Bir siyasi fiyasko: Muharrem İnce kampanyasından çıkan üç ders

Muharrem İnce, cumhurbaşkanı adayı olmak için gereken 100 bin imza hakkında “Bir günde işi bitireceğiz” derken, sokaklara değil, Twitter etkileşimine bakıyordu. Şimdi ağır bir hüsran yaşıyor. İnce, 100 bin imzaya iki gündür ulaşamadı. Dün toplam 51.367 imza toplayabildi. Üstelik gün geçtikçe ivmesi azalıyor.

İlk gün topladığı imza sayısı 28. 235’e ulaşmıştı.

Dün ise 23.132’e geriledi.

Yarın…

Kampanya partisi

İnce, CHP’de genel başkanlık ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığı iddiaları ortadan kalktığı anda Memleket Partisi’ni kurdu. Tek bir amacı vardı: Cumhurbaşkanı olmak. Partisini cumhurbaşkanlığı kampanyası için tasarladığı için bir dünya görüşüne yaslanmıyor. Kaldı ki İnce’nin, ideolojik söylem geliştirecek entelektüel donanımı bulunmuyor.

İnce, kadro da yaratamadı. Çoğunlukla CHP’den ayrılanlar ve kendisine sempati besleyenlerden oluşuyor. Çünkü İnce, “Macron modeline” inanıyor. “Fransa’da Macron nasıl her iki bloku yırtıp attıysa biz de Türkiye’de devrim yapacağız” şeklinde konuşuyor.

İnce’yi bu kadar cüretkar hale getiren, başta ifade ettiğim gibi, Twitter’daki etkileşimin ve beğenilerin cazibesine kapılmasıydı.

O kadar ki, 80 bin gencin üye olmak için Memleket Partisi’ne başvurduğunu söyledi. Ocak 2023 itibariyle 25.132 kayıtlı üyesinin olduğunu düşünürsek bugün 100 bini geçmiş olmaları gerekiyor. Bunca üyesi olan parti, ite kaka 50 bin imza mı toplar?

Üç ders

Muharrem İnce Olayı’nda “gören gözler açısından nice ibretler var.”

Birinci Ders:

Sosyal medyadaki etkileşime bakarak siyaset yapmak, aldatıcı olduğu kadar hatalıdır da. İnce, yarısına yakını reşit bile olmayan ve oy hakkı bulunmayan gençlerin rüzgarıyla başkan olacağını sandı. Herhalde ilk günde 100 bin imzayı toplayacağını düşünüyordu. Bugün gençleri imza vermeye bile götüremeyen İnce, yarın onları oy atmaya, hatta sandıkları korumaya ikna edebilir mi?

Hiç sanmıyorum.

İkinci Ders:

Esasen 100 bin imza toplanamaz değildir. Ancak imzayı adayın kendisi değil, teşkilatları toplayabilir. Bunun için ya teşkilatınız olacak ya aday için imza veren teşkilatlı bir topluluk bulunacak.

2018’den örnek vereyim.

Meral Akşener, ilk gün 126.341’i buldu.

Temel Karamollaoğlu, 44.967’e ulaştı.

İnce’nin imza sayısı Akşener ve Karamollaoğlu’nun gerisinde kaldı. Bu da Memleket Partisi’nin yeterli örgütlülüğünün olmadığını gösteriyor.

Üçüncü ders:

İnce’nin etkileşimi arttıkça ayağı yerden kesildi, gazetecilerle kavga etti ve gerçeklik algısı kayboldu. İlk önce “Günü geldiğinde Kemal bey lehine çekilirim” derken yağan beğenilerle birlikte özgüveni yükseldi. “Erdoğan ile Kılıçdaroğlu kalırsa, istesem de bana verilen oyların hepsini Kılıçdaroğlu’na taşıyamam” demeye başladı. İmza kampanyası başlamadan hemen önce “Yüzde 30 alacağım. İkinci tura kalacağım” diyerek, el yükseltmişti. Gel gör ki bugün trajikomik bir siyasi fiyasko yaşıyor.

14 Mayıs parti kurultayı değil

İkinci günün sonunda, 100 bin imzayı toplayamayınca bir daha çark etti. Dün Halk TV’de Kılıçdaroğlu’nun “İlk turda bitirmemiz lazım” sözlerini Candaş Tolga Işık’ın sorması üzerine İnce, “Kemal Bey benim abimdir, genel başkanımdır. Onun sözünü dinler, memnuniyetle de görüşürüm” dedi.

İnce, bu çelişkileriyle, kendisine imza verenlerde derin güven bunalımı ve motivasyon kaybı yarattığını fark etmiyor, belki de umursamıyor. Memleket Partililer iki gündür 100 bin imzaya ulaşabilmek için çabalarken, İnce bütün iddialarından vazgeçiyor.

İnce’yi tanıyanlar açısından hiç de şaşırtıcı değil bu hikaye…

2018’de seçim akşamı 50 bin avukatla Yüksek Seçim Kurulu’nun önünde olacağını söyleyip gece kayıplara karışan da; seçmenler oy çuvallarının başına beklerken, İsmail Küçükkaya’ya “Adam kazandı” diye mesaj atan da; Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmayacağını söyleyip seçimden sonra aday olan da İnce değil miydi?

İnce, hala o gecenin korkunç anısı unutturabilmiş değil. Kendi cephesinden, o gece neler yaşandığını anlatmak için miting düzenledi. Yine de kanaatleri değiştiremedi. Ne zaman ağzını açsa “24 Haziran’da neredeydin?” sorusu geliyor.

İnce, 24 Haziran’ın üzerine bir de 14 Mayıs’ta, seçimin ikinci tura kalmasına ve kaybedilmesine neden olursa, sokakta yürüyemez. Bir 24 Haziran’ı beş yıldır anlatamadı. 14 Mayıs’ı ömrünün sonuna kadar anlatamaz. İnce, 14 Mayıs’ı Kılıçdaroğlu ile arasındaki parti kurultayı olarak görmekten vazgeçmeli.

CHP kapısını açmalı

Buna karşılık Kılıçdaroğlu da İnce’yi ve Memleket Partisi’nin seçmenlerini kazanmalı. Kimi anketlere göre yüzde 3-5 arasında oy alacağı öngörülen İnce, ilk kez oy kullanan gençlerden, İyi Parti tabanından, CHP’nin HDP ile ilişkisinden rahatsızlık duyan Atatürkçülerden oy alıyor.

Saadet, Gelecek, DEVA ve Demokrat’a Millet İttifakı’ndan ve CHP’nin milletvekili listelerinden yer açılırken, evin çocuğu sayılan İnce ve Memleket Partililer yok sayılmamalı.

14 Mayıs’ı kazanırsa herkes birlikte kazanacak.

Kaybederse herkes birlikte…

Ağıralioğlu, bir gün önce Akşener’den genel başkan yardımcılığı mı istedi?

İyi Parti lideri Akşener, Altılı Masa’ya dönmeye karar verdiği 6 Mart’ta Genel İdare Kurulu’nu topladı. Toplantıda Yavuz Ağıralioğlu da vardı. Anlatılan o ki Ağıralioğlu, geri dönmeye itiraz edenlerden olmadı.

İki gün sonraydı.

8 Mart.

Ağıralioğlu’nun yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyduğunu öğrendim.

Kendisini aradım.

Duyduklarımı doğruladı.

Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanamayacağına inandığını ve o da kazanamayacağını bildiği halde cumhurbaşkanı adaylığını dayattığını savundu. “İstifa etmiyorum, itiraz ediyorum” diye ekledi.

“Oy vermeyecek misiniz?” diye sordum.

Şöyle dedi:

“Genel başkanımın ve partimin sözünü yere düşürmem diye oy veririm, yoksa inanarak oy vermem. Ergen çocuk değiliz, partimiz bir karar verdi mi, riayet ederiz.”

Ancak Ağıralioğlu, birkaç gün sonra Kılıçdaroğlu’na oy verme sözünü geri aldı.

Ağıralioğlu’nın itirazlarının yayılması üzerine Akşener, geçen pazartesi günü kendisini görüşmeye çağırdı. Görüşmede Akşener, “Eleştirilerine katılmıyorum. Adayımız Kılıçdaroğlu’dur. Kazanması için elimizden ne geliyorsa yapacağız” dedi.

İddiaya göre Ağıralioğlu, genel başkan yardımcılığı talep etti. Ancak Akşener, olumlu bir yanıt vermedi.

Ağıralioğlu, çarşamba günü grup toplantısından sonra TBMM’de basın açıklaması yaptı.

Altılı Masa’da İyi Parti’ye pusu kurulduğunu, cumhurbaşkanlığının bölücülükle pazarlık masası haline getirildiğini ileri sürdü. “Biz terörün gölgesinin düştüğü yerde olmayız” dedi.

Ağıralioğlu, Akşener’i ve partisini, dolaylı şekilde bölücülükle pazarlık masasına oturmak ya da buna razı olmakla suçluyor. Bu ithamın gereği, milletvekili adayı olmamak ve İyi Parti’den ayrılmaktı.

Ağıralioğlu, ilkini yaptı.

İkincisi için kesin bir cümle kurmuyor.

Kanımca İyi Parti tarafından ihraç edilmeyi bekliyor.

Ancak İyi Parti, Ağıralioğlu’nu disipline sevk ve ihraç etmeyi düşünmüyor. Fakat partinin ağır topları, Ağıralioğlu’na kızgınlıklarını saklamıyor. Gökhan Zan ve Ünal Karaman’ın katıldığı gün partiye zarar verdiğini düşünüyor. Ağıralioğlu’nun milletvekili yapılması mümkün görünmüyor. Şu saatten sonra İyi Parti’deki ömrünün uzun olacağını sanmıyorum.

İyi Parti’deki kanaat, 14 Mayıs sonrası Ağıralioğlu’nun Büyük Birlik Partisi’nde (BBP) iktidar savaşına gireceği yönünde.

Ancak Mustafa Destici, Cumhur İttifakı’nda yer aldığı sürece bu ihtimali zor görüyorum.

AK Parti’ye geçmek mi?

Bütün sözlerini yemek ve çiğnemek olacaktır.

Ağıralioğlu liderlik yarışını kaybedince arkadaşlarıyla BBP’den ayrıldı. Bu grup İnisiyatif Merkezi Derneği adını aldı. Liderleri Ağıralioğlu, İyi Parti’ye katılırken, onlar dernekte kaldı. Bu küçük dernek 6 Şubat’ta adını duyurdu.

Bana sorarsanız Ağıralioğlu, İnisiyatif Merkezi Derneği’ndeki arkadaşlarıyla 2028 için mücadelesini sürdürecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi