Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Yugoslavya’yı bombalatan oydu, Irak’ı perişan eden de

Bir katil öldü

Ülkesi bir dünya zorbası olmasaydı, işini hakkıyla yapan cesur bir mahkemede, ülkesinin birçok yetkilisiyle beraber savaş suçlusu olarak yargılanırdı mutlaka. ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Korbel Albright Yugoslavya’yı parçalayan, Ruanda soykırımında sorumluluğu olan berbat bir üst düzey Amerikan yetkilisiydi çünkü. Önceki gün 84 yaşında öldü. Hakkında kötü laflar etmekten çok hoşlandığım insanlardandı. Ona hakaret etmeyi hep sevdim.

Amerikan siyasal sisteminin acılı bir Yahudi ailenin çocuğunu nasıl canavara dönüştürdüğüne verilecek en iyi örnekti de. Büyük Yahudi ahlakından nasiplenmediği, ABD’nin Irak’ı işgali sonucu 1,5 milyon Iraklı’nın ölümünü, “ama buna değdi” diyerek savunacak kadar insanlık düşmanı oluşundan bellidir. Asıl adı Marie Jana Korbelova olan Albright, 1937'de o zamanki Çekoslovakya’nın (şimdi de Çekya’nın) başkenti Prag’da doğmuştu. Ailesi, 1939'da Naziler ülkeyi ele geçirdiğinde Çekoslovakya'dan kaçınca savaş yıllarını Londra'da geçirmişti. Daha sonra diplomat babasının kararıyla gittikleri Amerika’da siyaset basamaklarını çıkması hızlı olmuştur. 22 Ocak 1997'de atandığı Dışişleri Bakanlığı görevini 20 Ocak 2001'de tamamlamıştı.

Mahvetmeye dört yıl yetti

Hepsi bu. İşte bu dört yıl süresince ABD'nin Ortadoğu ile Bosna-Hersek'teki dış politikasını şekillendirmede kilit bir rol oynadı Albright. Ama kan dökerek. Uğursuz işler yapmıştır. 1999'da, Kosova'daki Arnavutlara “etnik temizlik” yapıldığı gerekçesiyle NATO ülkelerine Yugoslavya'yı bombalatmıştı örneğin. Öyle ki ülkesinin medyası tarafından “Madeleine Savaşı” olarak adlandırılan 11 haftalık hava saldırılarından sonra Yugoslavya, NATO'nun şartlarını kabul etmiş, parçalanma başlamıştı. Döneminde Irak’a yönelik yaptırımlar neredeyse “soykırım”a dönmüştü. Onun emriyle Irak’ın su artıma tesisleri vurulmuş, yüzbinlerce insan temiz sudan mahrum kalmıştı. O diğer uğursuz Hilary Clinton’la birlikte Irak'ın temel sivil ihtiyaçlarını karşılayacak kadar petrol satmasını engelleyen yaptırımlar yoluyla yüz binlerce sivilin kasten öldürülmesinden sorumludur. Cinayette, toplu kıyımda Reagan’dan sonraki en iyi Reagan buydu.

Yaptırımların çok sayıda Iraklı sivilin ölümüne yol açtığını kabul etti de. Sunduğu gerekçeler elbette bir savaş suçlusu olduğu gerçeğini örtemedi. Aralık 1998'de Irak'a saldırı kararı BM Güvenlik Konseyi’nden geçmediği ya da onaylanmadığı için Albright hep savaş suçlusu ithamıyla yaşadı.

Bir vatandaş girişimi

Dünyanın her yerinde protesto edildi elbette ama bence en anlamlısı 6 Şubat' 1998’de ABD’nin Connecticut eyaletinin Middletown kentinde yapılanıdır. Yaklaşık 125 kişi Middletown polisine kente konuşma yapmaya gelmiş olan Madeleine Albright'ı tutuklamaları için resmi başvuru yapmıştı. Bu ABD'de daha önce yapılmamış bir girişimdi. Avrupa’da “vatandaş tutuklama hakkı” yasal olarak vardı. Irak’a saldırının diğer büyük günahkârı İngiltere Başbakanı Tony Blair’i, Strasburg’a bir toplantıdan çıktığında güvenlik bariyerini aşmayı başaran bir gösterici koluna girerek “vatandaş tutuklama hakkı uyarınca seni savaş suçlusu olarak tutukluyorum” sözleriyle sembolik olarak tutuklamıştı. İzlandalı Elias Davidsson da 1997’de üç kez İzlanda dışişleri bakanının tutuklanmasını kamuoyu önünde talep etmişti. Ülkede böyle bir yasa olmamasına rağmen bu örneklerden yola çıkan Middletown göstericilerinin Albright’a suçlamaları ağırdı: Savaş kurallarını ihlal etmek, saldırı emri vermek, soykırım suçuna katılmak.

İlk kez utandı

Albright konuşması sırasında bu suçlamalara yol açan kararlarına ilişkin soruları kabul etmedi. Ancak, beş kişi Albright'ın konuşmasını böldü. İlk söz alan Albright'ın soykırım yaptığını haykırdı. Protestocular ülkelerinin düşmanı değillerdi. Ülke adaletinin yasaları uygulaması taraftarıydılar sadece. Tutuklama isteminde bulundular ama bunu yasal bir davaya dönüştürmediler. İstemediklerinden değil, faydasız, hatta zararlı olacağından. Çünkü ülkenin eski Adalet Bakanı Ramsey Clark, Ronald Reagan'ın Libya'ya saldırısında yaşamını yitiren kurban yakınları adına dava açmış, ancak dava reddedilmekle kalmamış, Clark’ın 15 bin doları da harcanmıştı.

Middletown göstericilerin polise yaptıkları “tutuklama” talebi tabii ki yerine getirilmedi. Ama Albright’ın o gün kentteki konuşması sırasında hayli utandığı yazıldı ABD medyasında. Doğruysa, yüzünün rengi ilk defa değişmiş olmalı. Damarlarında kan taşıdığı da böyle fark edilmiştir, muhtemelen.

Katildi.

Iraklı çocukların kanı ellerindedir. Ruanda soykırımında parmağı vardır. Gittiği yer her nereyse orada o çocuklarla karşılaşmasını dilerim.

Başkalarına tanımadığı uzun yaşama hakkını 84 yıl kullandı, doğanın bu tür gereksiz cömertlikleri var ne yazık ki. Ama öldü işte.

Dayansın ehli kubur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi