Erdoğan: Suriye'nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyeceğiz
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakarya'da partisinin 8'inci olağan il kongresine katıldı. Serdivan ilçesinde bulunan spor salonunda düzenlenen kongrede Erdoğan, partililere seslendi.
Erdoğan, Suriye'deki gekişmelere değindi. Erdoğan, Suriye konusunda haklı çıktıklarını söyledi. Erdoğan şunları dile getirdi:
Erdoğan: Şartlar başka olsaydı Şam tıpkı Urfa gibi vilayetimiz olacaktı
Unutmayınız, Rabbimiz bize ancak çalıştığımız kadarının karşılığını alacağımızı buyuruyor. Atalarımızın "Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz." deyimini kulağımıza küpe yapmaz, yarınlar için çalışma perspektifini kaybedersek çocuklarımıza mahcup oluruz.
Birilerinin sürekli milletimizi umutsuzluk batağına sürükleme gayretinin arkasında bugününüzle geleceğimiz arasındaki irtibatı koparma niyeti vardır.
Türkiye'nin ve Türk milletinin hiçbir kazanımına sevinemeyen, tam tersine hepsine bir kulp takmak, yoksa da öyleymiş gibi göstermek için uğraşan güruhu görüyorsunuz değil mi?
Bunlar artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusu olacak bir yere savrulmuştur. Bunlar demiyorlar mıydı? "Biz gelince bütün buradaki muhacirleri geldikleri yere göndereceğiz." diyenler bunlar değil miydi? Biz ne diyorduk? Bu millet ensardır. Onlar ise muhacirdir.
Biz muhacirleri hiçbir zaman bu ülkeden kovmayacağız, onlara hep sahip çıkacağız.
Hamdolsun, dediğimiz oldu mu? Oldu. Şimdi ne oldu? Ensar, yeniden geldiği yere kendileri üzülerek görüyoruz ki çuvallarla, valizlerle dönüyorlar.
"MEN SABERA ZAFERA DEDİK"
Eğer bizim bu sabrımız olmasaydı bu olur muydu? Olmazdı. Ama biz sabrettik. "Men sabera zafera." dedik ve sabredenler zafere ulaştılar.
Tabii bizim için asıl olan ülkeden ve milletten kopuk bir şekilde kendi hayal dünyalarında yaşayan marjinallerin hezeyanları değildir.
Bizim için asıl olan milletimizin ne dediği, ne istediği, ne beklediği, neyi muraat ettiğidir.
İslam'ın bugünkü Endonezya başta olmak üzere Asya'nın derinliklerine nasıl yayıldığını hepiniz biliyorsunuz. İslam ahlakıyla mücehhez birkaç tüccar, örnek hayatları, ticaretleri, ahlaklarıyla 3-5 yıl içinde koskoca bir ülkedeki milyonlarca insanın hak dinle müşerref olmasını sağlamışlardır. Sizlerin her birinin de örnek duruşunuzla milyonların gönlüne AK Parti sevgisini, muhabbetini ilmek ilmek öreceğinize, evet ben inanıyorum.
Anadolu coğrafyası, son dönemde zalimlerin zulmünden kaçarak sığınanları da bağrına basmıştır. Sınırlarımız içinde ve hemen dibinde hayata tutunmaya çalışan Suriyeli kardeşlerimize kol kanat gererek kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdik.
Bunu da şikayet ederek değil ha, muhacirlere ensar olma şuuru ile yaptık.
"TÜRİYE'NİN SURİYE NE İŞİ VAR DİYECEK KADAR..."
Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıp ileri geri konuşuyor. Türkiye'nin, efendim efendim, ne diyorlar? "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?" bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri, kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz.
Kimi bu soruyu cahilliğinden, mevcut CHP yönetimi gibi olanların çoğu da tamamen ideolojik fanatizmden soruyor.
Şimdi gördün mü niçin bizim oralarda olduğumuzu? Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye'de olduğumuzu? Ne oldu şimdi? Suriye'nin başındaki nerede?
Ve şu anda Suriye'den gelen kardeşlerimiz şimdi neredeler? Diyorlar ki "Biz tekrar topraklarımıza dönüyoruz." Parti içi iktidar mücadelesinden başlarını kaldırıp iki satır tarih okuyacak, bir iki makale karıştıracak vakitleri dahi yok.
Türkiye'nin hemen dibinde kritik gelişmeler yaşanıyor ama bunlar ne olup bittiğini takip bile etmiyorlar.
"3. CİHAN HARBİ ÇIKSA CHP'NİN UMURUNDA OLMAZ"
Öyle ki dünya yıkılsa, 3. Cihan Harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar.
1. Dünya Savaşı bölgemizde sınırları yeniden belirlerken şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu?
"KUVVETLE MUHTEMELEN ŞAM VİLAYETİMİZ OLACAKTI"
Kuvvetle muhtemel Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı.
Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik.
Nitekim bilhassa sınır şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanlar son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirmişlerdir.
Hatta bizim şehirlerimizle sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımı hep sürmüştür.
Suriye'de 2011'de başlayan ve 13 yıldan fazla süren iç çatışmalar bu kardeşlik iklimini başka bir boyuta taşıdı.
Dünyada bizden başka hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir siyasi ve toplumsal bir yükü hiç tereddüt etmeden sırtlandık
Asırlara sari kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içeriden ve dışarıdan üzerimize gelen nice baskıyı, ithami, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık.
"TERÖR ÖRGÜTLERİNDEN VE İŞGALCİLERDEN TEMİZLEYEREK..."
İnsani ve ahlaki temelden yoksun bu saldırılara rağmen asla geri adım atmadık. Peki neticede kim haklı çıktı?
Allah'a hamdolsun, biz haklı çıktık. Rabbim bizi ne milletimize ne Suriyeli mazlumlara mahcup etmedi. İşte 13 yıl sonra Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attı. 61 yıllık zulmün arkasından Baas rejimi düşerken Esad pılını pırtısını toplayıp bir gecede kaçmak zorunda kaldı.
Suriyeli kardeşlerimiz geçici bir yönetim oluşturup düzeni ve güvenliği sağlamaya başladılar. Suriye'de evi, iş yeri, arazisi, akrabası olan misafirlerimiz de yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti.
İnşallah Suriye'nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyerek bu kardeşlerimizin tamamının yuvalarına kavuşması için gereken zemini oluşturacağız.
Tabii birikimleriyle, işiyle, kabiliyetleriyle, emeğiyle, üretimiyle ülkemize katkı vererek burada kalmak isteyenlerin de başımızın üstünde yeri vardır.
"TÜRKÜ TÜRK YAPAN HASLET BUDUR"
Önemli olan ister kendi ülkesinde ister burada kardeşlerimizin huzur içinde yaşamaları, geleceklerine güvenle bakabilmeleridir. Türkü Türk yapan, bizi biz yapan haslet işte budur.
Kardeşlerim, Suriye'deki devrime şaşı bakanlara, Esad dönemini yüceltenlere, meseleyi başka güçlerin tezgâhı seviyesine indirenlere en güzel cevap Şam'daki yer altı hapishaneleridir.
Bunları televizyonlarda izlediniz değil mi? O hapishanelerin halini gördünüz değil mi? Esad bu insanlara nasıl zulmetmiş? Ve o cezaevlerinde girerken 60 kg, 70 kg olan o insanlar ne yazık ki şimdi çıkarken oradan 30 kg'a düşmüşler. "Zulüm ile abad olunmaz. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste."