Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, 11 Ekim'de ortak bir açıklama yayınladı. Yıllardır tehdit aldıklarını hatırlatan gazeteciler, haklarındaki "çağrı üzerine koruma" kararının 10 Eylül'de kaldırıldığını belirtti. Gazeteciler Pehlivan ve Terkoğlu, bu kararın alındığı tarihin Süleyman Soylu'nun Barış Terkoğlu'na "berduş" ithamında bulunduğu günle aynı olduğuna dikkat çekti.

İlgili haber | Soylu aynı üslupla hedef aldı

Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Can Coşkun'un sunduğu Haber Masası'na bağlanarak haklarında alınan kararı değerlendirdi.

Pehlivan'ın sözleri şu şekilde:

Ben Oda TV Genel Müdürü olarak, Barış Terkoğlu Oda TV Haber Müdürü olarak, çok sayıda tehdit almaya başladık. Bunun üzerine avukat arkadaşlarımızın başvurusu üzerine, "çağrı üzerine koruma" kararı aldı. Bu şu demektir: Riskli bir toplantıya gittiğinizi düşünüyorsunuz ya da bir kişiden şüphelendiniz, bunun üzerine size verilen numarayı aradığınızda size koruma tahsis ediliyor. 

10 Eylül'de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Barış Terkoğlu'na 'berduş' dediği gün bu karar kaldırılmış. Polis tarafından aranılarak, ilgili tebligat bize ulaştırıldı. Yıllardır gazetecilik yapıyoruz, sürekli ölüm tehditlerine maruz kalan insanlarız. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bizi bu kadar hedef göstermesinin ardından aynı gün koruma kararının kaldırılmasının rastlantı olmadığını düşünüyoruz. Bunun devletin bize gözdağı olduğunu düşünüyoruz. Biz gazeteciliği yaparken, Uğur Mumcu'yu, Necip Hablemitoğlu'nu, Ahmet Taner Kışlalı'yı hiç unutmadık. Bu insanlar devletin gözetimi, bilgisi ya da desteklemesi altında öldürülen insanlardı.

Devletin en önemli bakanlarından birisinin, devletin en önemli kurumlarından birisinin hakkımızdaki koruma kararını kaldırmasının hiç masum olduğunu düşünmüyoruz.

 

"Siyasetçilerin bizi sevmesini zaten beklemiyoruz"

Pehlivan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, Barış Terkoğlu hakkında sarf ettiği sözler hakkında ise " Barış Terkoğlu'nun Cumhuriyet'te yazdığı yazıya bakarsanız, zaten salt bir aşiv çalışması, bir gazetecilik olduğunu görürsünüz. Süleyman Soylu da o yazıyı yalanlamıyor, doğruluyor aslında. Bir bakanın bir yanıt yazısında bir gazeteciyi hedef haline getirmesi, kamuoyunun önüne atması doğru değil. Biz gazeteciyiz, siyasetçilerin bizi sevmesini zaten beklemiyoruz. Türkiye'de eskiden bir izan, bir devlet dili vardı. Devlet yöneticileri ile gazeteciler arasında o izanın kaybolduğunu, bir çürümüşlüğe gidildiğini görüyoruz. Bu da bir vatandaş olarak üzüyor." ifadelerinde bulundu.