Sezin Öney
Sürreal Bir Miting
Dört tarafı Recep Tayyip Erdoğan’ın resimleriyle donanmış Rize’nin 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı’nda CHP’nin gerçekleştirdiği “Çay Mitingi” gerçekten de “sürreal” bir tablo sundu.
Daha bu senenin başında, Rize’de böylesi yoğun ilgi gören CHP bir mitinginin gerçekleşmesine imkansız gözüyle bakardık. Şimdi ise, sadece kalabalık değildi; aynı zamanda coşkulu ve klasik CHP tabanının çok ötesinde bir kitleyi de bir araya getirme özelliğini taşıyordu.
Her ne kadar, Kızılcahamam’daki AK Parti kampında Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisi için rotayı “Dört yıllık seçimsiz dönemi Türkiye için tam anlamıyla bir icraat, eser ve hizmet seferberliğine dönüştürmeyi amaçlıyoruz” diyerek işaret etse de; kampın derdi daha çok “iki kişilik odalarda kalmak zorunda olmak” gibi gözüküyordu.
Tam da AK Parti’nin metal yorgunluğunu da geçip, “metal eprimesi” görüntüsü verdiği Kızılcahamam Kampı’nın son günüyle eş zamanlı gerçekleşen Rize’deki “Çay Mitingi”, “iri, diri ve bir” olan asıl hareketin hangisi olduğunu gösteriyordu.
Rize, CHP’nin seferber olup da öyle organizasyonlarla kalabalıkları taşıyabileceği bir alan değil; orada Pazar günü toplananlar, bu mitinge gösterilen ilgi, gerçek ve samimi. Halkın ve kamuoyunun nabzını yansıtıyor. Çay Mitingi’nde
Gezi’den kaçarken Rize’ye tutulmak
Ve dahası, CHP’nin Rize çıkartması bir daha bir başlangıcın simgesi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi memleketinde başlayan, orayı da etkisi altına alan yeni bir siyasi dönemi temsil ediyor.
“Tematik mitingler” olarak adlandırılan, “Eğitim”, “Emekliler” ve şimdi “Çay” temalı mitingler, sadece CHP’nin siyasi bir hareket olarak artan “alan hakimiyetinin” göstergesi olmadı. “Sokağın geri alınmasının” da başlangıcı oldular.
Gezi Protestoları’ndan beri, yaklaşık 15 yıldır kademe kademe halka kapanan “sokak”, Rize’deki “Çay Mitingi” ile yeniden açılmış oldu. Hala 31 Mayıs’ta, İstanbul’daki ulaşımı, Taksim’e toplu taşımayı Valilik kararıyla kesecek bir “Gezi takıntısı” söz konusu. Ama Gezi’den kaçarken, Rize’ye tutulunmuş olundu.
Çok da ironik bir durum bu: Gezi Protestoları’nı bu kadar “idefiks” haline getirdikten sonra, tam da “memleket” Rize de, Gezi gibi bir protestoyu dile getirmek için Karadenizlilerin sokağa çıkması…
Bu “cin” şişeden çıktıktan sonra, bir daha geriye şişenin içine sokulamaz: hele ki, ekonomik kriz ortamında bu hiç mümkün olmaz. Kitlelerin haklı taleplerini dile getirmesi, itiraz etmesi ve bu itirazlarının da CHP başta muhalefetin farklı aktörleriyle buluşmasını engellemek için baskıyla ve korku salarak yaratılmaya çalışılması ters teper.
Sokağın temel toplumsal sorunlara odaklı mitinglerle geri alınması, CHP’ye 180 derece ters kutupta kitlelerin “Türkiye İttifakı” çatısı altında Rize gibi bir “Cumhur Kalesi’nde” bir araya gelmesi, geriye dönüşü olmayan bir süreci başlatıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gerçekten de işleyen bir strateji oluşturmaya başladığını söyleyebiliriz.
2 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti Genel Merkezi’ndeki görüşmenin iletişimi CHP tarafından “opak ve kapalı kutu gibi kalınarak” başarılı biçimde yürütülmese de, arka planda varılacak hedefe odaklı bir strateji ve rota var-bunu görmeye başlıyoruz.
Öte yandan, dünyanın öteki ucunda, Güney Afrika seçimlerinden de Türkiye’ye bir mesaj var: Nelson Mandela’nın mirasçısı siyasi hareket Afrika Ulusal Kongresi, yeni sonuçlanan seçimlerde 30 yıldır ilk kez iktidar çoğunluğunu kaybetti. Başlıca sebep yolsuzluk. Mandela’nın partisinin mirasını yiyip bitirten yolsuzluk, Türkiye’nin AK Partisi’ne neler yapmaz…