Demirtaş savunma yaptı
Demirtaş'ın Ankara Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen duruşması başladı. Demirtaş duruşmaya, dün olduğu gibi Edirne Cezaevinden SEGBİS yoluyla bağlanıyor.
Demirtaş'ın savunmasından satır başları şu şekilde:
İlginçtir, o dönemde [2010’lu yılların başları] hakkımızda fezleke hazırlayan savcılar sonradan açığa alındılar, tutuklandılar. Bu bir tesadüf olabilir mi? Emniyetteki Cemaat bağlantılı güvenlik personeli, adliyede de kendileriyle bağlantılı savcılarla çalışıyorlardı. 2012’de bize kumpaslar kurulur ve biz de bunları deşifre etmeye çalışırken Cemaat’in hedefi haline geliyorduk. Peki bu anormal midir? Hayır. Cemaat’in hedefi haline gelmek bizim için anormal değil, çünkü karşı çıkıyorduk. Hem hukukun üstünlüğüne güveniyorduk hem de Cemaat'in devletin bürokrasisine adım adım yerleşmeye çalıştığını görüyorduk. Ve bunu da yüksek sesle ifade ediyorduk. Sahada da bazı valiler, emniyet müdürleri ya da başka yerlerdeki, mesela Parlamento'da Cemaat’e yakın olduğu bilinen şahısların bana karşı tutumlarından da, tepkili olduklarını anlayabiliyordum.
O dönemde Cemaat bizi sevmiyordu. Ama kimi seviyordu? Mesela Binali Yıldırım’ı çok seviyordu. Hakkımda iftira atan Binali Yıldırım’ı. Benim, “masum insanların ölümüne sebebiyet vermekten tutuklu” olduğumu söyleyecek kadar şirazesinden çıkmış olan Binali Yıldırım'ı. Yargı süreci devam eden biri hakkında kameraların karşısına geçip iftira atan siyasetçileri çok seviyordu Cemaat. Bu fezlekede savcı, dünkü fezlekede olduğu gibi konuşmamın içeriğini yazmamış. Çarpıtma ve kopyala-yapıştır sistemiyle, Cemaat’in sıkça kullandığı teknik ve taktikle bir fezleke hazırlamış.
2012'deki bir konuşmam dosyada. Bana “masum insanların ölümüne sebebiyet vermiş kişi” diyen Binali Yıldırım’a söylüyorum. Dosyamda ne tür deliller olduğunun da bir kez daha bilinmesini istiyorum. Bunu da Cemaat’in savcıları koymadı. Bugün AKP’nin savcıları koydu.
Türkiye kamuoyunun, altını çizerek belirtiyorum, kamuoyunun bunun bilmesini istiyorum. Bugün bile AKP’nin bazı kesimlerinin benden rahatsız olmalarının nedeni, Cemaat’e yönelik yıllardır sürdürdüğüm eleştirilerdir.
Yargılanmam dışarıda yapılıyor. Onlarca mikrofonun önünde bütün Türkiye’nin dikkatle izlediği İstanbul seçimindeki AKP’nin adayı benimle ilgili konuşuyor, ben buna cevap veremiyorum. Dışarıda olsam cevabını veririm. Savunmamın parçası budur işte. Dışarıda olsam aleyhime bu kadar algı yapmalarına izin vermezdim. Hepsini tek tek teşhir ederdim. Düşünün ki, benimle ilgili dün masum insanların ölümünün müsebbibi diye açık açık yargıya müdahale edecek açıklama yapan şahıs, başbakanlık yaptı bu ülkede.
Benim de üyesi olduğum Meclis’in başkanlığını yaptı. Yurttaşlar bunu söyleyebilir. Gazeteciler yorum yapabilirler. Ama iktidar mensupları yapamazlar. Bu, yürütme erkinin yargı üzerindeki aleni yönlendirmesi olur. Yapılan budur. Namertçedir. Dürüstlük değildir bu.
Binali Bey’in gelip bir duruşmamı izlemesini isterdim. Gelseydi bir baksaydı neyle suçlanıyoruz. Binali Yıldırım, benim söylediklerim suç olsaydı şu anda ikimiz sanık sandalyesinde yan yana olmalıydık. Bak, Kürdistan dediğim için yargılanıyorum. Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Bey, ikimizin aynı sanık sandalyesine oturması lazım. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır’da söylediğin “Kürdistan"ı ben 7 yıl önce Bingöl’de söylediğim için bak bugün yargılanıyorum.
Binali Yıldırım şunu da söylüyor, “Demirtaş seçimde biz destek veriyoruz, o da seçimden sonra bizi görsün diyor.” Çünkü kafaları hep böyle çalışıyor. Yurttaşlarımızın iyiliği için bir şey isteyebileceğimiz hiç akıllarına gelmiyor.
Bunların siyaseti rantı paylaşmak üzerinedir. Biri birine destek veriyorsa demek ki ekonomik çıkar vardır. Kafa başka türlü çalışmıyor. Samimiyetle söylüyorum, kafaları böyle çalışıyor. Bunların günahını isteseniz bedava vermezler. “Benim çıkarım ne olacak” derler.
Biz ilkeli, ahlaklı, dürüst siyasetçileriz. AKP’ye destek vermedik diye bin yıl da ceza verilecekse baş göz üstüne. Şeref duyarız. Yeter ki arkamızdan kimse bize, "soyguncu, talancı, rantçı, hırsız" demesin. Yeter ki arkamızdan kimse, "bunlar haysiyetsiz" demesin.Türkiye toplumunun tamamına da demokrasi ve barışı getireceğimize de inanıyoruz.
Ben hukuk ve kanun çerçevesinde tutuklu olsaydım tahliyemi talep ederdim. Ama ben bir siyasi rehineyim. Siyasi rehineler tahliye talep etmezler. Ben de tahliyemi talep etmiyorum.
Duruşma sona erdi. Mahkeme heyeti, 1'e karşı 2 oyla Demirtaş'ın tutukluluğunun devamına kararı verdi. Yeni duruşma tarihlerini ise 16-17 Temmuz 2019 olarak belirledi. Mahkeme heyetindeki muhalif üyenin karşı oy gerekçesi şöyle: