Serbest piyasa ekonomisi kumandayla yönetilemez

Serbest piyasa ekonomisi, adından da anlaşılacağı üzere mal ve hizmetin fiyatının piyasada serbestçe oluşmasına dayanan bir sitemdir. Her türlü değerin parasal karşılığı, başka bir değişle fiyatı, arz-talep dengesiyle belirlenir. Bu piyasaya siyasi otorite müdahale eder, fiyatları belirlemeye kalkarsa, buna serbest piyasa ekonomisi değil, kumanda ekonomisi denir. İki ekonomi tipi bir arada yaşayamaz.

Eğer fiyatların piyasada arz-talep dengesine göre oluşmasını engeller, hükümetin talimatıyla oluşmasını sağlamaya yönelirseniz, piyasa ekonomisini çökertirsiniz. Kumanda ekonomisine geçecek bir altyapı hazırlığınız yoksa, sonuç ekonomik ve sosyal hayatta kaos olur.

Türkiye maalesef böyle bir süreçten geçiyor, ne piyasa ekonomisi ne kumanda ekonomisi gibi bir durum yaşıyoruz.

TERSİNİ SÖYLEMEK GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEZ

Türkiye bir faiz-enflasyon-döviz sarmalı içinde

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yakın kurmayları faizin düşürülmesini istiyorlar. Yüksek enflasyonun nedeni olarak faizi görüyorlar. Faiz düşürülürse, enflasyonun da düşeceğini savunuyorlar.

Buna inandıkları veya inanmış gibi görünmeye çalıştıkları için Merkez Bankası’na “faizi düşür” talimatı veriyorlar. Bu talimata uymayan Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alıyorlar, yerine talimatlarını uygulayacağını düşündükleri bir başkan atıyorlar.

Bunu niye yapıyorlar?

Türk ekonomisi birkaç dönemdir küçülüyor. Bu küçülme bir negatif sarmala dönüştüğü için fiyatlar genel seviyesi, faiz ve döviz kuru aynı anda yükseliyor. Ancak, hükümet büyümek, piyasayı canlandırmak ve böylece kaybettiği oy desteğini yeniden kazanmak istiyor. Bu nedenle makro ekonomik dengeleri etkileme olanağına sahip kurumlara baskı yapıyorlar. Merkez Bankası’na “faizi düşür” talimatı verdikleri gibi…

Ancak yaptıkları analiz ve verdikleri talimat serbest piyasa ekonomisinin kurallarına temelden aykırılık oluşturduğu gibi ekonomi disiplinine de uymuyor.

Hareket noktası yanlış olduğu için ekonomi cephesinde aldıkları ve alacakları sonuç da beklentilerinin tam aksine oluşuyor.

Cumhurbaşkanı, enflasyonun nedeni yüksek faizdir, faizi düşürün talimatı veriyor. Uymayan Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alıyor ve gerekçesini de ilân ediyor.

Oysa, ekonomi disiplini bunun tam tersini söylüyor.

Çünkü, faiz enflasyonun nedeni değil, aksine sonucudur.

Bir ülkede enflasyon yüksek seyrediyorsa, bunun yolu faizleri düşürmek, para basarak talebi kamçılamak değil, tam aksidir. Enflasyonun düşürmek istiyorsanız, talebi kısmanız gerekir ki, bunun da yollarından biri faizi yükseltmektir. Faiz yükselince halk talebini azaltarak  tasarrufa yönelip, faiz gelirinden yararlanmak ister. Talebin düşmesi de fiyatlar genel seviyesinde artışını, diğer deyişle enflasyonu durdurur, giderek düşürür.

Ancak iki amaç bir arada olmaz. İki amaca aynı anda ulaşılmaz. Hem faizi hem enflasyonu aynı anda düşüremezsiniz. İki amaçtan birine öncelik vermeniz gerekir. Enflasyonu düşürmek istiyorsanız yüksek faize, faizi düşürmek istiyorsanız, yüksek enflasyona razı olmak zorundasınız demektir. Keza hem çok düşük enflasyon hem büyüme sağlayamazsınız. İkisinden birini tercih edip, diğerinin maliyetine katlanmanız gerekir.

Enflasyon-faiz-döviz kurunun birlikte yükseldiği ekonomi negatif sarmala girmiş demektir. Üçünü birden indiremezsiniz.

Siyasi otorite bunu ister ve o önde talimat verirse ne olur ?

Çifte fiyat, bir başka değişle karaborsa olur, mal ve hizmetler ile dövizin fiyatı tezgah altına girer.

Mallar raflardan kalkar, tezgah altına girer.

Döviz bankalarda değil karaborsada ikinci fiyatla alınıp satılır.

Tefecilik güçlenir, banka kredileri batar.

Oysa üçlü negatif sarmanlın beslediği ekonomik krizden kurtulmanın yolu, ciddi bir planlama, programlama ve bütçelemeden geçer.

Türkiye’de bu üçü de uzun süredir yapılmıyor.

Siyasi otorite “talimat” vererek sorunu çözeceğini sanıyor.

Merkez Bankası Başkanı değiştiriliyor, faizleri düşüreceği, talimatı dinleyeceği umuduyla yeni başkan atanıyor, enflasyon ölçümlemesi öncesinde market zincirlerine baskı yapılarak fiyatları düşük bildirmeleri isteniyor, bankalara baskı yapılarak döviz satmaları sağlanıyor ve döviz kuru baskılanarak düşük tutulmaya çalışılıyor.

İktidar otoriteyi merkezileştirip artırarak, fiyatları, faizi ve döviz kurunu belirlemeye yöneliyor.

Piyasa yapıcıları korkutarak ekonomiyi düzelteceğini sanıyor.

Yanılıyor…

Hem de büyük yanılıyor…

Faturayı siyasette ödeyeceğini görmüyor, görmek istemiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi