Davutoğlu: HDP'nin kendi adayını çıkarması bizi hiç ilgilendirmez

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir programda Altılı Masa'nın gelecekteki planları ve gündeme dair merak edilen diğer konular hakkında konuştu. Davutoğlu, HDP'nin kendi adayını çıkarma kararı konusunda, "Bizi hiç ilgilendirmez" yorumunda bulundu.

Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasındaki satır başları şöyle:

"Çok zorlu bir yıllık süreç geçti. 2022 zor bir yıldı. 6 Masa da 1 yılını tamamladı. 5 Ocak'taki toplantı öncesindeki genel atmosfere bakıldığında iktidar yanlıların büyük bir kriz çıkacağı beklentisi vardı. 5 Ocak'ta bir kriz çıkmaması; hatta kuvvetli bir bildiriyle 2 metnin 30 Ocak'ta tanıtımı yapılacağı açıklamasında iktidar kanadında paniğe sebebiyet verdi. Kastettiğimiz şey; geçiş süreci içinde toplumu bu tek aklın, tek adamın yönettiği zihniyetten, yanlışlar manzumesinden alıp, kurumsal hakkın, katılımcılığın, dayanışmanın olduğu, yetki ve sorumluluk dengelerinin paylaşıldığı sisteme geçmek istiyoruz.

'Genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olacak'

6'lı Masa'da bu konuda herhangi bir ihtilaf sözkonusu değildir. Geçiş sürecinde ortak, kurumsal hakkı, danışma, dayanışma, istişareyi harekete geçireceğiz. Bu metinle önemli bir eşik aşıldı. Biz bu eşiğin aşılmış olmasının mutluluğu içindeyiz. Bu metni bugün sayın Akşener'e verdim. 5 lideri kapalı zarf içinde gönderdim. Biz bunu mahremiyet içinde yönettik. Ortak politikalar metni ile birlikte açıklayabilmek için 30 Ocak'ı tercih ettik. Elimizde çok kuvvetli iki mutabakat var. Hep şunu söyledik; birlikte yöneteceğiz dedik. Bu bir ilkesel pozisyon. Bu kadar tecrübeden sonra bizi anayasal zorluğa düşürecek metne imza atmayız. Asla vesayet altında çalışacak bir cumhurbaşkanını iş başına getirmeyiz. Güçlü cumhurbaşkanı olacak; ama şimdiki cumhurbaşkanı anlayışıyla tek başına karar veremez. Biz yaklaşık birkaç toplantıda şu temel sorunla ilgilendik; acaba genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olsun mu diye uzun istişareler yaptık. Genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar.

'Cumhurbaşkanı niye Sinan Ateş hakkında konuşmuyor?'

İlkesel olarak hepimiz sürecin içinde olacağız. Bugün Bahçeli-Erdoğan ilişkisi vesayet ilişkisidir. Bahçeli'nin hiçbir sorumluluğu yok ama Erdoğan'a her şeyi yaptırıyor. Bahçeli dışarıda ama Erdoğan 'Bahçeli ne düşünüyor?' diye sürekli onu ziyaret ediyor. Sinan Ateş olayı mesela. 12 gün oldu 38 yaşında, 2 çocuk babası vatandaşımız sokak ortasında öldürüldü. Cumhurbaşkanı çıkıp da 'Biz bu işin takipçisi olacağız' diyemiyor. Bekir Bozdağ'ın söylemesi önemli değil. İtfaiye müdürü neden söylemiyor da Cumhurbaşkanı 'Yangını söndüreceğiz' diyor.

'Masayı kurarken doğal adaylıklarımızdan feragat ettik'

Biz sorumluluğu paylaşmak adına kabinede olacağız. Cumhurbaşkanı seçip, bütünüyle onu kamuoyunun karşısına muhatap kılıp, kendimiz kenara çekilmeyeceğiz. Yetki sahibi olunca sorumluluk sahibi de olunur. Cumhurbaşkanını tek adam durumuna düşürmeyeceğiz.

Bir de muhalefetten tek adam gitmesini gerektiğini söyleyenler de aslında cumhurbaşkanının kendi yardımcılarına danışmasını bile vesayet gibi görüyor. Erdoğan son seçimde yüzde 52,4 aldı. Ona oy verenlerden belli toplum kesimin bize oy vermesi için 6 siyasi parti çıkıp, kampanya yapacak. 6'lı Masa'dan her birimiz aday olsun, herhangi birisinin yüzde 50'yi yakalaması mümkün mü? Sayın Akşener'e de kendi partisi görmek ister. Sayın Babacan'ı, sayın Uysal'ı, sayın Karamollaoğlu da öyle. Biz masayı kurarken doğal adaylıklarımızdan feragat ederek masaya geldik.

'Oy isteyebilmek için kitlelerin bizim etkimizi görmesi lazım'

Bizim aramızda bir mutabakat metni bu. Ben başbakanlık yaptım. Eskiden Bakanlar Kurulu'nda karar çıkması için bütün bakanların imza atması gerekiyordu. Bu başbakan üzerinde de vesayet anlamına mı geliyor? Türkiye'de 4 partili hükümet de kuruldu. Her konuda başbakanı istişareye zorlayan bir şey. Aramızdaki mutabakat bu diyeceğiz, tabii ki cumhurbaşkanının imzasıyla çıkacak. Biz cumhurbaşkanı yardımcısıyız, elimizi taşın altına koymuşuz. Hepimiz bu meselenin içindeyiz. Bu sözlerimin iki ana hedefi var. Birincisi seçimi kazanmak. Biz eğer çıkıp kitlelerin önüne bizim cumhurbaşkanı adayımız bu şahıstır deyip oy isteyeceksek, o kitlelerin bizim etkimizi görmesi lazım. Kendilerini temsil ettiğini düşünen toplumsal kesimlerin orada yetki sahibi olarak görmeleri seçim kazandırır.

'30 Ocak'ta herkesin kalbine su serpilecek'

1 yıldır biz çok önemli metinler ürettik. Her toplantı öncesinde bu masanın çökeceği iddiasında bulundu sayın Cumhurbaşkanı. Oturduk, konuştuk ve uzlaştık. Ola ki vakit darlığı dolayısıyla yeteri kadar izah edemediğim durumlar olmuştur. Net söyleyeyim; 30 Ocak'ta bunu açıkladığımızda herkesin kalbine su serpilecek. 30 Ocak'ta yol haritasını gördüğünüzde zihinlerden bu sorular gidecek. Benim bunu söylemem sebebim; yarın isim üzerine konuşacağız. Ben oradaysam söz hakkım olacak. Aynı şeyi sayın Kılıçdaroğlu da demek zorunda. Sayın Akşener'e, sayın Karamollaoğlu'na sorular gelecek. Bizim kitleleri ikna etmemiz için 'Merak etmeyin, Türkiye'yi temsil edecek cumhurbaşkanı seçeceğiz, biz onun yanında yönetim sürecinde olacağız' dememiz gerekiyor.

Cumhurbaşkanı adayından önce prensipleri belirledik. Cumhurbaşkanı çizginin dışına çıkarsa, genel başkanlar şunu diyebilir 'Bak biz anlaşmıştık'. Yeni bir Türkiye doğuyor. Bu sancıları yaşayacağız. 4 Ocak günü Beştepe'de kimlerin ne konuştuğunu biliyorum; yarın bu masa çökecek dendi. Çöktü mü, çökmedi. Makul 6 siyasi lider oturdu. Aramızda tatlı sert tartışmalar oluyor. Metni ortaya çıkardık. Kimsenin tek başına, bir kesimi temsil eden olmasın. Bugün Erdoğan'ın atamaları niye rahatsız ediyor? Çünkü yakınlarını atıyor, kimseye danışmıyor, liyakate bakmıyor. Merkez Bankası tecrübesi olmayan birisini Merkez Bankası Başkanı atıyor. Alacağımız önümüze özgeçmişlerri, tecrübesine bakarız. Bu makul insanların ortak buluştuğu sistemin adı uzlaşıdır, demokrasidir. Bir vesayet asla olmayacaktır.

'Kim genel mutabakata aykırı davranmışsa halkın önünde o krizin hesabını verir'

Süreç başlayınca '6 benzemezden bir şey olmaz' dendi. Bu elele tutuşmuş insanların nehirden karşıya geçmeye benzer. Biz şimdi nehrin yarısını geçtik. Bundan sonra aynı teknedeyiz. 6'mız birden kazanacağız ya da 6'mız birden kaybedeceğiz. Geçiş sürecinde kim genel mutabakata aykırı davranmışsa halkın önünde o krizin hesabını verir. Bunun müeyyidesi sandıkta olur. Sayın Ecevit, sayın Sezer'le bir kriz yaşadı. Bedelini sandıkta ödedi. Bizim hedefimiz 5 sene değil, çok daha erken süreçte güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek. Hedefimiz 400 milletvekilini almak. Parlamenter sisteme geçmişsek, bir başbakan çıkıp, yönetecek. Bu daimi sistem değil; adı üstünde geçiş dönemi. Bu tecrübeye sahip bir cumhurbaşkanı adayı bulacağız. Kendi hırsıyla, siyasi geleceğini düşünmeyen birisi olacak. Bazen o bize hakemlik yapacak, bazen birbirimize hakemlik yapacağız. 1 yıl içinde her toplantıda çöktü, çökecek denen masa nasıl ayakta kalmışsa, hükümeti yönetirken de bu mantıkla çözeceğiz. Krizsiz olacak demek hayatı tanımamak demek. Ama krizi çözeriz.

'Şu ana kadar hiç isim konuşmadık'

Merak doğal bir şey. Biz kendi takvimimizi uyguluyoruz. Herkes müsterih olsun. Sayın Erdoğan'ın takvimine uymayacağız. O istediği zaman değil, biz istediğimiz zaman adayımızı açıklayacağız. Onların oyun planına gelmeyeceğiz. Adayımızı açıkladığımızda ola ki bir kesim memnun olmazsa, o kesimlere dönüp diyeceğiz ki 'Bakın biz ekibiz, burada bir kişi yok'. 26 Ocak'ta sayın Akşener'in ev sahipliğinde toplanacağız. Bu metinler imzalanacak. Ortak politikalar grubu tekrar toplanacak. 30 Ocak'ta biz bunları lansmanla paylaşacağız. Sonra bu parametreler belli olduğu için iki süreci birden işleteceğiz. Birinci süreç sayın cumhurbaşkanımızın adaylığı, onun ismi üzerinde istişareler başlatacağız. Şu ana kadar hiç isim konuşmadık. Omuz omuza vereceğiz, sorumluluk bilinci içinde. İkinci süreç ise milletvekilliği seçimlerinde takip edilecek yol ve yöntem. Bu iki süreçte elde ettiğimiz neticeleri görüşeceğiz. Adım adım giderek olacak.

'Herkesten oy alınması için yapılacak söylemlere destek oluruz'

Biz bir ekibiz. Her parti genel başkan yardımcılarına saygı duyarım. Bazı şeyler sadece genel başkanlar arasında konuşuluyor. Genel başkanlar bir ifadede bulunmadan, diğer mensupların ifadeleri esas alınmaması lazım. 6 lider arasında 6 Nisan sonrasında seçime hayır demede tam bir mutabakatımız var. İlk turda ortak adayımızın kazanacağına dair güçlü inancım var. Bizim adayımız ilk turda kazanacak formülü üzerinde duruyoruz. Bunu sağlayacağımızı düşünüyorum. Başka blokta yer alan, HDP açısından söylüyorum; bizim için 6 liderin bir isimde mutabık kalması. Aday alana çıktıktan sonra her kesimden oy isteyecektir. HDP, AK Parti, MHP, Vatan Partisi ve başka partilerden de oy isteyecektir. Herkesten oy alınması için yapılacak söylemlere destek oluruz.

'HDP'nin kendi adayını çıkarması bizi hiç ilgilendirmez'

PKK'ya karşı en sert mücadeleyi vermiş birisiyim. Sayın Mithat Sancar'ı akademik hayattan tanırım. Hep ifade ettim, Türkiye'de meşru siyasetin terörle arasında net çizgiyi çekmesi lazım. Son açıklamalarda bazı ilerlemeler, daha açık tutumlar oldu. Mersin'de terör saldırısına yapılan açıklamada bir takım mesafeler alındı, en azından kınama yapıldı. Ama kat edilmesi gereken yol var. Zaten sayın Erdoğan ve Bahçeli'nin İstanbul seçimleri öncesi Kandil'den Osman Öcalan'ı televizyona çıkarması, İmralı'dan mektup getirilmesi için de soruşturma açılacak. TRT Genel Müdürü bu talimatı kimden aldı? Kim izin verdi? Kim izin verdi? Terörle ilgili ne düşünüyorsunuz diye muhalefete sorma hakları yok. Meşru siyaset çizgisine herkesin gelmesi lazım. HDP'nin kendi adayını çıkarması bizi hiç ilgilendirmez.

'Başörtüsü teklifi referanduma gitmemeli'

Başörtüsü meselesini 6'lı Masa'da konuştuk. Sayın Kılıçdaroğlu'nun saygı duyulacak girişimi. Sayın Erdoğan'ın çok kötü tabirle 'gollük pas' dedi. Çok rahat çözülecek meseleyi yokuşa sürdü. Böyle bir konu referanduma gitmemeli. Bu konu Meclis'te çözülmeli. Muhalefetin bu konudaki görüşleri göz önüne alınarak Meclis'te görüşülmeli. BM Güvenlik Konseyi'nin 18 Aralık 2015 kararı referanstır. Rusya'nın da içinde olduğu süreç. Bu karar çerçevesinde bütün taraflarla Suriye'de görüşülebilir. Karşı çıkmam. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun çerçevede olması kaydıyla.