Faik Öztrak'tan Boğaziçi açıklaması
CHP Sözcüsü Faik Öztrak partisinin MYK Toplantısı’nda konuştu. Konuşmasına Atatürkçü Düşünce Derneği kurucularından Prof. Dr. Muammer Aksoy’u ve Abdi İpekçi’yi anarak başlayan Öztrak’ın gündeminden satır başları şu şekilde:
Boğaziçi Üniversitesi
Ülkeyi yönetenlerin bilimle arası hoş değil. Özgür düşünceyle arası hoş değil, akademik özgürlükle arası hoş değil. Özgür üniversite kavramıyla arası hiç hoş değil. Bilimle arası iyi olmayan saray, bir ay önce, Boğaziçi Üniversitesine rektörlüğüne kayyum atadı. Atama dünyada kabul görmüş yöntemlere göre yapılmadı. Boğaziçi Üniversitesinin teamüllerine uygun olarak da yapılmadı. OHAL’de başlayan, OHAL ’den sonra da olağanlaştırılan, bir düzenlemeyle bu atama yapıldı. Kayyum siyasi bir isim… Ehliyeti, liyakati tartışmalı. Beyanatları ise yalanlı, tezinde “intihal”, yani “akademik hırsızlık” iddiaları da cabası. Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri ve öğrencileri de haklı olarak, bu atamaya demokratik tepki gösterdiler. Bu tepki son derece meşrudur. Bu barışçı direniş son derece haklıdır. Bu tepkiye ve direnişe sonuna kadar elbette sahip çıktık, çıkacağız. Ancak Boğaziçililerin haklı ve meşru taleplerinin itibarsızlaştırılmasına, kirletilmesine yönelik her türlü provokasyona, tahrike karşı da öğretim görevlileri, öğrenciler, hepimiz uyanık olmalıyız. Provokasyonlara ve provokatörlere izin vermemeliyiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, inanların inançlarına yönelik aşağılamaları da, insanların “tercih” ve “yaşam tarzına” yönelik nefret dilini ve hakareti de kabul etmeyiz.
Ülkenin polis teşkilatının emanet edildiği İç İşleri Bakanı’nın, yaşam tarzı ve tercihler üzerinden kullandığı “Sapkın” dil bir nefret suçudur. Bunu kınıyoruz. Bu riyakârların niyetinin kirli olduğu açıktır. Mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim ile dalga geçen, rüşvetçi bir bakan eskisini, bu ülkenin Büyükelçisi yapanların, Kabe’yi pastalarına maket yapıp, kesenlerin, Kabe’nin etrafına oteller, AVM’ler yapılırken sessiz kalanların, ne inanların kutsalını ne de Kabe’yi savunmak gibi bir dertleri olmadığını da biliyoruz. Biz, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlileri ve öğrencilerinin, haklı ve barışçı direnişlerini destek vermeye devam edeceğiz. Bu meşru direnişi itibarsızlaştıracak tahriklerle de mücadele edeceğiz.
Ekonomik kriz ve pahalılık
Ülkeyi krize ilk soktukları dönemde soğan depolarına baskın verip fiyat düşürmeye kalkmışlardı. Soğanını depolayan üreticiyi “terörist” ilan etmişlerdi. Sonunda karda, kışta milleti soğan patates kuyruklarına dikmişlerdi. Hala ders almamışlar. Bu, tam bir beceriksizliktir. Esnaflarımız zaten zor durumda; “Almadığınız bir canımız kaldı” diye feryat ediyor. Bu salgın döneminde, geliri düşmüş, borçlar katlanmış. Dükkânlar kepenk kapatıyor, caddeler satılık-kiralık dükkân ilanından geçilmiyor. Ama saray esnafın feryadını duymuyor, halini görmüyor. Sarayın kibirlisi de milletle alay eder gibi “Kapanan dükkân yok” diyebiliyor. Ama saray bildiği en iyi işi yapıyor. Önce esnafı suçluyor, Sonra da işi “komisyona havale” ediveriyor. Sadece gübrede bir yıllık fiyat artışı yüzde 90’a yaklaştı. Çiftçinin kullandığı gübrenin önemli bir bölümü ithal, kalanının da içinde kullanılan kimyevi maddeleri ithal. Sadece 2020 yılında 4 milyon tondan fazla gübre ithal ettik. Karşılığında 1 milyar dolardan fazla para ödedik. AK Parti döneminde gübre üreten, ya da gübre üretiminde kullanılan cevherleri üreten 7 fabrika özelleştirilmiş. Eskiden gübre ucuzken depolayıp, yıl boyunca uygun fiyattan çiftçiye satan TZDK kapatılmış. Bu Hükümet çiftçiye kanunun ver dediği desteği vermiyor. 2007’den 2020’ye, hükümetin çiftçiye destek ödemelerinden borcu 177 milyar lira. Saray hükümeti, çalgılı türkülü eğlencelerle gününü gün ederken, her bir çiftçi ailesine 81 bin 632 lira borç takmış. Sonuç çiftçinin alın teri, bu ülkenin verimli topraklarıyla buluşamıyor. Bu hükümet kendi çiftçisini destekleyeceğine, bu ülkenin topraklarında üreteceğine, Sudan’da Nijer’de tarım yapmaya kalkıyor. İthalatla elin çiftçisini abat ediyor.
"Bu beceriksizler ülkeyi kara mizah ülkesi yaptı"
Esnaflarımızı "fiyatları düşürmezseniz sonu kötü olur” diye tehdit etmekten vazgeçin. Üretimdeki plansızlıktan kim sorumlu? Girdi maliyetlerindeki olağanüstü artıştan kim sorumlu? Satış ve pazarlama kanallarındaki aksaklıklardan kim sorumlu? Bunların sorumlusu esnaf değil. Bunların sorumlusu 19 yıldır iktidar olup, yönetemeyen de, çözüm bulamayan da sizsiniz, siz. Şimdi bula bula PTT’ye ucuz Ayçiçek yağı sattıracaklarmış. Ama o kadar beceriksizler ki, onu bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ucuz diye sattıkları yağlar, üreticinin kendi sitesindeki etiketlerden yüzde 25 daha pahalı çıktı. Bu beceriksizler Türkiye’yi kara mizah ülkesi yaptı. Bu ülkede insanlar sarayın ekonomisi yüzünden canlarına kıyıyor. İzmir Buca’da gencecik bir müzisyen iki de evlat sahibi, salgın nedeniyle alınan tedbirler yüzünden aylarca işsiz kalmış. Ve yaşadığı bunalımdan çıkamayarak canına kıymış. Bu ülkeyi yönetenlerin gündeminde umudunu yitiren genç müzisyenlerimiz var mı? İstanbul İstatistik Ofisi verilerine göre, salgının ardından, bakkallara veresiye yazdıranların sayısı yüzde 32, borç miktarı da yüzde 55 artmış. Bu tabloyu Saraydan gören var mı? Yok.
Dünyada devletler bu salgın döneminde, vatandaşlarına destek olmak için her şeyi yaparken, saray 10,5 milyona ulaşan işsizlerimize, hayat pahalılığı altında ezilen millete, bir de Özel İletişim Vergisi’ni artırarak yükleniyor. Yüzbinlerce öğrencimiz internete ulaşamazken, Özel İletişim Vergisi’ne yüzde 33,3 zam yapıyor. Deprem için getirilen, sonradan kalıcı hale döndürülen bu vergiden AK Parti bugüne kadar 35 milyar doların üzerinde para topladı. Biz bugün eli kulağındaki Marmara Depremi konusunda, hala güvensiz konutları konuşuyorsak, toplanan bunca para nereye gitti? Ama beylerin buna cevap vermek için zamanı yok. Yine dün bir başka zam haberi geldi. Yeni yıla doğalgaz ve elektrik zamlarıyla uyanmıştık. Dün doğalgaza yine zam yapıldı. Anlaşılan doğal gaz zammı “yüzde 1, yüzde 1, …” otomatiğe bağlandı. Yine bu sabah Avrasya tüneli geçiş ücretine yüzde 26 zam geldi. Hadi diyelim raflardaki ve etiketlerdeki fahiş fiyatların sorumluluğunu, esnafın üstüne yıktınız.
'Reform' yanıtı
Ülkenin sorunlarına bir çözüm bulamayan, artık ülkeyi yönetme kabiliyetini yitiren Saray, aylardır bir “reform yapacağız” türküsü tutturmuş gidiyor. Ama bu nasıl bir reformsa 84 gündür adı var kendi yok. 19 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidardan ülkenin sorunlarını bilmesi, ve çözüm için hızla gerekeni yapması beklenir. Ama bunların niyetleri reform falan yapmak değil. Liyakat yerine Saraya sadakati esas alan atamalar da bunu gösteriyor. Bunların derdi algıyı yönetmek. Biz şimdiden soruyoruz; reform dedikleri paketin içinde Cumhurbaşkanının Yüksek Yargıya yapacağı atamalarda, Anayasa’ya karşı hülle yapmasını engelleyecek düzenlemeler olacak mı? HSK’yı istediği gibi tasarlamasını engelleyecek düzenlemeler olacak mı? TBMM’nin yasama yetkisine ortak olduğu kararnamelere sınır getirilecek mi? TCMB Başkanının görevden alınması zorlaştırılacak mı? Düzenleyici Denetleyici Kurumların bağımsızlığı güçlendirilecek mi? Kamu İhale Kanunu AB standartlarına getirilecek mi? Beş müteahhide verilen dövizli garantiler, TL’ye çevrilecek mi? Mücbir sebep nedeniyle bu projeler kamuya devredilecek mi? Şu salgın döneminde sosyal yardımları güçlendirecek, milletin gelecek kaygısını azaltacak, bir Aile Destekleri Sigortası getirilecek mi? En önemlisi Cumhurbaşkanı parti genel başkanlığını bırakıp, tarafsız olacak mı? Bunların hepsinin cevabının HAYIR olduğunu biliyoruz. Çünkü Erdoğan bu reformları yaparsa, kendini inkâr eder. Ama bunları biz yapacağız. Güçlü bir siyasi iradeyle, ortak akılla, ekonomide doğru politikalarla, bu ülke hızla ayağa kalkacak güce ve potansiyele sahiptir. Bu ülkenin insanları kimin ne yaptığını görüyor, notunu veriyor. Saray ve avenesinin tasdiknamesini hazırladı. Önüne gelecek ilk sandıkta, bunları evine göndermek için gün sayıyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında CHP, demokrasiden, hukuk devletinden yana olanlarla, “Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Rejimi” bu ülkeye getirecek. Bu ülkenin evlatları birlik ve bütünlük içinde yarınlara yürüyecek. Tüm vatandaşlarımız huzur ve refah içinde yaşayacak. Yarın bugünden daha güzel olacak."