Bahçeli: Kimse İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek

Bahçeli: Kimse İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek
MHP lideri Bahçeli, çete lideri Peker'in İçişleri Bakanı Soylu'yu hedef alan videoları hakkında "İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Çete lideri Sedat Peker'in İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddialarına ilişkin ilk kez konuşan Bahçeli, "İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek. Yine hiç kimse TSK'nın onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır. Türkiye'nin gündemi video kayıtlarıyla rehin alınamaz. Türkiye sosyal medya iftiraları ile ele geçirilemez" dedi. 

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Fiile odaklanıp faile sırt çeviremeyiz. Her zaman büyük resme odaklanmalıyız. Maşayı değil, tutan ve tutturan elleri görebilmeliyiz.

Bugüne kadar akıntıya kapılıp, onun bunun dolduruşuna gelerek siyaset yapmadık. Bundan sonra da yapmamızı kimse beklememelidir. Dibi görünmeyeden sudan su içmedik, hele hele korkuya hiç rehin düşmedik. Samanlıkta olmayan iğneyi arayanlarla, lafla peynir gemisi yürütme gayretindeki şaşkınları ciddiye almadan onları ipin üzerinde yürüyen cambazlarla baş başa bıraktık. Karanlık operasyonların hedefi haline getirmek için uğraşanlara, zemin yoklayanlara taviz veremeyiz. Göz yumamayız.

Açık seçik görüyoruz ki Türkiye'nin çevresindeki sisli ve sinsi kuşatma sertleşmektedir. Emel sahipleri kartlarını açık oynamaktadır.

Herkesi uyarıyorum, hedef Türkiyemizdir. Hedef milli birlik ve huzur ortamımızdır. Kale duvarlarımızı yıkmak maksadıysa sinerjisini ve sistemsel enerjisini Türkiye düşmanlarından alan bir tezgah kurulmuştur.

CHP bu pis senaryonun figüranıdır. 6 ay içinde başka bir Türkiye'nin görüleceğini söyleyen Kılıçdaroğlu kaosun bekçisi konumundadır. HDP derseniz Türkiye'nin kalbine hançer sokmak için tetikte beklemektedir.

Akşener'in Rize ziyareti

Asıl bizi düşündüren de İP Başkanının tavrıdır. Geçen hafta sayın Cumhurbaşkanını katil Netanyahu'ya benzeten ve ardından da Rize'ye giden İP Başkanının bu adımları incelenmeli ve nasıl bir oyunun sahnelendiği ortaya çıkarılmalıdır.

Bile bile inadına yapar gibi huzursuzluğun fitilini ateşler gibi Rize'ye gitmesi yalnızca öngörüsüzlük, düşüncesizlikle izah edilemez. Siyasi hayatı yalanla, çıkar hesaplarıyla heba olmuş bu şahsın geçmişi gösteriyor ki baştan aşağı olay çıkarmak üzere planlanmıştır. Yanındakilerin de esnafa vandalca saldırması vehametin boyutunu gözler önüne sermiştir. Yöre halkı teenni ile hareket etmiş ve tuzağa düşmemiştir.

Covid tedbirleriyle ilgili çıkışları ile gündeme gelen Viranşehir savcısının durumu da benzer bir durumdur.

Maket uçaklar

Pençe harekatının komuta merkezine maket uçaklarla saldırı girişimi de çok şükür zamanında isabetle engellenmiştir. Kanada SİHA'larımıza lazer kodu vermeyi sonlandırmıştı. Ne var ki müttefik olarak bilinen aynı Kanada Belçika ile birlikte terör örgütünün kullandığı maket uçakları çok özel teknoloji ile donatmıştır. Uzaktan kumanda edilen bu uçaklara bedeli 10 bin dolar olan sistemleri yerleştirmiştir.

Yine teröristlerin sızma girişimi yaptığı paramotorların da Kanada yapımı olduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Ar damarları çatlamıştır.

Terörle mücadele kahramanca devam ederken, vatan savunması tehditlerin doğduğu alanlarda cesaretle yapılırken bu mücadelenin içinde yer alan asker ve sivil devlet adamlarını itibarsızlaştırma çabaları hain bir amaca matuftur. 

Bölücü terör örgütü PKK, YPG, PYD'ye dünyayı zindan etmemizden dolayı üstümüze geliyorlar. Güney sınırlarımız boyunca hayallerini kurdukları terör devletinin suya düşmesinden ileri düzeyde gocunuyorlar. Boyun eğmediğimiz için, tamam demediğimiz için, alttan almadığımız için deliye dönüyorlar. Sürekli zaaf anımızı kolluyorlar. Allah'ın izniyle Kandil'e Türk bayrağını dikeceğiz ya, işte bunun için çıldırıyorlar.

CHP'yi hedef aldı

Siyasi taşeronlarına '128 Milyar Dolar Nerede' sorusunu sorun dedi tutmadı. 104 emekli amirale bildiri yayınlattılar hiç kimse yemedi. Covid-19 salgını ile mücadeleyi sekteye uğratmak için her yolu deneyin talimatı verdiler olmadı. Cumhur İttifakı'nı kötüleyin, Türkiye'yi kötüleyin, ekonomiyi kötümserliğin tüneline sokun diye işbirlikçilerine tembihte bulundular küçük bir azınlık halinde inanan çıkmadı.

Şahsım hükümeti, tek adam rejimi, otoriter sistem, yönetilemeyen ülke propagandalarını servis ettiler olmadı. Türk milleti cumhurbaşkanının, devletinin, hükümetinin sonuna kadar destekçisidir. Türkiye, sömürge devleti, karpuz cumhuriyeti, aşiretler koalisyonu, suç ve cinayet örgütlerinin tasallutu altındaki bir ülke değildir. 

Sedat Peker'in iddiaları

İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek. Yine hiç kimse TSK'nın onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır. Kahraman TSK'nın ve İçişleri Bakanı'nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Türkiye'nin gündemi Binali Yıldırım'ı evladı ile birlikte töhmet altında bırakmak, uyuşturucu ticareti ile ilişkilendirmek tek kelime ile müfteriliktir.

CHP yönetiminin siyaseti arazdır, marazdır. Türkiye'nin gündemi video kayıtlarıyla rehin alınamaz. Türkiye sosyal medya iftiraları ile ele geçirilemez. Uyarıyorum hedef Türkiye'dir. Birliğimizdir. Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek için faal halde olanlara bedeli ne kadar ağır olsa bile izin verilmeyecektir. Biden lobisinin zehir ve zillet saçan niyetleri Türkiye Cumhuriyeti'ni düşüremeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır. Biden'ın muhalefeti pışpışlayıp Cumhur İttifakı'nı hedef alması sonu hüsran olacak bir maceraya atılmaktır. İktidar ruhsatını ABD değil, kovboylar değil, güç odakları değil büyük Türk milleti vermektedir.

Biz hükümetimizin yanında, devletimizin yanındayız. Sokak çetelerinin, terör örgütlerinin karşısındayız. Çünkü biz Cumhur İttifakı'yız. Biz vatanın ya ekmeğini ya kurşununu yemişim diyen serden geçti ruhlu Milliyetçi Hareket Partisi'yiz.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu farklılaşma üzerine değil kucaklaşma üzerine şekillenmiş, mutabakat sağlanarak yeni devletin dayanakları tesis edilmiştir. 

Bahçeli şöyle devam etti:

Yeni bir dünya düzeninin şekillendiği 21.yüzyılın ikinci on yılında, elbette ki önce Türk milletinin ve sonra bütün insanlığın istikrar, güvenlik ve huzur içinde yaşamasını arzuluyoruz. Türk milletinin barış ve kardeşlik içinde yeni atılım ve hedeflere hazırlanmasında, milliyetçilik ve demokrasiyi, siyasî ve kültürel çerçevenin iki anahtar kavramı olarak değerlendiriyoruz.  Bir toplumun dayanışma, ilerleme, çağın değerlerini yakalama gibi hedeflerini pekiştirecek en önemli unsurun milliyetçilik olduğuna inanıyoruz.

Bu milliyetçilik anlayışımız; ırkçılık ve ayrımcılığa şiddetle karşı olup asırları aşıp gelen kültürel ve toplumsal birlik ve beraberliği; gelecekte huzur ve refah içinde ve bir arada yaşamanın da ön şartı gören bir şuurun ifadesidir. Bu yüksek şuur, Türk milleti adıyla tarih boyunca terkip olunan mükemmel milli kimliğin ve kapsayıcı milli kültürden beslenen yapıcı, kaynaştırıcı ve birleştirici değerler manzumesinin muazzam eseridir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ayrılma ve farklılaşma üzerine değil, birleşme ve kucaklaşma ülküsü etrafında şekillenmiş; kurucu kahramanlarca, milli devlet, milli kimlik, milli dil ve millet varlığı üzerinde mutabakat sağlanarak yeni devletin dayanakları tesis edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin dayandığı Türk milliyetçiliği fikriyatı, hiçbir zaman ayrımcı ve uzaklaştırıcı olmamıştır.  Bilakis toplumun bütününü temel değerler ekseninde buluşmaya ve uzlaşmaya çağıran bir anlayışın temsilciliğini üstlendiğimiz siyasi tecrübelerle ve tarihi vesikalarla sabittir. Maddi ve manevi mirasını emanet aldığımız İmparatorluk geleneği de aynı kaynaşma kültürünün bir sonucudur.  Dahası ülkemizi küresel bir güç yapma hedefimizde takip etmemiz gereken yolun işaret taşlarını göstermektedir.

Yalnız ülkemizin içinde değil, komşu coğrafyalarda ve nihayet yeryüzünün her yöresinde adalet, huzur, barış ve refahta model alınacak ve örnek olacak bir ülkenin varlığı kardeşlik ve kucaklaşma kültürünün seviyesiyle yakından ilgilidir. Sevilen, özenilen, gıpta edilen, himayesi arzulanan, dostluğuna sığınılan bir büyük ülke haline gelmemizin yolu da “bayrağımızın gölgesinde yaşamayı isteyenlerin” sayısını artırmakla, vatanımızı küresel bir cazibe merkezi haline getirmekle mümkündür. Biz, bundan asırlar önce, “kardinal külahını Osmanlı sarığına tercih ederek” milletimizin sinesinde kurtuluş umudu arayan mazlum toplumları, büyük Türk milletinin himayesine sevk eden beşeri çekiciliğin ve buluşmanın peşindeyiz.

Yerel ve yöresel farklılıkların Türk kültürünün zenginliği içinde görüldüğü bir anlayış üzerinde sağlanacak genel ve kalıcı bir uzlaşmanın, toplumsal barış ve huzur için önemli katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Başı derde düşen, öz yurdunda barınamayan, zulme uğrayan, saldırılara maruz kalan milyonlarca soydaşlarımızın ve akrabalarımızın yüzyıllardır en emin sığınağı hepinizin bildiği ve tarihin şahit olduğu gibi Anadolu coğrafyası ve milletimizin bağrı olmuştur. Aziz milletimiz, çareyi Anadolu’ya sığınmakta bulmuş bütün kardeşlerine mükemmel bir konukseverlikle, gönlünü ve kucağını sonuna kadar açmıştır. 
Gelenleri kendinden bilerek ekmeklerini ve kaderlerini iftiharla paylaşmış ve bölüşmüştür.

Yeryüzündeki bütün milletlerin kardeşliğini ilke edinen bir siyasal düşüncenin şerefli temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin; ayrımcı, uzaklaştırıcı ve dışlayıcı olmasının düşünülemeyeceği her türlü izahtan varestedir. Bu vesileyle Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda 19 Mayıs’ta kabul edilen 2019-2020 Türkiye Raporu’nda, AB ve üye ülkelere Ülkücü Hareketi terör örgütleri listesine ekleme ihtimalini araştırma, dernekleri yasaklama ve faaliyetlerini yakından izleme çağrısı ayaklarımızın altında çiğnenmeye müstahaktır.

Buram buram Türk ve Türkiye karşıtlığıyla bezenmiş bu sipariş raporun 19 Mayıs’ta kabul edilmesini de manidar bulduğumuzu, bu tarihin özellikle seçildiğini altını çizerek belirtmek isterim.

PKK/YPG/PYD’ye müsamahalı davranıp FETÖ’yü koyunlarında besleyen ülkelerin bize karşı ilkel önyargılarını silah gibi kullanmaları basitliktir, değersizdir, acziyettir. Irkçılığın, İslamofobinin, yabancı düşmanlığının hakim olduğu bir coğrafyada Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i terörle bağdaştırma hazırlığı cinnet hali olduğu kadar tarih ve medeniyet cinayetidir. Teröristleri ülkelerinde ağırlayan, ayaklarının altına kırmızı halılar seren ülkelerin akıl ve vicdan tutulması yaşadıkları açıktır.

Diyorum ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareketi terörle anmak, sadece teröristlerin ve terör sevicilerin harcıdır.
Türkiye’nin AB üyeliğini stratejik hedef olarak gördüğü, ilişkilerin müspet yönde ilerlediği bir dönemde, yayımlanan rapor Avrupa değerlerinin inkarıdır.

Baştan ayağa haksız, hayasız ve hasmane şekilde Türkiye eleştirisinin yer aldığı mezkur raporu kabul etmediğimizi, gıyaben kendilerine iade ettiğimizi, çok net olarak da kınadığımızı millet huzurunda söylemek boyun borcumuzdur. Tek taraflı, temelsiz, yanlı, objektiflikten uzak, hiçbir dayanağı olmayan, Türkiye’nin ve Türk milletinin egemenlik haklarını baskılamaya çalışan rapor bir Haçlı organizasyonudur.
Ve bizim nezdimizde yok hükmündedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin demokrasi ve insanlık değerleri konusunda sahip olduğu ilkeler ve müktesebatla hiçbir Avrupa ülkesi boy ölçüşemeyecektir. Onların baktığı yer PKK’nın, YPG’nin, FETÖ’nün sığınıp ikmal yaptığı yılan deliğidir. Çok şükür, oradan bakınca Milliyetçi Ülkücü Hareket’ten rahatsızlık duyulması bizim doğru yolda bulunduğumuzun karinesidir. Biz hakkın yanındayız, halkın yanındayız, hakikatin çizgisindeyiz. Kem gözler, kötü sözler, kötürüm emeller ne söylerse söylesin, gelecek ay yıldızlı al bayrağın altındadır.  Türkiye’nin birliği, refahı ve istikbalinin güvencesi ortak değerler etrafında birleşmekten geçmektedir. Bu milletin şerefi ve haysiyeti, kardeşlik ve kahramanlık üzerine inşa edilmiş milli birliği, milli kimliğidir. Bu değerlerimiz yara alır, kardeşlik ruhumuz sarsılırsa, tezahür edecek sonuçlar çok vahim ve tehlikeli olacaktır. Türk milleti yapay ayrımlara, tehdit saçan çabalara fırsat vermeyerek beraberliğini sonsuza kadar sürdürecektir. Gün, saflarımızı sıklaştırma günüdür.  Gün, kucaklaşma günüdür. Kucaklaşmanın adresi cumhurun muhteşem varlığı, Türk milletinin ta kendisidir.

Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği rapor aslında malumun bir nevi ilanından başka bir şey değildir.
Bunu görmek, bunu bilmek, kara kampanyalara karşı kenetlemek durumundayız. Konuşmamın başından itibaren dile getirdiğim Türkiye üzerinde oynanan oyunların bir parçası da söz konusu raporun 19 Mayıs tarihinde kabul edilerek yayımlanmasıdır. Husumet cephesi kalabalıktır. Nefret salgını Avrupa’ya vebadan daha şiddetli hasar vermektedir.

Yunanistan Başbakanı 18 Mayıs 2021 tarihinde, İskece’ye bağlı Paşevik’teki devlet anaokulu öğrencileri ve öğretmenlerine video konferans yoluyla hazmı imkansız ifadeler kullanmıştır. Paşevik’e Pomak Köyü, Türk çocuklarına da Yunan çocukları diyen Miçotakis halt etmiş, hezeyan girdabına düşmüştür.
O çocuklar Türk çocuklarıdır. Paşevik’te Pomak değildir. Yunanistan hükümetinin bu asimilasyoncu ve faşist politikalarına Avrupa Parlamentosu ne diyecektir? Türk çocuklarına Yunan çocukları demenin ırkçılık olduğu tasdik ve teyit edilmeyecek midir? Mesele Müslüman oldu mu, mesele Türk oldu mu gözleri öfkeyle perdelenenlerin insanlığa söyleyecekleri hiçbir şey yoktur.

21 Mayıs 2021 tarihinde Gazze’de ateşkes ilanından önce 11 gün devam eden İsrail saldırılarında 66’sı çocuk, 39’u kadın olmak üzere 243 masumun ölümüne ses çıkaran, itiraz eden, lanetleyen kaç AB üyesi ülke olmuştur? Güçlünün haklı, haklının güçsüz değerlendirildiği sakat ve sancılı küresel düzen kesinlikle sorgulanmalıdır. Adalet ve hakkaniyet üzerine inşa edilmiş, adil ve eşit paylaşımın esas alındığı, mazlumların ölmediği, coğrafyaların sömürülmediği bir dünya düzeni geleceğin huzuru için şarttır. Türkiye meşru insani ve beşeri talepleri seslendirdiği için hedef haline gelmiştir.  "Bölge ülkeleri İsrail’in bağımsız Yahudi bir devlet olarak var olma hakkını tanıyana kadar barış olmayacak." diyen Biden ve zihniyeti insanlık karşısında mahcup, hatta mağlup olmadıkça asıl dünya barışa hasret kalacaktır.