinesi bir matematik teoremi sayesinde keşfedildi’ gibi satışlar yapıyoruz ama matematiğin insanın ne kadar temel bir ihtiyacı olduğu üzerinde daha fazla durmamız lazım.
Matematik, doğayla ve temel değerleriyle kopma tehlikesi geçiren bizlere merhem gibi gereken bir konu. Öğrenmek, anlamak bir insanın gelişimi için en önemli şeyler. Matematik anlamayı geliştiren bir dal. Şu anda Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi de vasatlaşma. Matematiği bu vasatlaşmaya karşı bir ilaç olarak görüyorum. 1980’li yıllarda Güney Kore, pek çok açıdan Türkiye gibi bir yer. Güney Kore geldiği yere nasıl geldi, ekonomik olarak politik olarak dünyadaki bir güç olarak ve matematikte nasıl bir aşama gösterdi? Muazzam bir eğitim seferberliği ile, matematikte büyük hamle yaparak, kalkınmayı eğitim öncelikli görerek yaşadığı için buraya geldi. Bunlar 20-30 senelik projeler. Düzenli bir şekilde eğitime ve matematiğe yatırım yapmak gerek.
Biz kalkınmayı kısa vadeli ihtiyaçlarımız üzerine kurarak yaptık. Yol lazım, inşaat lazım, köprü lazım diyerek bunlara odaklandık ve maalesef eğitimi ikincil bıraktık. Evrensel değerleri ön plana alacağımıza, eğitim sistemini ideoloji odaklı deneme tahtası yaptık. Onun için daha zor olacak bizim tekrar umut verici bir yere gelmemiz.