Özgür Özel’in cesareti Türkiye’nin geleceği
Türkiye, tarihinin en sancılı siyasi ve hukuki dönemlerinden birini yaşıyor. İktidar, sandıkta istediği sonucu alamayacağını gördüğünde, demokrasinin kurallarını hiçe sayarak yargıyı, güvenlik güçlerini ve bürokrasiyi kendi siyasi hesabının bir aracı hâline getirdi. Bu, sadece bir seçim stratejisi değil; aynı zamanda hukuk devletinin temel ilkelerinin erozyona uğradığı, iktidarın tüm devlet mekanizmalarını kendi kontrolüne aldığı bir otoriterleşme sürecidir.
Bu ortamda gözler, muhalefetin nasıl bir duruş sergileyeceğine çevrildi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), önceki krizlerde genellikle sokaktan uzak durmuş, sadece kurumsal siyasetin sınırları içinde mücadele etmiştir. Ancak bugün durum farklı. Özellikle 19 Mart sürecinde öğrencilerin başlattığı sokak eylemleri, toplumsal bir kıvılcım olarak iktidarın korku duvarını sarsarken, CHP de bu kıvılcımı sahiplenip taşıma misyonunu üstlendi. İktidarın beklentisi, belki Özgür Özel’i geri çekilmeye zorlamak ve hukuksuzluğun zamanla unutulmasını sağlamaktı. Ancak Özel beklenenin aksine kararlılıkla durdu; geri adım atmadı.
İktidarın baskısı, hukuksuz gözaltılar, keyfi tutuklamalar ve belediyelere yönelik tehditlerle sürerken, Türkiye aynı anda hem barış görüşmeleri hem de hukuk ihlalleriyle çalkalanıyor. Bu çelişkili ve karmaşık atmosfer, bazı liderlere tarihi bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğun en belirgin taşıyıcısı ise Özgür Özel.
Özel’in duruşu yalnızca siyasi bir refleks değil, aynı zamanda toplumsal bir cesaret örneğidir. İktidar, hukuku katledercesine hareket ederken, belediyeleri ele geçirmeye çalışırken ve bireyleri şantajla itirafçı olmaya zorladığında, Özel halkın yanında dik duruyor. Bu cesaretin bulaşıcı etkisi, toplumu korku ikliminden çıkarma potansiyeli taşıyor. Özgür Özel, yalnızca kendi siyasi çıkarını değil, halkın demokratik iradesini savunuyor; bu duruş, Türkiye siyasetinde uzun süredir kaybolan bir moral ve umut ışığıdır.
Elbette hiçbir iktidar kalıcı değildir. Tarih, baskıya rağmen halkın iradesi karşısında devrilen diktatörleri yazmıştır. Bugün de tarih, kimin nerede durduğunu kaydedecek. Özgür Özel’in tarihi sorumluluğu, tam da bu noktada anlam kazanıyor; o, kişisel hırslarından bağımsız olarak, ülkenin ve halkın çıkarını öne koyuyor.
Bu süreçte iktidar, tüm gücünü kullanmaya devam edecektir. Hukuksal kurallar, etik değerler ve adalet anlayışı, iktidar için hiçbir zaman bağlayıcı olmamıştır. Ancak halkın nabzı farklı atıyor: Anketler, iktidarın yoğun propaganda ve baskısına rağmen, vatandaşların yüzde 70’inin CHP’li belediyelere yönelik operasyonları siyasi bulduğunu gösteriyor. Bu rakam, iktidarın söylemlerinin toplumda karşılık bulmadığının ve halkın adalet ve özgürlük taleplerinin giderek güçlendiğinin açık bir kanıtıdır.
Bu mücadele kolay olmayacak. İktidar, koltuğunu bırakmamak için her türlü hukuksuz yöntemi deneyecek; Özgür Özel’i köşeye sıkıştırmaya, mücadeleden vazgeçirmeye çalışacak. Ancak tüm bu gözdağı çabalarına rağmen Özel’in geri adım atmaması, iktidarın işinin hiç de kolay olmadığını ortaya koyuyor. Halkın desteğini arkasına alan, korku iklimini dağıtan bir liderlik, bugünün Türkiye’sinde en etkili silah hâline gelmiştir.
Bugün Türkiye’de yaşananlar, yalnızca CHP’nin değil, tüm muhalefetin sınavıdır. İktidar, adaleti manipüle ederek, medyayı susturarak ve belediyeleri ele geçirerek toplumu sindirmeye çalışıyor. Ancak halkın direnci, bu baskıya karşı direnç noktası oluşturuyor. Özel’in cesur duruşu, muhalefeti yeniden birleştirecek ve toplumsal tabanı harekete geçirecek bir katalizör rolü üstleniyor.
Toplum, artık suskun kalamayacak durumda. Her gün hukuksuz gözaltılar, baskılar ve tehditler, toplumsal bir öfkeyi büyütüyor. CHP’nin, Özel’in önderliğinde bu öfkeyi organize etmesi ve toplumu demokrasiye dair umutla buluşturması, iktidarın hesaplarını alt üst ediyor. Türkiye’de halkın sesini duyurabilecek tek liderlik modeli, sokakla ve toplumla organik bağ kuran, cesareti örgütleyen liderliktir.
Özel’in duruşu, uluslararası boyutta da anlam taşıyor. Otoriterleşen rejimlerde muhalefetin sokağa çıkması, yalnızca iç dinamikleri değil, dış kamuoyunun değerlendirmelerini de etkiliyor. Erdoğan’ın Özel’i “yabancılara şikayet ediyor” şeklindeki suçlamaları, Özel’in Avrupa ve uluslararası platformlarla kurduğu ilişkilerden duyulan rahatsızlığı gösteriyor. Bu durum, Özel’in cesaretinin yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası arenada da iktidarı rahatsız ettiğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin önünde iki seçenek var: Ya cesareti büyütmek, halkın iradesini siyasetin merkezine taşımak ve demokrasiye sahip çıkmak; ya da korkuya teslim olmak, hukuksuzluğu normalleştirmek ve otoriterliğe boyun eğmek. Özgür Özel’in duruşu, cesaretin bulaşıcı olabileceğini ve halkın korku duvarlarını aşabileceğini gösteriyor. Tarih, bugün bu dönemde kimin nerede durduğunu yazacak ve Özel’in kararlı liderliği, ileride Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda önemli bir mihenk taşı olarak anılacaktır.
Bugün iktidarın gücü ne kadar görünür olursa olsun, halkın iradesi ve cesur liderlerin duruşu, Türkiye’nin demokratik geleceğinin teminatıdır. Özgür Özel’in kararlılığı, sadece CHP için değil, tüm muhalefet ve Türkiye toplumu için bir umut ışığıdır. Bu ışık sönmediği sürece, Türkiye’de adalet ve özgürlük mücadelesi devam edecektir.