Tutuklanan Belediye Başkanı Ahmet Özer'in terör şubesindeki ilk ifadesi ortaya çıktı. İsmail Saymaz açıkladı
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, terör örgütü üyeliği iddiasıyla tutuklandı. Ahmet Özer'in tutukluğu CHP tarafından kumpas olarak nitelendirildi. CHP, iddiaları net dille reddildi.
Terörle Mücadele ekipleri tarafından gözaltına alındıktan sonra Özer'in şubede verdiği ifadeye de Halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz ulaştı. Halk TV'de Seda Selek'in Neden Sonuç programına konuk olan Saymaz şunları ifade etti:
"İMRALI TUTANAKLARINDA İSMİN ÇIKTI" SORUSU
2016'da bulunan dijital materyalerden İmralı Tutanakları çıkmış. Bu tutanaklar zaten kitap olarak basıldı. Ocak 2014'teki 14. hafta görüşmesinde,, konuşulanlar yazılmış. Bu görüşmede kim var? Apo var, HDP'liler var, MİT'çiler var tabii. Burada, , HDP'liler diyor ki: İşte Demokratik Özerklik Projesi'nde bazı akademisyenler görev almak istiyor. Apo da diyor ki: "İsim önerebilir misiniz?" Diyorlar ki: "Ahmet Özer olsun." Fakat kararla da bağlanmıyor. Bir de galiba birden çok isim de söylüyor.
Yani Ahmet Özer dışında başka isimler de paylaşılıyor. Ahmet Özerin adı geçiyor. Bu Ahmet Özer'e soruluyor. O da diyor ki: Yukarıda iddia olunduğu gibi benim katkı sağlamak istediğim söz konusu olmamıştır. Benim ne Öcalan'la ne de avukatlarıyla ne de İmralı'ya giden heyetle bir görüşmem olmadığı gibi Demokratik özgürlük, özerkliğe katkı sağlama isteğim de olmamıştır, diyor. Tabii bu arada yani , İmralı görüşmelerinde kişinin adının geçiyor olması, bir insanı eğer suçlu yapacaksa,oradaki MİT mensubundan başlar her şey o zaman.
SAYMAZ: O ZAMAN ORADA MİTÇİ NEDEN VARDI?
Böyle bir tuhaflıkla karşı karşıya kalırız. o zaman orada MİT mensubunun ne işi var? Eğer yani bu Bu tutanaklarda adı anılmak, bu tutanaklarda adı geçen kişi olmak, , eğer bir suçun ve terör bir faaliyetinin deliliyse eğer, , masada oturan MİT'çiden başlayın, derler. Ya da bu görüşmelere kim izin verdiyse ondan başlayın, derler. Değil mi? Bu sohbette adı geçtiği için, Ahmet Özer itham ediliyor.
ÖZER'İN BAŞ SAĞLIĞI TELEFONU DELİL SAYILDI
Ardından Ahmet Özer, tabii seçim çalışması başladığı günlerde Ahmet isimli bir şahısla konuşuyor, ve Ahmet isimli şahıs kendisine işte bazı tavsiye ve telkinlerde bulunuyor. Diyor ki: İşte şunu ara, bunu ara, onunla görüş. "Mehmet Kaya'yı ara." diyor. Mehmet Kaya kim? Van'da yaşayan bir vatandaş. Mehmet Kaya'nın annesi vefat etmiş. Mehmet Kaya'yı arıyor. "Başın sağ olsun." diyor. İşte Mehmet Kaya'nın annesi vefat ettiği için, Ahmet Özer ölen hanımefendi ardından şöyle diyor. "Sizin gibi değerli evlatlar yetiştirdiniz." diyor. Şimdi tabii Mehmet Kaya Polis bu ifadeyi alıyor. Mehmet Kaya ile ilgili bunu kullanamıyor. Çünkü Mehmet Kaya'nın kendisi hakkında hiçbir dava açılmamış, hiçbir terör soruşturması yok. Mehmet Kaya'nın 7 sülalesini araştırıyorlar. Mehmet Kaya'nın iki kardeşinin PKK'dan içeride, birinin de daha önce yatıp çıkmış olduğu sonucuna varıyorlar ve sonra diyorlar ki: "Ahmet Özer başsağlığı için telefon açtığında ölen kadının ardından, ölen annenin ardından 'Sizin gibi değerli evlatlar yetiştirdiniz.' diyerek aslında Mehmet Kaya'nın cezaevinde olan kardeşlerini kastetmiştir., Mehmet Kaya'nın cezaevinde olan iki, daha önce yatıp çıkmış olan bir kardeşini kastederek onlara değerli demiştir. Bu da, Ahmet Özer'in terör örgütüyle arasındaki bağa dair en önemli kanıttır." diyorlar.
SAYMAZ: AK PARTİLİ ENSARİOĞLU ÖLEN PYD'LİNİN CENAZESİNE GİTTİ
Yani şimdi o kadar tuhaf ki. Eğer bir taziye telefonunda kullanılan ifade üstelik şahsın kendisine değil kardeşlerine yorularak örgüt bağı çıkarırsanız, daha çözüm süreci günlerinde ve sonrasında örneğin bugün Ak Parti Diyarbakır Milletvekili olan Galip Ensarioğlu PYD'de, ölen bir PYD'linin taziyesine bizzat gitti. Salih Müslim'in oğlu öldüğünde Ak Parti'den de taziyeye gittiler. Onu nereye koyacaksınız? Yine, tabii bu görüşme ona soruluyor.
MEHMET KAYA GÖRÜŞME SORUSUNA ÖZER'DEN YANIT
Ahmet Özer diyor ki: "Ben bu görüşmeyi hatırlamıyorum. Görüşme yaptığım iddia edilen şahıslar ve iddia edilen görüşme içeriğinde ismi geçen şahısları hatırlamıyorum ama benim konuşmalarımda kimseye hacı şeklinde hitap hitap diye bir şeklim yoktur. Ayrıca 'Sana ihtiyacım vardır.' gibi kelimesini de kullanmak tarzım değildir. İddiaları reddediyorum." diyor
ÖZER'E MEDYA-DER SORUSU
Bu arada tabii bir diğer soru ise Medya-Der adlı bir derneği. KCK yapılanması içerisinde olduğu iddia edilen bir dernekmiş. Medeniyetler beşiğinde yakınlarını kaybeden ailelerle yardımlaşma, dayanışma derneği. Medya-Der. Bunu seçim döneminde ziyaret etmiş. "Neden bunu ziyaret ettin?" diye soruluyor. O da diyor ki: "Böyle bir ziyareti hatırlamıyorum. Böyle bir dernek var mı, bilmiyorum. iddiaları reddediyorum." Ya bir an için olsa bile bu dernek Türkiye sınırları dışında bir yerde değil, Kandil'de değil. Bu dernek zaten Türkiye içinde bir yerde. Yani bu dernek Türkiye'de faaliyet gösteriyor şu an. Eğer zaten KCK'yla bağlantısıvarsa niye kapatmıyorsunuz? Ha siz kapatmıyorsunuz, biri ziyarete gittiyse onu niye suçluyorsunuz?
"ROJDA NEDEN ÇAĞIRDIN?" SORUSUNA SAYMAZ'DAN MEGRİ HATIRLATMASI
Kardeş Kültürler Festivali yapılmış. "Sen Rojda Şenses'i neden çağırdın? Burada ağırladın?" demişler. Rojda Şenses benim de severek dinlediğim iyi bir Kürt müzisyen. Rojda Şenses hakkında geçmişte bir terör örgütü propagandasından dava açılıp ceza verilmiş. Bu gerekçe gösterilerek Rojda'yı çağırmayı terör suçuna sokmuşlar. Bu arada ilginç olan şu: Yani eğer Rojda'dan ötürüAhmet Özer tutuklanacaksa, siyasi eylem ve düşüncelerden ötürü 30 yıl Türkiye'ye girememiş Şivan Perwer'le aynı statta "Megri, megri." diye şarkı söyleyene ne yaparsınız? Kaldı ki Rojda'nın kendisi de 2010 yılında aynı Erdoğan tarafından sanatçılar sahnesine davet edilmişti. Erdoğan çağırıyor, milli birlik beraberlik, Ahmet Özer çağırıyor, terör örgütü propagandası oluyor.
Aynı şekilde, yine, burada 694 kişiyle irtibatı sorulmuş. Bu arada Rojda'nın da cezası Yargıtay tarafından bozulmuş. Yani Rojda'ya verilen ceza da Yargıtay tarafından haksız bulunarak bozulmuş. Nitekim ayrıca terör örgütü propagandası da içtihada göre terör suçu da değildir bu arada. Onu da ifade etmiş olayım. Neyse 694 kişi ile görüşme iddiası. Bu ne demek?
Şimdi normalde normalde Ahmet Özer'in dün, önceki gün, geçen hafta, 1 ay önce,bir suç işlediği sabit olmadığından geçmişe dönmüşler. 12 yıl öncesine kadar gitmişler. Yani 2012'yle 2024 arasında, ki telefon trafiğine bakmışlar. Bunların 657'sinin 57'sinin terörle bağlantılı olduğu ileri sürülüyor. Beşi cezaevindeymiş, 47'si aranıyormuş. Öyle sıralıyorlar. Burada kastedilen aslında iltisaklılar.
SAYMAZ ÇOK KRİTİK SOYLU HATIRLATMASI YAPTI
Doğrudan terör eylemiyle itham edilenler değil. 1'inci, 2'nci, 3'üncü derece yakınları terör soruşturmasında adı geçenler. Şimdi bunun benzerini zaman görmüştük. 1,5-2 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde, ee, İBB İBB'ye yönelik iddialarda görmüştük. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önce demişti ki: "Burada 1.100 1.300 tane terörist var." demişti. Sonra bunu 500'e kadar indirdi. Bunların hepsinin bunların kendilerinin herhangi bir
Tamamına yakınının işte FETÖ, PKK ya da başka terör örgütler hakkında soruşturma geçiren yakınlarının olduğu ortaya çıkmıştı. Burada da muhtemelen yakınları bir suça konu olanları kastediyorlar. Bunlar arasında ama gerçekten de terör faaliyetine karışmış biri var.
PKK'LI REMZİ KARTAL İLE TELEFON GÖRÜŞMESİ
O da kim? Remzi Kartal. Remzi Kartal'la,15 defa görüşmüş. 14 defa görüşmüş. Peki ne zaman görüşmüş? 2015 yılında görüşmüş. 2015 yılında. Önce bu soru sorulduğunda Remzi Kartal'la ilgili cevabını okuyayım.
Diyor ki: "Benim Remzi Kartal isimli şahısla bir politik ilişkim söz konusu değildir. Remzi Kartal daha önce Van milletvekili olması sebep olmasıyla birlikte mensup olduğum aşiretin üyesi, aşiretten olup ailesiyle de düğün, dernek, taziye gibi sosyal ilişkilerim vardır." Yani bunlar Remzi Kartal hem eski milletvekili hem de bunlarla, Ahmet Özer'le aynı aşirettenmiş. "Ben 10 yıl önce Remzi Kartal'la yaptığım iddia edilen görüşmeyi hatırlamadığım gibi 2 gün içerisinde 14 defa görüşmem gerçekçi de görünmüyor." diyor. Şimdi Remzi Kartal'la 2010 5'te görüşmüşler.
Doğru. 14 defa görüşmüşler. Fakat şunu söyleyeyim. Yani 2015'te Remzi Kartal'la görüşmek 2024'te suç oluyor. Eğer böyleyse 2013'te yine Remzi Kartal'la görüşen Hüseyin Yayman'la Ayşenur Bahçekapılı ne iş yapmış oluyor? Yani telefonda görüşen terör örgütü üyeliğinden tutuklanacaksa bizzat yüz yüze görüşüp yemek yiyen üzerine tatlı yiyen, çay içen, sohbet edenler ipe mi gönderilecek? B
Bu nasıl bir adalet ya nasıl nasıl bir adalet burada hüküm sürecek? Kaldı ki Remzi Kartal biliyorsun. Yani eski milletvekili olması itibarıyla hâlâ mecliste maaş alıyor zaten. Yani siz maaş verirken iyi, biri bundan 9 yıl önce telefonla görüşürken.
EV KİRASINI SORDULAR
Ahmet Özer'e, , işte iki ayrı kişiden gönderilen paralar sorulmuş. Bunlardan biri Faik Kaplan adlı kişi. Faik Kaplan'ın 48.000 TL gönderdiği sorulmuş. "Niçin gönderdin?" Şimdi ortaya çıkıyor ki Faik Kaplan aslında, şöyle söylüyor: "Faik Kaplan'ı tanımıyorum. İstanbul Zeytinburnu'nda kirada olan, evimde kalan öğrencinin bir yakını olabilir. Bu evin kirasını Faik Kaplan yollamış olabilir." Aslında hikaye şu: Faik Kaplan'ın kızı İstanbul'da üniversite okuyor ve Ahmet Özer in evinde kalıyor. Üniversiteli. Kiracı olarak kalıyor. 29 taksitte ₺48.000 ödemişler. Yani, , üniversite öğrencisinin kira taksiti terörün finansmanına sokulmuş.
SEÇİM ÇALIŞMASI PARASINI DA
Aynı şekilde yine burada, , Muhammet Sertaç Özçoban adlı kişinin 31 Mart öncesi çalışmalar sırasında gönderdiği 40.000 euroluk bir paraya para sorulmuş. Yani gönderen belli, miktar belli. O da diyor ki: "Bu kişi 31 Mart seçimleri öncesi seçim çalışmalarımda benimle birlikte çalışan kişidir. Bu paranın hesabıma geldiğini hatırlamıyorum. Muhtemelen seçim çalışması için kullanılan bir para bu". Kendisine bunun hesabı sorulmuş. O da açıklamış. İşte, bir de, Golik adlı Kürtçe mizah dergisinin bir nüshası çıkmış. Derginin adı Golik. Kürtçe ve, 2016 yılında bu hendek olayları sırasında, TSK tarafından öldürülen Hakan Arslan adlı PKK'lının cenazesini babasının kutu içinde taşıması bir karikatüre konu edilmiş ve dolayısıyla "Bu dergi sizin makamda ne geziyor? Neden böyle bir dergiyi bulundurdunuz?" diye sorulmuş. Ayrıca yine, bir dijital nottan, bir dijital nottan, işte belediyede bir notlar bulunmuş ve o nottan bazı pasajlar sorulmuş kendisine
"DAĞ SANCISI" ROMANINA YANIT: İDDİAYI REDDEDİYORUM ÖVGÜ AMAÇLAMAMIŞTIR
Ahmet Özer bunların hiçbirinden haberdar olmadığını, kendisine ait olmadığını belediyede neden bulunduğuna dair fikrinin de olmadığını, kimin koyduğunu da bilmediğini söylüyor. Sonuç olarak,, bir de bir kitabı sorulmuş. 2016 yılında "Dağ Sancısı" diye bir kitap roman yazmış. Romanda tabii Kürt sorununu ele alıyor. Orada PKK'lılar için "gerilla" ifadesini kullandığı, gibi hususlar sorulmuş. O da diyor ki: "Ya bu bir romandır. Romanda yazılanlar kurgudur. Romandaki kahramanlar tamamen hayalidir. Bir yer, yurt da söz konusu değildir. Romanda üç tane arkadaş, , bunlar kan davası, kadın davası gibi olaylara karışıyorlar. Sonra da köylerine doğru gidiyorlar." geliyorlar. Romanın gerçek amacı çatışmanın anlamsızlığını, barışın ve kardeşliğin önemini ortaya koymaktır. Kitapta PKK'ya dair herhangi bir söylem, övgü amaçlanmamıştır. Öyle bir söylem de söz konusu değildir. Bu iddiayı reddediyorum." diyor. Sonuç olarak şöyle ifadesini şöyle bitiriyor. Onu okuyayım. Diyor ki:
AHMET ÖZER İFADESİNİ BÖYLE BİTİRDİ:
"Ben bir akademisyenim. 40 yıldır Millî Eğitim Bakanlığı GAP idaresi, yurt ve üniversiteler başta olmak üzere birçok devlet kurumuna hizmet ettim ve on binlerce öğrenci yetiştirdim. Yazarım, 40 kitabım vardır. Bazıları bilimsel araştırma kitapları, bazıları kurgudur. Ülkemi Birleşmiş Milletler uhdesinde gerçekleştirilen Habitat II Zirvesi başta olmak üzere birçok mutavillikte temsil ettim. Üniversite bölüm başkanlığı, dekanlık ve rektör yardımcılığı gibi görevlerde bulundum. Yüzlerce makale ve bildiri yazdım, sundum. Bugüne kadar hakkımda en ufak bir adli işlem yapılmamıştır. Terör ve şiddeti reddediyorum. Herhangi bir teröristle ilişkim söz konusu değildir ve asla olamaz. Dolayısıyla bu suçları, suçlamaları, iddiaları reddediyorum. Bugün 1,5 milyonluk bir kenti hakkaniyetle, partizanlıktan uzak, eşit, adil ve kapsayıcı bir yönetimle yöneten bir belediye başkanı olarak maruz kaldığım muameleyi de kabul etmiyorum. Ben yeri yurdu ve adresi belli bir insanım. Bir terör suçlusu gibi sabah 5.45'te evim basılarak eşim ve çocuk, çoluk çocuğumun korkutulmasıyla ortaya çıkan manzaranın başta hukuk mekanizması olmak üzere ülkemize hiçbir katkısı olmadığı gibi zarar vermiştir. Verdiği zararlar bakımından telafisi zor olacak bu sürecin bir an önce sonlandırılarak görevimin başına dönmeyi umut ediyorum. İddiaları reddediyorum. Hakkımda kovuşturmaya yer olmamasına dair karar verilmesini talep ediyorum." demiş.
Evet. Yani gördüğümüz kadarıyla yine bir kez daha anladık ki elde doğru düzgün, somut hiçbir şey olmadan suçlama yapılıyor. Bana sorarsan bana sorarsan gözaltına bile alınmayı gerektirecek bir durum yok."