Fikret Bila (p)
Temiz yönetim
CHP, yerel seçimlerde büyük başarı elde ederek, İstanbul, Ankara ve İzmir dahil olmak üzere 11 metropolde belediye başkanlıklarını kazandı.
İstanbul’un 23 Haziran’da yenilenen yerel seçimlerinde sandıkta çok büyük fark yaratarak Türkiye düzeyinde bir iktidar umudu yarattı.
CHP’li belediye başkanları bu umudun sorumluluğunu taşıyorlar.
CHP’nin sandıkta aldığı başarıda, AK Parti iktidarına ve özellikle de AK Partili belediyelere yönelttikleri isabetli eleştirilerin payı büyük. AK Parti’nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 25 yıldır yönettikleri belediyelerden, AK Parti’ye yakın vakıflara kaynak aktarmaları, eş-dost-akraba kayırmacılığı yapmaları, ihaleleri çoğunlukla iktidara yakın iş adamı ve şirketlere vermeleri, Sayıştay raporunda ortaya çıkan usule uygun olmayan işlemleri, kaynak israfı gibi konular CHP’nin eleştirdiği başlıca konulardı. Bu eleştirilerin AK Parti’nin seçimi kaybetmesinde ve CHP’nin kazanmasında önemli rolü olduğu bir gerçek.
İşte bu gerçeğin seçilen CHP’li belediye başkanları tarafından unutulmaması gerekiyor.
KAYIRMACI ATAMALAR
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sorumluluğun bilincinde olarak belediye başkanlarının uygulamaları için hazırladığı 7 ilkeden biri, kayırmacılık yapmamalarıydı. Eş-dost, akrabalarına belediyede iş vermemeleriydi. Hatta, “Genel Başkan’ın yakını olsa bile geri çevirin” diyordu. Ancak bazı CHP’li belediye başkanlarından göreve başlar başlamaz aksi yönde haberler gelmeye başladı.
İlk haber İzmir Karaburun Belediye Başkanı olan İlkay Girgin Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, belediye meclisi kararıyla kendini belediyenin şirketine müdür olarak atamıştı. Hem belediye başkanı hem müdürlük maaşı alacaktı. Sosyal medyadan tepki yağınca, “atamam hukuka uygundur” diye açıklama yaptı.
İkinci haber CHP İzmir Torbalı Belediye Başkanı Ramazan İsmail Sungur’dan gelmişti. Sungur da oğlu, üniversite öğrencisi Efe Sungur’u belediye şirketine genel müdür yardımcısı olarak atamıştı. Kamuoyundan tepki gelince “güvenebileceğim başka kimse yoktu” savunması yaptı.
Üçüncü haber ise CHP Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse’den geliyordu. O da kardeşini özel kalem müdürü olarak atamıştı.
Sosyal medyadan ve kamuoyundan gelen baskılar yoğunlaştı. Devreye CHP Genel Merkezi ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu girdi.
Önce Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan’ın, kendini atattırdığı müdürlük görevinden istifa ettiği açıklandı. Sonra, Torbalı Belediye Başkanı Ramazan İsmail Sungur, oğlunu görevden aldı. Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse de özel kalem müdürü olarak atadığı kardeşini görevden alacağı haberini gönderdi.
CHP’li belediye başkanlarının yaptıkları bu atamalar ve savunmalar çok büyük yanlıştır. AK Partili belediyeleri suçladıkları konularda aynı uygulamaları yapmaları CHP’ye olan güveni azaltacaktır. Keza CHP’nin yarattığı umudun da sönmesine yol açacak derecede büyük hatalardır.
Bu tür uygulamaların AK Partili belediye başkanları tarafından da yapılıyor olması CHP’li başkanlar açısından bir geçerli bir savunma olamaz. Kötü örnek ölçü olmaz. AK Partili belediye başkanları da yapmamalıdır.
BAŞKANLARA DÜŞEN GÖREV
CHP’li başkanlara düşen ilk görev belediyelerde “temiz yönetim” kurmalarıdır. Belediyeyi şeffaf bir şekilde yönetmeleri, hiçbir haksızlığa, hukuksuzluğa, kayırmacılığa, yakınlarına kaynak aktarmaya, eşi dostu işe yerleştirmeye, yolsuzluğa, usulsüzlüğe izin vermemeleridir.
Halkın CHP’den beklediği budur.
Eğer CHP’li başkanlar temiz bir yönetim gösteremezlerse, 1989 yerel seçimlerinden sonra İSKİ skandalıyla birlikte SHP’nin uğradığı yenilgiyle karşılaşmaları kaçınılmaz olur.
CHP’li başkanlara oy veren seçmenin beklentisi, belediyelerdeki yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, iktidarın arka bahçesi gibi çalışan vakıflara kaynak aktarılması, vatandaşın vergisinin çarçur edilmesi, ihale kayırmacılıkları, rüşvet ve benzeri hukuk ve etik dışı uygulamaları ortaya çıkarıp, bunları yargıya havale etmeleri ve yerine kuşkuya yer bırakmayacak tertemiz bir belediye yönetimi kurmalarıdır.
CHP’nin bir sonraki genel seçimde iktidar olmasının temel koşullarından biri belediyelerde şeffaf ve başarılı bir yönetim sergilemeleridir.
Belediyeleri temiz bir şekilde yönetmenin yanı sıra, yapacakları iç ve dış denetimlerle, bütün usulsüzlükleri, yolsuzlukları ortaya çıkarıp “temiz eller operasyonları” başlatmalarıdır. Halkın vergisinin nereye harcandığının hesabını sormaları ve kendi dönemlerini de hesap verebilir bir şekilde inşa etmeleridir.
Belediye başkanlarının halka, hak hukuk adalet borcu vardır. Şahsi sorumluluklarını aşan bir sorumluluktur.Bütün bir milletin umudunu demokrasi özlemini adalet arayışını kırmaya, engellemeye, söndürmeye hakları yoktur. Ayrıca yalnız kendi partilerine karşı değil onları o makama getiren Millet ittifakına, tüm halka karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk her türlü şahsi hesap ve çıkarın üstündedir. Bu sorumluluğu taşıyamayanların o makamlar işgal etmemeleri gerekir. Bedeli ne olursa olsun bu yanlışlara fırsat verilmemelidir. Çünkü doğru, adil bir politikanın dürüstlükten başka sermayesi yoktur.
Aksi takdirde 31 Mart’ta yaratılan umut çok kısa sürede sönebilir.