Fikret Bila (p)
Türkiye'nin Suriye'de hareket alanı daralıyor
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Moskova gezisini tamamladı. Rusya Devlet Bakanı Putin’le sıcak pozlar verdi. Putin, F-35’lerin alternatifi olarak sunulan SU-57 savaş uçağını tanıttı. Erdoğan’a “isterseniz alabilirsiniz” dedi. Erdoğan, dönüş yolunda gazetecilere “neden olmasın” diyerek, kapıyı açık tuttu. Bu arada ABD’nin F-35’ler konusunda nihai kararını beklediklerini açıkladı. Putin’le görüştükten sonra ABD Başkanı Trump’la telefonla konuştu. Bu görüşmede kamuoyuna “iki ülke ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak konusunda görüş birliği içindeler” diye özetlenebilecek bilgiler yansıdı.
İKİ GÜÇ ARASINDA
Türkiye, Suriye’de iki süper güç arasında “denge” kurmaya çalışıyor. Bugüne kadar durumu bir ölçüde idare etmeyi başardı, ancak giderek hareket alanı daralıyor. İki süper güç Türkiye’yi “tarafını seç” mesajlarıyla sıkıştırıyor.
Ankara ise henüz net bir tutum almış durumda değil. Aslında net bir tutum alacak durumda da değil…
Nedeni, ABD ile Rusya arasında kendisine göre bir “orta yol” bulma gayreti içinde olması. Bunu her iki ülkeden yaptığı ve yapacağı mesajı verdiği milyar dolarlık alımlarla başarmaya çalışıyor. Ancak bu tutumunun siyasi maliyeti giderek artıyor. ABD de Rusya da Türkiye’nin önüne fatura koyuyor. Ankara bu faturaları ödeyerek “durumu idare etmeye” çalışıyor.
TÜRKİYE’NİN AMACIYLA ÇELİŞKİLİ TUTUMU
Olaya Türkiye’nin Suriye’deki stratejik amacı açısından bakıldığında, Ankara’nın çok çelişkili kararlar aldığı söylenebilir.
Ankara’nın Suriye’deki stratejik hedefi Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunmasıdır. Rusya’nın ve Esad’ın aynı amacı güttüğünü söylemeye bile gerek yok.
Bu durumda Türkiye’nin bu amaç doğrultusunda Şam’la işbirliği içinde olması gerekir. Ancak, Ankara, Şam yönetimini “yok” saymaya devam ediyor. Sorunun özüne yönelik birinci çelişki budur.
Bu çelişkiyi keskinleştiren bir diğer politika ise “Suriye’nin bölünmesini isteyen” ABD ile işbirliği yapmasıdır. ABD ile varılan ve Türkiye’den çok PKK’nın taleplerine yakın duran güvenli bölge anlaşması, Suriye’nin bölünmesine hizmet edecek bir politikadır. Ankara, ABD koruması altında Suriye’nin kuzeyinde, 5 kilometrelik bir “güvenli bölge” karşılığında, PKK-PYD-YPG’nin kurduğu devletçiği zımnen kabul etmiş durumdadır. Bu Suriye’nin bölünmesini hızlandıracak bir tutumdur.
Sınıra bir kolordu büyüklüğünde yığınak yaptıktan sonra 5 kilometrelik güvenli bölgeye razı olmak, ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığını meşrulaştırmak anlamına gelir. Bu Ankara açısından çok ciddi bir çelişkidir. “ABD ile ortak çalışıyoruz, müşterek harekât merkezi kurduk” açıklamaları, sınırın 5 kilometreyi aşan derinlikte Suriye’nin bölünmesine destek vermektir. Bu, Ankara açısından bir ödün niteliğindedir.
TİCARETLE SİYASET
Türkiye’nin bir yandan 2,5 milyar dolar ödeyerek S-400 alması, bir yandan Patriot almaya hazır olduğunu açıklaması, bir yandan “F-35’ler bizim hükkımız" diyerek, bunu sağlamak için ABD’den 100 küsur Boeing satın alacağını duyurması “ticaretle siyaset gütmek” anlamı taşır ki, Türk ekonomisi bol keseden bu kadar kaynak aktaracak durumda değildir.
Rusya’nın Suriye’de, Ankara’nın adımlarına engel olmaması için “2,5 milyar dolara S-400 almak ve kurulumunu 2020 Nisan’ına erteleyerek ABD’nin tepkisini yumuşatmaya çalışmak ve bunun için ek olarak 100 civarında Boeing siparişi vaadinde bulunmak” Türkiye’nin siyaseten sıkıştığını ve bu sıkışıklığı ticaretle aşmaya çalıştığını göstermektedir.
ÇELİKİLİ TUTUMUN SİYASİ FATURASI
Türkiye’nin Suriye politikasını siyasetten çıkarıp, ticarete yaslamak stratejik hedefi konusunda önemli sapmalara yol açabilir. Bunun ilk sinyalleri de gelmeye başlamış durumdadır.
Erdoğan’a SU-57 tanıtımı yapan Putin, aynı gün Suriye ile birlikte Türkiye’nin İdlib çevresindeki gözlem noktalarını tehdit eden hava saldırılarını gerçekleştirmiştir. Türkiye’yi İdlib’te sıkıştırmaya devam etmektedir.
Rusya’nın İdlib’teki baskısı giderek artarken, ABD de Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna hamle yapmasını engellemiş durumdadır. Türkiye’yi sınırda durdurup, 5 kilometrelik sembolik bir güvenli bölge sunan ABD, bu derinliğin altında PKK devletini askeri, siyasi ve idari olarak inşa etmeyi sürdürüyor. Rusya’da İdlib’te Türkiye’ye baskılamaya devam ediyor.
Bu koşullarda Ankara’nın, Washington ve Moskova’ya Boeing ve SU-57 satın alma mesajları vererek Suriye’de stratejik hedefine ulaşması mümkün değildir.