Cihat Yaycı Halk TV'de anlatıyor: Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz'de son durum

Cihat Yaycı Halk TV'de anlatıyor: Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz'de son durum
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Halk TV'de Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı.

Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Halk TV'ye özel kapsamlı bir sunum hazırladı. Özlem Gürses ile Gündem Özel'e konuk olan Yaycı, Mavi Vatan stratejisi ve Doğu Akdeniz'le ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Yaycı'nın açıklamaları şöyle:

Doğu Akdeniz’deki kriz sıcak çatışmaya dönüşebilir mi? Mavi Vatan stratejisinde Türkiye ne durumda?

Bu harita benim naçizane hesaplayarak çizdiğim Mavi Vatan haritadır. 462 bin km’ye tekabül eder ve kara ülkemizden yarısından fazla deniz ülkemiz olduğunu gösterir. Mavi Vatan nedir? Nasıl hesaplanmıştır? Mavi Vatan’ın Karadeniz kısmı Karadeniz’in yarısına tekabül eden Türk Deniz yetki alanıdır, münhasır ekonomik bölgesidir. 1986 yılında 1978 yılından başlayarak yapılan görüşmeler dahil olmak üzere 1986 yılında münhasır ekonomik bölge ilan ediyoruz. Daha sonra ilgili kıyıdaş devletler; Bulgaristan, Romanya, SSCB daha sonra da Sovyetler Birliği’nin halefleriyle bu münhasır bölgeyi tescil ve teyit ediyoruz. Dolayısıyla Karadeniz’de herhangi bir sorun yok. Deniz ülkemizin Karadeniz kısmı sorunsuz bir şekilde 1986’da belirlenmiş.

Marmara bir iç denizdir. Tüm kıyıları Türk karalarıyla çevrili. Dolayısıyla orada zaten bir sorun yok Montrö Sözleşmesi işliyor. 

Kanal İstanbul konusuna siyasi bir tercih meselesi olduğu için girmek istemem, girmem de. Ancak şunu söyleyebilirim Kanal İstanbul Montrö Sözleşmesi’ni etkilemez. Montrö Sözleşmesi iki boğazı ve iç denizi kapsar. Yani Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi. Dolayısıyla maramara Denizine nereden girerseniz girin Marmara Denizine girdiğiniz anda Montrö Sözleşmesi hükümlerine tabi olursunuz.

Ege Denizi

Mavi Vatan’ın Ege sınırları iki ana kara arasında yani Türk ana karası ile Yunan Ana karası arasında ortay hattan geçen uluslararası hukuka göre her ikisininde kıta uzantılarını da eşit bölen hat olarak tespit edilmiştir. Bizim kıta sahanlığımızın sınırları orada deniz yetki alanlarımızı belirlemiştir. Arama kurtarma sahamızla deniz yetki alanlarımız örtüşür. Bu ters tarafta kalan adalar ve Türk ana karasının kıta sahanlığının üzerinde oturan adalardır. Bu mavi çizgi bizim kıta sahanlığımızdır. Bu kıta sahanlığımız içerisinde Yunanistan’a ait meşru olan adaların kendi kara suları vardır. 

Ege'de Yunanistan'la yaşanan gerginlik

Gerginliğin kaynağı Yunanistan. Adalar denizinde ya da Ege’de sorun yoktur. Ege sorunları tabiri yanlış bir tabirdir. Ege’de sorun yok, Yunanistan’ın talepleri var. Dolayısıyla biz sorun demiş olursak iki taraflı bir talepten veya çatışmadan bahsederiz. Yunanistan’ın taleplerini sorun olarak algılayıp çözümü için masaya oturursak bunun sonucu Yunanistan’ın taleplerini karşılamak anlamına gelir. Yunanistan adaları silahlandırmak, kara sularını genişletmek, egemenliği anlaşmalarla kendisine devredilmemiş ada/adacık ve kayalara sahip çıkmak istiyor. Biz bunları sorun olarak kabul edersek meşrulaştırmış oluruz. Yunanistan’ın haksız ve gayrimeşru talepleri vardır. Bu talepler sanki meşru ve haklıymış gibi Türk kamuoyuna bile yansıtmaya çalışıyorlar.

Yunanistan ile Türkiye savaşa girer mi?

Cumhuriyet kurulduğundan beri hatta birinci dünya savaşı öncesinden beri 1964 Kıbrıs olaylarında da böyle, Kıbrıs barış harekatında da böyle. Biz zaten tek başına mücadele eden bir devletiz. Bu sadece bugünün konusu değil, halkımız endişelenmesin. Kıbrıs Barış Harekatı yapılırken de bizim yanımızda hiçkimse yoktu. Bir Pakistan bir de Lbya vardı. En güçlü NATO müttefikimiz ABD’den ambargo yedik senelerce. Bu denizlerden feragat edelim diyemeyiz. Yunanistan’ın arkasından kimse gelip savaşa girmez. Yunanistan bizimle savaşamaz. Yunanistan sözleşmeli asker alımına çıktı geçen yıl ve 300 kişi alabildi. Türkiyede sözleşmeli asker alımına çıkılıyor 25-30 bin asker alınıyor ve istekli sayısı 500 bin oluyor. Türkiye’nin yerli savunma sanayisi son derece güçlü ve Türkiye savaşan bir orduya sahip. Çok tecrübeli bir orduya sahip. Yunanistan’ın böyle bir tecrübesi yok zaten. Türkiye’de kimse çatışma istemez. Türkiye “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine inanıştır. Gerektiğinde de hakkını ordusuyla koruma iradesine sahiptir.

Türkiye’nin elinde son derece güçlü hukuki argümanlar vardır. Yunanistan bugün Doğu Akdeniz’de kendisinin çektiği bir mindere çekmeye çalışmaktadır. Bir kere Yunanistan’ın hukuk tanımaz, geri meşru bütün davranışlarını dünya kamuoyuna duyurmalıyız. Ancak  gayri askeri statüdeki adalar var. Devletimizin bir kısım Resmi organları dahi silahsızlandırılmıştır diyor. Hayır efendim, silahsızlandırılmış değil. Lozan Barış Antlaşması’ nda da bu adaların statüsü gayri askeri statüdedir. Bu gayri askeri statüdedeki adalar gayri askeri statüde olması şartıyla egemenliği Yunanistan’a devredilmiş adalardır. Oradaki asker asayişi sağlayacak hafif silahlı asker olmalıdır. Karakolları, havaalanları var, hücum botları var, füzeleri var, radarları var ve bunların hepsi gayri askeri statünün ihlalidir. 16 adanın gayri askeri statüsü ihlal edilmiştir.

"Adaların statüleri bozulduğu için egemenlikleri de tartışmalı hâle geldi"

Türkiye’nin AB’ye, NATO’ya, BM’ye ve Yunanistan’a resmen bu hukuksuzluğu bildirmesi lazım. Elbette asıl muhatabı Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması’nın ve Paris Barış Antlaşma’nın imzacısı olan devletlerdir. Bu şartla devredilen adaların statüleri bozulduğu için egemenlikleri de tartışmalı hale gelmiştir. Bu sorunu sadece Doğu Akdeniz’e taşımak doğru değildir.

Yunanistan'ın 'Megalo İdea'sı

Yunanistan tarihi bu şekilde kapasitesini aşan maksatlarla doludur. Megalo Idea’dan asla vazgeçmez bunlar. Adım adım yerine getirirler. Megalo Idea nedir? Ege’deki tüm adaların ve Ege Deniz’inin Yunanistan’ın olmasıdır. Neredeyse başardılar bunu. İstanbul’u hala kendi şehirleri gibi görüyorlar. Batı Anadolu’yu almak istiyorlar. Ama unutmayalım tüm Kıbrıs meselesindeki söylemleri de megali idea çerçevesindedir. Yunanistan beş kere topraklarını büyütmüştür, savaş kazanmadan büyütmüşlerdir hepsinde. Diplomatlarının başarısıdır. Bizim aktif dış politikada hukuku öne çıkarmamız lazım. Bize karşı yapılan hukuksuzlukları dünyaya anlatmamız lazım. Ciddi kampanyalar yapmamız lazım. Bunlar çok basit şeyler. 

"Lozan dengesine dönülmeli"

Lozan Antlaşması çok önemli bir antlaşmadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu antlaşmasıdır. Lozan şartlarına dönsek hiçbir problem kalmayacak. 1936 yılında bunu Yunanistan bozdu. Türkiye, Lozan ‘daki dengeyi muhafaza edebilmek için sessiz kaldı. 1964’te bir hatayla “Yunanistan çıkardıysa ben de çıkarırım” dedi fakat Yunanistan’ın hatasını meşrulaştırdı. Bu durumda tekrar Lozan dengesine dönülmesini ve kara sularının 3 mil olmasını istemeliyiz. O zaman Ege Denizi, barış denizi olur.

Libya'da barış umudu

Çok ciddi bir mücadeleden sonra Libya’ya barış umudu doğdu. Burada bir süreç başladı bu sürecin mimarı da Türkiye’dir. Elini taşın altına koyarak Libyalı kardeşlerine yardım etmiştir. “Bizim Libya’da ne işimiz var” konusu şudur, Libya Türkiye’nin deniz komşudur. Kara komşumuzda olan bizi ne kadar ilgilendiriyorsa, deniz komşumuzda olanlar da bizi o kadar ilgilendirir ve önemlidir. Bunun ötesinde Libya’da meşru hükümet bize yardım çağrısında bulunmuştur ve anlaşma imzalamıştır. Son derece meşru bir zeminde orada bulunduk. Türk askeri orada danışmanlık vermiştir.

Etiketler :