İsyanın Latin hali… Sokağın iktidara şah matı ve Castillo’nun düşüşü

İsyanın Latin hali… Sokağın iktidara şah matı ve Castillo’nun düşüşü
Peru'da Castillo'nun düşüşüyle başlayan isyan dalgası, halkın erken seçim talebini kabul ettirmesiyle devam etti. Mücadele halka ekimde sandık yolunu gösterirken Castillo'nun geleceği ise belirsizliğini koruyor.

Peru’ya dair ilgim, Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa ile tanıştığımda katlanarak arttı. Kendisi okuduğum ilk romanı “Teke Şenliği”nde beni her ne kadar Dominik’in kanlı tarihinde hüzünlü bir yolculuğa çıkarsa da, acı çekmiş toprakların acı çeken çocuklarından biri olduğu kaleminden akanlarla çok net anlaşılıyordu… Nobel ödülü aldığı konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı LIosa, “Bir yurttaşım, José María Arguedas, Peru'yu ‘her kanın’ ülkesi olarak adlandırmıştı. Biz buyuz…”

LIosa’nın 1990'da Demokratik Cephe'nin adayı olarak katıldığı Peru başkanlık seçimlerinde rakibi Japon asıllı Alberto Fujimori’ye yenildiğini de eklemek lazım. Peru’nun Japon asıllı diktatörü Fujimori'ye de değineceğim elbet ancak öncelikle Latin Amerika’ya dair birkaç laf etmek isterim…

Aztekler, İnkalar, Mayalar gibi büyük uygarlıklara ev sahipliği yapan Latin Amerika, dünyanın kendisini keşfetmesiyle birlikte sömürünün, ihlallerin, talan edilmişliğin tarihinin yazıldığı bir coğrafya oldu… İspanyol sömürgesi haline gelen topraklarda yerliler, kendi topraklarında köleliğin prangaları altında uzun yıllar esareti yaşadı, zincirleri kırabilmek adına da kendilerine has üslup ve cesaretleriyle isyan bayrağını dalgalandırdılar. Say say bitmez kana bulanan toprakları… Meksika, Brezilya, gümüş merkezi Bolivya ve bakır cenneti Şili…

"İsyanın coğrafyası" tanımı pek de yanlış olmayacaktır. Keza bağımsızlıklarını ellerine aldıktan sonra da emperyal güçlerin korkulu rüyası olan bu coğrafya, zenginleştikçe hainleşen birkaç kişinin eliyle cunta yönetimleriyle sınandı. Kendilerine “vatansever” diyen diktatörlerin emperyal güçlere satılmış “adanmışlıkları” 2023 yılında dahi hala tartıştığımız başkaldırının devamına yol açtı.

Son zamanlarda Latin Amerika, solun yükselişiyle yeniden gündeme gelen ikinci pembe dalgayla manşetlerde yerini alırken, eş zamanlı olarak bir isyan furyası da bu dalgayı kırmak adına harekete geçti. Brezilya’da Aralık ayında aşırı sağcı lider Jair Bolsonaro’nun solcu rakibi Luiz Inácio Lula da Silva karşısındaki yenilgisi, Bolsonaro destekçilerinin haftalarca konuşulan devlet binaları baskını ve protestolarıyla endişeye yol açtı. Çok geçmeden Lula’yı ilk tebrik edenlerden biri olan Peru Cumhurbaşkanı Pedro Castillo için de çanlar çalmaya başladı. Ülkenin ilk yerli kökenli Cumhurbaşkanı olmasa da ilk “Fakir Cumhurbaşkanı” diye bilinen eski öğretmen Castillo, kendisini makama ulaştıran Marksist politikalarıyla bilinen Peru Libre Partisi’nden istifa ederek kendi deyimiyle “her kesime hitap etmeyi” seçti, ancak bu tercih onu şimdilik sona götürdü. Castillo’nun partisinden istifası, pusulasının neoliberal politikalara döndüğü eleştirilerine yol açtı; sonrasındaki süreç de hükümeti ele geçirmeyi bekleyen sağcıların oyununa geldiği yorumlarına neden oldu.

Temmuz 2021’de Özgür Peru (Peru Libre-PL) partisinin öncülüğünde oluşturulan bir sol ittifakla iktidara gelen eski sendika lideri ve öğretmen Castillo, Kongrede çoğunluğu elinde tutan, geleneksel burjuvaziyi temsil eden ve ABD ile doğrudan işbirliği içinde bulunan sağ partilerin hedefinde oldu. Sol ittifak kısa süre içinde bölünürken Castillo da partisi PL’den ayrıldı. Bir buçuk yıllık iktidarında hakkında 3 kez gensoru önergesi verilen, 1 kez vatana ihanetle suçlanan ve yolsuzluktan yargılanan, eski hükümet yetkililerinin iddiaları üzerine hakkında soruşturma açılan Pedro Castillo, 7 Aralık günü parlamenter diktatörlük kurmakla suçladığı Kongreyi feshettiğini açıklayarak olağanüstü hal hükümeti kuracağını ilan etti. Ancak kendi hükümeti tarafından da yalnız bırakılan Castillo aynı gün Kongrede yapılan oylama ile görevden alındı ve tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yerine yardımcısı Dina Boluarte cumhurbaşkanı olarak atandı.

Castillo, Kongre’de bulunan sağcıların, politikalarını uygulaması konusunda kendisine köstek olduğu düşüncesiyle fesih kararı almış ancak sonrasında arkasında olduğuna inandığı polis, asker ve hatta kendi partisi tarafından dahi deyimi yerindeyse ortada bırakılmıştı. İşte tam da bu noktada eski diktatör Japon asıllı Alberto Fujimori’yi anımsamamız gerekiyor. Çünkü Fujimori de iktidara geldikten sonra iki kamaralı parlamentodaki muhalefetin çoğunluğunu kendisi karşısında engel olarak görmüştü ve 5 Nisan 1992 tarihinde El Autogolpe (kendi kendine karşı darbe) yapmıştı. Bu darbe sırasında kendi hükümetini devirip, parlamentoyu feshederek kendi iktidarını güçlendirmek amacını taşıyordu. Keza 1992 yılındaki seçimlerindeki ezici galibiyetiyle bunu başardı da. Ancak sağcıların "Fujimori’nin yolundan gittiğini" söylediği Castillo bunu başaramadı… Eski öğretmenin siyasal etkisi, kendisini Cumhurbaşkanlığına getirenlere sırt dönüşüyle bitmiş olacak ki şu anda cezaevinde.

Castillo’nun görevden alınıp tutuklanmasıyla başlayan isyan dalgası, başkent Lima başta olmak üzere ülkenin dört bir yanına yayıldı. Boluarte için Cumhurbaşkanlığı pek istediği gibi başlamadı. Ülkenin ilk kadın Cumhurbaşkanı olan Boluarte almayı umduğu övgülerin dışında eleştiri yağmuruna tutuldu ve polisle göstericileri karşı karşıya getiren şiddet de böyle vücut buldu. Hem polise halka namluyu çevirmesi emrini verip hem de hayatını kaybeden göstericiler için “üzüldüğünü” dile getiren iki yüzlü başkana sokağın cevabı da sert oldu haliyle. Erken seçim talebini haykıranlar tepkilerini dile getirmekten bir an bile vazgeçmeyip “istifa” diye bağırmaya devam ettiler. Aralık ayından bu yana sokaklarda olan halk, Castillo’nun cezası iptal edilse dahi mücadeleye devam sinyali verdi. Çünkü halk istediğini kendisi almak istedi ve bunu başardı. İstifa istemi karşılık bulmasa da erken seçim Peruluların zaferi oldu. Nisan 2024’te yapılması planlanan seçim tarihi Ekim 2023’e çekildi.

Peruluların zaferi Castillo’ya yarar mı bilinmez ama sokağın iktidara şah matı isyanın Latin haliyle sonuç verdi.

Kendi tabanını unutmakla eleştirilenler için belki Peru’dan çıkarılacak bir ders vardır.