Bebeklerini kaybeden aile, yargıya başvuracak
O dönem İstanbul Esenyurt’ta yaşayan Ebru ve Ozan Öztürk çifti, 2019 yılında tüp bebek yöntemi ile ikiz çocuk sahibi oldu. Çift, tüm kontrollerini ve doğumu evlerine yakın olan Özel İstanbul Reyap Hastanesi’nde gerçekleştirdi.
'ÇOCUĞUMUZU YOĞUN BAKIMDAN BİR TÜRLÜ ÇIKARAMADIK'
2019 yılının Nisan ayında dünyaya gelen bir erkek ve bir kız bebek doğumhaneden hemen alınarak yenidoğan yoğun bakım ünitesinde kuvöze konuldu. Kız bebeklerini tüm sorumlulukları aldıklarına dair imza atarak 11’inci günde kucaklarına alan Ebru ve Ozan Öztürk, erkek çocuklarını ise bir türlü yoğun bakımdan çıkaramadı.
Yenidoğan çetesinin lideri olduğu anlaşılan Fırat Sarı tarafından sürekli, türlü bahanelerle oyalandıklarını öne süren Öztürk çiftine, 24’üncü günde acı haber verildi. 24 günlük bebeğin ölüm raporunu da Fırat Sarı imzalayarak, aileye teslim etti. O tarihte doktorlara güvenerek çocuklarının ölümünü sorgulamayan aile, çetenin ortaya çıkarılması ile birlikte bir kez daha yıkıldı. Şimdilerde Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde yaşayan Öztürk ailesi, konuyu yargıya taşımaya hazırlanıyor.
'11’İNCİ GÜNÜN SONUNDA KIZIMIZI İMZA KARŞILIĞINDA TESLİM ALDIK'
Eşiyle birlikte yaşadıkları süreci anlatan Ozan Öztürk, “2019 yılında İstanbul Reyap Hastanesi'nde eşim ikiz doğum yaptı. Doğum öncesinde anne karnında tüm tetkikler, tüm tahliller yapıldı ve çocuklarımızın sağlıklı olduğu söylenmişti. Sonrasında doğumdan hemen sonra ikiz çocuklarımızı kuvöze, yoğun bakıma götürdüler. Bize bir şey söylemeden, bilgi vermeden götürdüler. Biz daha sonra doğumu gerçekleşen doktorumuza sorduğumuzda, ‘Önlem amaçlı götürülmüş olabilir. Doğum normaldi. Gayet normal bir doğum oldu. Sağlıklı çocuklarınız’ demişti.
Sonrasında yenidoğan yoğun bakımla ilgilenen doktor Fırat Sarı'yı bulduk. Neden böyle bir durum olduğunu sorduk. Çocuğun ciğerinde enfeksiyon olabileceğini, su kaçmış olabileceğini bize beyan etti ve nefes alamadığını söyledi. Sonrasında oğlumu hemen entübe ettiler. Hemen yanına da kızımı hiçbir şekilde tedaviye maruz bırakmadan kuvözün içerisinde tuttular. Bu süreç kızım için 11 gün boyunca devam etti. Biz 11’inci günün sonunda kızımızı imza karşılığında kendilerinden teslim aldık. Gayet normal bir şekilde sağlıklı evde yaşamına devam etti” dedi.
'FIRAT SARI ÇOCUĞUN BİR GÜN İYİ, BİR GÜN KÖTÜ OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU'
Oğlu yoğun bakımdayken kendilerine net bir açıklama yapılmadığını anlatan Öztürk, “Oğlumuz içinse aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü 24 günlük bir yoğun bakımda mücadele verdi benim çocuğum. Bu insanlara 24 gün dayanabildi. Bu 24 günlük sürede ben 2 günde bir, bazen 3 günde bir hastaneye gidiyordum. Zaten görüş süresi de böyle kısıtlıydı. Fotoğraf almamıza dahi müsaade etmiyorlardı. Sonrasında bu Fırat Sarı isimli doktor bize 2 günlük görüş sürelerinde çocuğumuzun bir gün iyi olduğunu, ertesi gün sorduğumda kötü olduğunu söylüyordu. Benim çocuğum bir hafta iyi oluyorsa, ‘Biz ne zaman çıkartabiliriz’ diye sorduğumuzda çocuğumun kötü durumda olduğunu söylüyordu. Tabii bizim doktorlara güvenimiz sonsuz olduğundan hiçbir şekilde yadırgamayıp, şüphe etmiyorduk. Fakat durum maalesef son 4 günde öğrendiğimiz itibariyle böyle değilmiş.
Diğer ailelere söylenen yalanlar, kandırmacalar bizim için de geçerliymiş. Bizim çocuğumuzun kalbinde sorun olduğunu söylediler. Dışarıdan bu süreçte kalp doktoru getirmemizi istediler. Ücretiyle beraber o doktoru getirdik. Gelen doktor kalbinde hiçbir sıkıntı olmadığını, diğer organlardan kaynaklı olabileceğini söyledi. Bu süreçte zaten Fırat Sarı ya bağırsaklarında ya da akciğerlerinde ya da çeşitli organlarında bize çeşitli sorunlar olduğunu söylüyordu. Tabii biz anlam veremedik buna. Dediğim gibi, hiçbir şekilde şüphe duymamıştık. Sonrasında ise 24’üncü günün sabahında benim çocuğum maalesef hayata gözlerini yumdu” diye konuştu.
'FIRAT SARI İSİMLİ ŞAHIS ÇOK FAZLA GÜVEN VERİYORDU'
Oğlunu kaybettikten sonra bunun normal bir durum olduğunu düşündüklerini söyleyen Ozan Öztürk, “Ölümden sonra hiçbir başvurumuz olmadı. Çünkü şüpheyle yaklaşmadık. Bu Fırat Sarı isimli şahıs çok fazla güven veriyordu. Konuşmalarıyla bize bazen umutlandırıyordu. Bazen az umut verip, tedavisinin devam edebileceğini söylüyordu. Dolayısıyla biz herhangi bir işlem yoluna başvurmadık. Biz bu durumu kabullendik. Normal olabileceğini, çocuğumun bedeninde bir hastalık olabileceğini düşündük. Fakat artık öğrendik ki bize söylenen yalanlar aynı şekilde diğer ailelere de söylenmiş. Kalp doktoru dahi yalanını diğer ailelere de söylemişler. İçimizden geçenler kelimelerle ifade edilemez. Biz bu insanların en yüksek seviyeden ceza almalarını talep ediyoruz. Bunun için de zaten yasal işlem yoluyla her türlü takibinde olacağız. Ne gerekiyorsa yapacağız” ifadelerini kullandı.