İstifasını verdiği öne sürülen TÜİK Başkanı: Yanlış yaparsam 84 milyonun hakkını yerim

İstifasını verdiği öne sürülen TÜİK Başkanı: Yanlış yaparsam 84 milyonun hakkını yerim
TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer, Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş'a konuştu. TÜİK'in enflasyon verilerini düşük gösterdiğine dair iddiaları yanıtlayan Dinçer "Enflasyon hesabında ben 84 milyona karşı sorumluyum, bir yanlışa imza atarsam 84 milyonun hakkını yemiş olurum" dedi.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, isim vermeden Ankara'da eleştirilerin hedefindeki üst düzey ismin istifa mektubunu sunduğunu yazmıştı. Herkes kim olduğunu tartışırken, halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz, "Ankara kulislerini çalkalayan bu iddiayı iki kaynaktan doğrulattım" deyip istifasını veren ismin TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer olduğunu söylemişti. Bu yaşananların ardından TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer, Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş'a konuştu. TÜİK'in enflasyon verilerini düşük gösterdiğine dair iddiaları yanıtladı.

Yıllarca süren "TÜİK enflasyonu zincir, takoz, pinpon topu ile hesaplıyor" safsatası yerini "TÜİK enflasyonu düşük gösteriyor" iddiasına bıraktı. Bu iddianın temelinde, herkesin enflasyonunun kendine göre farklı olması yatıyor.

Bir kesim ise "TÜİK enflasyonu doğru hesaplasa da baskılar yüzünden düşük açıklıyor" iddiasını dile getiriyor.

Tüm bunları TÜİK Başkanı Dinçer'e sorduk. Dinçer kısa ve çok net bir yanıt verdi: "Benim 84 milyona karşı sorumluluğum var..."Doğuştan şanssız olmak” diye bir söz vardır ya, bunu kurumlara uyarlamak istesek ilk sıraya tartışmasız bir şekilde TÜİK’i yazmak gerekir. TÜİK, özellikle enflasyon oranları konusunda, ne yaparsa yapsın en azından bazı kesimler tarafından eleştirilmekten kurtulamıyor. Çünkü hep söylüyoruz ya herkesin kendine göre bir enflasyonu vardır; aynı apartmanda komşu olan iki ailenin enflasyonu bile birbirini tutmaz. Dolayısıyla TÜİK’in açıkladığı oranın çok farklı bulunması şaşılacak bir durum değildir. Ve doğal olarak herkes kendi hissettiğini en doğru oran sayar.

Okurlarımız bilir ama bir kez daha vurgulayalım. Dünya Gazetesi olarak değişmez bir ilkemiz vardır. Derdimiz hiçbir zaman bağcı dövmek olmamıştır. Bağcı sürekli değişir zaten. Derdimiz, kamuoyu adına bağcının iyi üzüm yetiştirmesine katkıda bulunmaktır, çünkü derdimiz üzüm yemektir.

Bağcı bugün için TÜİK yönetimi...

Ankara Temsilcimiz kadim dostum Maruf Buzcugil ile birlikte önceki gün TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’in konuğu olduk. Her ne kadar ben aşı olamadığım için fiziken aynı mekanda bulunamadımsa da bir şekilde görüşmeye katıldım. Her konuyu konuştuk. Biz sorduk Başkan Dinçer ve ekibi yanıtladı. Bu görüşmede neler konuştuğumuzu sevgili Maruf’un kaleminden önümüzdeki günlerde detaylı bir şekilde okuyacaksınız. Çok dolu dolu bir röportaj sizi bekliyor.

Ben bugün size TÜİK Başkanı Dinçer’in kurumla ilgili yaklaşımını nakletmek ve gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

84 milyon vurgusu

TÜİK’le ilgili değişmesi hiç kolay olmayan, hatta belki de hiçbir zaman değişmeyecek bir yargı vardır:

“Bunlar var ya bunlar, enflasyonu yine düşük gösterecekler, zaten hep öyle yapıyorlar; siyasetçi emir veriyor, bunlar da uyguluyor!”

Bu ne bugünün yargısıdır, ne de yarın değişecektir. Girişte belirttiğimiz gibi herkesin kendine göre bir enflasyon algısı vardır ve bundan dolayı kendi enflasyonuyla örtüşmediği sürece TÜİK’in açıkladığı orana herkes dudak büker.

TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’e bu yaklaşımı sordum:

“Ben sokaktaki bir vatandaş olarak şunu sormak istiyorum. Enflasyon oranı hesaplandı önünüze geldi, oranı çok yüksek buldunuz, ‘Törpüleyin şunu biraz’ der misiniz?”

Başkan tam yanıt verecekti ki soruma devam ettim:

“Ya da oran size göre makul ama daha üst makamlar düşük bir oran bekliyor. O durumda ‘Arkadaşlar bu oranı biraz aşağı çekmemiz gerekiyor’ diye çalışanlarınıza talimat verir misiniz?”

Gülümsedi Sait Erdal Dinçer... “Bakın Alaattin Bey” diye başladı:

“Diyelim ben ticaretle uğraşıyorum. Bu ticarette birine haksızlık yaptım. Bir süre sonra o kişi bana aynı şekilde davrandı, bu sefer haksızlığa uğrayan ben oldum. Sonuçta bir araya gelir, el sıkışır helalleşiriz.

Oysa enflasyon hesabında ben 84 milyona karşı sorumluyum, bir yanlışa imza atarsam 84 milyonun hakkını yemiş olurum. Biliyorsunuz, milyonlarca çalışan bizim açıkladığımız enflasyona göre zam alıyor. Şimdi o insanların adeta geliriyle oynamak, hakkını yemek... Bunu yapmam, böyle bir sorumluluk altına girmem söz konusu olabilir mi?”

TÜİK Başkanı Dinçer’in dikkat çektiği bir yön daha var: “Bu koltukta şimdi ben oturuyorum, yarın başkası oturur; yani başkanın kim olduğunu boş verin. Siz sanıyor musunuz ki TÜİK’te enflasyon hesaplamasıyla ilgili birimde çalışan yüzlerce arkadaşım ortaya koydukları orandan çok farklı bir açıklama yapılmasını sineye çeker, hiç sesini çıkarmaz...”

Başkan Dinçer TÜİK’e güvenilmesini istiyor. Bunu istemek tabii ki en doğal hakkı.

Ama yıllardan beri süregelen öylesine bir güvensizlik var ki, öyle bir bilgi kirliliği var ki, bırakın sokaktaki vatandaşı, hala önem atfedilen bazı kişiler bile enflasyonun zincirle, takozla, pinpon topuyla özdeşleşmiş halkın kullanmadığı ürünlerle hesaplandığını düşünüyor, daha da ötesi bunu dile getiriyor. Üstelik TÜİK hangi mal ve hizmetlerle hesaplama yaptığını, bunların endeksteki ağırlığının ne olduğunu, her ayki fiyatları ve değişim oranlarını açıkladığı halde. O yanlış ezber bir türlü bozulmuyor, şehir efsanesini yıkmak mümkün olmuyor.

Bunlar sonuçta istatistiki veri, devlet sırrı değil!

Yıllardan beri ileri sürülen şu:

“TÜİK enflasyonu aslında yüksek hesaplıyor ama baskılar yüzünden düşük oran açıklanıyor.”

Peki hiç düşünülmüyor mu, hesaplanan doğru oran yıllar yılı nasıl oluyor da hiç sızmıyor?

TÜİK yıllardır enflasyonu hesaplanandan düşük açıklayacak ama orada çalışan hiç kimse bunu eşine, dostuna, bir basın mensubuna söylemeyecek.

İstatistiki verilerden söz ediyoruz; devlet sırlarının muhafaza edildiği bir kurumdan değil!

Bir hesaplamanın yanlış yapıldığını söylemek, ileri sürmek başka bir şey; hesaplamanın doğru yapılıp açıklanan oranın çarpıtıldığını söylemek başka bir şey!

İlkini ileri sürebiliriz, eleştirilecek yönler bulabiliriz; muhtemelen vardır da.

Ama ikinci; çok iddialı bir yaklaşım. Bunu da iddia edebiliriz ama arada bir de düşünelim; “TÜİK nasıl bir kurum ki hesapladığı doğru oranları hiç sızdırmadan yıllardır gizlemeyi başarıyor” diye...

Gelin 37 yıl önce olanları hatırlayalım...

Bilgi su gibidir, bir yol bulur sızar.

Engelleyemezsiniz! Hele TÜİK gibi binlerce kişinin çalıştığı bir kurumda, hele enflasyon gibi devlet sırrı olmayan bir konuda... Sızar! Başka konularda yaşandığı gibi...

Şimdi sizi tam 37 yıl önceye götürmek istiyorum. Aşağıdaki satırları da tam 10 yıl önce, 19 Ocak 2012'de yine bu köşede yazmışım. Biraz değiştirip tekrar etmekte yarar var.

Dallaslı nüfus sayımı!

Yıl 1985. Genel nüfus sayımı yapılıyor. Sayım şimdiki gibi değil, eski usulde, yani sokağa çıkma yasağı uygulanarak görevlilerin kapı kapı dolaşıp form doldurması suretiyle gerçekleştiriliyor.

O dönemde bütçeden belediyelere nüfusları ölçüsünde para aktarılması kararı alınmış. Belediyeler için ne kadar nüfus, o kadar para demek. Sayımdan bir süre sonra o zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü’nden bir bilgi ulaşıyor bana, yani bir bilgi sızıyor. Nüfus sayımında inanılmaz ölçüde usulsüzlük yapıldığı iddia ediliyor. Sonra da belgeler yağıyor. Trajikomik usulsüzlükler söz konusu.

Nüfus sayımında kullanılan formlara 11 kişi yazılabiliyor. Nüfusu fazla göstermek için her bir formdan olabildiğince yararlanmak gerek! Ancak bazı sayım görevlileri bir süre sonra yazacak isim bulmakta zorluk çekmeye başlıyor. O dönemde yalnızca TRT televizyonu var ve popüler dizi de Dallas. Başlıyor bazı “görevliler” isim olarak Dallas’taki karakterleri yazmaya. J.R., Su Ellen, Bobby, Lucy gibi… Tabii isimler okunduğu gibi ya da başka bir ifadeyle televizyonda duyulduğu gibi yazılıyor; Ceyar, Suelın, Babi, Lusi, şeklinde…

Üstelik bazı yörelerde öylesine ileri gidiliyor ki, 24-25 yaşlarındaki çocuksuz kaymakam ve eşine de dokuz, evet dokuz çocuk yazılıyor. Anne-baba, dokuz da çocuk! Sayım yapan görevliler coşmuş bir kere, formda hiç eksik bırakılmıyor.

Bu konuyu o zaman çalıştığım Anka Ajansı’nda haber yapıyorum. DİE, önce itiraz eder gibi oluyor, sonra belgeler ortaya dökülünce usulsüz yazım yapıldığı anlaşılan yerler incelemeye alınıyor. Nüfus, ilk yazıma göre önemli ölçüde aşağı çekiliyor ve bu sayım DİE’de bazı kişilerin koltuklarını kaybetmesine yol açıyor.

Dolayısıyla bir kez daha söyleyelim; TÜİK yıllardır enflasyonu hesapladığından düşük açıklasaydı, bu şimdiye kadar kesinlikle ortaya çıkardı. Şunu söyleyen olacaktır: “Hesapladığından düşük açıklamıyor olabilir ama düşük hesaplamak için uğraş veriyor.” Hesaplamanın nasıl yapıldığını da önümüzdeki günlerde yayımlanacak röportajda detaylı bir şekilde okuyacaksınız.