73 Bin Kişiyle Araştırma Yapıldı: Depresyon ve Anksiyete Mide-Bağırsak Sistemini Bozuyor

73 Bin Kişiyle Araştırma Yapıldı: Depresyon ve Anksiyete Mide-Bağırsak Sistemini Bozuyor
Türkiye'nin de aralarında yer aldığı 33 ülkede yapılan bilimsel çalışma, anksiyete ve depresyonun mide-bağırsak sistemini bozduğunu ortaya çıkardı.

Yurt dışında Roma Vakfı tarafından yapılan, bağırsak ve sindirim sistemi hastalıklarının dünyada görülme sıklığının psikolojik sonuçlarının ele alındığı "Roma IV" isimli çalışma, endişe, stres, mutluluk, huzursuzluk gibi belirtilerle kendini gösteren anksiyete, depresyon gibi duygu durum bozukluklarının, sindirim sistemi üzerinde etkili olduğunu gösterdi.

thumbs-b-c-d347f25db7ee3eb0bd8bce8c8af6e272.jpg

33 ülkede yapılan çalışmanın Türkiye yürütücüsü olan Türk Gastroenteroloji Derneği üyesi Prof. Dr. Serhat Bor, fonksiyonel gastrointestinal diye isimlendirilen hastalıkların, sindirim sistemi işlev bozukluklarını ifade eden bir grup sağlık problemlerini kapsadığını söyledi.

Bu hastalıklar arasında irritabl bağırsak sendromu (IBS), fonksiyonel dispepsi, irritabl bağırsak hastalığı (İBH) ve reflü hastalığının yer aldığına söyleyen Bor, "Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları, kişinin yaşam kalitesini düşürüp, iş gücü kaybına, gereksiz tetkiklere ve ilaç tüketimine neden olduğundan toplumlara maliyeti yüksektir. Genelde kadınlarda daha sık görülür ve yaş ilerledikçe sıklıkları azalır." dedi.

thumbs-b-c-9769b999fd5178a296a59808704bbf9f.jpg

ÇALIŞMA, 6 KITADAN 73 BİN 76 ERİŞKİN İLE YAPILDI

Bor, fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarıyla anksiyete arasında sık sık bir etkileşim olduğunun gözlemlendiğini ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu tür hastalıkların belirtileri, stres, kaygı ve duygusal durumlarla ilişkilenebilir. Özellikle irritabl bağırsak sendromu, fonksiyonel hazımsızlık (dispepsi), gastroözofageal reflü hastalığı gibi bağırsak ve sindirim sistemi (GIS) hastalıkları, anksiyete düzeylerini artırabilir ve aynı şekilde anksiyete, GIS belirtilerini şiddetlendirebilir.

Tedavide, hem GIS belirtileriyle başa çıkmak hem de anksiyeteyi yönetmek önemlidir. İlaçlar, psikoterapi, stres yönetimi teknikleri, düzenli egzersiz ve diyet değişiklikleri gibi çeşitli yaklaşımlar kullanılabilir. Ayrıca multidisipliner bir ekip yaklaşımı, hastalara hem fiziksel hem de duygusal açıdan destek sağlamada etkili olabilir. Hastalar, bu konuda uzman bir doktorla veya sağlık profesyoneliyle görüşmeli ve bireysel bir tedavi planı oluşturmalıdır."

thumbs-b-c-f427139919b0899fce7b2edf60ad3bbb.jpg

Bu alana ilişkin yeni bir bilimsel araştırmanın sonuçlarının açıklandığını aktaran Bor, "Roma Vakfı tarafından yapılan Roma IV isimli çalışmayla çarpıcı sonuçlar elde edildi. Çalışmanın Türkiye araştırmacılığını ben yürüttüm. 33 ülkede, 6 kıtadan 73 bin 76 erişkin ile yüz yüze ve internet üzerinden yapılan Roma IV Çalışması'nın sonucuna göre, Türkiye yüzde 54 oranıyla Mısır'dan sonra en çok anksiyete, depresyon ve somatizasyon görülen ülkeler içinde dünya sıralamasında ikinci olarak yer aldı. Bu oran Mısır'da yüzde 60 ile en yüksek, Hollanda'da ise yüzde 27 ile en düşük seviyede. Türkiye, tek başına somatizasyon ile dünyada ilk sırada yer aldı." diye konuştu.

"DOĞU TOPLUMLARINDA KÜLTÜREL KODLAR EMPATİ YAPMAYA ÇOK AÇIK"

Fonksiyonel bağırsak ve sindirim sistemi hastalıklarının dünyada görülme sıklığının incelendiği Roma Çalışması'nın psikolojik sonuçlarına ilişkin Bor, bu durumun Türkiye ve Mısır'da yüksek çıkmasının nedeninin Doğu toplumlarına özgü olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Bor, "Doğu toplumlarında kültürel kodlar empati yapmaya çok açık. Öyle ki ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan olumsuzluklar duygusal olarak çok etkiliyor. Bunlar da depresyon, anksiyete gibi duygu durumlarına bağlı bağırsak ve sindirim sistemi sorunlarının görülmesinde etkili oluyor. Türk insanı duygusaldır, empatiye açıktır. Bu durumun Türkiye'de sık görülmesinde önemli bir etken." ifadelerini kullandı.

Bor, bu sorunların hastaya ve sağlık sistemine de ağır yük getirdiğini vurgulayarak, kişinin yaşam kalitesini bozduğunu, sosyal yaşamdan uzaklaştırabildiğini, ayrıca iş gücü kaybı, gereksiz tetkik ve ilaç tüketimine bağlı sağlık ekonomisi açısından da maliyetli olduğunu bildirdi.

Kaynak:Anadolu Ajansı (AA)