Şahin Aybek
Yapay zekâ öğrencinin neyine?
“Yapay zekâ, bazı öğrenciler için fırsat eşitliği yaratırken, bazılarını daha da geride bırakma riski taşır. Yapay zekâ öğrencinin ödevlerini yapmamalı, ama öğrencinin düşünmesini ve üretmesini destekleyecek şekilde kullanılmalıdır.”
İstanbul Aydın Üniversitesi, STEM Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Devrim Akgündüz ile yapay zekânın öğrenciye yarar ve zararlarını konuştuk.

Bugün eğitim dünyasında en çok tartışılan sorulardan biri şu: “Yapay zekâ öğrencinin neyine?” Bu soru, bir yandan merakın diğer yandan kaygının ifadesi. Kimi yapay zekâyı öğrenciyi destekleyecek bir fırsat olarak görüyor kimi ise öğrenciyi hazırcılığa alıştıracak bir tehdit olarak değerlendiriyor.
Çünkü yeni nesil öğrenciler artık ödevlerini ansiklopedilerden kopyalamıyor, internetten hazır metinler bulmuyor; doğrudan yapay zekâya yazdırıyor. Eskiden öğretmenin kolayca fark ettiği kopyalar, bugün yapay zekâ sayesinde daha akıcı ve daha ikna edici hale geliyor. Öğretmen için sahte ile gerçek arasında ayrım yapmak zorlaşıyor.
Aslında bu tablo bize eğitimde köklü bir değişimi hatırlatıyor. Dün ansiklopediler vardı, sonra arama motorları geldi; bugünse yapay zekâ var. Yani öğrencinin öğrenme biçimleri teknolojinin ritmine göre sürekli dönüşüyor. Peki bu dönüşüm gerçekten onların yararına mı? Yoksa eğitimde yeni bir krizin kapısını mı aralıyor?
ÖĞRENCİNİN NEYİNE YARAR?
Doğru kullanıldığında yapay zekâ, öğrencinin hayatını kolaylaştırabilir. Öğrenciye kendi hızında öğrenme fırsatı sunabilir, eksiklerini fark ettirebilir ve anında geri bildirim sağlayabilir. Öğretmenin her öğrenciye tek tek yetişemediği noktada, yapay zekâ kişiselleştirilmiş destek sunabilir. Hikâye yazdırabilir, deney tasarlayabilir, proje fikirleri üretebilir. Yani öğrencinin merakını ve yaratıcılığını besleyen bir yardımcıya dönüşebilir.
Bir başka yararı da eşitlikçi yönü olabilir. Kaynaklara ulaşamayan öğrenciler için yapay zekâ, bir tür “öğrenme arkadaşı” işlevi görebilir. Doğru yönlendirildiğinde fırsat eşitliğini destekleyici bir rol üstlenebilir.
Buna ek olarak, bazı öğrenciler yapay zekâ sayesinde eksiklerini fark edip kısa sürede başarılarını artırabilir. Öğrenciler, yapay zekâdan aldıkları başlangıç cümleleriyle kendi hikâyelerini yazabilir. İngilizce öğrenen bir öğrenci her gün yapay zekâ ile pratik yaparak özgüven kazanabilir. Disleksi yaşayan bir çocuk, okuma-yazma uygulamalarıyla ilerleme kaydedebilir ve bu da özgüvenini güçlendirebilir. Burada sayamayacağımız pek çok konuda öğrencilere faydalı olabilir.
ÖĞRENCİNİN NEYİNE ZARAR?
Ama madalyonun bir de öteki yüzü vardır. Yapay zekâ, öğrenciyi hazırcılığa ve ezberciliğe alıştırabilir. Düşünmeden hazır cevabı almak kolayına gelebilir. Bu da derin ve anlamlı öğrenmeyi engelleyebilir. Ayrıca yapay zekâdan gelen bilginin her zaman doğru olmayabileceğini unutmamak gerekir. Yanlış bilgiye eleştirel süzgeç olmadan güvenmek büyük bir tehlike doğurabilir.
Veri güvenliği de ayrı bir sorun olabilir. Öğrencilerin kişisel bilgileri ne kadar korunur? Çoğu zaman belirsizdir. Aşırı kullanımın sosyal becerileri zayıflatma riski de cabasıdır. Yüz yüze iletişim yerine dijital bağımlılık, öğrencinin kişisel gelişimini gölgeleyebilir.
Bir de unutulmaması gereken önemli bir nokta vardır: Yapay zekâ her öğrenci için erişilebilir değildir. İmkânı olmayan, interneti veya teknolojik cihazı bulunmayan öğrenciler bu araçlardan yararlanamayabilir. Bu durum eğitimde yeni bir eşitsizlik alanı doğurabilir. Yani yapay zekâ, bazı öğrenciler için fırsat eşitliği yaratırken, bazılarını daha da geride bırakma riski taşır.
Ayrıca olası kötü deneyimler de vardır: Örneğin bir üniversite öğrencisi ödevlerini tamamen yapay zekâya yazdırabilir. Bir lise öğrencisi hatalı bir deney önerisini uygulayabilir ve ödevi yanlış sonuçlanabilir. Bazı öğrenciler sınavda gizlice yapay zekâ kullanmaya çalışabilir, bu da güven ortamını zedeleyebilir. Bir öğrenci kişisel verilerini yapay zekâ uygulamasına yazabilir ve bu bilgiler reklam içeriklerinde karşısına çıkabilir.
POSTMODERN KOPYACILIK
Öğrenciler geçmişte de kolay ve kestirmek bir yol arardı. İnternet yokken dönem ödevleri verilirdi ve bu ödevler çoğu zaman aileler tarafından hazırlanırdı. Elle, dolmakalemle yazılır ancak içerik genellikle ansiklopedilerden seçilen paragrafların aynen kâğıda geçirilmesinden ibaret olurdu.
Sonrasında internet geldi, Google’da arama yapılıp çıkan ilk sonuçlar—hatta reklamlarla birlikte—Word’e kopyalanarak ödev teslim edilmeye başlandı. Öğretmenler bu ödevlerin yüzeyselliğini kolayca fark ederdi.
Bugünse aynı eğilim farklı bir biçim almış görünüyor: Öğrenciler ödevi yapay zekâ sohbet ekranına yazabilir, çıkan cevabı neredeyse hiç değiştirmeden teslim edebilir. Eski kopyala-yapıştırın yerini “sohbetle kopyala-yapıştır” almıştır. Üstelik bu defa metin daha akıcı ve düzenli görünebilir. Öğretmenin işi zorlaşabilir çünkü hazır cevap daha ikna edici durabilir. Ama içerik hâlâ öğrencinin düşüncesi değil yapay zekânın ürettiği bir metindir.
Eskiden arama motorlarından kopyalanan ödevler öğretmeni kandıramıyordu; bugün yapay zekâ daha ikna edici kopyalar üretiyor. Ancak öğrencilerin bazen sohbet ifadelerini dahi kopyalayıp ödevlerine yapıştırmalarını da görmüyor değiliz. Asıl mesele nereden olursa olsun öğrenciyi kopyadan kurtarıp üretime yönlendirmekte.
YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA ÖDEV
Buradan çıkan ders açıktır: Öğrencinin yapay zekâya kolayca yaptırabileceği ödev verilmemelidir.
Standart kompozisyon ödevleri (“Cumhuriyet Bayramının önemi” gibi), ansiklopedik bilgi isteyen raporlar (“dünyanın katmanları nelerdir?” gibi), tek doğru cevabı olan kısa sorular…
Bunlar artık tek komutla yapay zekâdan alınabilir. Öğrenciyi düşünmeye zorlamaz.
Bunun yerine ödevler, öğrenciyi yaratıcı ve eleştirel becerilere yöneltebilir:
Kendi deneyimlerini yazması gereken görevler (ör. “ailenizde enerji tasarrufu için neler yapıldığını gözlemle”), proje tabanlı ürünler (“geri dönüşüm malzemelerinden bir ürün tasarla ve süreci raporla”), kendi fotoğraf, çizim veya videosunu üretmesini isteyen etkinlikler, yapay zekâdan aldığı cevabı eleştirip geliştirmesini gerektiren ödevler…
Yapay zekâ öğrencinin ödevlerini yapmamalı, ama öğrencinin düşünmesini ve üretmesini destekleyecek şekilde kullanılmalı. Yani aslında yapay zekâ da düşündürülmeli…
SONUÇ OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Sonuca gelirsek “Yapay zekâ öğrencinin neyine?” sorusunun yanıtı aslında çok nettir: Doğru kullanılırsa öğrencinin öğrenmesini kolaylaştıran bir yardımcı; yanlış kullanılırsa hazırcılığa alıştıran bir tuzak.
Önemli olan, ödevi değil öğrenme sürecini değerlendirmektir. Öğrenciyi kopyadan kurtarıp üretime yönlendirmektir. Eğer yapay zekâyı pedagojik ilkelerle, etik kurallarla ve öğretmen rehberliğinde kullanabilirsek, bu teknoloji çocuklarımızın geleceğini güçlendirebilir. Aksi halde sadece bir moda akım olarak gelip geçer.
Unutmayalım: Teknoloji değil onu nasıl kullandığımız belirleyicidir. Öğrencilerimizin yararına olan, teknolojiyi insana hizmet eden bir araç hâline getirmektir.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...