Fikret Bila (p)
Türkiye normalleşmeli: Devasa sorunlar çözüm bekliyor
Seçmen bu kez farklı davrandı; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve AK Parti kurmaylarının, bir karşı cephe tarif edip, ona tüm gücüyle yüklenme yoluyla seçimi kazanma taktiğine olumlu yanıt vermedi.
Devletin tüm olanaklarını ve medyanın kontrolü altındaki yüzde 95’inin bütün propaganda araçlarını kullanmasına rağmen, seçmen değişim istediğini sandığa yansıttı ve metropollerde Millet İttifakı’na daha çok destek verdi. Üç büyük kent dahil 11 metropolde yerel iktidarı değiştirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve diğer iktidar sözcülerinin suçlayan, bekayla korkutan söylemini değil, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Lideri Meral Akşener ve muhalefet ittifakı adayları ve sözcülerinin, kucaklayıcı, bütünleştirici, barışçı söylemine prim verdi. Sandıktan çıkan sonuç bunu gösteriyor.
Türkiye artık normalleşme istiyor. Kavga değil barış, düşmanlık değil dostluk, tahribat değil onarım, ötekileştirme değil kucaklaşma, tarihten ihtilaf çıkaran hamaset değil devasa sorunlara çözüm istiyor.
HERKES İŞİNE DÖNMELİ
Türkiye’nin sorunları öyle devasa boyutlara ulaştı ki, artık kaybedecek bir günü bile yok. Seçim nedeniyle halının altına süpürülen, üzerine şal atılarak görünmez kılınan sorunlar bir ortaya çıkmaya başladı.
Seçim bittiğine göre herkes işinin başına dönmeli ve kendi sorumluluk alanında çalışmaya başlamalı. Cumhurbaşkanı ve hükümet ulusal sorunları, seçilen belediye başkanları da yerel sorunlarını çözmeye yoğunlaşmalı.
HAK, HUKUK, ADALET
Merkezi iktidarın bu seçimlerden sonra dikkate alması gelen mesajlardan ilki “hak, hukuk, adalet” talebidir. Türkiye’de hukuka ve yargıya olan güvenin ciddi şekilde kaybolduğu, bu seçimde de seçim kurullarına ve yargıya yöneltilen eleştiri ve güvensizle bir kez daha ortaya çıktı.
Seçim kurullarının iktidarın taleplerini büyük çoğunlukla kabul etmeleri, muhalefetin taleplerini reddetmeleri bu kuşku ve kaygıları daha da artırdı.
Seçim sürecinin sonunda, Soma’da 301 madencinin öldüğü olayda 15 yıl mahkumiyet alan maden sahibinin serbest bırakılması, döneminde soruların çalındığı iddia edilen eski ÖSYM Başkanı’nın serbest bırakılması ve “Adalet Bakanlığı çözüm arıyor” derken Cumhuriyet gazetesi çalışanı meslektaşlarımızın yeniden cezaevine gönderilmeleri için düğmeye basılmış olması, “çocuklar ölmesin” diyen Ayşe öğretmenin cezaevine gönderilmesi gibi kamu vicdanına sığmayan birçok örnek var.
Merkezi iktidar, “hak, hukuk, iktidar” talebini ciddiye almalı, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak düzenlemelere öncelik vererek, bir an önce uygulamaya koymalı ve kamu vicdanını rahatlatmalıdır.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu konusunda tatmin edici adımlar atması, ekonomik krizin çözümü için de olmazsa olmaz bir koşuldur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimden sonra “şimdi kızgın demiri soğutma, kucaklaşma zamanıdır” dedi. Demiri kızdıran iktidarın söylemi ve uygulamaları olduğuna göre onu soğutacak olan da iktidardır.
EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKA
Seçim kampanyası boyunca iktidarın “yok” dediği ekonomik kriz vatandaşın hayatına kabus gibi çökmüş durumda.
Enflasyon yüze 20’lerde, mutfak enflasyonu yüzde 30’un üstünde, domatesin, patatesin kilosu hâlâ 8 lira, yeşil biber hâlâ 13 lira, ithal soğan çürük…
Ülkeyi yönetenler, asgari ücretle çay-simit hesabı yaparak kendilerini savunacaklarına, mutfak enflasyonuna karşı ciddi önlemler almalı.
Merkez Bankası’nın, dünyanın yadırgadığı ve güven kaybına neden olan yöntemlerle dövizi baskılamaya çalışmasına karşın dolar 5.80’lerde, euro 6.55’lerde geziniyor. Döviz pahalılığının reel ekonomiye ve enflasyona olumsuz etkileri devam ediyor.
ABD ile Rusya arasında sıkışan Türkiye, S-400 ve F-35 sorununu bir çözüme kavuşturabilmiş değil. ABD’nin tehditleri devam ediyor. Fırat’ın doğusuna harekât konusu askıda kaldığı gibi İdlib krizi Türkiye’nin riskini artırmaya devam ediyor.
ABD’nin Suriye’de PKK-PYD-YPG’ye desteği sürüyor. Bölgeden askerini çekmiş değil. Aksine askeri varlığını tahkim ediyor. ABD’ye bu konuda meydan okuyan Türkiye mesafe alabilmiş değil; Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Başkan Trump’la görüşmesi, ABD finans çevrelerine proje sunumu yapması beklenen sonuçları vermedi.
Bu koşullarda Türkiye’nin merkezi ve yerel yönetimler olarak süratle bu devasa sorunların çözümü için çalışmaya başlaması gerekiyor.
Hamasetle bu geminin yürümeyeceği gerçeği artık kabul edilmeli.