İdlib'de ipler kopmak üzere: Suriye'de son durum
İrem Yıldırım - Neslişah Bozkurt - Ali Isıyel
Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib'in güneyine ve doğusuna gerçekleştirdiği askeri personel ve zırhlı araç sevkiyatı devam ediyor.
Askeri personel, zırhlı personel taşıyıcı, tank, obüs, zırhlı iş makinesi ve komandoları taşıyan çok sayıda araç Suriye sınırını geçerek konvoy hâlinde görev yerlerine intikal ettiriliyor.
Son durum
Şubat ayının başlamasıyla birlikte İdlib'de kopma noktasına gelen ipler, Suriye ordusunun TSK'nin gözlem noktalarına gerçekleştirdiği iki topçu saldırısıyla birlikte daha da gerilmişti. Saldırılarda 12'si asker 13 kişi şehit olurken, Türkiye saldırılar sonrası bölgeye askeri sevkiyatlarına başlamış ve operasyonlarını yoğunlaştırmıştı. İdlib'de TSK'nin yaptığı yığınağın bölgedeki durumu daha da kötüleştirdiğini söyleyen Rusya'ya yanıt AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan gelmiş ve Erdoğan "Gerekirse Suriye'yi İdlib'den zor kullanarak geri çekeriz" sözlerini sarf etmişti.
Geçtiğimiz gün yaptığı konuşmasında "Suriye'yi terör örgütlerinden ve rejimden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır" diyen Erdoğan, İdlib'den milyonlarca kişilik bir göçün de Türkiye sınırına geldiğini ancak Türkiye'de hâlihazırda 3,5 milyon Suriyeli'nin bulunduğunu belirterek bu kişileri Türkiye'nin ağırlayamayacağını ifade etmişti.
Halep tamamen Suriye ordusunun kontrolünde
Suriye'de çoğunluğu cihatçılardan oluşan Esad muhaliflerinin son kalesi olarak kalan İdlib, son haftalarda Rusya ve Suriye'nin yoğun saldırılarına maruz kalıyor. Öte yandan Suriye ordusu son olarak dün Halep'i de ele geçirerek cihatçılardan tamamen temizlemişti.
Yerel kaynaklar Suriye ordusunun, dün Halep'in ardından İdlib'in kuzeybatısında bulunan birkaç köyün daha cihatçılardan geri aldığını duyurdu. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) ise Suriye ordusu ile cihatçılar arasında çok sert çatışmalar yaşandığını aktardı.
En kritik gelişme: M5 karayolunun Suriye ordusu kontrolüne geçmesi
Amerikan basınında yer alan değerlendirmede, Suriye'nin Halep'i geri almasının ve İdlib'in kuzeybatısında birkaç köyü kontrol altına almasının en önemli nedenlerinden birinin başkent Şam ile Halep'i birbirine bağlayan M5 karayolunun cuma günü Suriye ordusunun kontrolüne geçmiş olmasına bağlandı. Suriye'de savaşın başladığı 2012 yılından bu yana muhaliflerin ve cihatçıların elinde bulunan M5 karayolu, geçtiğimiz cuma günü Suriye ordusunun kontrolüne geçmişti.
Öte yandan Birleşmiş Milletlerin raporuna göre Rusya'nın hava desteği, İran destekli gruplar ve Suriye ordusunun aylardır süren saldırıları sonrası İdlib'den kaçarak Türkiye sınırına doğru yönelen göçmenlerin sayısı 800 bini aştı. İdlib'in önemli bir kısmı cihatçı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) kontrolünde bulunuyor.
"Şam'ın sonraki hamlesi İdlib'i tamamen geri almak olacak"
Voice of America'ya (VOA) konuşan Swansea Üniversitesi'nden akademisyen Aymenn Jawad al-Tamimi; "İdlib'deki savaşta bir duraksama yaşanabilir ancak doğası gereği bu duraksama geçici bir durum olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. Tamimi, yaptığı açıklamada Şam'ın bir sonraki hamlesinin İdlib'in tamamını geri almak olacağını belirtti.
Ankara-Moskova görüşmeleri
Türkiye cephesinde ise Rusya ile müzakereler sürüyor. Cumartesi günü Münih'teki güvenlik zirvesine katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, burada Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü ve pazartesi gübü (bugün) Türk heyetinin İdlib ve bölgesel durumları görüşmek üzere Moskova'ya gideceğini duyurdu. Üst düzey Türk askeri ve diplomatik yetkililerden oluşan heyet, Moskova'da soruna çözüm aramak için temaslarda bulunacak.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Münih'te yaptığı açıklamasında ise Ankara ile Moskova arasında yapılan anlaşmanın ateşkes, silahsızlandırılmış bölge ama en önemlisi normal muhalefetle teröristler arasına çizgi çekilmesini içerdiğini ifade etmişti.
Türkiye-ABD ilişkileri: NATO müttefikliğinin hatırlanması
Son zamanlarda inişli çıkışlı bir grafik izleyen Türkiye-ABD ilişkileri; ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun "NATO müttefikimiz Türkiye'nin yanındayız" açıklamasıyla iyileşmeye gitmişti. ABD yetkililerinden İdlib'de sivillere düzenlenen saldırıları kınayan açıklamalar üst üste gelmişti.
Son olarak Türkiye'ye gelen ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin Türkçe söylediği "Şehitlerimiz var, başınız sağ olsun" açıklaması kamuoyunda geniş yankı uyandırmış, Erdoğan ise Jeffrey'nin bu açıklamasını 'inandırıcı bulmadığını' dile getirmişti.
Geçtiğimiz yaz yaşanan S-400 ve F-35 krizlerinin ardından sekteye uğrayan ABD-Türkiye ilişkileri; eylülde iki ülkenin heyetleri ve Erdoğan ile Trump'ın görüşmeleriyle yeniden 'yapıcı' bir evreye geçmişti. ABD'nin Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye ile ABD'nin ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkacağını açıklamış ve iki ülke arasındaki gergin süreç yumuşamıştı.
Ancak daha sonra bölgede yaşanan gelişmeler ve ABD'nin YPG/PKK'ya açıktan destek ve yardım vermesi ve Filistin konusundaki görüş ayrılıklarıyla birlikte iki ülke arası yeniden açılmış, ABD Halkbank kozunu oynayarak Türkiye'ye yaptırımlar konusunu yeniden gündeme getirmişti.
Türkiye'nin İdlib çıkmazında Rusya ile Suriye'nin işbirliği sonrası Rusya'yla arasının açılmasının ardından ABD'nin Türkiye'ye verdiği destek sonrası ilişkiler yeniden yumuşama safhasına geçmiş gibi gözüküyor.
Öye yandan, ABD'nin Suriye'de NATO müttefikleri Türkiye'nin yanında olduğu açıklamasının geldiği saatlerde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, YPG/PKK için 10 bin kişilik 'bütçe' talebinde bulunmuştu.
İnsani kriz
Al Jazeera'dan Mariya Petkova, Suriye'deki durumu muhaliflerin Suriye ordusunun harekâtlarına karşılık olarak ülkenin kuzeybatısında her an bir çatışmayı tetikleyebileceği yönünde değerlendirdi. Birleşmiş Milletlerin aralıktan bu yana 700 bin Suriyeli'nin yerinden edildiğini ve bu göçmenlerin Türkiye sınırına doğru hareket ettiği yönündeki raporunu hatırlatan Petkova, geçtiğimiz hafta da 100 bin kişinin Türkiye sınırına doğru yöneldiğini belirtti. İnsan hakları gözlemevlerinden gelen raporlarda ise bölgedeki durumun daha da kötüye gideceği ve yeterince çadır ile gıda maddesinin bulunmadığı yönünde endişeler dile getirildi.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği (EDAM) yöneticisi Can Kasapoğlu ise Suriye hükûmetinin amacının ülkenin kuzeybatısını kontrol edebilmek için muhaliflerin kontrolünde olan bu bölgeyi 'insansızlaştırmak' olduğunu savundu.
İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan değerlendirmeye göre Birleşmiş Milletlerden hükûmetlere kadar herkes bu utanç verici çatışmadaki görevlerinde başarısız oldu. ABD, Britanya ve diğer güçlü Avrupa devletlerinin bu çatışmayı durdurmak için çok daha fazla şey yapabileceği belirtilen değerlendirmede, yeterince net bir tavır alınamadığı için katliamın hâlen devam ettiği vurgulandı.
2015 yılında Avrupa'yı sarsan göçmen akınının hatırlatıldığı yazıda, bunun tekrar olabileceği çünkü Avrupa'nın insani bir kolektif yaklaşımı geliştiremediği vurgulandı. Öte yandan, BM'nin 'barış sürecinin' de Rusya, Türkiye ve İran'ın kişisel çıkarlarını gözeten 'düşmanca' tavırları nedeniyle yeterli desteği göremediği de ileri sürüldü. Yazıda, ateşkeslerin sürekli olarak ihlâl edildiği de özellikle vurgulandı ve bunun şaşırtıcı olmadığı belirtildi.
Rus basınında Moskova-Ankara gerilimi
Rusya'da liberal yayın yapan Kommersant gazetesinden Mariana Belenkaya,Türkiye'nin operasyonlara resmi bir açıklama yapmadan başladığını, Moskova ve Ankara arasında anlaşmanın sağlanamaması durumunda mutabakatın çökmesine ve Türkiye ile ABD arasındaki yakınlaşmaya yol açabileceğini söyledi.
Belenkaya şöyle devam etti:
"Batılı ülkeler, Moskova'yı Rus uçakları tarafından İdlib'in bombalanması sonucunda Suriye'ye insani yardım sağlanmasını engellemekle suçluyor. Rusya bu iddiaları reddediyor, ancak Ankara'nın bakış açısı Batı ülkelerinin konumuna benziyor."
"B veya C planının başlatılması gerekecek"
Rusya'da komünist yayın organlarından Svobodnaya Pressa'ya göre, Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın açıklamaları, ne Rusya'nın ne de ABD'nin Suriye'de yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ve bu bağlamda, bir B veya C planı başlatması gerekecekeceğini söyledi.
Gazeteye göre, tanklar B planı veya belki de C. Dahası, Ankara, Rusya'dan sadece İdlib'deki operasyonu durdurmayı istemiyor, yakın zamanda Suriye ordusunun girdiği bölgelerin de İdlib'de cihatçılara geri dönmesini ve Suriye ordusunun bu alanlardan tamamen geri çekilmesi konusunda ısrar ediyor. Yani, Ruslar da istenmeyen unsurlar listesine giriyor.
"Erdoğan ile politik sorunlar var, diplomatik ilişki güç"
Merkez yayın yapan RTVI, program sırasında Türkiye'nin pozitif olan gücünü negatife çevirdiğini, Erdoğan ile politik sorunlar olduğunu, zor bir diplomatik ilişki yürüdüğünü belirtti. Türkiye'de radikalizm ve dini öğelerin tehlikeli bir karışım ortaya çıkardığı eklendi.
Siyasi analist Elena Galkina'nın Detali haber portalına verdiği röpörtaja göre, "Yakın zamana kadar, Türk hükümeti İran, Rusya ve Esad hükümeti ile müzakere sürecini Suriye'de bir "güvenlik kuşağı" inşa etme konusunda oldukça başarılı buluyordu. Bu süreç uğruna, Suriye'deki cihatçıları destekleyen Türkiye, Halep eyaletinin hükümet güçleri tarafından ele geçirilmesi de dahil olmak üzere birçok şeye kör bir bakış attı. Ancak İdlib, Türkiye'yi sınırlayan bir ildir. Türkler defalarca ve farklı düzeylerde nüfuz alanlarını bölmeyi teklif ettiler, bunlardan biri olan İdlib'in kuzeyindeki güvenlik bölgesi Türkiye'nin kontrolü altına girebilir" dedi.
"Rusya'nın Suriye'de hayati çıkarları yok"
Her iki tarafın da bölgede baskın bir rol oynadığını iddia ettiği İdlib'deki çatışmanın ciddi bir şekilde yükselmesi ne kadar olası sorusuna Galkina, "Büyük bir çatışma beklemiyorum, Türkiye'nin Suriye'deki çıkarları sınırlıdır, ancak Türkiye bu çıkarlar için savaşmaya hazır ancak Rusya'nın Suriye'de hayati çıkarları yoktur." yanıtını verdi.
Fransız basınında Suriye gündemi
Agence France-Presse(AFP), Ankara ve Şam arasındaki gerginliğin yükselmesini, 'Suriye Ordusu'nun çihatçıların hakim olduğu son isyancı kalesi İdlib'i geri almak için ölümcül çatışmaları başlattı' diyerek duyurdu. Çatışmaların iki ülke arasında eşi görülmemiş bir gerginliği başlattığını belirtti.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi(OCHA) sözcüsü David Swanson, şiddetin aralık ayından bu yana 689.000 kişiyi yerinden ettiğini söyledi. Şehirlerin giderek artan şiddetin sonucunda sivillerin kuzeye kaçması ile boşaltığını da ekledi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre, rejimin İdlib'e yönelik saldırıları sonucunda aralık ortasından itibaren 350'den fazla sivil öldürüldü. AFP'nin aktardığına göre, Suriye'deki çatışma 2011'den beri 380.000'den fazla insanı öldürdü ve savaş öncesi nüfusun yarısı sürgün edildi.
AFP, İdlib cehpesini ulusal bölgenin %70'inden fazlasını kontrol eden rejimin son stratejik savaşı olarak ele aldı.
"İdlib'deki trajedi hiç görülmemiş bir ölçekte"
Le Monde, Suriye iç savaşının dokuz yılında insani trajedilerin bitmediğini belirtirken Esad karşıtı isyanın son kalesi olan İdlib'de trajedinin hiç görülmemiş bir ölçekte olduğunu ifade etti.
Çoğunlukla çihatçılar olmak üzere Türkiye tarafından desteklenen 20.000 asi savaşçı ve Rus bombalarının yardım ettiği hükümet güçleri arasında üç milyon sivil var denilirken, çatışmayı Putin'in daha önceden Çeçenistan'da test ettiği bir taktik olarak değerlendirdi.
Esad Rejiminin 'yas tutma zamanının geçtiğini' belirtilirken, 'topraklarını geri almak için kanlı görevini tamamlıyor' denildi.
Ortaklıktan çatışmaya evrilen süreç
Rusya ve Türkiye ilişkileri için başlangıçta Erdoğan ve Putin'in ortak olduğunu, Avrupa ve ABD'nin inandırıcılığını yitirdiği bölgede etkili olmak adına birbirini zorlayan rakiplere dönüşülebileceğine ilişkin bir değerlendirme yapıldı. Hatta Ankara-Moskova gerginliği artarsa Türkiye-Suriye çatışmasının Türkiye-Rusya çatışmasına evrilebileceğinin altı çizildi.
Nüfusun Türkiye'ye göçünün, Ankara'nın AB karşısında 'göçmen şantajına' teşvikin önünü açacağı belirtildi. Ancak tüm tarafların garantör olacağı tüm isyancı grupları içeren gerçek bir ateşkesin hesaplanamayan sonuçlar doğuracak nihai bir kan banyosunu önleyebileceği belirtildi.
"Ankara-Moskova arasındaki 'paradoksal' ilişki"
Sağcı Le Parisien, Ankara-Moskova ilişkisini paradoksal bir işbirliği olarak ele aldı. Türkiye'nin Suriye'deki muhalif kampları desteklemesine rağmen Rusya ile işbirliğini geçlendirdiğinin altını çizdi. Türkiye-Suriye arasındaki çatışmayı eşi görülmemiş bir ölümcül savaşa benzetti.
Türkiye-Rusya ilişkileri test ediliyor
Solcu Libération, Ankara-Şam arasındaki çatışmanın Türkiye-Rusya ilişkilerini test ettiğini belirtti. İdlib bölgesindeki kaçınılmaz çatışmanın sonunda gerçekleşmeye başladığı söylenirken, Rus müttefiki tarafından yardım edilen ve uluslararası toplumun hareketsizliğinden yararlanan Esad'ın kanlı bir saldırı yürüttüğü söylendi. Dokuz yıldır hiçbir çatışmanın bu kadar büyük bir göç dalgasını harekete geçirmediğinin de altı çizildi.