Arıkan'dan iktidara 'Faiz Bakanlığı' önerisi: Kurun kimse şaşırmaz

Arıkan'dan iktidara 'Faiz Bakanlığı' önerisi: Kurun kimse şaşırmaz
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, 2 trilyon 741 milyar lirayı bulan faiz harcamalarının Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklarının bütçesini geride bıraktığına dikkat çekti. Bütçenin "faiz lobilerine" çalıştığını savunan Arıkan, iktidara manidar bir çağrıda bulunarak, "Oldu olacak bir tane de 'Faiz Bakanlığı' kurun. Emin olun kimse şaşırmayacaktır." dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Genel Kurulu’nda devam eden 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde kürsüye çıkarak iktidarın ekonomi politikalarını sert bir dille eleştirdi. 23 yıldır bütçenin sürekli açık verdiğine dikkat çeken Arıkan, "Bütçesi 23 yıl boyunca açık veren bir anlayışa bakkal dükkanı bile teslim edilmez" dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de seslenen Arıkan, "Sayın Şimşek, one minute! Finans çevrelerini dinlediğiniz kadar, bu ülkenin emeklisini de dinleyin" ifadelerini kullandı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan'ın Genel Kurul'daki konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Öğleden önce İstanbul'da şehit olan polisimiz Emre Albayrak'a ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.

Sözlerimin hemen başında 2026 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Haftalardır komisyonlarda çok yoğun çalışmalar yapıldı, uzun oturumlar gerçekleştirildi, yüzlerce sayfalık teknik değerlendirmeler yapıldı. Elbette bütün emeklere saygı duyuyor, takdir ediyoruz. Bugün burada komisyonlarda günlerce süren teknik tartışmaları tekrarlamayacak, sizleri rakamların, oranların ve istatistiklerin yoğun dünyasında boğmayacağım. Bugün asıl meseleye yani sonuca odaklanmak, AK Parti bütçelerinin ülkemize neler yaşattığına dikkat çekmek istiyorum."

"BAKKAL DÜKKANI BİLE TESLİM EDİLMEZ"

"Değerli milletvekilleri; bütçe bir iktidarın hedef belgesidir. İktisadi bağımsızlığa verdiği önemdir. Milli imkanları nasıl kullandığının ispatı, ne olup olmadığının beyanıdır. Kalkınmaya mı faize mi, betona mı üretime mi öncelik verdiğinin ilanıdır.

Düşünün; bir dükkanınız var. Oğlunuz büyümüş; boylu poslu, endamı yerinde, hitabeti güçlü. Ağzı da iyi laf yapıyor. Diyorsunuz ki: 'Hadi evladım, bu dükkan senin, artık sen çalıştır.' İlk yıl dükkan açık veriyor. Diyorsunuz; 'Hadi yeni, işi daha tam kavrayamadı, önümüzdeki sene düzelir' diye düşünüyorsunuz. İkinci yıl yine açık veriyor. Diyorsunuz; 'Açık verdi ama beklenmeyen krizler yaşandı, hesap edilemeyen zorluklar yaşandı.' Dükkan üçüncü yıl yine açık veriyor. 'Hayırdır evladım?' diyorsunuz. 'Ne oluyor? Bizim dükkan neden sürekli açık veriyor?' diyorsunuz. O da diyor ki: 'Merak etme babacığım, önümüzdeki sene düzelteceğim.' Ertesi yıl yine açık veriyor, yine aynı cümle: 'Seneye düzelteceğim.' Her sene bir bahane, her sene yeni yeni gerekçeler üretiliyor.

Değerli arkadaşlar, biz elbette burada bir bakkal dükkanından değil, bir ülkenin yönetiminden bahsediyoruz. Dünyanın en zengin imkanlarına, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip bir ülkenin bütçesi nasıl oluyor da 23 yıl boyunca her sene ama her sene açık veriyor? Bir kere bile denk bütçe akıllara gelmiyor. Bir kere bile mi 'Şu faiz mikrobundan hadi hep beraber el ele verelim, kurtulalım' denilmiyor? Bir değil, iki değil, üç değil; 23 yıl boyunca bütçesi açık veren bir anlayışa, bırakın ülke yönetimini, bakkal dükkanı bile teslim edilmez arkadaşlar."

"İKTİDAR İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEMİŞ"

"Arkamıza şöyle bir yaslanıp iktidarın tablosuna bir bakıyoruz. Tabelasında 'Adalet ve Kalkınma' yazıyor. Sonra içerisindeki yöneticilere, kadrolara, milletvekillerine bakıyorsunuz; hassasiyetleri olan, değerleri olan ve bunları gerçekten savunduklarına şahitlik ettiğimiz insanlar var. Dış görüşlerine bakınca bizlere benziyorlar. Nitekim bu arkadaşlarımız da 'Biz de Erbakan Hocamızın talebeleriyiz' diyorlar. Fakat iş iç görüntüden ziyade, dış görünüşten ziyade içeriye döndüğümüzde, uzmanlık gerektiren değerlendirmeler yaptığımızda -mesela 23 yıldır Meclis'e getirdikleri bütçelere baktığımızda- durum çok farklı oluyor.

İşte iktidarın bizzat kendi bütçesinin önüne koymak; 'Bak kıymetli kardeşim, bak Sayın Hükümet; bu bütçeyle sen ancak şunları şunları yaparsın, şunları şunları yapamazsın' demek bizim için milli bir vazifedir. Çünkü biz milletin hakkını, bütçesini savunmak üzere seçilmiş insanlarız. Hükümet yanlış yolda gidiyorsa onu ikaz etmek, doğru olanı göstermek bizlerin vazifesidir.

Bütçeyi önümüze alıyoruz. İncelerken daha en başta görüyoruz ki iktidar ilk düğmeyi yanlış iliklemiş. Bütçe açıkla beraber başlıyor. 20 yıldır bütçe açığı her zaman yükseliyor. AK Parti bütçe açıklarını normalleştirmiş maalesef. Asıl vahim olanı da bundan da bir rahatsızlık duymuyorlar. Ve bunu değiştirmek için, bu tabloyu düzeltmek için tek bir çabaları var; o da vergileri daha da yukarıya çıkartmak."

"SİZ O ZENGİNLERİN HÜKÜMETİSİNİZ"

"Milletimizden önümüzdeki yıl 15.6 trilyon vergi toplanacak. AK Parti de biliyor, biz de biliyoruz; bu vergi, bu 15.6 trilyon vergi yine yetmeyecek. Hatta öyle ki Sayın Şimşek'e göre vergi yükümüz yüksek bile değilmiş. Sayın Bakana göre az kazanan fukaradan az, çok kazanan zenginden de çok vergi alacaklarmış. Kusura bakmayın, siz bunu yapamazsınız. Çünkü siz o zenginlerin hükümetisiniz.

Siz KDV'lerle, ÖTV'lerle market kasasında, benzin istasyonlarında vatandaşımızın canını acıta acıta cebinden almaya devam ediyorsunuz. Bunu biz söylemiyoruz, siz söylüyorsunuz, sizin rakamlarınız söylüyor. Gelir vergisinden 3.6 trilyon, ÖTV'den 2.5 trilyon, KDV'den 5.6 trilyon, kurumlar vergisinden 1.7 trilyon vergi alacaksınız. Sizin bütçenizde dolaylı vergilerin oranı yüzde 65'lere dayanmış. Bugün bir asgari ücretli fırına gidip ekmek aldığında ne kadar KDV ödüyorsa, bu ülkenin en zengini de o ekmek için aynı vergiyi ödüyor.

Peki, iktidar bu bütçede o zenginler için acaba ne yaptılar? Aynı bütçede 3,5 trilyon liralık 'vergi harcaması' diye bir kalem var. Ne demek bu? Sermayeden, yandaştan alınmayacak vergi demek, zenginlerden alınmayacak vergi demek."

"BÜTÇENİN YÜKÜNÜ ÇİFTÇİ, EMEKLİ VE İŞÇİ ÇEKİYOR"

"Şu yalın hakikate dönüp şöyle bir bakalım:

Bu bütçeyi kim yapıyor? Saraydaki danışmanlar, bakanlıklardaki bürokratlar yapıyor.

Peki, bu bütçenin yükünü kim çekiyor? Söylüyorum: Tarlasında ürünü para etmeyen, borcunu kapatmak için bankalardan faizle kredi çekip, o faizi de kapatabilmek için tarlasını satan çiftçi çekiyor.

Peki bu bütçede çiftçi kardeşim var mı? Maalesef yok. Çünkü bu bütçede tarıma ayrılan pay sadece binde 9 arkadaşlar.

Bu bütçenin yükünü ömrünü bu ülkeye hizmet için geçirmiş, fakat bugün ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen emeklilerimiz çekiyor. Peki bu bütçede emeklilerimiz var mı? Maalesef onlar da yok. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun payı 2025'e göre daha da düşürülerek yüzde 9.14'e gerilemiş. Ne demek? Emekliye bu yıl da maalesef istedikleri oranda zam yok.

Bu bütçenin yükünü maaşı kirasına yetişmeyen, açlık sınırının altında bir ücretle ailesini geçindirmeye çalışan, maaşı kirasına yetmeyen asgari ücretli kardeşim çekiyor. Peki bu bütçede asgari ücretli var mı? Maalesef o da yok. Olmuş olsaydı açlık sınırının 30 bin lira olduğu bu ülkede 28 bin lira ücreti bırakın teklif etmeyi, aklınızdan bile geçiremezdiniz.

Bu bütçenin yükünü sabahın seherinde 'ya nasip' deyip dükkanını açan ama siftah yapamadan kepenk kapatan esnaf kardeşimiz çekiyor. Artan maliyetler altında ezilip şalter indiren, konkordato ilan etmek zorunda kalan sanayici kardeşimiz çekiyor. Ama bu bütçede esnaf var mı, sanayici var mı? Yine yok, yine yok maalesef."

"hepsini toplasanız faize ayrılan payın onda biri etmiyor"

"Bitmedi değerli arkadaşlar, bu bütçede umut yok, bu bütçede gelecek yok. Faize yüzde 14.5'lik pay ayrılan bu bütçede; uğruna yıl ilan edilen ailenin korunması ve güçlendirilmesi için ayrılan pay sadece yüzde 0.11. Gençliğe ayrılan pay yüzde 0.07. Kadının güçlenmesi programı için ayrılan pay sadece yüzde 0.04. Türkiye'nin en büyük problemi, herkes şikayet ediyor; bağımlılıkla mücadeleye ayrılan pay yüzde 0.07. Engellilerimiz için ayrılan pay ise sadece yüzde 1.22'ye tekabül ediyor. Hepsini toplasanız, bu saydığım rakamların hepsini toplasanız faize ayrılan payın onda biri bile etmiyor maalesef.

Bu bütçenin mürekkebi bu milletin alın teridir. Bu rakamlar bu milletin emeğine, alın terine ihanettir."

"BİR TANE DE 'FAİZ BAKANLIĞI' KURUN"

"Evet, bütçenin en büyük paylarından birini faiz oluşturuyor. Tam 2 trilyon 741 milyar 700 milyon Türk Lirası. Bu haliyle Milli Eğitim Bakanlığı'ndan, Sağlık Bakanlığı'ndan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan daha fazla bir bütçeye sahip. Adeta bir karadelik gibi her bütçede daha da fazla büyüyor, diğer bakanlıkların bütçelerinden her yıl daha da fazla çalmaya devam ediyor.

İktidara diyoruz ki: Oldu olacak bir tane de 'Faiz Bakanlığı' kurun. Nasılsa en büyük kalemlerinizden biri faiz. Emin olun bu bakanlığı kurduğunuzda hiç kimse şaşırmayacaktır.

Değerli arkadaşlar; en büyük payın faize, faiz lobilerine aktarıldığı bir bütçeden ne millete ne de memleketimize hayır gelmesi mümkün değildir. Faiz belasını defetmeden, faizle mücadeleyi merkeze almadan bu bütçeden bereket çıkmayacaktır."

"SAYIN ŞİMŞEK; ONE MİNUTE!"

"Az önce yürütme adına Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz konuşmalarını gerçekleştirdi. Dedi ki: 'Bu bütçenin tam bir istikrar ve refah bütçesi olduğunu' ifade ettiler. Şöyle kabine sıralarına bakıyorum; gözlerimiz kendilerinin bahsettikleri refah ve istikrarın mimarlarından Sayın Mehmet Şimşek'i arıyor. Bilindiği gibi Sayın Şimşek 4 Haziran 2023 tarihinde göreve geldi. Bu iki yılda Londra'ya gitti, Berlin'e gitti, Paris'e gitti, Brüksel'e gitti, Washington'a gitti, New York'a gitti. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'One Minute' dediği, 'bir daha da gelmem' dediği Davos'a bile gitti.

Tamam buralara gitmesin demiyoruz. Ama sık sık Londra'da finans çevreleriyle görüşen Sayın Şimşek'i bir kere de asgari ücretlilerle bir araya gelmesini istiyoruz. Bir kere de konkordato aldığı için organize sanayilerinde işsiz kalan gariban vatandaşlarla bir araya gelmesini bekliyoruz. Washington'a, IMF'ye derdini anlatırken gördüğümüz Sayın Bakanı, Ankara'da esnaf ve sanatkarların emeklerini, dertlerini dinlerken görmek istiyoruz.

Biz de buradan Sayın Şimşek'e 'One Minute' diyoruz. Sayın Şimşek; one minute! Finans çevrelerini dinlediğiniz kadar, bir dakikanızı ayırıp bu ülkenin emeklisini, asgari ücretlisini de dinleyin. Yeterince küresel lobileri dinlediniz. Bir dakikanızı ayırıp bir kere de ülkenin esnafını, memurunu, çiftçisini dinleyiniz. JP Morgan'ın beklentilerine kulak verdiğiniz kadar, bir kere de Çiftçi Osman'ın feryadına kulak veriniz. Bir kere de açılımı 'Standard and Poor's' olan SP'nin değil, açılımı Saadet Partisi olan SP'nin söylediklerine dikkat kesiliniz."

"TÜRKİYE OBEZ BÜYÜYOR"

"Değerli milletvekilleri; bu bütçede temelde sadece iki şey var. Birincisini ifade ettik; vergiler var. İkincisini de şimdi söylüyorum; algılar var. Ne algısı? Efendim Türkiye çok çok büyümüş. Arkadaşlar, Türkiye büyümüyor. Türkiye obez büyüyor. Kuvvetlenmek başka, obez büyümek farklı şeylerdir. Evet, rakamlar büyüyor, şişiyor ama ülkemizin kasları kuvvetlenmiyor.

Biz bu ülkenin kuvvetlenmediğini nereden biliyoruz? İsrail'in vanalarını kapatın dediğimizde sent hesabı yapmanızdan biliyoruz. Gazze'de soykırım devam ederken ticareti kesememenizden biliyoruz. Parasını verdiğiniz halde alamadığınız F-35'lerden biliyoruz. Sömürge valisi edasıyla Türkiye'ye ahkam kesen Tom Barra'a karşı sessizliğinizden biliyoruz. Bu bütçe ile dış politikada her zaman diliniz ayrı söyler, eliniz ayrı yapmak zorunda kalacaktır."

"EKMEK ADİL PAYLAŞILMIYOR"

"Bütçe aslında ekmeğin paylaştırılmasıdır. Ekmeği paylaştıran adil davranır ise, o sofrada bulunanlar payına düşen ekmek az olsa bile huzurlu olacaklardır. Sofrada bulunan diğerlerine karşı saygılı olacaklardır, muhabbetli olacaklardır. Ancak ekmeği pay eden adil değilse, en büyük ekmekten payı alan bile huzurlu olmayacaktır. Zira kendisini güvende hissetmeyecektir.

Ülkemizde nadir birkaç dönem dışında maalesef ekmek adil bir şekilde paylaşılmadı. Hatta AK Parti iktidarının olduğu son çeyrek asırda yaşananlar hiçbir dönemle kıyaslanmayacak derecede boyutlara ulaştı. Hem de bu durum 'Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul' mısralarını dillerinden düşürmeyen devri iktidarlarında oldu maalesef. Ekmek adil paylaştırılmayınca memlekette her şeyin çivisi çıktı.

Bunu ülkenin ruhunda, insanımızın yarın kaygısında ve toplumsal barışımızdaki kırılmalarda çok net bir şekilde görüyoruz. Oysa bizim milletimiz huzuru, adaleti, kardeşliği fazlasıyla hak eden bir millettir. İşte bu yüzden bizler şiddet dilinin değil, kardeşlik hukukunun egemen olduğu, sınırların kevgire dönmediği, nereden gelirse gelsin terörün her türlüsünün kökünün kazandığı terörsüz Türkiye sürecini destekledik, desteklemeye devam ediyoruz."

"HUKUKSUZ VE GÜVENSİZ TÜRKİYE'Yİ REDDEDİYORUZ"

"Ancak; terörsüz bir Türkiye'nin konuşulduğu bir dönemde muhalefete ayrı, iktidara ayrı işleyen hukuku, gazetecilere yapılan sansürü, şafak operasyonlarını, iktidar yolsuzluğuna dokunmayan çifte standardı, KHK'lıları yok sayan düzenlemeleri, özgürlüğü kısıtlayan baskıları, öğrencileri içeri atıp çeteleri cirit attıran hukuksuz Türkiye'yi reddediyoruz.

Kadınların dışarıya korkarak çıktığı, sokakların çetelere, uyuşturucuya, şiddete teslim edildiği güvensiz Türkiye'yi reddediyoruz. Madenlerin göçtüğü, otellerin yandığı, ormanların yok olduğu, iş yerlerinin can aldığı denetimsiz Türkiye'yi reddediyoruz. Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme feda eden, insanımıza çürük binalarda yaşamayı layık gören dayanıksız Türkiye'yi reddediyoruz.

Açlık sınırı altında bir ücrete mahkum edildiği için emeklisi 75 yaşında inşaattan düşerek ölen, direksiyon başında kalp krizi geçirerek can veren güvencesiz Türkiye'yi reddediyoruz. Torpilin referans, siyasi bağların yetenek kabul edildiği liyakatsiz Türkiye'yi reddediyoruz. Umudu yurtdışında arayan, geleceğe dair en ufak bir beklentisi olmayan, aldığı ücretle yuva kurmayı hayal bile edemeyen milyonlarca gencin olduğu umutsuz Türkiye'yi bizler reddediyoruz.

Değerli arkadaşlar; az evvel tek tek saydım. Biz sadece rakamları değil, bu bütçenin arkasındaki liyakatsiz, güvencesiz ve adaletsiz zihniyeti de reddediyoruz. Milletin sırtına yüklenen bu ağır faturayı onaylamamız, buna sessiz kalmamız mümkün değildir."

"USUL USUL UZAKLAŞINIZ"

"Değerli arkadaşlar; biz az söyledik, sizler çok anlayın. Sözlerimin sonunda iktidara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yüreklerinizde vatan sevgisi, millet sevgisi, merhamet olduğunu biliyorum. Memleketimizin geleceği için, yavrularımızın geleceği için bagajlarınızla birlikte siyaset sahnesinden, bürokrasiden usul usul uzaklaşınız. Mevcut durum böyle olmasa da sorumlu siyasetçiye, sorumlu devlet yöneticisine yakışanın bu olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum."

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi