Babacan’dan seçim kanunu değerlendirmesi: Kazdıkları kuyuya kendileri düşecek
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün partisinin Bursa Yıldırım İlçesi Kongresi’nde konuştu. Babacan, yarın CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi ile DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geleceklerini belirterek; “Evet parlamenter sistem diye bir hedef koyduk ama önümüzdeki ilk seçimden o hedefe doğru nasıl yürüyeceğiz, ülkemizin ihtiyaçları neler bütün bu konularda da diğer siyasi partilerle bir ortak payda ne kadar yakalarız, hangi alanlarda yakalarız bunun arayışını yarın itibariyle başlatmış olacağız” diye konuştu.
Babacan’ın konuşması özetle şöyle:
'Artık seçim dönemine de girdik'
“Artık seçim dönemine de girdik, seçim bakarsınız baskın seçim olup mayısta, haziranda mı olur, bakarsınız erken seçim olup ekimde, kasımda mı olur yoksa vaktinde olur bilemeyiz, ama seçim yakın. Çok çalışmamız gerekiyor, iyi hazırlanmamız gerekiyor.
Gençlerimiz, ‘Harçlıklarımızla sokağa çıkmak, bir kafede oturmak, sinemaya gitmek mümkün değil artık’ diyorlar. Geçen gün Ankara’da şehir merkezinde bir sinemanın bilet fiyatlarına baktım. Öğrenci bileti 26 lira. Alışveriş merkezlerinde bir sinema filmi öğrencilere 36 lira. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü. Bu vesileyle de tüm tiyatro emekçisi arkadaşlarımın gününü kutluyorum. Gençler tiyatroya gidebiliyor mu? Maalesef yemesiydi, içmesiydi derken, geldiğimiz noktada, gençlerin pencereden kafalarını çıkarmaları en az 100 lira. Gençler, sosyal medyada düşüncemi açıkladığımda, kapıma polis dayanmasından, ileride iş bulamamaktan korkuyor. Kapısını çalıp, misafiri olduğum tüm vatandaşlarımızın evinde bunları görüyorum. Evin oğlu ‘Korkudan sosyal medyada paylaşım yapamıyorum’ diyor. Çocuğun annesi babası da evlatlarının başına bir iş gelmesinden çekiniyor. Onlar da çocuklarına ‘Aman evladım karışma hiçbir şeye’ diyor. Gençler iş bulamıyor; iş bulanı da düşük ücretli işlere mahkûm ediliyor.
Sonra da buldukları ilk fırsatta, kendilerine yaşayacak başka bir ülke arıyorlar. Bir ülkenin gençlerinin yüzde 70’i, 80’i artık kendine yaşayacak bir ülke arıyorsa o ülkenin artık beka meselesi vardır. Şu andaki iktidar beka kelimesinin dilinden düşürmüyor, şöyle bir bakın memleketi ne hale getirdiniz. Hiç nerede hata yaptık diye kendinize sormuyor musunuz?
Ülkemizde dertli olan sadece gençlerimiz değil. Geçenlerde bir rapor yayınlandı. Adı, Dünya Mutluluk Endeksi. Uluslararası bir rapor bu. Bu raporda neye bakıyorlar biliyor musunuz? Kişi başına düşen gelire, özgürlüklere, sağlık ve sosyal yardım imkanlarına, yolsuzluklara, eğitime ve satın alım gücüne bakıyorlar. 146 ülkede bu çalışmayı yapmışlar. En üst sırada Finlandiya, en alt sırada Afganistan, peki Türkiye nerede? Ülkemiz tam 112. sırada. Türkiye, daha yakın zamanda topraklarında savaş görmüş Irak’tan bile daha mutsuz.
'Huzur getirecek dedikleri sistem Türkiye’yi depresyona soktu'
Hani değerli bir şairimiz ne demiş; ‘Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?’ demiş. Bu dizeler belli ki Erdoğan ve Bahçeli ortaklığının seçim sloganı. Artık ülkeyi mutlu yapma, yapabilme gibi bir imkanları yok ancak mutsuzluğa insanları razı ederek bu seçime gidecekler. Ülkede antidepresan satışları ciddi ölçüde artmış durumda. 2017 yılında toplam Türkiye’de 48 milyon kutu antidepresan satılırken, bu rakam 2021’de 59 milyon kutuya çıktı. Taraflı ve partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde ülkemiz daha mutsuz oluyor ve insanlarımız ilaçla stres atmaya çalışıyor. Huzur getirecek dedikleri sistem Türkiye’yi tam anlamıyla bir depresyona sokmuş durumda. Mutsuz insanların ülkesinde çarşının pazarın yüzü gülmez. İnsanlar işe bile gitmek istemez. Gençler yarınlarını kara kara düşünür. İnsanların mutlu ve yarınlardan umutlu olduğu bir Türkiye’ye hep beraber ulaşacağız.
İşte onun için bizim en büyük sorumluluğumuz, ülkemize neşe getirmek, insanlarımızın gülmesini sağlamak. Önce özgürlük diyeceğiz. Refaha giden yol, özgürlükten geçer. Hukuk devletini inşa edeceğiz. Herkesin hukuk güvenliğine sahip olduğu bir sistemi yeniden inşa edeceğiz. Eğitimde fırsat eşitliği sağlayacağız. Ülkenin doğusuymuş batısıymış hiç fark etmez, kuzeyi güneyi hiç fark etmez; en ücra köşeye dahi nitelikli eğitim ulaştırmak için çalışacağız. Sosyal yardımları bağımlılık sağlansın diye değil, vatandaşlarımızı zor durumdan çıksın diye sosyal devlet ilkesi gereği sağlayacağız. Biz kadrolarımızla, her alanda yapacağımız eylem planlarıyla emin adımlarla emaneti teslim almaya geliyoruz.
'Şapkadan tam 1970 model bir tavşan çıkardılar'
Türkiye’nin yaşadığı kriz sadece ekonomik kriz değil, Türkiye şu anda hukuk ve adalet krizi yaşıyor, dış politika krizi yaşıyor, eğitim krizi yaşıyor. Ekonomik krizin temelinde hukukun ve adaletin olmayışı var. Biliyorsunuz bu hükümet ekonomik krize çözüm olsun diye kur korumalı mevduat hesabı diye bir şey ilan etti. Şapkadan tam 1970 model bir tavşan çıkardılar. Bu 1970’lerde, 80’lerde uygulanmış, Özal bu uygulamaya ‘Kendini uyanık zannedenlerin dalaveresi’ demiş. İlk gün ayın 20’sinde açıkladır, 21’i sabahı ‘bu devleti batırma projesidir’ dedim. Yaşanmış çünkü tarihten ders almazsan tarih tekrar edip durur. Bu hafta bu hesapların ilk sonuçlarına göre; 23 Aralık ve 24 Aralık’ta dövize endeksli kur korumalı mevduat hesabını 100 lira yatıran vatandaş üç ay sonra 127 lira aldı.
Hey gidi faiz düşmanı Erdoğan hey, geldiği noktaya bakın. Bunun yıllık bileşiği kaça geliyor biliyor musunuz? Yıllık bileşik yüzde 160’a geliyor. Geçen ay üç haneli enflasyonu gösterdiler memlekete şimdi de üç haneli faiz ödüyorlar. Kime ödüyorlar, bir avuç mevduat sahibine ödüyorlar. Yazık, günah. Dolar kuru bu seviyede giderse bir yılda bu mevduatlara ödeyecekleri faiz ne kadar biliyor musunuz? 40 milyar lira, peki sadece ölçü olsun diye söylüyorum bu yılın tarım bütçesi, bütün tarım destekleri gübre, mazot kredi 29 milyar. Kurdaki her yüzde 5 artık 30 milyar daha ekleyecek üstüne. Siz yılbaşında bütçeye 240 milyar lira faiz ödeneği koymuşsunuz üstelik daha hazine faizleri yüzde 17 iken koydunuz, şu anda hazine faizi yüzde 29’a çıktı. Adalet bu mu?
Eğer ekmek bugün 3 liraysa, mazot, benzin 20 lirayı geçtiyse bunun temel sebebi kurdaki artış. Eğer döviz kuru bu kadar artmasaydı dünyadaki fiyat artışları kadar artsaydı bugün benzinin, mazotun olacağı 8-9 lira bilemedin 10 lira. Bunun tek sebebi kur artışı, Türkiye özel yaşadı bunu, başka ülkelerde böyle bir şey yok. Beceremediler, yönetemiyorlar. Maalesef bu kötü yönetimin bu ülkeye ödettiği bedel çok büyük.
Ankara’dan çok yoğun bir gündemle geldim. Biliyorsunuz şubat ayının sonunda, 6 parti olarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusundaki hedefimizi ilan ettik, önemli bir mutabakat sağladık. Yakın siyasi tarihimizde bir ilki gerçekleştirdik. 45 sayfalık bir metin üzerinde her cümlesine kadar mutabık kaldık. İktidar partileri ülkeyi kutuplaştırarak, ayrıştırarak, ötekileştirerek yönetirken, şiddeti kutsayarak yönetirken, geçen hafta Adana’da olanları nasıl kutsadılar gördük. Copla sivil vatandaşları döven polisi Bahçeli ‘alnından öperim’ diyor. Ülkeye empoze ettikleri siyaset iklimi bu, ayrıştırmak, şiddet dili, ötekileştirmek.
Bizler, siyasette ‘uzlaşı’ dedik, ‘mutabakat’ dedik. Yarın bizim ev sahipliğimizde, 6 partinin genel başkanı bir araya geleceğiz ve bundan sonraki süreci değerlendireceğiz. Evet parlamenter sistem diye bir hedef koyduk ama önümüzdeki ilk seçimden o hedefe doğru nasıl yürüyeceğiz, ülkemizin ihtiyaçları neler bütün bu konularda da diğer siyasi partilerle bir ortak payda ne kadar yakalarız, hangi alanlarda yakalarız bunun arayışını yarın itibariyle başlatmış olacağız. Genel Merkezimizde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Gültekin Uysal’ı, Sayın Ahmet Davutoğlu’nu, Sayın Meral Akşener’i ve Sayın Temel Karamollaoğlu’nu ağırlayacağız. Görüşmelerimizin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Önce hukuk demiştim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) son istatistiklerine göre, 2021 yılında en çok insan hakkı ihlali Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de görülüyor. İçinde bulunduğumuz lige bakın gerçekten insan üzülüyor. Üstelik hükûmet bu ihlaller tespit edildiğinde, bağlı olduğumuz sözleşmeyi de uygulamıyor. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altında Türkiye’nin imzası var mı? Var. Devlet, ‘Bu sözleşmeye uyacağım’ diye taahhüt vermiş mi? Vermiş. Kuruluşundan bu yana, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yargıçlar görev yapıyor mu? Yapıyor.
'Güveni kaybederseniz, ekonomiyi krizden asla çıkaramazsınız'
Rahmetli Özal’dan bu yana, vatandaşlarımızın AİHM’ye başvuru hakkı var mı? Var. Yetmedi; taraf olduğumuz uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin iç hukukumuzu bağladığı, kendi Anayasamızın hükmü değil mi? Hükmü. Ve bütün bunlar, zamanında bizim kendi vatandaşlarımızın hakkını hukukunu korumak için yapılmış işler. Bir gün gelir de otoriter bir iktidar, vatandaşlarımıza zulmetmeye başlarsa, insanların nefes alacağı bir kapı olsun diye atılmış adımlar bunlar. Ama bugün bakıyoruz AİHM bir karar veriyor; Sayın Erdoğan ne diyor ‘Uymuyorum’ diyor. Kendi Anayasa Mahkememizin kararlarına saygı duymuyorum diyor. Böyle bir şey olmaz, olamaz. Siz hukuku ihlal ederseniz, güveni kaybedersiniz. Güveni kaybederseniz, ekonomiyi krizden asla çıkaramazsınız.
'Tüm entrikaları da boşa çıkaracağız'
Güven nasıl kazanılır diyorlar, ben de diyorum ki bir dakikada 8 madde özetleyeyim güven nasıl kazanılır:
Bir, konuşunca doğruyu söyleyeceksin, öyle devletin TÜİK’ine yalan yanlış enflasyon açıklatmayacaksın. İki, söz verince tutacaksın. Üç, emanete hıyanet etmeyeceksin. Devlet yönetimi sana emanet, milletin olduğunu bileceksin. Dört, her daim hukukla, adaletle hareket edeceksin. Beş, dürüst ve ehil kadrolarla çalışacaksın. Ehliyet ve liyakat ile yöneteceksin ülkeyi. Altı, istişare edeceksin, her kararı almadan bilenlerle konuşacaksın. Yedi, şeffaf olacaksın, açık olacaksın, Merkez Bankası’nın 128 milyar doları çarçur etmeyeceksin. Sekiz, her zaman hesap vermeye hazır olacaksın.
Hiçbir ayrım yapmadan, tüm vatandaşlarımızın hukuk güvenliğini sağlayacağız ve refahını yükselteceğiz. Gençlerin kaçmak değil, yaşamak istedikleri bir Türkiye’ye çok yakında kavuşacağız. Türkiye’yi mutlu gençlerin, mutlu kadınların, mutlu çalışanların, mutlu insanların ülkesi yapacağız. Otoriter ittifak ortaklarının DEVA Partisi’ni engellemek için ürettiği tüm o entrikaları da boşa çıkaracağız.
Ne yapıyorlar 2018 seçim kuralları, matematiği böyle olmasaydı biz daha çok milletvekili çıkaracaktık diyorlar. Az oy alan partilerden çok oy alan partilere doğru milletvekillerini kaydırmaya çalışıyorlar. Seçim günü geldiğinde kimin çok oy alacağını kimin az oy alacağını millet belirleyecek, siz belirlemeyeceksiniz. İnanın göreceğiz, bu çıkartmaya çalıştıkları seçim kanunu var ya, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecek, önce Bahçeli düşecek, ardından da Erdoğan düşecek. Nasıl 2018 seçimlerinde 50 artı 1 dediler, sonra yanlış yapmışız 40 artı 1 olsaydı, oylar düştükçe ne diyorlar keşke 30 artı 1 olsaydı, şimdi nasıl pişmanlar. Günü geldiğinde keşke değiştirmeseydik diyecekler. Milletimizin desteğini arkamıza aldıktan sonra korkacak hiçbir şey yok. Milletimizin sağduyusuna güveniyoruz, milletimizin ferasetine güveniyoruz.
Bizim çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız. Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız. Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız. Demokrasi ve atılım için durmadan, yorulmadan koşacağız. Artık Türkiye’nin DEVA’sı var, Yıldırım’ın DEVA’sı var. Kongremiz hayırlı uğurlu olsun.”
'İstanbul, en pahalı su satışı yapan 4. şehir' iddiasına yanıt
Küçükçekmece Adliyesi'ndeki saldırıda öldürüldüler: İki kardeş Hakkari'de toprağa verildi