Barış Terkoğlu: “İddiaların kaynağı FETÖ değil, yargının ta kendisiydi”

Barış Terkoğlu: “İddiaların kaynağı FETÖ değil, yargının ta kendisiydi”
Barış Terkoğlu, eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Fidan’ın “Anayasa Mahkemesi adaylığım öncesi FETÖ’nün itibarsızlaştırma operasyonu” sözlerine, “iddiaların kaynağı FETÖ değil, İstanbul Adliyesi başta olmak üzere yargının ta kendisiydi" diye yazdı.

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bugünkü yazısında, eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) açıklamasının muhatabı olarak Seyhan Avşar’a verdiği röportajı kritik etti. Terkoğlu, kendisine yöneltilen iddiaları yalanlayan Fidan için şöyle yazdı;

Fidan, “Anayasa Mahkemesi adaylığım öncesi FETÖ’nün itibarsızlaştırma operasyonu” ifadelerini de kullandı. Ancak herkes biliyordu ki iddiaların kaynağı FETÖ değil, İstanbul Adliyesi başta olmak üzere yargının ta kendisiydi. Bu, benim yorumum değil. İrfan Fidan’la sıkça görüşen isimlerden olan, Pelikan Grubu’na yakınlığıyla da bilinen Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı Mustafa Doğan İnal, sosyal medyadan şu satırları yazdı: “Asıl sorun, bu müptezellere itibar suikastları için mermi olan, bu aşağılık işlere sevinip dedikoduyu yayan, her mutsuzlukta kariyer arayan sözde ‘bizden’ görünen muhterislerdir.”

İnal’ın “her mutsuzlukta kariyer aramak” dediği şey ne bilmiyorum? Ancak iddiaların kaynağı olarak “bizden görünenler” diyerek birilerini işaret etmesi, iktidar içindeki klik savaşlarını anımsatıyor. Hatırlayın, Pelikan Grubu ile Adalet Bakanı arasındaki tartışma, Bakan’a “düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar” sözlerini söyletmişti. Belli ki Fidan’a ilişkin iddialar da yargı içindeki çatlaklardan sızmıştı. Nitekim HSK’nin açıklamasını da en çok sahiplenenler, İrfan Fidan’a desteğiyle bilinen Pelikan yapılanması yayınları oldu. Öte yandan halkın çoğunluğunun haberdar bile olmadığı iddia, Yargıtay kulislerinde günlerdir konuşuluyordu.

Son tuhaflık ise yazının başında anlattığım fotoğrafın sahibiyle ilgili yaşanan bir olay. Fidan’a desteğiyle bilinen Sabah gazetesi, tam da bu olayların ortasında, dün bir haber yaptı. “Büyüyünce başsavcı olacağını” söyleyen o kadın gazeteciyi, yıllar önce yaşanan bir hadiseye dayanarak “bir işadamına para karşılığı şantaj yapan biri” ilan etti. Habere göre, kavganın merkezi olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şantaj hakkında dava da açmıştı.

Yargıda reform neden bitmiyor

Biliyorum, çoğunluk özel hayat dedikodularını seviyor. Ancak kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez. Buna karşın, kadına şiddet ya da önemli davalarda dağıtılan paralar, önce yargının, ardından kamuoyunun bilgilenme hakkının konusudur. Öyle bir yargı da öyle bir kamuoyu araçları da bugün ortada yok. İşte bu tablo içinde biz belki de asıl konuşacağımız konuyu yine gözden kaçırıyoruz.

Ne mi?

Yargıtay’ın kendisi aslında bir hukuk reformu kurumudur. 19. yüzyıla kadar Osmanlı adalet sisteminin temyiz makamı yoktu. Sultan 2. Mahmut’un 1837 tarihinde kurduğu Meclis-i Vâlâ-i Ahkâm-ı Adliye, 6 Mart 1868 Cuma günü Sultan Abdülzaziz’in fermanıyla ikiye bölündü. “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye” bugünkü Yargıtay olurken, “Şûrayı Devlet” günümüzde Danıştay’a kadar geldi. Abdülaziz, kuruluş fermanında şunları söylemişti:

Hem devlet ve memleketçe, hem kişilerin hak ve güvenlikleri bakımından en çok gerekli bulunan reformlardan biri dahi hukuk işlerinin mülki işlerden ve yürütmeyle görevli hükümetten ayrılmasıdır. Bu önemli işin de bir an önce yoluna konulması adalete değer veren Sultan’ın en büyük arzusudur.

Osmanlı düzeni modernleşirken bir “hukuk reformu” yapmaya, adliyeyi siyasetten ayırmaya, karar vermişti. Yargıtay aslında buydu.

Peki, şimdi…

FETÖ’cüler, iktidardakiler, liberaller el ele verdiler. Önce “reform” diyerek yargıyı referandumla hükümete bağladılar. Yargının “FETÖ çiftliği”ne dönüşmesiyle başlayan hikâye, her gelenin sırayla tasfiye olduğu ve hepsinde “reform”un konuşulduğu bir tuhaflığa dönüştü. “Kendisine söyleneni en hızlı yapanların yükseldiği” son düzen de Türkiye’de adaleti içinden çıkılamaz hale getirdi. Yeni “reform”, bu cendereyi yaratanları görevden alıp Yargıtay’a atamayla başladı. Atananlardan biri olan İrfan Fidan ise daha bir dosya bile bakmadan, Yargıtay’da perşembe günü yapılacak Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliği seçimine aday oldu. Haliyle oy verecek olanlar, iki asra yayılan kuruluşun yıpranmış itibarı için de bir karar verecek.

 

Etiketler :