Emevi Camii'ne neden cennet kapısı deniyor? Burada Namaz kılmak neden önemli?
Suriye'de Beşar Esad'ın ailesi birlikte Rusya'ya kaçmasının ardından Türkiye'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği HTŞ ile muhalifler yönetimi aldı.
Esadlar tavşan gibi kaçar Allendeler kaçmaz ölür. Esad kendisine inanları ölüme terk edip kaçtı
Suriye'de yeni bir dönem başlamışken sembolik öneme sahip Emevi Camii tekrardan gündeme geldi. Emevi Camii hakkında tartışmalar sürerken Gazeteci Sedat Kaya, tarihi ibadethanenin geçmişi ve üzerindeki polemikler hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Kaya, şunları ifade etti.
"Şam, binlerce yıllık tarih boyunca farklı inançlara ev sahipliği yapmış bir şehir. Güneş, şehirde yükseldiğinde, altın kubbesinden ışık saçan Emevi Camii’nin yerinde bir zamanlar tanrıların, peygamberlerin ve kralların ayak izlerini taşıyan kutsal bir zemin vardı. İşte bu yerin hikayesi, bir tapınakla başladı.
Aramiler bu toprakların ilk sakinleriydi. Tanrıları Hadad’a adadıkları görkemli bir tapınak inşa ettiler. Kölelere yaptırdılar. Her sabah güneş, tapınağın taş sütunlarına vurur, halk dualarla tanrılarından bereket ve yağmur dilerdi. Şehir büyüdü, uygarlıklar değişti ve tapınağın sessiz taşları Roma lejyonlarının ayak seslerini duymaya başladı.
Roma İmparatorluğu, Hadad’ın adını unutturup onun yerine Jüpiter’i yerleştirdi. Yine kölelerce. Tapınak artık Jüpiter’e adanmıştı. Mermer sütunları gökyüzüne yükseliyor, Şam’ın dört bir yanından gelen insanlar burada ibadet ediyordu. Fakat zaman, her şey gibi tapınağı da değiştirdi.
Roma, Hristiyanlığa kapılarını açtığında, bu kutsal mekan, Aziz Yahya adına bir kiliseye dönüştürüldü. Yine kölelerce.
Efsaneye göre, Hristiyanlar, Vaftizci Yahya’nın kutsal başını bu kilisede muhafaza etmeye başladılar. Yahya, hem Yahudiler hem Hristiyanlar için kutsal bir figürdü. Onun adını taşıyan kilise, yalnızca ibadet yeri değil, aynı zamanda barış ve kutsiyetin sembolü gibiydi.
Yıllar geçti, çağlar bitti, zaman döndü ve Şam, Emevilerin yönetimine girdi. İslamiyet, bu topraklarda kök salarken, Müslümanlar için büyük bir ibadet yeri inşa etme arzusu belirdi. Halife I. Velid, Şam’a geldiğinde Aziz Yahya Kilisesi’ni gördü. Bu kutsal yer, farklı dinlerin buluşma noktasıydı ve Halife, burada İslam’ın görkemini yansıtan bir cami inşa etmeye karar verdi.
Ancak bu karar kolay alınmadı. Şam halkının bir kısmı Hristiyandı ve kilisenin yıkılmasına itiraz ettiler. Bunun üzerine Halife, halkın temsilcilerini çağırdı. Onlara bir teklifte bulundu: Kiliseyi altınla tartarak karşılığını verecek ve inşaat sırasında Hristiyan işçileri de istihdam edecekti. Uzlaşma sağlandı ve yapım başladı.
Caminin inşası sırasında, Bizans ustaları altın mozaikler işledi. Duvarlara cennetin bahçeleri tasvir edildi; akan nehirler, yeşil ağaçlar ve sonsuz huzur... Caminin kubbesi, gökyüzünü andıracak şekilde mavi ve altın renklerle kaplandı. İnşaat yıllarca sürdü, ancak sonunda cami, sadece Müslümanlar için değil, tüm Şam halkı için bir gurur kaynağı oldu.
Caminin en kutsal köşesine, Vaftizci Yahya’nın türbesi yerleştirildi. Bu türbe, caminin manevi kalbi oldu. Müslümanlar onu bir peygamber olarak saygıyla anar, Hristiyanlar ise bir aziz olarak ziyaret ederdi. Cami, iki inancı da birleştiren bir bağ haline geldi.
Yüzyıllar boyunca cami, depremler, yangınlar ve savaşlarla sınandı. Timur’un orduları Şam’ı yerle bir ettiğinde, cami ağır yara aldı. 19. yüzyıldaki büyük bir yangında mozaikler kül oldu, ancak cami her seferinde yeniden doğdu. Emevi Camii, her yeniden doğuşunda daha güçlü, daha görkemli bir hale geldi.
Bugün, Emevi Camii’nin beyaz minaresine bakanlar, farklı bir efsaneyi hatırlar. İslam geleneğine göre, kıyamet günü Hz. İsa, işte bu minareden yeryüzüne inecektir. Bu yüzden cami, sadece geçmişin değil, geleceğin de bir sembolü olarak ayakta duruyor.
Emevi Camii, taşlarına dokunan her uygarlığın izlerini taşıyor. Duvarları, inançların, barışın ve umudun hikayesini anlatıyor. Şam’ın kalbinde bir ışık gibi parlıyor ve tarihteki sayfaları ziyaretçilerine şu sözleri hatırlatıyor.
“Burada her inancın bir yeri vardır, çünkü bu mekan, insanlığın ortak mirasıdır.”
Ama ne yazık ki, iktidarı her ele geçiren bu tarihi mirası yok sayıp farklı inançlara bu kutsal mekanı kapatıyor.
Ve insanlığın bu ortak mirasına ihanet ediliyor."