Ahmet Şık'tan 'Ergenekon' ve erken seçim yorumu
HDP'den istifa eden Bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un ifadeye çağrılmasını değerlendirdi.
Erken seçim tartışmalarından, muhalefeti parçalama stratejisine kadar birçok konuya değinen Şık, Başbuğ'un Cemaat kumpasıyla hapis yattığını da hatırlattı.
Şık'ın açıklamaları şöyle:
Cemaat kumpasıyla hapis yatan eski Genel Kurmay Başkanının, o kumpaslarda AKP iktidarının sorumluluğuna atıf yaptığı konuşmaları nedeniyle startı verilen yargı süreci son dönemin ruhuna/planlarına uygun bir hamle okumakta fayda var.
HDP'nin kazandığı belediyelerin büyük çoğunluğunun gaspedilmesi, siyasetçilerin tutuklanmaya devam etmesi, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP'den Enis Berberoğlu'nun milletvekilliklerinin düşürülmesi de aynı planın parçaları.
Özgür Özel'in dün gece Meclis Genel Kurulu'nda MHP Milletvekili Olcay Kılavuz'un saldırısına uğraması da bu süreçten bağımsız değil. Kılavuz'un, Diyarbakır'daki bir gözaltı merkezinden, överek bir işkence fotoğrafı paylaşan danışmana sahip olduğunu da belirtelim.
CHP'nin tepe kadrosuna organize bir fiili saldırı süreci devam ediyor. Daha önce K.Kılıçdaroğlu, TBMM Başkan Vekili Levent Gök ile birlikte linç edilmeye çalışılmıştı.Bir diğer Grup Başkan Vekili Engin Özkoç da Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verince Meclis'te dayak yemişti.
Temsil ettikleri siyasal çizgiyle birlikte düşünüldüğünde OdaTV'yi merkezine alan son gazeteci tutuklamaları/gözaltıları da bu planın parçası. Soruşturma "askeri casusluk" saçmalığına dönüştürüldüğü gibi bunun Müyesser Yıldız ismi üzerinden yapılması daha büyük saçmalık.
Bir MİT'çinin cenaze haberiyle başlatılan soruşturmada, kişilerden bağımsız olarak, ulusalcı cenaha ve CHP'ye de yakın OdaTV, HDP çizgisindeki Yeni Yaşam ve İYİP tandanslı Yeniçağ gazetesi yazarı bulunuyor. OdaTV anlayışına yakın Tele1 TV kanalı da torbaya eklendi.
HDP'nin linç ettirilmekte zorlanılmadığı bir süreçte, son aylardaki saldırılar ve kriminalleştirme çabalarına hız verilmesi en büyük hedefi CHP olan ancak iktidar için tehlikeli addedilen tüm muhalif odakları kapsayan çok daha büyük bir torba davanın yolda olduğunun habercisi.
Devlet Bahçeli'nin CHP'yi terör odağı olarak nitelediği açıklamaları, Perinçekgillerin CHP karşıtı söylemleri, medya+yargının tetikçiliğiyle kolayca linç ettirilen HDP'nin yanına CHP'yi de ekleme çabaları, iktidar ve trollerinin CHP'nin darbe planladığına yönelik tezviratları..
En son milletvekilliği düşürmenin de eklendiği HDP'yi hedef alan hukuksuzluklara CHP'yi de dahil etmek, CHP yöneticilerine yönelik fiili saldırılar ve son günlerde iktidar medyasında yazılan kimi yazılar bir işaret fişeği gibi.
Murat Yetkin, toplumsal fay hatlarını tetikleyecek bir takım eylemlerin Ergenekon soruşturma sürecinin öncülü olan kimi olaylarla benzeştiğini anlattığı yazısına "Endişe verici gelişmeler: İkinci Ergenekon süreci mi?" başlığını uygun görmüştü.
Yetkin'in bir torba davanın gelmekte olduğuna dair şüphelerinin sağlamasını ise Yargıtay'ın Ergenekon yoktur kararının yanlış olduğunu, suçsuzların yanında suçluların da aklanmasına yol açtığını vurgulayarak Yenişafak'ta yayınlanan son 3 yazısıyla Bülent Orakoğlu yaptı.
Emniyet Eski İstiharat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Ergenekon'un halen var olduğunu ve faal olduğunu iddia ettiği yazılarında, "Son dönemde enteresan ataklar yapan emekli bir üst düzey komutan" diyerek, Ergenekon'un "1 numarasının" da emekli bir orgeneral olduğunu yazdı.
Orakoğlu son yazısında, Pelikan Çetesinin de hedefinde olan ve halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Bülent Arınç'ın Cemaat ile ilişkili olduğuna vurgu yaptı. Yazıların linkleri şöyle:
1- https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulentorakoglu/ikinci-ergenekon-darbesi-mi-geliyor-2055287
2- https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulentorakoglu/ergenekonun-yeni-1-numarasi-2055334
Anket şirketlerinin iddialarına/araştırmalarına göre iktidar bileşenleri pek parlak günler yaşamamasına rağmen attıkları her adımla (Seçim sistemi/mevzuatı ve Siyasi Partiler Yasasında değişiklik tartışmaları) bir erken seçim hazırlığı içinde oldukları izlenimi vermekte.
Saray rejiminin ortakları AKP+MHP açısından, finansal krizin daha da derinleşeceği yorumları yapılan bir dönemde erken seçim hazırlığı yapmak pek rasyonel olmayan bir durum. Bunu sağlayacak tek koşul iktidar bileşenlerinin kazanmasının kesin olduğu bir seçim olabilir.
Zaten aksi bir durum söz konusu ise Türkiye'de seçim dönemi bitmiştir tespiti yapılması yakındır. HDP'li belediyelerin gaspına sesli/sessiz onay verildiği bir dönemde, İstanbul seçimlerinde provası yapılan iktidar gaspının merkezi yönetim için yapılmayacağını kim söyleyebilir?
Sürekli olarak "darbe olacak" tehdidini diri turmak, CHP'nin başını çektiği bir darbe hazırlığı içinde olduğu iddiaları ise kanımca böyle bir iktidar gaspı karşısında halkın sokağa döküleceği bir karşı çıkış olup olmayacağına yönelik bir nabız ölçmekten ibaret.
Toplumsal meşruiyetini yitirmiş, sistem içi sorunlarla boğuşan, finansal krizin derinleşip yoksulluk/yoksunluğun daha da artacağı bir süreçte erken seçime gitmek rasyonel değil. Ama ortaya çıkan emareler ciddi bir seçim hazırlığına işaret ediyor.
Meşruiyeti kalmamış olan iktidarın, AKP’nin gövdesinden kopanların kurduğu yeni partiler nedeniyle daha fazla oy kaybı yaşayacak olması herkesin tahmini. Seçim sistemi/ittifaklarda yapılmak istenen değişikliklerin en önemli nedeni de bu.
24 Haziran seçimlerinde AKP’yi iktidarda tutarak cezalandıran ve bu yüzden ortağı MHP’ye oy veren kesimler için yeni kurulan partilerin bir alternatif olması mümkün ki bu MHP’nin de ciddi bir oy kaybı yaşayacağı anlamına geliyor.
Daraltılmış bölge sistemiyle birlikte seçim barajının yüzde 5’e düşürüleceğine (bu oranın altında kalan partilerin ittifaklara dahil olamayacağı) ilişkin söylentiler, koalisyon ortağı MHP’nin önünde duran ve yüzde 10 barajının altında kalmasına neden olacak risk nedeniyledir.
Hal bu iken var olan olumsuzlukları da ekleyince “İktidar kaybedeceği bir seçimi neden erkene alsın?” sorusu ortaya çıkıyor. İktidar kanadını olası bir seçimden en az hasarla çıkaracak tek alternatif, HDP’nin olmadığı ya da baraj altında kalacağı kesin olan bir seçim olur.
Saray rejiminin, kazandığı belediyeleri gasp ettiği, üyeleri/siyasetçilerini hapsettiği, seçilmişlerin vekilliklerini düşürdüğü HDP’ye yönelik seçim öncesi yapacağı son hamlenin kapatma davası açmak olması kuvvetle muhtemeldir.
Seçime kadar sonuçlanmasa dahi kapatma davasının yüküyle seçime girmek zorunda kalacak HDP’nin, her alanda irade gaspıyla karşılaşan seçmeninin sandığı boykot etme eğiliminde olacağı böylece baraj altı kalması hesaplanan olasılıklardan biridir.
Öte yandan seçim barajında yarı yarıya yapılacak değişiklik parçalı muhalefet blokunda yeni ittifakların kapısını da aralayacaktır. Ki bir süredir yapılan 3. İttifak tartışmaları bu olasılığı güçlendirmekte.
Şu anda Millet İttifakının küçük ortağı olan İYİP, yanına Deva ve Gelecek Partisini de alarak DP ve SP ile CHP’yi dışarıda bırakarak sağ muhalefet bloğunun liderliğini üstlenmek istemesi bir olasılıktır.
Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi durumunda, HDP’yle yan yana durmayı bir suçlama olarak yönelten iktidar kanadının söylemlerine Millet İttifakı da katılarak CHP’nin sağ kanadından kopacağı düşünülen oylara talip olmayı amaçlaması olası.
Kişisel kanaatim CHP’nin Millet İttifakının dışında kalmamaya çabalayacağı, aksi durumda ise HDP+Meclis dışı sol yapılarla birlikte oluşan bir (adına Halk İttifakı diyelim) ittifakın içinde olmaya cesaret gösteremeyerek tek başına seçime gireceği.
Cumhur, Millet ve Halk İttifakı seçenekleriyle girilecek bir seçim sonunda ortaya çıkacak Meclis tablosu iktidar blokunun işlerini tersine çevirme potansiyeli taşımakta.Erdoğan'ın karşısına,iki ittifakın çıkaracağı 2 güçlü aday Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucuna da etki edecektir.
CHP+HDP’nin, son seçimlerde aldığı oylar üzerinden yaklaşık yüzde 40 bandında olduğu düşünülürse kalan oylara talip olan sağ blokta oyların dağılacak olması Cumhurbaşkanının 2. turda seçileceğini garantileyebilir.
Ancak seçim yasasına ilişkin değişiklik planları 3. ittifak arayışlarının önünü kesmeyi amaçladığı ortada. Fakat bu arayışlar aynı zamanda Saray rejiminin kurduğu sistemin iflas ettiğinin de ikrarı anlamına gelmekte.
Saray rejiminin sadece kendisinin kazanacağı bir seçim sistemi inşa etmek için torba dava da dahil bunca hazırlık yaptığı bu kriz döneminde cesaretli olup risk almak ve politik bir hamleyle hareket ederek oyun kuruculuğu üstlenmek gerekiyor.
İktidarın önündeki engelleri temizleyip kendini iktidarda tutacak yol haritasına uygun olan erken seçimin tarihini öne çekmek en doğru karar olacaktır. CHP+HDP başta olmak üzere bu karanlığın sona ermesini murad eden tüm muhalefet güçleri bu iradeyi ortaya koymak zorundadır.
Böyle bir ortamda Erdoğan’ı iktidarda tutmak için MHP (Devlet Bahçeli) Soylu (biraz daha geriye gidersek Tuğrul Türkeş ve Numan Kurtulmuş) gibi figürlere görev tevdi eden devlet içi kanatın etkinliği de kırılacaktır.
Şu ankete göz atmakta fayda var:
0⃣1⃣ @avrasyaanket in Mayıs-2020 de kamuoyu ile paylaşılan SEÇİM ANKETİ ni bu twit dizisinde paylaşacağım.
— Özgür KARAGEDİK (@karagedikozgur) May 30, 2020
İlk twit de künyeyi verelim pic.twitter.com/oQNbnchA0K
Öcüleştirilen sokak, hapishaneleştirilen sandık
Bu da, tarihin ne kadar öğretici olduğunun kanıtı olan Sartre’ın yorumu:
“Sağın pozisyonunu ‘anlamaya’ çalışan ve böyle yaparak onun da kendisi için aynı şeyi yapacağını uman bir sol çıkıyor ortaya. Bence bu büyük aldatmaca.”
Cemaat kumpasıyla hapis yatan eski Genel Kurmay Başkanının, o kumpaslarda AKP iktidarının sorumluluğuna atıf yaptığı konuşmaları nedeniyle startı verilen yargı süreci son dönemin ruhuna/planlarına uygun bir hamle okumakta fayda var. https://t.co/M5fUhWbGPj
— ahmet şık (@sahmetsahmet) June 10, 2020