Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Sınırların ortadan kalktığı gün

Dünyanın en kapalı ülkeleri; Afganistan, Kuzey Kore de oradaydı.. Savaşan ülkelerin temsilcileri de..
Paris Olimpiyatları (cezalı Rusya dışında) yer kürenin tüm renklerine ev sahipliği yapıyordu.
Her bayrak.. Her ırk.. Her renk.. Her cins.. Her din, inanç.. Bir arada olunabileceğini gösteriyordu. En azından üç beş saatliğine, birkaç günlüğüne!
Törenin son şarkısı buna çağrıydı: İmagine.. John Lennon’un eşsiz şarkısıyla “hayal et” deniyordu: “Cennetin cehennemin, dinlerin olmadığı.. Sınırların ayırmadığı.. Ölmek ya da öldürmek zorunda olmadığın bir dünya hayal et.”
Şarkının dizeleri bir an barış umudu yaratıyordu ama, TRT spikeri tercüme ederken bu mesajı -mecburen- es geçince hangi ülkede ve nasıl bir dünyada yaşadığını hatırlıyordun.

*. *. *
“ÜÇ CİSİM PROBLEMİ” dizisi ve (daha yeni bitirdiğim kitabı) tam da bunu anlatmıyor mu!
İnsanoğlunun dünyayı düzeltme umudu olmadığını düşünen bir grup, teknolojide olağanüstü bir “sıçrama” yaşamış bir medeniyeti dünyayı fethe çağırır. O fethin insan ırkının sonu olacağını bile bile, hatta bunu umarak.
Paris Olimpiyatları’nın açılış törenini izlerken bunu düşündüm.
Dünyanın en yoksul ülkesi ünvanına sahip Burundi ile kişi başına gelirin 135 bin dolar olduğu Lüksemburg aynı törendeydi.
Filistin ve İsrail de!
Küresel ölçekte 1,1 milyar kişi “çok boyutlu ağır yoksulluk” içinde. İfadenin kendisi anlatıyor zaten: AĞIR ve ÇOK BOYUTLU bir yoksul yaşamdan söz ediyoruz. Yani yeterli yiyeceğe, temiz suya, eve, elektriğe, eğitime sahip olmayanların yaşamından.

*. *. *
Töreni izlerken, “iyi ki spor var” dedim. Kısacık bir zaman diliminde bile olsa mutluluk veriyordu o tablo.
Elbette sanatı, yaratıcılığı da eklemeli yanına.
Eklemeli de… İnsan RTÜK Başkanı ve Saray “operatörlerini” düşünmeden edemiyor. Töreni izledilerse LGBT örneklerinde fenalaşmamışlardır umarım.
Sanki içine doğmuş gibi RTÜK Başkanı’nın aynı gün- müzik kliplerine “edep” uyarısı yapması.. Parmak sallayıp “millî ve manevi değerlerimizle bağdaşmayan müzik kliplerinin titizlikle gözden geçirilmesi son derece önemlidir” buyurması.. Akşamına da Paris şovu..
Söylemedi demeyin; Cumhur İttifakı’nın projelerini durduramazsak bir sonraki olimpiyatlar -tıpkı Eurovision’da olduğu gibi- hayalden öteye gitmez.
Fransız, Alman okullarına Türk öğrencilerin alınmasının yasaklanması projenin hangi aşamada olduğunu göstermiyor mu!

*. *. *
Tarih genellikle küçük iniş çıkışlarla seyreder.
Ne var ki öyle bir keşif, lider, icat kapıyı çalar ki “tarih sıçrar”.
Amerika’nın keşfi mesela.. Ya da matbaa, buharlı makineler falan..
Atatürk de tarihi sıçramayı başaran ender isimlerden biri değil mi!
Erdoğan ve Bahçeli şimdi elele kendi sıçrayışını gerçekleştirmeye.. Yani tarihin tekerleğini geri çevirip uzayın karanlık bölgesine uçmaya hazırlanıyor.
Olmaz olmaz!
“Türkiye buna izin vermez” demeyin.
Memleket kılcal damarlarına kadar öyle ele geçirildi ki, karanlık çökmeye başladı mı durdurabilmek için birkaç nesil gerekebilir.
Paris töreni bunun örneklerini de sergiledi.
Görmek isteyene!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi