Eski İran Dışişleri Bakanı Muttaki, Zarif’i Süleymani'ye siyasi ‘suikast’ düzenlemekle suçluyor
Eski Dışişleri Bakanı Menuçehr Muttaki, söz konusu ses kaydını ABD eski Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla Bağdat'ta düzenlenen hava saldırısı ile öldüren Devrim Muhafızları Ordusu yurt dışı kolu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye yönelik ‘siyasi suikast’ olarak değerlendirdi.
Zarif, geçtiğimiz Mart ayında kaydedilen ses kaydının bir kısmında, önceki parlamento seçimlerine katılımdaki düşüşü eleştiriyor. Zirâ bu durum, nükleer anlaşmaya karşı çıkan muhalefet akımının parlamentoda çoğunluğu sağlamasına yardımcı olmuştu.
Nitekim ses kaydında, Bakan Zarif’in Devrim Muhafızları ve Komutan Süleymani'nin İran diplomasisini çökertme yönündeki rolünü, aynı zamanda nükleer anlaşmanın ardından İran ile Rusya arasında Suriye'deki artan iş birliğini eleştiriyor. Moskova'yı İran-Batı yakınlaşmasından korkarak anlaşmanın yönünü değiştirmeye çalışmakla suçlayan Zarif, İran’daki ordu ile diplomatların konumlarının karıştığı eleştirisinde bulunarak diplomasi aygıtının saygınlığını geri kazanması çağrısında bulunuyor.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, ses kaydının yasadışı olduğunu belirterek “Zarif, kayıtta Komutan Süleymani'yi onurlandırmaktan, onun barışı sağlamadaki rolünden, bilgeliği ve mantığından bahsediyor” diyen Hatibzade, kaydın yayınlanmasını ‘yasadışı’ olarak nitelendirdi. Aynı zamanda Zarif’in açıklamalarını “üzerinde anlaşmaya varılan üst düzey kararları aldığı bir deneyim, dürüstlük, şeffaflık ve dinamizm atmosferi çerçevesine” diye konuştu.
Dışişleri Bakanlığının röportaj sürecindeki rolünü reddeden Hatibzade, “Ses kaydını kimin ve niçin yayınlandığını bilmiyoruz. Medyadan Zarif'in yorumlarını kesme yönünde bir istek mevcuttu; Ancak kayda genel biçimde bakılması lazım” ifadelerini kullandı.
Yurtdışındaki medyadan önce İran medyasında yayınlandığına işaret ederek kaydın sızdırılmasının önemsiz olduğu hissiyatını vermeye çalışan Hatibzade, “Evvelsi gün sızdırılmış olması üzücü. İlk başta sınırlı bir şekilde yayılmıştı; dün sabah bazı gazetecilerden duyduk, akşam ise daha büyük bir ölçeğe ulaştı” açıklamalarında bulundu.
Ses kaydını Süleymani’ye yönelik bir ‘siyasi suikast’ olarak değerlendiren eski Dışişleri Bakanı Muttaki ise kaydı eleştirdi. Bu yönde özellikle de Zarif’in iktidarın diplomatik aygıttansa ‘saha’yı tercih edişi yönündeki açıklamalarına değindi. Nitekim Zarif, kayıtta “Sahanın diplomasiye harcanmasından daha çok, diplomasi sahanın ihtiyaçlarını karşıladı” diyerek üstü kapalı olarak Devrim Muhafızları’na ve bölgedeki çeşitli çatışma bölgelerinde yer alıp çeşitli milletlerden milislere sponsorluk yapan Kudüs Gücü’nün rolüne işaret etmişti. Aynı zamanda “Her müzakereye gittiğimde, bu ayrıcalığı ya da şu noktayı elde etmeni istiyorum diyen kişi hep Süleymani’ydi. Adeta savaş alanında başarılı olmak için pazarlık yapıyordum” ifadelerini kullanmıştı.
Zarif'in açıklamalarının, onun saha ya da diplomasi hakkında doğru bilgilere ya da dakik bir tanıma sahip olmadığını gösterdiğini öne süren Muttaki, “Zarif’in ABD’ye bakıp saha ile diplomasinin tek bir politika ve uyumlu bir yaklaşımla birbirini nasıl tamamladığını görmesi yeterli” ifadelerini kullandı.
Zarif’in Rusya ve İran’ın Suriye’deki iş birliğine değindiği kısımlara odaklanan Muttaki, Süleymani ve Putin arasındaki görüşmelerin ve Süleymani'nin Suriye çatışmasına davetin ‘Rusya'yı savaş alanına girmeye ikna etme yönünde bir merhamet mermisi olduğunu’ belirterek “Bu röportajın ABD’nin askeri suikast düzenlediği kişilere yönelik korkakça bir siyasi suikast olması üzücü” vurgusunda bulundu.
Temmuz 2015'te nükleer anlaşmanın ilanı ile Ocak 2016'da uygulanmaya başlaması arasındaki altı aylık sürede yaşananları hatırlamanın yeterli olacağına değinen Zarif, anlaşma uygulanmadan önceki iki hafta içerisinde İran'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği ve Konsolosluğuna yönelik saldırıdan, ABD kuvvetleri botlarının tutuklanmasından bahsederek bunların anlaşmanın İran dahilindeki muhaliflerinin baltalama girişimleri olduğunu öne sürüyor.
Süleymani'nin ilk Moskova ziyaretinin de bu çerçevede olduğundan bahseden Zarif, Moskova'yı nükleer anlaşmanın ‘tamamlanması’ yönündeki durumu tersine çevirmeye çalışmakla suçlayarak şöyle diyor:
“Anlaşmanın imzalanmasıyla Rusya, Süleymani'yi karşılamaya karar verdi. Süleymani'nin Putin'i Suriye’deki savaşa katılmaya ikna ettiğini iddia ediyoruz. Zaten kararını vermiş olan Putin, İran kara kuvvetlerinin katılımı karşılığında hava kuvvetleri ile savaşa dahil olmuştu bile. Ancak orada kara kuvvetlerimiz yoktu; Suriyeliler, Araplar, Afganlar ve gönüllüler vardı. Suriye'ye müdahale kararı alırken Temmuz 2015'te Süleymani'yi davet ettiler. Rusya Suriye’yi Akdeniz üzerinden vurabilecekken neden İran hava sahası üzerinden saldırdı? Rus bombardıman uçakları niçin İran üzerinden uçtu? Üstelik tüm bunlar nükleer anlaşma sonrasında gerçekleşti”
Rusya'nın nükleer anlaşma öncesindeki müzakerelerde aldığı rolün ayrıntılarını açıklayarak daha da ileri giden Zarif, “Rusya, anlaşmanın imzalanmasını önlemek için son hafta elinden geleni yaptı. Nükleer anlaşmanın başarılı olacağına inanmamış olan Ruslar, son haftalarda anlaşmanın bir sonuca varmak üzere olduğunu fark ettiklerinde yeni tekliflerde bulunmaya başladılar. Bu aşamada Rusya ve Fransa, İran'ın nükleer anlaşmayı sürdürmek için Güvenlik Konseyi iznini her altı ayda bir uzatması gerektiği önerisinde bulundu” ifadelerini kullandı.
Zarif, anlaşmaya dahil olan ülkelerin dışişleri bakanlarını Viyana'da bir arada gösteren grup fotoğrafında Rusya Dışişleri Bakanı'nın bulunmamasını Rusya’nın hoşnutsuzluğuna kanıt gösterdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hatibzade, dün, Zarif ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasındaki ‘kadim ilişkinin’ gücünü överek Moskova ile arayı yumuşatmaya çalıştı. Rusya ve İran ile ilişkilerin ‘stratejik’ olduğunu vurgulayan Hatibzade, ‘ilişkileri çeşitli düzeylerde geliştirme’ niyetlerini ifade etti.
Söz konusu ses kaydı, Zarif’in önümüzdeki 18 Haziran'da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reformist hareketin olası adayları arasında ismi ön plana çıktığı bir dönemde geldi. Reformist akım, aday listesini geçirirken seçimlere katılımın gerileyeceği yönündeki iç korkular üzerine oynuyor.
Ay başından bu yana İran, aralarındaki karşılıklı uyumu yeniden sağlamak için Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu arabuluculuğunda ABD yönetimi ile dolaylı müzakerelerde bulunuyor.
Nitekim seçimler ve Viyana'daki görüşmeler ışığında, İran çevreleri ses kaydının zamanlaması ve sebebi konusunda ikiye bölünmüş durumda. Zarif'i cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görmek isteyen çevreler, bunu reformistlerin adaylığına yönelik bir darbe olarak görüyor. Bazıları ise bu yeni gelişmenin Zarif'in müzakerelerdeki konumunu ‘olumlu’ etkileyeceğine, bundan yaptırımların kaldırılmasıyla çıkılacağına inanıyor.
Batılı ülkeler İran'ın bölgesel faaliyetleri ve balistik füze programı üzerinde baskı kuracak daha kapsamlı bir anlaşmaya varmak amacıyla diyalog masasına dönmesi yönünde garanti elde etmek isterken, İran bir diğer yandan da Devrim Muhafızları ve terörizme ilişkin yaptırımlarla ilgili zorluklarla karşı karşıya.
Zarif’e yakınlığı ile bilinen bazı uzmanlar, sürmekte olan görüşmelerde Batı'nın esnekliğini kazanmak için seçim kağıdını kullanma yönünde iddiaya girerken aynı zamanda mevcut durumun Batı ile ‘katı bir idareye’ yol açacağı uyarısında bulunuyor.
İran hükümeti, geçen yılki parlamento seçimlerinde en düşük katılım oranının kaydedilmesi ardından İranlıları sandığa götürme çabaları kapsamında seçimlerden önce nükleer anlaşmadaki çıkmazı kırmak istiyor. Ancak aynı zamanda Viyana görüşmelerinde herhangi bir seçim yönelimini reddetmekte ısrar ediyor.