Mustafa K. Erdemol
“Sıfır sorun” politikası neymiş BAE’ye bakın! Körfez’de dengeleri değiştiriyor
Son yıllarda dış politikasındaki değişikliklerle dikkat çeken Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) adı en son Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın geçen hafta 11 yıl sonra ziyaret ettiği ilk Arap ülkesi olması nedeniyle yeniden gündeme geldi. Şam Büyükelçiliğini 2011'in ilk aylarında kapatan, Şubat 2012'de Suriye ile diplomatik ilişkilerini kesen BAE, 2018 yılının sonlarında Şam elçiliğini yeniden açmıştı.
İlişkilerin başlatılmasında ilk adımın BAE’den geldiğini belirtelim. İlk üst düzey ziyareti Şam’a geçen yılın Kasım’ında BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed yapmıştı. BAE, Suriye’nin emperyal çullanmanın başladığı yıllarda atıldığı Arap Birliği’ne dönmesi için de en çok uğraşan ülke. (Suriye ile neden yeniden yakınlaştığı başka bir yazının konusu olsun).
Bir kaç yıl öncesine kadar bölgeye özgü ittifaklar içinde yer alan, yani ABD/Batı ekseninde durduğu bilinen BAE hala aynı ittifaka yakın olmakla beraber ciddi bir eksen değişikliğine gitti. Birliklerine ev sahipliği yaptığı, stratejik ortağı olduğu ABD ile ticari ilişkileri süren BAE’nin ekonomik, siyasi bağlarını gittikçe geliştirdiği Rusya’nın yanı sıra hem Çin hem de İran’la ilişkilerinde de ilerleme var.
Dost olmak daha kârlı
Bu politika değişikliği içinde İran’la ilişkileri düzeltmeye gerek duymasının en önemli nedeni, İran’ın nüfuzunu arttırmasının önüne geçmede ABD/Batı ile çalışmanın bir sonuç vermediğini anlamış olması. İran’la düşman kalıp petrol piyasasında rakibi olmak yerine en azından söz konusu piyasada birlikte belirleyici güç olmanın daha akıllıca olduğunu fark etmesi de etkenlerden biri. Bunda ABD’nin BAE ile Suudi Arabistan’a petrol fiyatlarının sabit tutulması için üretimi arttırmaları konusunda yaptığı baskı da etkili oldu tabii. BAE Emiri’nin Danışmanı Anwar Gargash’ın, Şubat 2021'de Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada, “İran ile ilişkilerde diplomasi dışında hiçbir seçenek görmüyoruz” dediğini anımsayalım. Ayrıca BAE için tehdit (Mısır için de aslında) artık İran değil, Hamas ile Türkiye’nin de desteklediği Müslüman Kardeşler örgütü.
BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayed Al Nahyan'ın İran'a yaptığı son ziyaret, BAE'nin bölgesel komşularına yönelik politikalarında önemli bir değişimi yansıtması açısından çok önemliydi. İranlı yetkililerle 6 Aralık 2021'de Tahran'da yaptığı görüşmede Şeyh Tahnoun, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi BAE'ye davet etti. Davet gerçekleşirse bu iki ülke arasında bir "dönüm noktası" olacak. Çünkü 2007'den beri hiçbir İran cumhurbaşkanı BAE'yi ziyaret etmedi.
Tahnoun'un İran ziyareti, BAE'nin bölgesel rakipleri olan İran’a, Türkiye’ye, Katar'a karşı “sıfır sorun” politikasının sonuçlarında biri. Bu politika, ilişkilerde sorunlar yaşanmış ülkelerle iletişim köprüleri kurmayı, diplomasiyi, arabuluculuk çabalarını genişletmeyi içeriyor.
Yemen’de Rus desteği dönüm noktası
BAE uzun zamandan beri Rusya ile de iyi ilişkilere sahip. Bunun nedenlerinden biri Yemen’de BAE’nin de desteklediği Suudi Arabistan öncülüğündeki işgale direnen İran destekli Husilere yönelik bir BM silah ambargosuna Rusya’nın destek vermesi. ABD Yemen’deki işgali desteklemekle beraber bu desteğini aza indirmişti. Rusya’nın bu tutumu BAE ile Suudi Arabistan için hayli önemli. Bu nedenle hem BAE hem de Suudi Arabistan, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya karşı tavır almaktan kaçınarak, ABD tarafından hazırlanan Rusya karşıtı karara destek vermedi.
BAE’nin devlet yatırım fonlarının Rus şirketlerinde hayli yüksek hisseleri mevcut. BAE ile Rusya Suriye ile Libya'daki çatışmalarda geniş ölçüde jeopolitik çıkarları paylaşıyor. İlişkilerin iyi olmasının nedenlerinden biri de bu elbette.
Çin’le yakınlaşmanın bedeli
Bölge/çevre ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmesi yüzünden BAE’nin ABD ile ilişkilerinde “yolunda gitmeyen bir şeyler” var. Bilindiği gibi BAE, ABD yapımı F-35 savaş uçaklarını satın almak için ABD ile 23 milyar dolarlık anlaşma yapmasına rağmen hala uçakları alamadı. ABD’nin ağırdan alması nedeniyle anlaşmadan vazgeçebileceğini açıklayan BAE Fransa ile 80 Rafale uçağı için de anlaşma yapmıştı. ABD’nin süreci hızlandıracağız demesine rağmen kayda değer bir adım atmış değil.
ABD’nin “ağırdan alma” tutumunun nedenlerinden en önemlisi Çin’in BAE’de her geçen gün artan etkisi. BAE’nin Çin firması Huawei tarafından geliştirilen 5G hücresel ağı kullanmasını ABD, F-35’ler için siber tehdit olarak görüyor. Ayrıca ABD’nin Çin’in BAE’deki bir limanda gizli askeri tesis inşa ettiğine ilişkin endişeleri de var. Bir başka neden de kuşkusuz İsrail’in güvenlik endişelerine ABD’nin gösterdiği hassasiyet. İlişkileri normalleştirmeye başlamış olmalarına rağmen BAE’nin İran’la da yakınlığı İsrail için bir güvenlik sorunu. Bu nedenlerle yaptığı anlaşmaya rağmen BAE’ye F-35’leri vermeyi ağırdan alıyor ABD. Anlaşma gereği vermek zorunda olduğu F-35’lerin kullanımında kısıtlama getireceği de kesin.
Dış politikasında ciddi bir değişiklik gerçekleştirerek İsrail gibi “düşmanı” ile İran, Suriye, Katar, Türkiye gibi “hasımlarıyla”, Rusya, Çin gibi “büyük güçlerle” ilişkilerini geliştiren, ABD ile de stratejik ortak olmayı sürdüren BAE’nin komşularla/güçlerle “sıfır sorun” politikası hem bölgede ittifaklar açısından dengeleri değiştiriyor (bir araya gelemeyeceği düşünülen ülkeler arası ilişkiler gelişiyor) hem de BAE’yi ciddi bir aktör haline getiriyor.
Bir “sıfır sorun politikası uyguluyorum” diyerek neredeyse kavga etmediği komşusu kalmamış olan Türkiye’ye bakın, bir de son otuz yıldır kavgalı olduğu ülkelerle barışan, diplomaside şaha kalkan BAE’ye.
BAE’ninki “sıfır sorun” politikasıysa Türkiye’ninki neydi gerçekten?
Ne olacak? “Süper Sorun” tabii ki.
Belli değil mi?