Son bir yıldır peş peşe yapılan operasyonlar ülkemizde tüm toplum kesimlerini tedirgin etmeye başladı. Toplumsal karamsarlık, gelecek kaygısını tetiklemektedir. Ekonomik çöküş yurttaşlarımızın yaşam güvencesini ortadan kaldırmıştır. Sağlık kurumu, eğitim kurumu, adalet kurumu liyakatsizlere teslim edilmiştir. Gençlerimizin gelecek kaygısı ile bunalımda olması ve artan intihar olayları yaşadığımız dönemin özeti gibi… Günden güne derinleşen kaos ortamı toplumsal yapımızı tehdit eder nitelikte.. Siyasi iktidar ‘Tek Adam Rejimi’nden aldığı güçle muhalefetin sesini tamamen kısmak istemektedir.

Siyasi iktidarın Belediye Başkanlarına yaptığı kumpasla başlayan saldırılarının dozu arttırarak tüm muhalefet güçlerine yönelmektedir. AKP-MHP iktidarı, icraatlarını eleştiren herkese, her kesime adeta düşmanca bir tutumla saldırmaktadır.

Bir taraftan terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile diyaloga giren siyasi iktidar, öte yandan DEM’li belediye başkanlarına operasyon düzenleyerek "silahlı terör örgütünü yönetmek", "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" suçlarından yargılıyor, tutukluyor ve halkın iradesini yok sayarak, başkanların yerine kayyum atıyor. Bunların yanı sıra CHP’li belediye başkanları da çeşitli suçlarla yaftalayarak, görevden alınıyor ve tutuklanıyor.
***
Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu siyasi iktidarın müdahalesiyle art arda açılan beş davada ‘siyaset yasağı’ tehdidiyle yargılanmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu ‘turpun büyüğü’ olarak işaret ederek hedef tahtasına koymaktadırlar. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, kendisinin tek rakibi olan Cumhurbaşkanı Adayı Sayın İmamoğlu’nu bertaraf etmek için yargı sopasını kullanarak tehdit etmektedir. Erdoğan, siyasileştirdiği yargı mensupları aracılığıyla adalet kurumuna hükmetmektedir. İşaret ettiği kim varsa hakkında hemen soruşturma başlatılmaktadır.
Nitekim Sayın İmamoğlu daha konuşması bitmeden, kürsüden inmeden ‘bilirkişi’ soruşturması başlatılmıştı.
***
Basının saygın temsilcilerini ‘bilirkişiye söz hakkı vermesine’ rağmen gözaltına alıp savunmasını alan yargıç tarafından haksız şekilde tutuklanması kabul edilemez. Salt gazetecilik yaptığı için Halk Tv Genel Yayın Yönetmenimiz sevgili Suat Toktaş 34 gün özgürlüğünden mahrum edilerek, Silivri zindanlarında tutsak edildi. 4 Mart’ta görülen davada mahkeme heyeti Genel Yayın Yönetmeni’miz Suat Toktaş’ı, Yayın Koordinatörü’müz Kürşat Oğuz’u, programcılarımız Seda Selek’i, Barış Pehlivan’ı ve Halk Tv Sorumlu Yazıışleri Müdürümüz Serhan Asker’i suçsuz bularak beraat kararı verdi.
Gerçeğin peşinde koşan, halkın haber almasını sağlayan gazeteciler gözaltına alınıp gözdağı verilerek susturulmak istenmektedir.

Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıklayan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, yılın en kısa ayında (Şubat 2025) gazetecilerin 45 kez hakim karşısına çıktığını, gözaltına alınan 18 gazeteciden 8’inin tutuklandığını dile getirdi.
***
İşçi sınıfının en önemli silahı olan ‘grev hakkı’ elinden alınmaktadır. Direnen işçi kardeşlerimize güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanılmaktadır. Gaziantep’te hak mücadelesi veren işçilere terör estirilmektedir. Sendika başkanı ve işçiler tutuklanmaktadır.
***
Van da belediye başkanlarına sahip çıkarak kayyum atanmasına karşı meydanlara inen halka zulüm edilmektedir. Onlarcası tutuklanarak direniş engellenmek istenmektedir.
Bir yandan Abdullah Öcalan ile masaya oturan hatta Gazi Meclis’e davet eden AKP-MHP iktidarı, diğer yandan barış, emek, özgürlük şiarıyla yola çıkan HDK’ya operasyon düzenleterek, içinde üç gazetecinin olduğu 30 kişi tutuklandı, 13 kişi de adli kontrol şartıyla cezalandırdı.
***
Bu oynanan senaryoya bir de ülkemizdeki sermaye sınıfının temsilcisi olan TÜSİAD örgütünün başkanlarının eklenmesi bir başka vahameti ortaya koymaktadır. TÜSİAD’ın siyasi iktidarı haklı olarak eleştirmesine bile tahammül edilememektedir. Oysa TÜSİAD Başkanı’nın genel kurulda yaptığı konuşmanın içeriği tavsiye niteliğindeydi.
Sayın Turan ile Sayın Aras, iktidara doğru yolu göstermek için öneride bulunmaya çalışırken yargılandılar ve suçlu bulunarak adli kontrol şartıyla cezalandırıldılar.
Verdiğim ibretlik birkaç örnek dışında daha onlarcasını ekleyebilirim. Bu ibretlik örnekler ülkemizin geldiği koas ortamını anlatmaya yeter nitelikte sanırım.
***
Tek Adam Rejimi’nin bu operasyonları bize FETÖ döneminin kumpaslarını hatırlatmaktadır. Bugün yaşadığımız kumpaslar, saldırılar, gözaltılar, tutuklamaların niteliğine baktığımızda FETÖ terör örgütünün devletin tüm organlarına sirayet ederek gerçekleştirdiği operasyonlarla, kumpaslarla paralellik göstermesi toplumda tedirginliğe yol açmaktadır. FETÖ kumpaslarıyla benzer nitelikte olan bu uygulamalar devletimizin halk nezdinde saygınlığına gölge düşürmektedir.
***
Bütün bu keşmekeşlikler yaşanırken, yoksul halk ekmeğe muhtaç duruma düşürülürken bizim seküler kesimden çıt çıkmıyor. Kısmen Alevi toplumu ile bazı demokratik kitle örgütleri duyarlılık gösterse de siyasi iktidar açısından cılız bulunuyor olsa gerek… Asıl mesele seküler kesimin ses çıkarmasıdır. Seküler kesimin üstüne sanki ölü toprağı serilmiş…
Bekliyoruz!
Bu yaşanan haksızlıklara karşı seküler toplum ne zaman sesini yükseltecek…
Sendikalar, demokratik kitle örgütleri ortaklaşa bir mücadele platformu oluşturarak, yaşanan zulme karşı topyekun ne zaman sesini yükseltecek…
‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ diyenler ne zaman sesini yükseltecek…
Laik Demokratik Türkiye’yi yeniden inşa etmek isteyenler ne zaman sesini yükseltecek…
Ortalık yangın yerine dönmüş, siyasi iktidar peş peşe yaptığı zamlarla halkı perişan etmiş, keyfi gözaltı ve tutuklamalarla toplum sindirilmiş…
Bugün sesiniz çıkmayacaksa ne zaman çıkacak?
Daha neyi bekliyorsunuz?