Öztrak: Masayı kuran arabulucu ülkeler arasında, neden Türkiye yoktu?
CHP Sözcüsü Faik Öztrak düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Dış politikadan ekonomiye kadar birçok başlıkta değerlendirmelerde bulunan Öztrak, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki müzakerelerde Türkiye'nin yer almamasını eleştirdi.
Öztrak'ın açıklamaları şu şekilde:
Bugün, Kilis Belediye Başkanı’nın vefatını üzüntüyle öğrendik. Halkın iradesiyle seçilen Belediye Başkanı’na Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm Kilislilere başsağlığı diliyoruz.
Hafta sonu Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında bir ateşkes kararı alındı. Peki, ateşkes masasını kim kurdu? Rusya. Rusya, ateşkes masasını kuran taraf olarak, bölgedeki imajını bir kez daha kuvvetlendirdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bile ateşkese uyulmasını istemek için, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmek zorunda kaldı. Bu vesileyle Saray Hükümetine soruyoruz: Masayı kuran arabulucu ülkeler arasında, neden Türkiye yoktu?
Hani Türkiye, hem sahada hem masada Azerbaycan’ın yanında olacaktı? Ermenistan yönetimi her zaman yaptığı gibi, ateşkesi tanımadı, sivillere yönelik saldırılarını sürdürdü. Bu devlet terörü asla kabul edilemez.
Masayı kuran, “Bölgede Rusya’dan habersiz kuş uçamaz” mesajını veren, dolayısıyla, ateşkesin bir anlamda garantörü olan Rusya, Bu saldırıları neden önlemedi? Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sivil yerleşim yerlerine saldırarak, kardeşlerimize karşı, savaş ve insanlık suçu işleyen Ermenistan yönetimini bir kez daha lanetliyoruz. Gence ’de şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara şifa, ve tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize de baş sağlığı diliyoruz. Kardeşlerimizin acıları, bizim de acımızdır. Azerbaycan toprağı olan Karabağ’da Ermeni yönetiminin işgali son bulmadan, Kafkasya coğrafyası huzur bulamayacaktır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da, Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.
Bu arada, hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde seçim vardı. Seçim ikinci tura kaldı. Biz ikinci turda yarışacak olan, Sayın Ersin Tatar’a ve Sayın Mustafa Akıncı’ya başarılar diliyoruz. İkinci turda, Kıbrıs Türk halkının iradesinin sandığa tam olarak yansımasını bekliyoruz.
Hatay'daki orman yangını
Sadece sınırlarımızın dışında değil, sınırlarımızın içinde de yangın var. Hatay’ın farklı bölgelerinde yaşanan orman yangınları, hepimizin yüreklerini dağladı. Ciğerlerimiz kavruldu. Sadece çığlıkları duyulmayan, o güzelim ağaçlar yanmadı. Kaplumbağasından, kuşuna pek çok canlı da kavrulup, yaşamını yitirdi. Yangın yerleşim yerlerine de hasar verdi. O güzelim ormanlarımızla beraber, geleceğimiz de yandı.
Genel Başkanımızın talimatıyla, MYK üyelerimiz yangın bölgesine gitti. Milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, vatandaşlarımızın yanında oldular, acılarını paylaştılar. canla başla uğraştılar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bundan sonra da, bölgedeki mağdur vatandaşlarımızın yanında olmaya, vatandaşlarımıza elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz.
Tek bir ağaç yakan, tek bir canlının yaşamına kast eden bizden olamaz. Bu arada bölücü terör örgütünün, yangınların sorumluluğunu üstlenme çabası dikkatle izlenmelidir. Bu yangın üzerinden yapılacak bölücü propagandaya Ya da kurulacak tuzaklara izin verilmemelidir. Bunun için yangını çıkaranların biran evvel tespit edilerek, adalet önüne çıkarılmalarını, olan bitenin tüm boyutlarıyla aydınlanmasını ve hiçbir şeyin karanlıkta kalmamasını bekliyoruz.
10 Ekim Katliamı
Son zamanlarda, ülkemizde birçok acının üzerine bir karanlık perde çekildi. İçinde bulunduğumuz Ekim ayının, bu konuda sicili maalesef oldukça kabarıktır. Hafta sonu Ankara Gar Katliamının 5. Yıl dönümüydü. 100’den fazla vatandaşımızı bu terör saldırısında kaybettik. Yüzlerce yurttaşımız yaralandı. 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında gerçekleşen bu saldırı, siyasi tarihimizde tam olarak aydınlanmamış, karanlık bir sayfadır. Biz, bir kez daha, bu olayda da yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz.
Türkiye’nin içinden geçtiğimiz yakın siyasi tarihi yazılırken, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı, karanlık bir kavşak olarak tarihteki yerini alacaktır. Yaşadığımız acılar hiçbir zaman unutulmayacaktır. Biz, terörü, nereden gelirse gelsin ayrım yapmadan lanetliyoruz.
Demokrasilerde özgürlüğün bedeli sürekli ihtiyatlı olmaktır. Dünya tarihi, “sahte güvenlik” uğruna, özgürlüklerinden vazgeçen toplumların acılarıyla doludur. Milletimiz 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşananları ve ardından işlerin ne noktaya geldiğini, bugün çok daha iyi görüyor. Bunları yaşatanlara notunu veriyor.
Milletimiz artık ne güvenliğinden, ne de özgürlüğünden vazgeçer. Kimse, bundan sonra, yanlış hesap yapmaya kalkmasın. korkular ve acılar üzerinden, kimse siyaset mühendisliğine soyunmasın.
TÜİK Temmuz verileri
Sadece sınırlarımız, ciğerlerimiz yanmıyor. Mutfaklarımız, ceplerimiz de yanıyor. Bir yandan işsizlik, bir yandan hayat pahalılığı evlerde huzur bırakmıyor. Bugün TÜİK Haziran-Temmuz-Ağustos dönemlerini kapsayan, Temmuz ayı işgücü ve istihdam verilerini açıkladı.
TÜİK, internet sitesini yenilemiş. yeni site maalesef pek kullanıcı dostu değil. Tablolara, verilere ulaşmak çok daha zorlaşmış. Umarız bu duruma kısa sürede bir çözüm bulunur. Temmuz’da 31 milyon 135 bin yurttaşımız, işgücünün dışında kalmış. Buna karşın işgücüne katılan nüfusumuz da, 31 milyon 491 bin kişi. Yani çalışma çağındaki nüfusumuzun yarısı, iş gücü piyasasının dışında kalmış. Böyle bir durumla daha önceki krizlerde hiç karşılaşmadık.
TÜİK ’in makyajlı rakamlarına göre dahi, son bir yılda işini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı, 1 milyon 254 bini buluyor. Ucube rejim iş başı yaptığından bu yana ise, 2 milyon yurttaşımızın işini kaybettiği anlaşılıyor. Ve daha da vahimi son 21 ayın 19’unda, istihdamda kayıp var. Böylesine yapışkan, sürekli bir istihdam kaybıyla, daha önce hiç karşılaşmadık.
Bir ekonominin en önemli başarı göstergesi, çalışmak isteyen yurttaşlarına iş ve istihdam sunabilmesidir. Bu ucube rejim, bıraktık millete iş ve istihdam sunmayı, milletin olan işini elinden aldı. Temmuz’da gerçek işsizlik oranı, geçen yılın aynı ayına göre, 6,3 puan artarak yüzde 29,1’e çıktı. Gerçek işsiz sayısı da, aynı dönemde, 2 milyon 304 bin artarak, 10 milyon 416 bin kişiye ulaştı.
Bir de istihdamda göründüğü halde iş başında olmayan, 2 milyon 574 bin yurttaşımız var. Bunları da dâhil edersek yaklaşık 13 milyon yurttaşımızın işi, gücü yok. Peki, bunların getirdiği OVP ’de, işsizliğin nasıl çözüleceğine dair bir çözüm var mı? Ne gezer.
Sadece işsizlik değil, paramızın satın alma gücündeki erime de milletimizi perişan ediyor. İki yıl önce, bu ucube rejimin kibirli başı millete; “24 Haziran’da bu kardeşinize yetkiyi verin. Ondan sonra şu faizle, dolarla, şunla bunla nasıl uğraşılır görün” dedi mi? Dedi. Millet yetkiyi verdi de ne oldu? Beyler saraylarında ağırladıkları faiz baronlarını, faiz lobilerini, dolarla avroyla garanti verdikleri yandaş 5 müteahhidi abat etti. Millet perişan oldu.
Son dış borçlanma ihalesi, geldiğimiz noktayı açıkça gösterdi. Almanya’nın 10 yıllık tahvil faizinin eksi olduğu, ABD’nin 10 yıllık tahvil faizinin binde 7 olduğu, birkaç yıl önce ekonomisi iflas etmiş Yunanistan’ın bile sıfıra yakın faizle, hem de 10 yıl vadeyle, borçlandığı bu dönemde; bunlar, 5 yıl vadeye Yüzde 6,4 faiz vererek borçlanabildiler. Bu tefeci faizidir. Bu olağanüstü yüksek faiz bir felakettir. Milletimiz bunun altından kalkabilmek için çok sıkıntı çekecektir.
Aslında getirdikleri Orta Vadeli Program, “Kral çıplak” diye bar bar bağırıyor. Ucube rejimin iş başı yaptığı son üç yılda, yani 2018 ile 2020 arasında, bütçeden faiz lobilerinin cebine 311 milyar lira gitmiş. Şimdi önümüzdeki üç yılda, faiz lobilerine 602 milyar lira ödeyeceğiz diyorlar. Yani önümüzdeki üç yılda, faiz lobilerinin cebine akacak para, ikiye katlanacak. Bunu ben demiyorum. Getirdikleri resmi doküman diyor.
Bu beceriksizler sadece faizle değil. Dolarla, euro’yla da mücadele edemediler. İş başına geldiklerinde, dolar 4 lira 53 kuruş, Euro 5 lira 33 kuruştu. Bugün dolar 8 liraya, euro ise 10 liraya dayandı. Bıraktık Erdoğan’ın dolarla, euro’yla uğraşmasını, Paramız dünyadaki tüm para birimleri karşısında eriyip gitti.
Türk Lirası'nın değer kaybı
Ucube rejim elinde Türk Lirası; Çin Yuanı ve Endonezya Rupisi karşısında yüzde 38, Hindistan Rupisi ve Meksika Pezosu karşısında yüzde 36. Rus Rublesi ve Güney Afrika Randı karşısında yüzde 27 değer kaybetti. “Dış güçler” diyerek, “kur saldırıları” diyerek, Yıllardır komplo teorileri yazıp durdular.
Peki, bu beylerin Çin ile bir kavgası mı var? Hayır. Hatta araları o kadar iyi ki, ne kendileri, ne de ortakları Bahçeli, Uygur Türklerine yapılan mezalime çıt çıkaramıyor. Bu zulmün önlenmesini isteyen uluslararası belgelere imza atmaktan çekiniyorlar.
Peki, Rusya ile bir sorunları mı var? O da Hayır. Suriye’de 36 askerimiz şehit edildi. Moskova’ya hesap sormaya gittiler derken, Kremlin Sarayı’nın kapılarında bekletildiler. Sesleri çıkmadı.
Soruyoruz; Endonezya’yla, Hindistan’la, Meksika’yla, Güney Afrika’yla sorunları mı var? Bu ülkelerle de bilinen bir sorunları yok. Peki, Bizim paramız, bu ülkelerin paraları karşısında, neden değer kaybetti? Bunun nedeni çok açık: Beceriksizlik, kifayetsizlik, liyakatsizlik…
Damat önce çıktı “Türk Lirasındaki olağan üstü değer kaybı, rekabet gücümüz artırıyor” diye sevindi. Bugün Ağustos ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Getirdikleri OVP ’de, bu yılın tamamı için ön gördükleri cari açık, 24,4 milyar dolardı. Yılın ilk sekiz ayında gerçekleşen cari açık ise 26,5 milyar dolar oldu. Veriler açıklandıkça OVP ’nin tüm hedefleri birer birer çöküyor. Yine bu yılın ilk sekiz ayında finans hesabından 4,5 milyar dolar, Net Hata Noksan hesabından ise 8 milyar dolar çıkış olmuş.
Cari açık ve ülkeden kaçan paralar ise, Döviz rezervi eritilerek karşılanmış. Yılın ilk sekiz ayında eritilen rezerv 39 milyar doları bulmuş. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, daha önceki hiçbir krizde böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Kayınpederin ekonominin direksiyonuna getirdiği ve bu ekonomik buhranın sorumlusu olan damat, şimdi çıkmış; “Döviz kuru beni ilgilendirmiyor” diyor. Döviz kuru sizi ilgilendirmiyordu da. Kuru tutmak, kayınpederin kerameti kendinden menkul faiz teorisini ispatlamak için, Merkez Bankası kasasından, kamu bankaları eliyle, milletin 120 milyar dolarını, neden ucuza peşkeş çektiniz?
Ama bozacının şahidi şıracı. Kayınpederi de Damadından hiç geri kalmadı. Milletin derdine derman olmak yerine; “Acıyı bal eyleyin, yoklukta sabreyleyin” diye millete vaaz verdi. Erdoğan’a göre gerçek mümin, “yoklukta sabreden” miş. Tabi, fukaralar sabredecek ki, bu beyler yandaşlarıyla beraber israf edecek. Millet yokluğa razı gelecek ki bunlar yazlık saraylarında, Kışlık saraylarında, uçan, yürüyen saraylarında zevk-ü sefa sürebilsin.
Madem gerçek mümin yoklukta sabredendir. Siz de milletimizin yokluğunu paylaşsanız ya. Biraz da siz, gerçek mümin olmaya çalışsanız ya. Bunu yaparlar mı? Yapmazlar. Peki, ne yaparlar? Milletimize yoklukta sabır telkin edenler, yandaşlarına ballı ihaleler teslim ederler.
"Ne demiş Tevfik Fikret"
Bu zalim yönetim Covid-19 salgınını bile, yandaşları için fırsata çevirdi. Nasıl mı? Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesini kullanarak. Afet, salgın gibi olağanüstü hallerde, idareye istediğiyle gizli, kapaklı masaya oturma imkânı veren "İstisnai ihale” yöntemini genel usul haline getirerek. Geçtiğimiz Ağustos’ta, bu ihale yöntemiyle gerçekleştirilen “en yüksek” bedelli iş, kapalı kapılar ardında yandaş bir gruba gitti. İhaleyi verdikleri grup, havuz medyasının amiral gemisi ATV’nin de sahibi. Verdikleri ihale ne? “Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Yüksek Standartlı Demiryolu İnşaatı ile Elektromekanik Sistemlerin Temini İşi Projesi.” Yani salgınla alakalı bir hastane yapımı, aşı veya donanım temini işi değil. İstense açık ihale yöntemleriyle yapılabilecek bir iş. Peki, ihale bedeli ne kadar? 9,8 milyar lira. Yani yaklaşık 10 milyar lira. Ama iş burada kalsa iyi…
Bakın! Elimde 9 Ekim 2020 tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanmış bir tebliğ var. Bu Tebliğ’de, vergi, resim, harçtan istisna tutulan firmaların listesi açıklanmış. Bu tebliğ ile söz konusu yandaş müteahhide neredeyse Ağustos’ta verilen işin tutarı kadar, vergi istisnası tanınmış. Yani iş yandaşa, devlet eliyle bedavaya getirilmiş. Tam olarak ne kadar? 9 milyar 449 milyon 995 bin 833 lira. Yaklaşık 9,5 milyar lira.
Bu listede vergi istisnası tanınan başka tanıdık isimler de var. Sakarya’daki tank-palet fabrikasını bedelsiz verdikleri, Katar ordusunun da büyük ortağı olduğu, BMC firmasına 98 milyon 750 bin liralık vergi istisnası vermişler.
Sen esnafın vergi ve prim borçlarını faiziyle ertele, salgında perişan olmuş esnafın vergi ve pirim borçlarını silme. Ama şimdi çık, yandaşlarının milyarlarca liralık vergisini tek bir kalemde sil. İşçi, çiftçi, besici, esnaf, emekli, memur, işadamı sabretsin, yandaş da dolarları, avroları bir güzel istiflesin. Bu mudur adalet? Bu mudur hak, hukuk? Bu mudur vicdan?
Ne demiş Tevfik Fikret;
“Bu harmanın gelir sonu,
Kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner,
Bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi,
Bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın,
Kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin,
Bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Sahte alkol ölümleri
Bu vicdansız sömürü düzeni, bu adaletsiz vergi sistemi, ve iktidarın yurttaşlarımızın tercihlerine, yaşam tarzına ideolojik bakış açısı, milletimizin sadece cüzdanını değil, canını da tehdit ediyor. Bakın sadece son bir haftada Kırıkkale’de 7 yurttaşımız, İzmir’de 10 yurttaşımız sahte içki nedeniyle yaşamını kaybetti. İçki içmek elbette sağlığa zararlıdır. Ama iktidarın vergilerle, alkol ürünlerinin fiyatlarını şişirmesi, sahtekârların iştahını kabarttı. Kaçak içkinin, merdiven altı üretimin önünü açtı. Bunun sonunda ağır can kayıplarıyla karşılaştık.
Yitirilen canların arkasında yüksek vergiler ve denetimsizlik var. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında; kapsamlı bir vergi reformunu mutlaka yapacağız. Verginin ekonominin işleyişini engellememesi; yatırımın, istihdamın önünü kapatmaması için etkinliğini artıracağız. Vergide adaleti mutlaka sağlayacağız. Kısacası, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. Adaletli bir vergi sistemi tüm yurttaşlarımızı kapsayan ekonomi politikalarımızın merkezinde olacak.
"Hatalarından da ders almayı bilmiyorlar"
Peygamberimiz; “Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz” buyurmuş. Yani insan gaflete düşüp bir kez aldatılsa da, ikinci kez aynı hatayı tekrarlamaz. Ama 18 yıldır bu ülkeyi yönetenleri, önüne gelen rahatlıkla kandırabiliyor. Hatalarından da ders almayı bilmiyorlar. Her kandırıldıklarında da “Allah affetsin, millet affetsin” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Ama kandırılmalarının bedelini milletimiz, canıyla, kanıyla ödüyor. Biz bunları yıllarca, devlete sızan “paralel devlet örgütlenmesi” hakkında uyardık. Bunlar o zaman çıktı “Cemaat devlete sızmış, buna kargalar güler” diyerek işi hafife aldı. Peki, sonra ne oldu? Millet, devletini sokaklardan topladı. 15 Temmuz’da 248 yurttaşımız yaşamını yitirdi. 2 bin 196 yurttaşımız yaralandı. Dün hizmet hareketi deyip, kapısını aşındırdıklarına, Sonunda terör örgütü demeye başladılar.
Yaşanan bunca acı olay varken hükümetin İçişleri bakanı çıktı, “Herhangi bir inanç grubunun, devletin birtakım noktalarını yönettiği ve sızdığı değerlendirmeleri doğru değildir” deyip, bir de “Yalandır, Provokasyondur” diyerek bunu söyleyenlere abanın altından sopa gösterdi. İşte kargalar esas buna güler. Arşivler yerinde duruyor. Bugün bu sözleri söyleyen atama Bakan, Daha önce neler söylüyordu. Kendisine ve milletimize hatırlatalım. “Millet bir Fethullah Gülen çıkartır, bin Fethullah Gülen çıkartır. Millet bir Zekeriya Öz çıkartır, bin Zekeriya Öz çıkartır. Bu milletin temel değerlerine karşı gelmesinler. Sandıkta ona gereken cevabı verir. Fethullah Gülen ve Zekeriya Öz milletin gönlünde yerlerini almışlardır. Hizmetlerinin ne olduğu bellidir.”
Soylu daha birkaç yıl önce; “Bir Fethullah Gülen gider, Bin Fethullah Gülen gelir” diyor. Ve bu sözleri söyleyen kişiye, bugün FETÖ ile mücadele emanet ediliyor. O da çıkıp “Devleti ele geçirmek isteyen cemaat yok” diyor. Atama İçişleri Bakanı, bu defa acaba hangi cemaate sahip çıkıyor? Devletin birtakım noktalarını yöneten devlete sızan, devlette çöreklenen cemaatler yokmuş, İsmet Paşa’nın dediği gibi “Hadi canım sen de!”
Atama İçişleri Bakanı bu zihniyette, bu aymazlıkta oldukça, Bu millet devletini sokaktan daha çok toplar. milletimiz bunları görüyor, notlarını veriyor, bunlardan biran evvel kurtulmak için sabırsızlıkla sandığın önüne gelmesini bekliyor, ilk sandıkta da yerlerini gösterecek. Saraylarından evlerine gönderecek.